Z
Zynep
Kullanıcı
BİZ ESKİDEN...
Birisini beğenirsiniz, o da sizi beğenirse beraber olmaya başlarsınız. Hoş bir ilişkiye hoşgeldiniz...
Huylarınız benzemeyebilir, beğenileriniz farklı olabilir, sevdiğiniz müzik tarzı, beğendiğiniz oyuncular, boş zamanlarınızda vakit geçirme şekliniz ve hatta tuttuğunuz takımlar farklı olabilir.
Ama bunların hiç birisi gönlünüzün prensi/prensesini beğeninizi engelleyeci faktörler değildir.
Başlangıçta...
O çok hoştur, esprilidir, hatta arasıra şaşkındır, ama güzel kokuyordur, giyimi kuşamı özenlidir, traşını aksatmıyor, fönünü asla ertelemiyordur.
Kısaca her iki taraf için en önemli olan kendi görüntüsü ve görüntüsünün beraber olduğu kişide bırakacağı etkidir.
Farklılıklar o kadar önemli değildir, varsın o pop müzik dinlesin, ne var yani? Ya da onun sevdiği tarz bir restoranda yemek yemenin ne sakıncası olabilir ki? Tuttuğum takımda benim tuttuğumu yeniversin bir kere, o mutlu olsun, ne olacak ki? Top eninde sonunda işte! Yuvarlak...
Kırmızı sevmiyorsa giymeyiveririm, hem diğer renklerde bana yakışıyor...
Böyle böyle...
Beraberlik ilerledikçe, bu ertelenen beğeniler ne o tarafın ne bu tarafın umuru bile değildir ki!
Önemli olan dış görünüşün hala özenini koruyor olması, telefona gün içinde ansızın düşüveren sevgi mesajları (günün trendi), ceplere bırakılmış küçük sevgi notları (yılların trendi), ayarlanan buluşma saatleri, o saatler içinde içtiğinin yediğinin hiç mi hiç önemi olmadığı yani beğenilerin, zevklerin, ve aslında kişiliğin ertelendiği hülyalı ve de bol mutluluk rüyalı günler.
Her iki taraf mutluysa ne denebilir ki bu salakça mutluluğa?
Yani özür dilerim ama bu benim bakış açım, hani yani bu salaklığı yaşayan bir kişi olarak elbette! Ve bu salaklık benim kaç yılıma mal oldu...
Bu ayrı bir öykü aslında ama konum bu değil.
Neyse...
Bu yalan beğeniler, paylaşılan fedakarca anlar, hangi taraf baskınsa, genellikle fedakarlık karşı tarafa düşer ya... ama sonuçta sevmek emektir, yani bir anlamda fedakarlıktır! O zaman sorun yok!
Bu aşamalarda paylaşılan genellikle gündelik yaşamın neşeli ya da azıcık kişiyi üzen anlarıdır ki, bu üzüntülere birlikte üzülme, hatta az biraz hicran katarak dökülecek gözyaşlarının, ama ille dudaklar sevimli bir şekilde büzülmüştür muzipçe... yani hiç bir sevgili gördünüz mü siz; ağlarken burnundan baloncuklar şeklinde gözyaşlarına eşlik eden salya sümük durumlarına düşme hatasını yapan? Hatta bu ağlamalar o kadar sevimlidir ki, konu ne olursa olsun, sanırsınız ki bir gece önceden provası bile yapılmış! Ve tam tersi neşeli bir konuysa paylaşılan, öyle ağız sonuna kadar açılıp gülünmez, karşındakinin eksik dişlerini keşfetmemesi gayretinde, tatlı bir kibarlıkla fazla ses çıkarmamaya özen göstererek gülümsemek yeterlidir!
Günler böyle geçerken, birbirini aniden, "hadi çıkalım" önerisiyle arayan aşıklardan birisinin saçı sakalı uzamış, ya da diğerinin saçlarında 2 saat uğraşsa arındıramayacağı zeytinyağ maskesi falan filan durumu varsa mazallah... yani görüşebilmek için koşullar uygun değilse, bunlar söz konusu edilmeden, ya önceden söz verilmiş bir akraba ziyareti (bu durumda kullanılan mutlaka aile fertleridir malzeme olarak, çünkü itiraza gelemez, saygı kapsamı içinde!) uyduruluverir ayaküstü!
Bu konular aslında çok yazıldı çizildi, farklı durumlar istisnadır, istisnalarda karakterlerinden ödün vermedikleri için ya ayrılmışlardır, ya da kültür düzeylerine göre ya gazetelerin umut tacirlerine yazmakla meşguldürler, ya da çoktan ayrıldıkları kişinin huylarını arkadaşlarına deşifre ederek, onun aslında ne "mal" olduğunu anlatıyorlardır veya "uyuşamadık olmadı" sözcükleriyle kısa süren ilişkisinin ardından saygıyla susuyorlardır.
Geçenlerde kızımın bir arkadaşına, erkek arkadaşına fazla taviz verdiğimi söylediğimde, "onunla evlenmek amacıyla beraberim!" dediğinde gülümsedim.
Evlenmek amacı!
Bazı ilişkiler ise uzar, uzayan ilişkilerde ise artık saç sakal, kılık kıyafet önemini yitirmeye başlar, öyle ki bazen evli çiftlerin bile çok daha özenli olduklarına rastlamışımdır, hiç olmazsa sosyal statüyü korumak adına!
"Offf artık bu müzikten sıkıldım, biraz da benim cd'leri dinleyelim?, "Amannn bu sefer daha neşeli bir mekanda buluşsak, orasıda güzel ama ne bileyim biraz sıkıcı bir ortam bana göre!", "aman aman siz her sene şampiyonluk hayali kurarsınız ama kupayı müzeye götüren hep biz oluruz!", "Yaa sıkıldım ama ben hep aşk filmleri izlemekten, bir kerede şu bilim kurguya gitsek?", "O filme, o mekana sen arkadaşlarınla gitsen?", "sıkıldım ama ailene bu kadar vakit ayırmandan?", "yine mi annen aradı?"..."
Ve biraz daha fazlaca alışkanlıklarda;
"Beni sevdiğini artık hiç söylemiyorsun?", "Hatırlıyor musunu biz eskiden..."
"Biz eskiden..."
Eyvah eyvah! Eğer bir ilişkide bu söz artık kullanılmaya başlamışsa vahim bir durum var demektir!
Yani "biz eskiden bundan zevk alırdık... bunu yaparken mutlu olurduk... ben bunu söylediğimde sen beni öperdin..."
Ya şimdi?
"Çok mu alışkanlık oldu beraberliğimiz?"
"Heyecanı yitiriyor muyuz yoksa?"
"Tv izlerken uyuyakaldığımda sen benim resimlerimi çekerdin, şimdi bu durumla dalga geçmeye başladın?"
"Şuradan gazeteleri alayım da okuyalım, vakit geçsin!"
Biz eskiden...
Çok yazılan şeyleri konu ettim bu kez!
Çünkü ben/biz "biz eskiden" faslındayız!
Artık görüntümün önemi yok, ya da ter kokuyorsam/kokuyorsa bu beni/onu çokta ilgilendirmiyor, dişlerimi fırçalayamadım ama önemli değil, sevdiğimi söylemesem ne farkeder, sevmesem neden hala onunla olayım ki?...
Biz eskiden sokaklarda, hele de sokak ıssızsa birbirimize sarılır, kaçamak öpüşürdük!
Buluştuğumuzda, ya da ayrılırken verilen rutin öpücükler değildiler bunlar.
Ve...
"Eskiden ne kadar farklı ve güzeldi" sözleri beynimizde fazlaca turlamaya başlamışsa, bir yerlerde bir eksik var demektir.
Evliliklerin rutin, güven veren yaşamı bile bazen daha mı güzeldir, hala heyecanla yaşamak istediğiniz bir ilişkide "biz eskiden" demeye başlamışsanız?
Seni seviyorum.
Elbette beni sevdiğini de biliyorum.
Ama neden artık bu özensizlik?
Nasılsa var... ya da gittiği yere kadar... mı?
Sevgi galiba sadece başlangıçta emek!
Ötesi hikaye...
Akşamın bir vakti, aradığınız numara açık olduğu halde ulaşamıyorsanız, yani telefonunuz hiçbir şekilde onu ilgilendirmiyorsa, "nasıl olsa yarın biraz dalaşırız ama biz birbirimiz için varız, benden başkasını sevmez o" garantisine güveniyorsanız...
Ayrılık vaktinin geldiğini bilin!
Evliliğin sıkıcı ön yaşamıyla çoktan tanıştınız bile!
Önemli olan birbirinizle anlaşmak, güzel vakit geçirmek elbette ama özeni asla yitirmeden ve asla beğenizlerinizi, zevklerinizi ertelemeden...
Zynep
Birisini beğenirsiniz, o da sizi beğenirse beraber olmaya başlarsınız. Hoş bir ilişkiye hoşgeldiniz...
Huylarınız benzemeyebilir, beğenileriniz farklı olabilir, sevdiğiniz müzik tarzı, beğendiğiniz oyuncular, boş zamanlarınızda vakit geçirme şekliniz ve hatta tuttuğunuz takımlar farklı olabilir.
Ama bunların hiç birisi gönlünüzün prensi/prensesini beğeninizi engelleyeci faktörler değildir.
Başlangıçta...
O çok hoştur, esprilidir, hatta arasıra şaşkındır, ama güzel kokuyordur, giyimi kuşamı özenlidir, traşını aksatmıyor, fönünü asla ertelemiyordur.
Kısaca her iki taraf için en önemli olan kendi görüntüsü ve görüntüsünün beraber olduğu kişide bırakacağı etkidir.
Farklılıklar o kadar önemli değildir, varsın o pop müzik dinlesin, ne var yani? Ya da onun sevdiği tarz bir restoranda yemek yemenin ne sakıncası olabilir ki? Tuttuğum takımda benim tuttuğumu yeniversin bir kere, o mutlu olsun, ne olacak ki? Top eninde sonunda işte! Yuvarlak...
Kırmızı sevmiyorsa giymeyiveririm, hem diğer renklerde bana yakışıyor...
Böyle böyle...
Beraberlik ilerledikçe, bu ertelenen beğeniler ne o tarafın ne bu tarafın umuru bile değildir ki!
Önemli olan dış görünüşün hala özenini koruyor olması, telefona gün içinde ansızın düşüveren sevgi mesajları (günün trendi), ceplere bırakılmış küçük sevgi notları (yılların trendi), ayarlanan buluşma saatleri, o saatler içinde içtiğinin yediğinin hiç mi hiç önemi olmadığı yani beğenilerin, zevklerin, ve aslında kişiliğin ertelendiği hülyalı ve de bol mutluluk rüyalı günler.
Her iki taraf mutluysa ne denebilir ki bu salakça mutluluğa?
Yani özür dilerim ama bu benim bakış açım, hani yani bu salaklığı yaşayan bir kişi olarak elbette! Ve bu salaklık benim kaç yılıma mal oldu...
Bu ayrı bir öykü aslında ama konum bu değil.
Neyse...
Bu yalan beğeniler, paylaşılan fedakarca anlar, hangi taraf baskınsa, genellikle fedakarlık karşı tarafa düşer ya... ama sonuçta sevmek emektir, yani bir anlamda fedakarlıktır! O zaman sorun yok!
Bu aşamalarda paylaşılan genellikle gündelik yaşamın neşeli ya da azıcık kişiyi üzen anlarıdır ki, bu üzüntülere birlikte üzülme, hatta az biraz hicran katarak dökülecek gözyaşlarının, ama ille dudaklar sevimli bir şekilde büzülmüştür muzipçe... yani hiç bir sevgili gördünüz mü siz; ağlarken burnundan baloncuklar şeklinde gözyaşlarına eşlik eden salya sümük durumlarına düşme hatasını yapan? Hatta bu ağlamalar o kadar sevimlidir ki, konu ne olursa olsun, sanırsınız ki bir gece önceden provası bile yapılmış! Ve tam tersi neşeli bir konuysa paylaşılan, öyle ağız sonuna kadar açılıp gülünmez, karşındakinin eksik dişlerini keşfetmemesi gayretinde, tatlı bir kibarlıkla fazla ses çıkarmamaya özen göstererek gülümsemek yeterlidir!
Günler böyle geçerken, birbirini aniden, "hadi çıkalım" önerisiyle arayan aşıklardan birisinin saçı sakalı uzamış, ya da diğerinin saçlarında 2 saat uğraşsa arındıramayacağı zeytinyağ maskesi falan filan durumu varsa mazallah... yani görüşebilmek için koşullar uygun değilse, bunlar söz konusu edilmeden, ya önceden söz verilmiş bir akraba ziyareti (bu durumda kullanılan mutlaka aile fertleridir malzeme olarak, çünkü itiraza gelemez, saygı kapsamı içinde!) uyduruluverir ayaküstü!
Bu konular aslında çok yazıldı çizildi, farklı durumlar istisnadır, istisnalarda karakterlerinden ödün vermedikleri için ya ayrılmışlardır, ya da kültür düzeylerine göre ya gazetelerin umut tacirlerine yazmakla meşguldürler, ya da çoktan ayrıldıkları kişinin huylarını arkadaşlarına deşifre ederek, onun aslında ne "mal" olduğunu anlatıyorlardır veya "uyuşamadık olmadı" sözcükleriyle kısa süren ilişkisinin ardından saygıyla susuyorlardır.
Geçenlerde kızımın bir arkadaşına, erkek arkadaşına fazla taviz verdiğimi söylediğimde, "onunla evlenmek amacıyla beraberim!" dediğinde gülümsedim.
Evlenmek amacı!
Bazı ilişkiler ise uzar, uzayan ilişkilerde ise artık saç sakal, kılık kıyafet önemini yitirmeye başlar, öyle ki bazen evli çiftlerin bile çok daha özenli olduklarına rastlamışımdır, hiç olmazsa sosyal statüyü korumak adına!
"Offf artık bu müzikten sıkıldım, biraz da benim cd'leri dinleyelim?, "Amannn bu sefer daha neşeli bir mekanda buluşsak, orasıda güzel ama ne bileyim biraz sıkıcı bir ortam bana göre!", "aman aman siz her sene şampiyonluk hayali kurarsınız ama kupayı müzeye götüren hep biz oluruz!", "Yaa sıkıldım ama ben hep aşk filmleri izlemekten, bir kerede şu bilim kurguya gitsek?", "O filme, o mekana sen arkadaşlarınla gitsen?", "sıkıldım ama ailene bu kadar vakit ayırmandan?", "yine mi annen aradı?"..."
Ve biraz daha fazlaca alışkanlıklarda;
"Beni sevdiğini artık hiç söylemiyorsun?", "Hatırlıyor musunu biz eskiden..."
"Biz eskiden..."
Eyvah eyvah! Eğer bir ilişkide bu söz artık kullanılmaya başlamışsa vahim bir durum var demektir!
Yani "biz eskiden bundan zevk alırdık... bunu yaparken mutlu olurduk... ben bunu söylediğimde sen beni öperdin..."
Ya şimdi?
"Çok mu alışkanlık oldu beraberliğimiz?"
"Heyecanı yitiriyor muyuz yoksa?"
"Tv izlerken uyuyakaldığımda sen benim resimlerimi çekerdin, şimdi bu durumla dalga geçmeye başladın?"
"Şuradan gazeteleri alayım da okuyalım, vakit geçsin!"
Biz eskiden...
Çok yazılan şeyleri konu ettim bu kez!
Çünkü ben/biz "biz eskiden" faslındayız!
Artık görüntümün önemi yok, ya da ter kokuyorsam/kokuyorsa bu beni/onu çokta ilgilendirmiyor, dişlerimi fırçalayamadım ama önemli değil, sevdiğimi söylemesem ne farkeder, sevmesem neden hala onunla olayım ki?...
Biz eskiden sokaklarda, hele de sokak ıssızsa birbirimize sarılır, kaçamak öpüşürdük!
Buluştuğumuzda, ya da ayrılırken verilen rutin öpücükler değildiler bunlar.
Ve...
"Eskiden ne kadar farklı ve güzeldi" sözleri beynimizde fazlaca turlamaya başlamışsa, bir yerlerde bir eksik var demektir.
Evliliklerin rutin, güven veren yaşamı bile bazen daha mı güzeldir, hala heyecanla yaşamak istediğiniz bir ilişkide "biz eskiden" demeye başlamışsanız?
Seni seviyorum.
Elbette beni sevdiğini de biliyorum.
Ama neden artık bu özensizlik?
Nasılsa var... ya da gittiği yere kadar... mı?
Sevgi galiba sadece başlangıçta emek!
Ötesi hikaye...
Akşamın bir vakti, aradığınız numara açık olduğu halde ulaşamıyorsanız, yani telefonunuz hiçbir şekilde onu ilgilendirmiyorsa, "nasıl olsa yarın biraz dalaşırız ama biz birbirimiz için varız, benden başkasını sevmez o" garantisine güveniyorsanız...
Ayrılık vaktinin geldiğini bilin!
Evliliğin sıkıcı ön yaşamıyla çoktan tanıştınız bile!
Önemli olan birbirinizle anlaşmak, güzel vakit geçirmek elbette ama özeni asla yitirmeden ve asla beğenizlerinizi, zevklerinizi ertelemeden...
Zynep