SENİ GÖRMEK İSTİYORUM ARTIK
Seni görmek istiyorum artık...
Papatyalardan güller yapmıştım sana, gülü çok severdin sen... bense papatyayı.
Bir demet akşam sefası kaldı ellerimde,
Mevsimlerden sonbahardı...
Sanki hiçbir yağmur tanesi düşmüyordu üzerimize,
Ve sessiz çiseliyordu.
Bir aşk bu kadar mı mucize kokardı.
Bu kadar mı yakışırdı bir bedene iki ruh.
Kimsesiz bir çocuk gibi kaldım gidişinle; avuçlarımda ıslak bir mendil ve sokak ortasında yapayalnızım. Yalnız başına yaşlanmak gibi hayat, sen gitme çiçeğim hiçbir tohum tanesi yok sana benzeyecek güzellikte...sen umutsuzluğumun tutarsızlığı, yüreğimin perisi...uçup gitme...
Her gece geri dönersin belki/diye yokluğunda dilek tutarken, her şeyden uzak kalan mahrumiyette buldum sevgimi. Saklı cennetim her lafına inandım ve bir tohum tanesinde düşman oldum ayrılığa. Koynumda sakladım uslanmaz çocukluğunu hiç büyütmedim/unutmadım hiçbir anını. Yalanın geçersiz kaldığı cümlelerde buldum kalbini ve biliyordum hiçbir gidiş seninle varolmayacaktı. Karanlığın ezberlettiği tüm zavallı intiba ufak bir tebessümle yokluğunda tükenip, merhametin gözyaşları alacaktı bu aşkın bedelini.
Ne yazık ki...
Vazgeçtiğim hayatın sonbaharındayım,
Tutsak bir aşkın son damlasına yenildi gözlerim...
Hüzünlü bir tohum tanesinde kaybettim çiçeğimi.
Yazgılarım sensiz..
Sanki/ sen fırlattın beni uçurum kıyısına.
Ve ömrüm,
Mahkum bir esirin son umuda bakış halinde saklı kaldı,
Yüzündeki tebessüm gelip geçti...
Son defa yüreğimde açacaktın hiçbir ömre yakışmayan bedende varolacaktın. Bilecektim yaradılış sebebini, aynı yağmur tanesinde ıslanacaktık ve sen keder kokan gecelerde çoğalmayacaktın. Yaşamak için en büyük savaşım olmayacak mıydın? Yoksa ben mi yabancı kaldım hayallerimize...
Hangi katakulli karşımda seni istemişti benden. Nefesim nasıl dayanmıştı bu düğümlenmeye ve gırtlağım hangi hançerde bir ömrü sensiz yaşamıştı. Beyaz güllerin kaç tanesinde kalmıştı kanlı avuçlarım.
Oysa gittiğim yeri bilmeksizin uzaklığın en yakın saatlerinde açmıştım kollarımı son defa sarılmak için sevgine.
Daha dün gece...
Aldığım nefeste hissetim benim için herkes olmadığını.
Unuttum kendimi simsiyah boşlukta gibiydim,
Anladım gizli duygular sendin...ruhum çok yorgun ve kaçan kimlikler mezarsız kaldı gidişinle...
Unutmak günahtır seni, görememenin verdiği acılar zaten tarifsiz bir anlatı. Bu beden o kadar sen olmuş ki artık aynada görünce şaşırmıyorum aşk dolu gözlerini. Sanki dokununca bozulacak gibi bir rüya içerisinde hayalinde varolmak, seni düşünmek bile yüreğimde ki kırıntıları bir bütün yapmaya yetiyor...
Gelip giden şileplerin üşümüş, yorgun vücutlarında kalmışım. Nereye baksam bir liman türküsü kulaklarımda. Sığınmaya bu kadar yoksunken beni bekleyen iki çift gözü bulamıyordum. Martıların çığlıkları altında geçen zamana haykırıp duyurmak istedim sesimi ‘seni görmek kaderin hangi anında saklıydı’ söyler misin?...
‘Sahte dünyanın hayalindeyim etrafımı çepeçevre saran bu bozguncuların inancı olmamalı...’ derken gittin ...aşkla başladık aşkla mı bitti sence?
Bütün mısralarım sen olmuşken; seni sevipte görememenin şairliğinde ikimize ağlıyorum...