Zynep'in Kaleminden

  • Konbuyu başlatan Zynep
  • Başlangıç tarihi

Konu hakkında bilgilendirme

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Özgün Kalemler kategorisinde Zynep tarafından oluşturulan Zynep'in Kaleminden başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 115,936 kez görüntülenmiş, 638 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Özgün Kalemler
Konu Başlığı Zynep'in Kaleminden
Konbuyu başlatan Zynep
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan günışığı
Z

Zynep

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
Teşekkürler okuduğunuz için :)
Benim space arşivim epey yüklü yiğitçe. Günlük olarakta kullanıyorum. Çok hoş yıllar sonra yeniden anı defteri tutmak. : )
 
D

dileklerperisi

Kullanıcı
8 Ağu 2007
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
Git diyebilmek.
Çok zor olsa gerek.
Dizeler müthişti Zynep.
Teşekkürler.
 
Z

Zynep

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
Git... me dur ne olursun, bir zamanların bu çok popüler şarkısının hala dillerde olma nedeni, bu "git" leri kararlı söyleyememekten kaynaklanan bir durum sanırım  Dilekcim. :)
"Gidiyorum" demek kolaydır aslında, zor olan "git" diyebilmek.
Teşekkürler.
 
Z

Zynep

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
Sabaha karşı

Saatler sana çok erken
banaysa uzatmaları vurmakta
durdurmak senin benim elimde olsa saatleri
ne sen boğazımda bir düğüm olurdun
ne de ben sende bir hıçkırık
anlamı ne yaşamın
birlikte çözmüştük oysa
neydi bizi korkutan
çözümlemelere boyun eğmek mi
gel...
korkma
ne sen ne de ben
saatleri geri alamayız
ama
durdurabiliriz
sevdiğince
sevdiğimce...

Biz bir rüyanın
ama belki de görülmesi en imkansız rüyanın
iki kahramanıydık
sen sevdin
ben sevdim
saatler...
durdurabilir miyiz?

Zamanı olmayan
zamansız
ama
bir elin bir el içinde erimesine
bir kalbin diğerinde atmasına
ve
şairin dediği "sevmeye engel evcil acılar" a karşın
sevebilir misin beni?

Ben seni seviyorum...
Cesaretin var mı aşka

ya hiç ol
ya hep
ama sen ol.

Ya uzat elini sonsuz ama sonu mutlak mutluluğa
ya da
cesaretin kadar
elini ver bana...

Seni seviyorum
.​


Zynep
 
D

dileklerperisi

Kullanıcı
8 Ağu 2007
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
Alıntı falan yapmayacağım Zeynep.
Çünkü bütünüyle harika.
Ya hiç ol ya hep....
Teşekkürler.
Sabah sabah bu güzel şiiri okuma fırsatı verdiğin için.
 
Z

Zynep

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
Rica ederim Dilekcim, ben teşekkür ederim.

Ya hiç ol
Ya hep
ama sen ol...

Geçen akşam Yaprak Dökümü'nü izlerken, Ferhunde'nin Şevket'i tanımlamasını o kadar çok sevdim ki;
"Onu tanımak için yüzüne bakmak yeter, ne varsa yüzündedir Şevket'in, öfkesi, mutluluğu..." tarzı bir cümle kurdu.
Bu insanın her daim "kendisi omasının" yüze vuruşunun harika bir anlatımıydı.
 
H

hanedeyim

yüreğinden süzülen her bir güzellik için ve bu güzellikleri bizimle paylaştığın için tşk... ::)
 
Z

Zynep

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
Yar Üstüne Şiir Yazmak

Kolaydır...

Ya gözlerinden dem vurursun
ya özleminden
ya dudakları bir başkadır gülümserken
ya da bir başka dökülür sözcükler
yarin dudağından
ya kirpikleri
ah o ağlarken titreyen kirpikleri yarin
elleri
ah o elleri
elini tutan elleri
hele o saçları yok mu
alan seni senden

yani her bir haliyle başkayken senin sevdiğin başkasının sevdiğinden
oysa ki her seven aynı şeyleri düşünürken sevilen için...

Ben seni başka seviyorum
ne gözlerin, ne kirpiklerin, ne dudakların,  ne saçların
ve hatta ne hayalsizlikler hayaller kurarken
ve...
seni bana
beni sana
yazmayan kadere bile gülümserken
gülümseyerek severken yani
varsın mavi bakmasın gözlerin
gözlerinin maviliğine inat
dudaklarından acı dökülsün
titremesin kirpiklerin ağlarken
düşmesin sahte dünyanın sahte romantikliğine

ama ellerin
yalnızca ellerin
hiç ama hiç bırakmasın ellerimi
ellerimin çirkinliğine inat

ben seni seviyorum
tüm dünyaya inat

elim eline
...​

Zeynep
tam şimdi


 
Ö

özlem1980

Kullanıcı
25 Nis 2008
En iyi cevaplar
0
0
Ankara
ben seni seviyorum
tüm dünyaya inat
çok güzel böyle sevenlere karşı imrenerek bakmışımdır hep
belkide bu konuda çok başarılı olamayışımdandır :)
süper bir şiirdi  :)
 
Z

Zynep

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
Sevmek güzeldir, sevilmek daha güzel. Bir de böyle inat sevmeler vardır, dünya karşındadır sanki, ama seversin, sevilirsin...
Herkese olağan sevgilerinde mutluluklar dilerim ben. :)
 
S

sessiz_lik25

Kullanıcı
28 Ağu 2008
En iyi cevaplar
0
0
Zynep' Alıntı:

Ben seni başka seviyorum
ne gözlerin, ne kirpiklerin, ne dudakların, ne ellerin, ne saçların
ve hatta ne hayalsizlikler hayaller kurarken
...​
evet, ne gözlerin önemi olmalı ne dudaklların... başka sevmeli insan sevdiğini.
yüreğine sağlık. çok güzel olmuş.

...

bu sayfayı yeni farkettim. bugünü yazılarını okumaya ayırdım desem yalan olmaz. çok güzeller.
aradığımı buldum desem yeri var. şimdiye kadar habersiz olmayı büyük bir kayıp sayıyorum kendime. bundan sonra sık sık uğramak isterim izniniz olursa.

ama şunu baştan söyliyim. şiirden çok düz yazı özellikle duygulardan çok hayatı konu alan yazıları severek okurum. buradakilerin de çoğunu okudum. gerçekten çok güzel. hatta az önce birini ablamla paylaştım o da çok beğendi.
yazılarının devamı dileğiyle
eline yüreğine sağlık.
 
Z

Zynep

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
Teşekkür ediyorum. :)
Ve sevgili sessiz_lik25, benim alanım zaten düz yazılar ve özellikle espri katılanlar. Beğenmenize mutlu oldum, yakında bunları kapsayan kitabım çıkacak ve ablanıza özel imzalı benden hediye söz. :-*
 
Y

yaratici_idea

Kullanıcı
17 Ocak 2008
En iyi cevaplar
0
0
'Benim telefonumu çaldıracak kimse olmaz bu yaştan sonra ama yinede gereksiz! Bu alet bana özel yani, ve özel kullanım için!
Türk insanının ortak bir eğilimi vardır aslında; özelini genele açmak gibi!:)
Münakaşalarımızda gürültülüdür bizim, sevinçlerimizde, illa ki duyulsun.
Acaba hep birilerinin tanıklığına gereksinim duyacağımız endişesimidir bu?
Arada Fransız filmlerinde karı koca münakaşalarına tanık oluyorum, birbirleriyle adeta bir soğuk savaş stratejisi içinde münakaşa ediyolarlar, hatta öyle ki, hani dudakları kıpırdamasa sadece gözleriyle birbirlerini yediklerini bile düşünebilir insan. Oysa hiç bir Türk filminde, marjinal filmler hariç, münakaşa eden... ki bizim aile yapımıza ters bir olgudur münakaşa, oldu mu onun adı "kavga" olmalıdır, böyle sessizce birbirine kızgınlığını anlatan çiftlere rastlamamışımdır.'


Çok güzel bir çözümleme olmuş.
Sizin kendinizi ifade etme tarzınızı çok beğeniyorum.
Kaleminize sağlık..  :)
 
H

harariye

Kullanıcı
22 Eki 2008
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
öncelikle tebrikler güzel bir şiir gerçekten.
bir de özgün kalemlere ulaşmak paylaşimda bulunmak istiyorum nasıl olabilir acaba?
teşekkürler
 
Z

Zynep

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
Seninde canına sağlık yaratıcı_idea.
Ben hep netim valla, beğenilsin ya da beğenilmesin tarzı yaklaşımım hiç olmadı, yaşar/yazar durumu yani.:)
Ama galiba bu netlikte çok arkadaşımız var ve bu memnun edici.
 
S

sessiz_lik25

Kullanıcı
28 Ağu 2008
En iyi cevaplar
0
0
Zynep' Alıntı:
Ve sevgili sessiz_lik25, benim alanım zaten düz yazılar ve özellikle espri katılanlar. Beğenmenize mutlu oldum, yakında bunları kapsayan kitabım çıkacak ve ablanıza özel imzalı benden hediye söz. :-*
kitabınızın çıkmasını sabırsızlıkla bekliyorum.  ::)

 
S

sessiz_lik25

Kullanıcı
28 Ağu 2008
En iyi cevaplar
0
0
saat kaç oldu. (şu an tek ben varım sitede)
inat ettim bitirdim bütün yazıları.
duygu ağırlıklı yazılar yordu beni.

netice olarak:

Zynep' Alıntı:
Şimdilerde aynı türkünün iki yolcusuyuz seninle
sancılarımız aynı
bakışlarımız
düşüncelerimiz
gelgitlerimiz farksız
bazen umuda
bazen umutsuzluğa çıkışlarımız aynı
sen artık mavi çantanın hayalini kurmuyorsun
mavi gökyüzü aldı çantayı
o hiç sahip olamadığın ama birgün senin olacağını bildiğin gökyüzü
bense bir araya getirmeme izin verilmeyen
ama bir gün mutlaka
dillendireceğim sözcüklerimle
yaşıyorum senin mavi gökyüzünde...
yine netice olarak:

o kadar mükemmelsin ki; kimse sen ve yazdıkların hakkında senden daha doğru yorumu yapamaz.

kendini nasıl biliyorsan sen o sun.
ben yorum yaparsam ya eksik ya yanlış olur.
 
Z

Zynep

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
Estağfurullah sessiz_lik... :)
Beğenmene gerçekten sevindim, ve duygu yüklü yazılar konusu; gülümsüyorum, çünkü tarzım değil ve bunu sürekli yineliyorum. Salt romantizm yaşamın içinde olmayan bir şey, salt realizmle yaşanmayacağı gibi benim için.
Bu nedenle yaşamı olduğu gibi aktarmayı daha çok seviyorum. O yazılar duygularımı çok yoğun yaşadığım dönemlerde yazdığım yazılardan bir iki örnek sadece.
Ve artık sitede yer alan yorumlarımdan beni az çok tanıyan arkadaşlarım bile bilirler, olaylara esprili yaklaşırım biraz. Çünkü yaşam esprisiz çekilmez bana göre. Yani onca duygu yüklü, biraz da gözyaşlı yazının hemen ardından, yanıbaşımda olup bitiveren yaşam gerçeklerine dönebilirim.

Burada bir anımı paylaşayım seninle ve okuyacak olanlarla.

Yaz sonunda, biraz da üzüntülü olayların kasvetiyle trene bindim memlekete gitmek üzere. Hani dokunsalar ağlayacak durumundayım. Dünya mı üstüme geliyor, yoksa dönmeyi durdurdu da zaman artık geçmiyor mu, herşey ne zaman kontrolüm dışında kaldı ve ben nasıl farklı bir insan olmaya başladım... yani sen de 48 ben diyeyim 49 tilki beynimin içinde cirit atıyor ve hiç birisinin kuyruğu birbirine değmiyor!
Kendimle bu kadar meşgulken, arka koltuğumda bir babaanne ve 11 yaşındaki kız torununun sohbeti dikkatimi çekti.
Tren camından gördükleri ağaçların isimlerini bulmaya çalışıyorlardı neşeli neşeli. Ve adı bulunan her ağacı o kadar hoş anlatıyordu ki babaanne. Garip bir huzur duymamak elde değildi, köy yaşamını çok iyi bilen bu hanımın ses tonunda.
Başımı çevirip bakmadım hiç, gözlerim hep kapalıydı.
Cep telefonu çaldı babannenin, konuştuktan sonra torununa uzattı ve şunu dedi; "hadi bakalım al biraz oyun oyna, beynini dinç tut! Ama sadece 15 dakika, süre başladı ve bittiğinde sana "vakit bitti" dedirtme bana."
İnanılmaz sakin bir otorite...
Öğretmen olabileceği geldi aklıma.
15 dakikalık sessizlikten sonra torun telefonu babaanneye uzattı ve "teşekkür ederim" dedi.
Yeniden konuşmaya başladılar, bu kez konu bilgisayarlardı.
Bu konuşmayı aktarmak istiyorum izninizle;

"Babannecim, bana söz verdiğin bilgisayarı alacaksın değil mi?"
"Sen de  söz verdiğin gibi bilgisayarı bana öğreteceksin değil mi?"
"Tabi ki! Sana MSN öğreteceğim. Sana bir adres alırız, ve memleketine dönünce sen Leyla Abla'lara gidince, onun bilgisayarını kullanırsın ve sürekli haberleşiriz seninle."
"Bir kaç gün bir cafeye gidip bir baksak mı acaba, bakalım sen nasıl kullanıyorsun, ben öğrenebilecek miyim?"
"Yok yok gerek yok babanne, valla kolay öğrenirsin! Oyunlar bile oynayabilirsin, cep telefonundakinden daha büyük ekran, gözlerinde yorulmaz hem!"

Onlar böyle tatlı tatlı konuşurken, ben sadece bu sohbete odaklanmış, kafamdaki tilkilerin koşuşturmasını duymaz olmuştum.
Ne kadar ilginçti.

Gözlerimi açtım ve başımı çevirdim, itiraf ediyorum böylesi bir sohbetten sonra göreceğim hanımın modern giyimli, altın çerçeveli gözlüklü, beyaz saçları arkasında topuz yapılmış bir hanım görüntüsüydü. Emekli bir öğretmen resmi çizmiştim kafamda...

Ve ilk şaşkınlığım;
Gördüğüm babaanne, benim yıllar önce kaybettiğim babaannemin yaşayan haliydi sanki!





Ayakkabılarını çıkarmış, mutlu mesut torunuyla sohbet eden bu tatlı teyzeyi o anda o kadar çok sevdim ki...
Önyargılı yaklaşımlarım için kızdım kendime!
Genç değildim, kafamda insanları resmetme yeteneksizliğime kızdım!

Ve gülümsedim bu harika insanlara, tanıştım elbette.
İstanbul'a müzeleri ve tarihi eserleri gezdirmek üzere torununu getirmiş, şimdi anne babasına teslim etmek üzere yoldalardı.

"Başka torunlarımda var benim", diye anlattı.
Ve hepsine yetişmeye çalıştığını ve daha önemlisi onlara örnek olabilmek için kendisini yetiştirdiğini anlattığında, bu olağanüstü sevimli insanın elini öpmek için ayağa kalktım ve kendisinden onu bir öykümün kahramanı yapmak için izin istedim.

Yaşam böyle bir şey işte...
Anlatabildim sanırım?





 
Üst