Gözde'nin Kaleminden

Konu hakkında bilgilendirme

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Özgün Kalemler kategorisinde Gozde tarafından oluşturulan Gözde'nin Kaleminden başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 33,980 kez görüntülenmiş, 161 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Özgün Kalemler
Konu Başlığı Gözde'nin Kaleminden
Konbuyu başlatan Gozde
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan alparslan
B

Bülent

Zynep' Alıntı:
Est yani Bülent, ay valla sen yanlış anladın canım kardeşim, ben aslında şunu şettirdim, yani sende çok farklı bir potansiyel sezdim de... kem küm, hani yani diyorum ki, o muhteşem fikirlerinle sen kendi romanını filan yazsan... daha mı iyi olur falan filan... işte öyle bir şey yani:)
Heee, ne kadar da kötü düşünmüşüm.
Hakkınızı helal edin lütfen.  :-[

Ben aslında yanlış anladığımı da anlamış gibiydim ama...  :)
 
Z

Zynep

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
Bülent' Alıntı:
Zynep' Alıntı:
Est yani Bülent, ay valla sen yanlış anladın canım kardeşim, ben aslında şunu şettirdim, yani sende çok farklı bir potansiyel sezdim de... kem küm, hani yani diyorum ki, o muhteşem fikirlerinle sen kendi romanını filan yazsan... daha mı iyi olur falan filan... işte öyle bir şey yani:)
Heee, ne kadar da kötü düşünmüşüm.
Hakkınızı helal edin lütfen.  :-[

Ben aslında yanlış anladığımı da anlamış gibiydim ama...  :)
Bülent  sana bir teklifim var;
Gel ikimiz bir komedi yazalım, "Bizim Eserimiz" diye bir sayfa açalım:)
Hatta sayfayı şimdiden açalım, doğaçlama yazışalım:)
 
B

Bülent

Zynep' Alıntı:
Bülent  sana bir teklifim var;
Gel ikimiz bir komedi yazalım, "Bizim Eserimiz" diye bir sayfa açalım:)
Hatta sayfayı şimdiden açalım, doğaçlama yazışalım:)
Bilmem ki.
Uğraşınca sanki zor olacakmış gibi geldi ama deneriz.  :)

Herkes katkı sağlasa nasıl olur?
 
A

aslı_umut

Kullanıcı
18 Ocak 2008
En iyi cevaplar
0
0
lüleburgaz
canımm senden bu beklenir  ;Dhep ii ve güsel düşüncelerin sana güsel ve aydınlık bir yol açsın harika olmuş sonunu merakla bekliyorum öptümm cnm
 
K

Kristal

Gözdecim tebrik ederim.Ahmet'in duygularını,yanlışının sebeplerini anlatma biçimini çok beğendim.Kalbimizde aile kavramına gölge düşürecek sahnelerin olmasını istemesek de,her hikayeden,romandan ders alınacak paylar çıkarabiliriz.
Başarılar dilerim. ;)
 
K

Kardelen

çok güzel olmuş gözdecim inş amacına ulaşabilirsin kitabını zevklede okurum :) herşey gönlünce olsun benim okuduğum bölümü çok beğendim ama birazda üzüldüm :(
 
Z

Zynep

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
2. ayında aldırsam mı diyorum bende   merve ve ahmetin sonu yok nede olsa
Gözde, uzun zaman önce sonu olmayan bir konuyu öykü halinde yazmıştım ben de:)
İzninle senin konun altına ekleyeyim; belki sana  fikir verir?


AŞK...TI!

Adam kadına sarıldı, kadın başını adamın omuzuna gömdü. Konuşmuyorlardı. Saatlerdir, kumaşı artık çoktan yıpranmış o eski koltuğun üzerinde elele otururken de hiç konuşmamışlardı.
Söz, ses susuktu.
Belki bir şeylerin hesabını yapmışlardı kendi içlerinde, belki yaşamlarını sorgulamışlardı kendi kendilerine. Sessizlikte...
Ardına kadar açık sokak kapısının önünde, adam son kez öptü kadını yanağından ve hızlı adımlarla asansöre doğru yürüdü adrkasına bakmaksızın.
Gitti.
Adamı yaşamından ebediyen çıkaran asansörün kapısının kapandığını duyana dek bekledi kadın.
Ve sonra hiç acele etmeden, mutfağa yöneldi. Çay suyunu doldururken, çaydanlığının ne kadar eskidiğini ayrımsadı, "yenisini almalıyım", diye düşündü. Yalnızdı ama, sanki çok kalabalık yaşıyormuşcasına bir dolu çay koydu demliğe. Yalnızlığa inat belkide...Ya da bilinçsizce.
Güneşin doğuş saatleriydi. Eskimiş çaydanlıktaki su kaynadı, raftan bir fincan alıp, nescae koydu fincana, ve çayı demlemeyi unutarak, kaynayan suyu fincana boşalttı. Ocağı södürdü. Telefonunu kapatıp, mutfak masasının üstüne bıraktı.
Yatağına uzanırken kahve fincanını başucundaki sehpaya bıraktı, ve bir daha hiç dokunmadı.
Uyuyakaldı.
Dışarıda kar yağıyordu.

3 YIL SONRA...

Başucunda çalan alarmı uykulu gözlerle kapatıp, aceleyle yatağından fırladı kadın. Duşunu aldı. Kısacık kesilmiş siyah saçlarına eliyle şekil verdi. Hızlı hareketlerle giyindi. Valizini son kez kontrol etti. Yol boyu okumak üzere çantasına bir kitap attı. Artık hazırdı.

Sabahın erken saatleri olmasına karşın havaalanı kalabalıktı. Yüzünün neredeyse yarısını kaplayan güneş gözlüklerini çıkarmadan işlemlerini yaptırdı. Bir saat vakti vardı. Bekleme salonunda, uçağını beklerken her zaman oturduğu pastanenin, geniş ve rahat koltuğuna yaslanıp, koyu ve şekersiz kahvesini ısmarladı, artık çok iyi tanıdığı, kocaman gülüşlü garson kıza. Her koşulda gülümseyen bu kızın yaşam amacının ne olduğunu ne olduğunu hayalinde sorgulamıştı her seferinde. Acaba evinde de böyle güleryüzlü müydü hep? Kızın bakışlarını sadece bir iki kez yakalayabilmiş, ve gözlerindeki ifadeyi tam olarak çözememişti. Belki de istememişti çözmeyi... Ayda üç dört kez, uçağını beklerken kendisine kahvesini tam istediği gibi getiren kızın bu sürekli gülümseyen yüzünün kendisini rahatlattığını biliyordu.
Çantasından kitabını ve kurşun kalemini çıkardı.
Henüz ilk kitabını okumaya başladığında, on, on iki yaşlarındaydı, babasının, "Senin için önem taşıyan cümlelerin altını mutlaka çiz.", tembihinden bu yana alışkanlık halini almıştı.

Kocaman gülümsedi garson kız, "Buyrun Sevgi Hanım, kahveniz.", diyerek masanın üstüne fincanı bırakırken, az ötede duvara yaslanmış bir genç kızın, neredeyse yüzünün yarısını kaplayan perçemlerinin aralığından simsiyah gözleriye kendisine baktığını ayrımsadı. Kısacık bir huzursuzluk duydu. Dikkatini yeniden kitabına verdi.

Henüz bir sayfa okumamıştı ki;
"Siz O'sunuz.", diyen kızgın gibi ve sanki biraz da kırgın sesin sahibine, bir çırpıda, "Kimim?", diye sordu.
"Selda" yanıtını aldığında irkildi.
Gerçek adını bilen, simsiyah gözlerini olanca gizemine karşın, güzelliğini saçlarıyla kapatmak isteyen gencecik kıza baktı. Onsekizinde varmıydı acaba? Ve artık kendisinin bile unuttuğu gerçek adını nereden biliyordu? Kızın onay bekleyen sorusunun yanıtının ne olması gerginliği ile saatine baktı, kaçmak istercesine.
"Uçağa geç kalabilirim.", diyerek masanın üzerindeki kitabını, kalemini aceleyle çantasına attı ve garson kıza seslenerek hesabını getirmesini istedi. Kahvesine dokunmamıştı bile oysa.
"Bir kez resminizi görmüştüm, saçlarınız uzundu, neşeli bir resimdi.", diye sürdürdü genç kız, kadının acelesine aldırmadan.
İçinden bu genç kıza yanıt vermek gelmiyordu.
Uzun perçemli kız;
"Babamın cüzdanında görmüştüm resminizi üç yıl önce, arkasında, "Seninim, sadece senin. Selda..., yazan resminiz..."

Kadının yüreği buz tuttu, damarlarında ki kan çekildi, yüzü sarardı ve giderek beyazlaştı. Bayılma noktasına geldiğini hissetti, kalbi duracak gibi oldu onca hızlı atmasına karşın.

Garson kız kocaman gülümsemesini hiç bozmadan hesabı getirdiği zaman, bu gülümsemenin kızın maskesi olduğununun farkına vardı. İçinde fırtınalar kopuyor, titriyordu, ancak kız o gülümsemesini hiç bozmuyordu. Nefret etti bir anda o sahte gülümsemeden... ve bir kez daha tüm maskelerden.

Başını kaldırdı, karşısında kendisini tanıyan ve belki de kendisiyle aynı duygularla sarsılan, ancak kuvvetli durması gerektiği düşüncesiyle, hiç hareket etmeden hala o kırık, kızgın gözlerle kendisine bakan genç kıza,
"Ne içersin Burcu?" diye sordu.
"Hiç" dedi genç kız.
"Otursana."

Selda, garson kıza çantasından çıkardığı parayı uzattı, "Üstü kalsın" diyerek başlarından savmak istedi.
"Teşekkür ederim Sevgi Hanım.", diyerek, artık, Selda'nın o hiç sevmediği gülüşünü alıp uzaklaştı yanlarından.

"Sevgi Altan...Muhteşem kitapların, muhteşem yazarı.", diye fısıldadı Burcu.
Yıllardır bu anı hiç beklememişti genç kız, hatta karşılaşmak hiç istemediği bu kadınla karşılıklı oturmak canını acıtıyordu. İçinde intikam hissi filan yoktu ki...

"Annem tedavi görüyor hala, ama artık eve çıkmasına izin vermiyorlar. Kendisine ve çevresine zarar vermemesi için."
Fısıldıyordu ama sesinin tınısından, Selda genç kızın annesine olan sevgisinden ve çevredeki insanların annesi hakkında, onu hiç tanımasalar bile, gerçekleri öğrenmemeleri için sessiz konuştuğunu anlamıştı.
Çok şeyler sormak istedi ama sustu... Sözcükleri sıralamayı başaramadı.

"Kardeşim annemden utandığı için ziyaretine gitmiyor, tek üzüntüsü bu." diye fısıldadı yeniden ve birden kızgınlaştı, "Aptal şey, onun bu anlamsız utancından nefret ediyorum.", diye tısladı dişlerinin arasından.

Selda suskunluğunu korudu.

Burcu babasından hiç sözetmiyordu. Neredeydi Ömer? Onları terk mi etmişti? Boşanmışlar mıydı?

Asansörün kapısı kapandıktan sonra, Selda evini taşımış, telefonlarını değiştirmiş ve en sonunda kitaplarında kullandığı Selda Sunar, gerçek adını, terkedip, Sevgi Altan adıyla yayınlamaya başlamıştı kitaplarını. Ve bir daha da Ömer'den hiç haber alamamıştı. Ortak bir arkadaşları bile olmamıştı ki... İki kişilikti onların yaşamı.
Kendisini yalnızca yazmaya adamış, yayınevi sahiplerinden başkalarıyla görüşmemek üzere ıssız bir sahil kasabasına sığınmıştı.

Şimdi karşısında, kendisine nefret mi sevgi mi yoksa başka hisler mi duyduğunu anlayamadığı bu genç insana bunları anlatamazdı. Ve asla babasını soramazdı.

Sessizce oturdular, konuşacak çok şeyi olan iki insanın, hiçbir şey konuşmamalarının ezici ağırlığında.

"Annenin rahatsızlığının nedeni ben değildim."
Sanki günah çıkarmak istemişti bir anda, dünyada en çok sevdiği varlığın kızının yüreğine seslenerek.

"Biliyorum. Benim annem hep rahatsızdı."
İnatla babasından söz açmıyordu.

Anons, İzmir yolcularını uçağa çağırdığı anda, duymazlıktan geldi Selda. Kızdan ayrılmak istemiyordu. Ya da Ömer'den...

"Uçağınız" dedi Burcu, "son çağrıydı..."

Selda o anda anladı ki, Burcu asla Ömer'den söz etmeyecekti. Sessiz bir intikam...
Yerinden kalktı, genç kıza elini uzattı.
"Çok güzel bir genç kızsın Burcu, saçların gözlerini kapatsa da... Annen için üzgünüm.", dedi.
Burcu, buz gibi soğuk eliyle Selda'nın uzattığı eli tuttu.
"Kısa saçta size yakışmış...Gözlükleriniz gözlerinizi görmeme engel olsa da...çok güzelsiniz.", dedi ve arkasını döndü.

Ters yönlere doğru uzaklaştılar.

Selda uçağına bindi, kemerini bağladı, koltuğunda arkasına yaslandı. Gözlerinden akmaya başlayan yaşların farkında bile değildi.
"Aşk...tı Burcu...", diye gülümsedi, herşeye rağmen, uçak havalanırken.

Burcu, Ankara uçağına bindi. Kemerini bağladı, koltuğunda arkasına yaslandı. Gözlerinden yaşlar akarken;
"Aşk...tı Selda. Babam hep sana aşıktı..." diye gülümsedi.

Zynep
 
G

Gozde

Kullanıcı
9 Ocak 2008
En iyi cevaplar
0
0
Lüleburgaz
Çok etkileyici vede hüzünlü
Soğuk bir karşılaşma yaşamışlar hepsini dikkate alacağım yorumlarınızın herkese teşekkürler arkadaşlar
 
C

cnslmst

yüreğine sağlık zeynep... etkileyici ve bir o kadarda harika bir öykü...
 
G

gokay

Emegine ve Yuregine saglik zeynep,Etkilenmemek elde degil...

Bir anda huzun sardi her yanimi...
 
Z

Zynep

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
Hepinize teşekkür ederim burada yayınladığım öyküyü konularda ki az biraz benzerlikler nedeniyle yayınladım. Söz konusu olması gereken sevgili Gözde'nin roman girişi sevgili arkadaşlar.
Konusuna suikast yapmış gibi olmak istemem:(
 
Z

Zynep

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
Mesut biliyorsun Edebiyat Bölümümüz şu anda kapalı ve Gözde sadece bizlere danışmak amacıyla konusunu açtı.
Ben senin mailine yollayayım bir tane daha:)
 
Üst