Okuduğumuz Kitaplardan En Beğendiğimiz bölümler...

  • Konbuyu başlatan emine38
  • Başlangıç tarihi

Konu hakkında bilgilendirme

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde En Son Okuduğum Kitap kategorisinde emine38 tarafından oluşturulan Okuduğumuz Kitaplardan En Beğendiğimiz bölümler... başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 226,399 kez görüntülenmiş, 518 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı En Son Okuduğum Kitap
Konu Başlığı Okuduğumuz Kitaplardan En Beğendiğimiz bölümler...
Konbuyu başlatan emine38
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Codex
F

Flamingo

Kullanıcı
31 Ağu 2008
En iyi cevaplar
0
0
İzmir
Jülide'yi seviyordum.

Bazı fırtına günlerinin sonuna doğru havaya umulmaz bir sükunet gelir. Rüzgar durur. Gökyüzü yavaş yavaş açılır. Kızıl bir akşam güneşinin fanusu yorgun suları, harap toprakları renk ve şaşaya boğar.  Bu güneşte artık yakmak, kamaştırmak kudreti kalmamıştır. Renki ışıklarında bir merhamet busesi, halaveti, uzun gölgelerinde bir tahayyül füsunu vardır.

Büyük aşkımı bu akşam uzak akşam güneşlerine benzetiyordum...

Reşat Nuri GÜNTEKİN / Akşam Güneşi...
 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0

-Kraliçe ne yapıyor?
-Dinleniyor," dedim Kraliçe'yi korumaya çalışarak..."Biraz huzur içinde kafasını dinlemesi gerektiğini düşündüm."
-O, İngiltere kraliçesi, diye homurdansı başnedime...
"Bu, hiç bir kadın için huzurlu bir hayat değildir..."
Karşılık vermedim!

Boleyn Mirası / Phılıppa GREGORY
 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0
TASI TARAĞI TOPLA(T)MAK( bu deyimin çıkış Hikayesi)


Bağdat dilencilerinden, meşhur bir Abbas Oş var imiş. Mevsimine göre ya cerre çıkmak; yahut dilencilik yapmak suretiyle zengin olmuş. Bütün Bağdat'ın tanıdığı bu adamın şöhretinden istifade etmek isteyen bir sefil, Abbas'ı kollamaya başlamış. Nihayet bir ramazan gecesinde hamama girdiğini görüp ardınca içeri dalmış ve kurna başında yanına yaklaşıp şöyle demiş:

— Efendim! Bendeniz dilenciliğe başlamaya karar verdim. Umarım ki bu asil sanatın inceliklerini bu kulunuzdan esirgemezsiniz. Ne guna usul ve kavaidi var ise bilcümle öğrenmek isterim, şu mübarek geceler hürmetine, lütfediniz!..

Abbas, bu girizgâhtan sonra şevke gelip cevap vermiş:

— Peki evlât, öğreteyim. Dilenciliğin başlıca üç kuralı vardır; kulağına küpe olsun. Bir, her nerede olursa olsun isteme-

li. İki, her kimden olursa olsun istemeli. Ve üç, her ne olursa olsun istemeli.

Yeni yetme dilenci hemen o anda Abbas'ın elini öperek demiş ki:

— Ustam, ben fakirim, Allah rızası için bir şey!.. Abbas şaşırmış.

— Burası hamam bre! Burada dilencilik mi olur?

— Her nerede olursa istemeli dedin ya usta!

— İyi ama ben zaten senin kadar fakir bir dilenciyim.

— Öyle ama, ikinci kural, istemek için adam seçmemek gerektiğini bildirmiyor muydu?

— Fe subhanalllah! Bu kurna başında, ben şimdi sana ne verebilirim be adam? Elbisem dışarda. Paralarım evde. İşte ortada bir tasım bir tarağım var.

— Usta, şimdi senden öğrendiğim kuralların üçüncüsü der ki, her ne olursa olsun istemeli. Ben tasa tarağa da razıyım.

Abbas şaşkın, etraftan onları dinleyenler hayrette, adam tası tarağı almış ve hamamdan çıkıp gitmiş. O günden sonra Abbas dilenciliğe tövbe etmiş ve soranlara da;

— Tası tarağı toplattık! Gayri bizden bu işler geçmiş, diye yakınırmış.

İskender PALA / İki dirhem bir çekirdek kitabından en beğendiğim deyimin hikayesidir..diğer hikayeleri için tıklayınız  ;) http://www.kendinigelistir.com/forum/index.php/topic,16819.0.html


 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0


Tutku iki yanı keskin bıçaktır...Tutacak yeri de yoksa eğer bıçağın,bazen kanamayı göze almak gerekir...
En berbat özelliği nedir tutkunun?
Bağlandığınız kişinin,gücü elinde tutan taraf olduğunu bilirsiniz....

Rüyalarını  ver bana /Haşmet BABAOĞLU
 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0

Sierra Maestra'da (fidel'in küçük ordusunun Batista Küba'sınayaptığı çıkartmadan hayatta kalmış bir kaç kişi etrafındayken) bulunduğu dönüm noktasında,ilaç dolu küçük bavulunu bir yana bırakıptüfeğini almaya karar veren Arjantinli doktordan geriye ne kalmıştır?

Che şunu yazar:Önümde ilaç dolu bir sırt çantası ve bir sandık mermi vardı...Ağırlıkları ikisinide birden taşımama engeldi...Sırt çantasını bırakarak mermi sandığını aldım...Tek tek insanları tedavi etmeyi reddedip bütün toplumu tedavi etmeyi tercih eden ama insan bedeninden toplumsal bedene geçmenin asla cezasız kalmayacağını muhtemelen Doktor Guevara'dan geriye ne kalmıştır?

Che Guevara / Mitten insana insandan mite
 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0


Kendi düşen ağlamaz!

Hayvan çiftliği / George ORWELL
 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0


En kötü düşmanımız sinir sistemimizdir!

Bin Dokuz Yüz Seksen Dört / George ORWELL
 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0


(...) Sürekli geçmişe gidenler,bazen geçmişte kalıp kaybolurlar,günümüze dönemezler...
Geçmişten elbet ders alınabilir ama bugünkü dersini çalışmayanlar yarın sınıfta kalırlar...
Geçmişimiz değil,bugün yaptıklarımız önemlidir...
Geçmişler övünmek gereklidir;ancak övün,pardon bu öğün önünüze gelen yiyecek;geçmişte değil günümüzde pişmelidir...


Üstün DÖKMEN / Miyase'nin Kuzuları..


 
longcoming

longcoming

Kullanıcı
10 May 2008
En iyi cevaplar
0
0
Adana
Orda dağların arkasında yeni bir dünya doğuyor Cihan.
Hadi tut elimden,gidelim.
Geceleri sen şiirlerini yazarsın,ben yıldızları gözlerim.
Kızıl şaraptan içip,şarkılar söyleriz çocuklar gibi.
Tut elimden Cihan,gidelim yeni bir dünya doğuyor.

Semerkant-Amin Maalouf
 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0


"Her insanın ait olduğu bir fotoğraf karesi vardır" dedi Be-Ce..

"İnsan alıştığı resim karesinde güçlü veya zayıf,çirkin veya güzel,biricik veya sıradandır...
Ama ait olmadığı bir resmin içine konursa tüm sıfatlarını kaybediverir...Bir de bakarsın ki,güçlü sandığın o kadar güçlü değilmiş ya da zayıf sandığın o kadar zayıf..
Hadi sen de dene...İnsanları en son ait olabilecekleri fotoğraf karelerine yerleştir zihninde ve bir de öyle bak onlara...Bak herşey nasıl farklı görünecek!"

MAHREM​


Elif ŞAFAK / Kağıt Helva
 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0


Hiç anlamayacakları bir dünyada amaçsız dolaşan körler!
Andros hala bir insandı ve artık başka bir şeye dönüştüğünü hissedebiliyordu..
Vucudum en değerli hazineme...zihnime giden bir araçtan başka bir şey değil..
Andros henüz gerçek kapasitesine ulaşmadığını biliyor,bu yüzden daha fazla araştırıyordu..Kaderim ne? Tüm eski metinler iyiyle kötüden...ve insanın ikisi arasında şeçim yapması gerektiğinden bahsediyordu...
ben şeçimimi uzun zaman önce yaptım,diye düşünüyor ve bundan pişmanlık duymuyordu...
Kötülük doğal bir yasadan başka nedir?Aydınlığı karanlık takip ederdi...Düzeniyse karmaşa...Esas olan,herşeyin yitirildiğiydi...Her şey bozulurdu...Mükemmel bçimde sıralanmış kristal sonunda toz parçacıkları haline gelirdi..

Bazıları yaratır,bazıları yok ederdi!
Küçük beyinler büyük zekalardan daima korkardı,düzen böyle devam ederdi..


Dan BROWN /KAYIP SEMBOL
 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0

(...)iki eliyle arkasındaki ağacın kabuklarına sarıldı. Parmakları soğuk yarıkların arasına girdi. Elini hemen geri çekti ve göğsüne götürdü. Göğsünün içinde, bu asırlık ağacın kabuğu gibi, yarıklar bulunduğunu sandı ve gırtlağına kadar bir ateşin çıktığını hissetti. Aman yarabbi, ne kadar yalnızdı..

Sabaattin ALİ/ Kuyucaklı yusuf


 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0


Sevmek,sevgiliyi bir beyaz güvercin gibi avuçlarına alıp
okşamak ve yüreğine bastırıp korumaktır.
Ama sevgiliyi daha güzel ufuklar bekliyorsa onu salıvermektir sevmek
Onun uçsuz bucaksız gökyüzünde kanat çırpışlarından sonsuz haz duymaktır sevmek
Onun kendisinden uzaklaşmasına üzülmek değil
Hakikatin semasına yaklaşmasına sevinmektir sevmek.

'Beni bırakıp nereye gidiyorsun'demek değil
'Gittiğin yerde dualarımla seni koruyacağım' diyebilmektir sevmek.

Nedir sevmek?

Sevgilinin ayakları altına serilmek değil mi?
Sevgilinin varlığında yokluğu göze almak değil midir sevgi?

Ey sevgili
Ben seni taşıyan toprak,sen o toprakta biten bir gül;
Sen gökte salınan bulut,ben yere düşen bir damla yağmur.

Nazan BEKİROĞLU /Yusuf ile Züleyha
 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0
Çocuk küçüktür,ama büyük adam onun içindedir;
beyin daracıktır,ama düşünceyi içine alır;
göz bir noktadan öte bir şey değildir,
ama fersah fersah uzamları kucaklar...


("KAMELYALI KADIN" KİTABINDAN ALINTIDIR.. HENÜZ OKUMADIM AMA PAYLAŞMADAN DA DURAMAZDIM)
 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0



Jurnaldan bir iki-aslında o kadar çok altı çizilecek yer vardıki,hepsinin yazsam yetmez sayfalar,bir kaçını burda paylaşayım cemil MERİÇ tanımayanlara da ışık tutsun yazılanlar..

Aşkı vuslat taclandırır kıvılcım o zaman yangınlaşır...

Ne kadar düşmanınız varsa o kadar büyüksünüz., yaşıyorsunuz,kin sevgiden daha vefalıdır...

Dahi ile deli arasındaki fark miyavlamaktır..Dahi dahi olmasada saygıya layık bir delidir...

Bakışlarını iç dünyasına çeviren insan,kendi gölgesi ile karşılaşır...

Kadın gözleriyle sorar ve beklediği cevabı alamayınca ölür yada öldürür 

Yenilmek zenginleşmektir..Bilmediğinizi öğreneceksiniz ve ego denen köpek havlamayacak...

İnsanla hayvan arasındaki fark şuki;İnsan sever,hayvan insiyaklarına boyun  eğer...

Cemil MERİÇ /Jurnal cilt 1
 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0
Diyelim ki,büyük şehirlerimizin bir semtinde adamın biri çıkıyor,parlamaya başlıyor,halk tarafından seviliyor…
Neden seviliyor?Servi gibi endamından mı,serencamından mı bilinmez…
Halklar zaten böyledir…Hele bizimkinin kimi niye şetçiği hiç belli olmaz,kimini Demirel gibi muhteşem kelinden,kimini Çiller gibi perçeminin telinden,kimini Bölükbaşı gibi keskin dilinden,kimini Türkeş gibi gür kaşının kılından sever…
Halk kuş beyinlidir kısacası oka da konar yoka da konar…
Düşünün bir an kendi bedenini ciletle kesebilmek için şarkıcı dinlemeye giden bir ahalinin kimi niçin beğenip
baş tacı edildiğini nereden kestirebilirsiniz…
Halk böyle olduğu için,ortada parlayan bir siyasi yıldız belirdiği zaman itfaiye teşkilatı olarak derhal kırmızı alarm durumuna geçeriz ve haklın görünür devlet için şeçeceği kişi muhakkak önceden belirlediğimiz üç türden biri olmalıdır..

1)Ya içi boş teneke gibi tangur-tungur..
2)Ya sırtındaki yumurta küfelerinden kambur…
3)Ya da köken itibariyle teşkilatımıza mensup olmakla mağrur…
Bir dördüncü türe iznimiz değil tahammülümüz bile yoktur!


Ömer Lütfi METE /İtfaiye yakıyor..


 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0
(...)Çoçukluğumdan beri belki ilk defa olarak,hayatımın sebebsizliğini ve boşluğunu düşünerek içim ezilmeden,"Bu günde geçti işte...Ve bütün günlerim hep böyle geçecek,sonra ne olacak sanki!" diyerek düşüncelere daldım...

Hayatım müddetince hep onu aramış,onu beklemiştim...Bütün dikkatini,bütün varlığını bir noktaya biriktirerek her tarafta bu insanı araştıran,her rast geldiğini bu bakımdan tetkikede ede, adeta marazi bir meleke ve hassasiyet kazanan hislerimin yayılmasına imkan var mıydı?

Artık Maria Puder,yaşamak için kayıtsız şartsız muhtaç olduğum bir insandı...Bu his ilk anlarda bana garip geliyordu...Bu yaşıma kadar mevcudiyetinden bile haberdar olmayan bir insanın vucudu birdenbire benim için nasıl bir ihtiyaç olabilirdi?Fakat bu hep böyle değil midir?
Bir çok şeye ancak onları görüp tanıdıktan sonra keşfetmez miyiz?
Ben de o zamana kadarki hayatımın boşluğunu,gayesizliğini sırf böyle bir insandan mahrum oluşumda bulmaya başlamıştım...
İnsanlardan kaçışım,içimden geçenlerin en küçük bir parçasını bile etrafıma sezdirmekten çekinişim bana sebebsiz ve manasız görünürdü...
Bir kitabı okurken geçen iki saatin ömrünün bir çok senelerinden daha dolu ve ehemmiyetli olduğunu fark edince insan hayatının ürkütücü hiçliğini düşünür ve yeis içinde kalırdım...

Halbuki şimdi herşey değişmişti...Bu kadının resmini gördüğüm andan beri geçen bir kaç hafta içinde,ömrümün bütün senelerinden daha çok yaşadığımı hissediyordum...
Her günüm her saatim,uyuduğum zamanlar bile dopdoluydu...Bana sadece yorgunluk veren uvuzlarımın değil,ruhunu yaşamaya başladığını,içimde,haberim olmadan bekleşen üstü örtülü derin tarafların da birdenbire meydana çıkarak bana fevkalade cazip,kıymetli manzaralar arz ettiklerini görüyordum..

Maria bana bir ruhum bulunduğunu öğretmişti ve ben de onun şimdiye kadar rastladığım insanlar arasında ilk defa olarak,bir ruhu bulunduğunu tespit ediyordum...
Muhakkak ki bütün insanların birer ruhu vardı,ama bir çoğu bunun farkında değildi ve gene farkında olmadan geldikleri yere gideceklerdi...
Bir ruh, ancak bir benzeri bulunduğu zaman ve bize,bizim aklımıza,hesaplarımıza danışmaya luzum bile görmeden meydana çıkıyordu...Biz ancak o zaman sahiden yaşamaya-ruhumuzla yaşamaya-başlıyorduk...O zaman bütün tereddütler,hicaplar bir tarafa bırakılıyor,ruhlar birbiriyle kucaklaşmak için her şeyi çiğneyerek birbirine koşuyordu...

Bütün çekingenliklerim  yok olmuştu...Bir kadının karşısında herşeyimi ortaya dökmek,bütün iyi ve fena ,kuvvetli ve zayıf taraflarımla,en küçük bir noktayı bile saklamadan,çırçıplak ruhumu onun önüne sermek için sabırsızlanıyordum...Çünkü bütün ömrümce susmuş,zihnimden geçen herşey için"Adam sen de,söyleyip ne olacak sanki?"demiştim...Eskiden her insan hakkında,hiçbir esasa dayanmayan,sırf mukavemet edilmez bir hissin,bir peşin hükmün tesiriyle" Bu beni anlamaz!" demişsem,bu sefer bu kadın için,gene hiç bir esasa dayanmadan ,fakat o yanılmaz hisse tabi olarak "İşte bu beni anlar!" diyordum...

Evini uzaktan seyrettiğim sırada evin camları önünde kimse bulunup bulunmadığı görünmüyordu..Köprünün kenarına yaslanarak yeni başlayan yağmurun hareketsiz suları nasıl nasıl hareketlendirdigin ve buna benzer hisle onu düşüdükçe içimin kıpraştıgını tüğlerimin diken diken olduğunu hissedebiliyordum...

Bu karanlık ve sıkıntılı manzara ne kadar güzeldi! içime çektiğim bu ıslak hava ne kadar tazeydi!
Yaşamak,tabiatın en küçük kımıldanışlarını sezerek yaşamak;herkesden daha çok,daha kuvvetli yaşadığını,bir ana bir ömür kadar çok hayat doldurduğunu bilerek yaşamak...Ve bilhassa bütün bunları anlatacak bir insanın mevcud olduğunu  düşünerek,onu bekleyerek yaşamak bütün ömre bedeldi...

Sabaattin ALİ /Kürk Mantolu Madonna

 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0
Tesadüf beni almam gereken dersleri ve benden alabilecek başkalarına da yöneltecek olaylara açılan kapıydı..Bu kapıyı aramalak önermede bulunarak açmak senin elindeydi....
Önerme şeklin olmasını istediğin yahut yön verdiğin olumlu şekliydi..-Olumsuz önermede şekilde senin beyninde-

Richard BACH / Hipnozcu..
 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0
"Ben diye ne varsa gördüğün, işte o senin yokluğun"


Cezmi ERSÖZ / Şizofren Aşka Mektup
 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0
Derler ki, gemiciler açık denizde bir kelebek yakalarsa / kanadından bir iğneyle güverteye tuttururlarmış..
Adam cevap veriyordu:
Belki doğru / ama nedenini biliyor musun / bir daha uçup uzaklara gidemesin, hep orada kalsın diye...


Kürşat BAŞAR/ Başucumdaki müzik
 
Üst