Hayal'ce bir hayal işte... Sadece hayal... Ben kadar hayal...
Hızla koşuyordu. Nefes nefese.
Tam önümden geçti. Öylesine sararmıştı ki yüzü; gören ölü görmüş sanırdı... Elleri ve dudakları mosmor, yanakları al al olmuştu...
Bir genç kızdı bu. 21-22 yaşında ya var ya yok. Masum bir görünüşü var. Ama yüzündeki damarlardan anlıyorum, aslında çok yaşlı. Yaşlı genç bir kız o!. Koşarken uçuşan eteği ve ahenkle dans eden saçları, sanki bir efsaneden çıkmışçasına büyülüyor beni. Ben de ardından koşuyorum. Beni gittiği yere götürsün diye!..
Boynunda biriken ter damlalarında, ipek gibi saçları yüzüyor. Rüzgar okşuyor tenini ve ter damlaları üşüyor. Ayak bileklerine dolanmış çamurlar, bir hint motifi şeklini almış. Koşuyor. Ben de koşuyorum şimdi. Nereye gittiğini bilmiyorum. Belki o da bilmiyordur. Kaçıyor, bir kaçak o! Ailesinden, kendine, herkesten kaçıyor. "Beni kimse anlamıyor" diyordur bence, içinde sessizce...
Duruyor ve bana dönüyor.
Gözgöze geliyoruz. Bakışlarında eriyorum. Misket gibi gözleri beni esir alıyor. Sanki bir kapı açılıyor gözlerinde ve beni içine çekiyor. Hiç şikayetçi değilim. Alsın götürsün beni istiyorum, gittiği yere...
Gülümsüyor. Gözleriyle gülümsüyor. Su perisi güzelliğinde, bir kare olan gözleri gülümsüyor adeta. Ya da ben öyle sanıyorum. Hala bana bakıyor, bense onun ruhuna. Gelen geçen bana ve ona çarpıyor. Bir an için gözlerini kapatıyor ve minnetle dudaklarını oynatıyor...
"Ne istiyorsun benden?"
"Beni de al yanına. Nerey egidiyorsan ben de geleyim.."
Gözlerimizle konuşuyoruz. "Seni yazmak istiyorum" diyorum yine gözlerimle. "Tabi.." "Adımı yazmamak koşuluyla istediğini yazabilirsin" diye cevap veriyor o da gözleriyle. Seviniyorum. O da sevinmiş gibi. Belli ki sığınacak bir kalp arıyor, tıpkı benim gibi...
"Gelebilir miyim senle?.." Tekrar soruyorum, bu kez sesli şekilde. O beni duyuyor ben de onu. Gözlerimizizle konuşmayı bıraktık. Artık kelimelerle yanma zamanı!
"Hayır! Sen benle gelme, ben senle geleyim.." diyor yalvaran bakışlarla. "Al götür beni, öldüğün yere" diyor...
Yaklaşıyoruz birbirimize. Benle hemen hemen aynı boyna. Fakat kilolarımız farklı. Ben daha ağır basarım teraziye çıkarsak; zira 78 az değil! O taş çatlasa 45-50 arası kiloda ya var ya yok...
İşte tam önümde, gözlerini kapatsa yüreğime dokunacak. Gözlerinin içine bakıyorum. Acı, keder, yalnızlık, şefkatli bir yürek arıyışı, hasretlik, kin, nefret, terkedilmişlik, sonsuzluk... Ne arasan var...
Hızla elimi alıyor küçücük avucunun içine. Elleri üşümüş, hem de çok. Bir sıcaklık yayılıyor nerden geldiği belli olmayan. Benden ona, ondan bana akıyor. Gözgöze eleleyiz. Gelen geçenler bu yağmurlu havada elele tutuşmuş bu iki genci yadırgıyor. Kimisi de homurdanıyor...
"Kimsin sen?" diyorum. "Ben siyaz-beyaz Türk filmlerinden çıkmış zengin kızım" diyor. "Ben de fakir oğlan mı oluyorum yani?" diye soruyorum. "Hayır! Sen zenginsin. Gözlerinden içeriye bakarken yüreğini gördüm de" diye cevaplıyor. Dudaklarını büzüşü o denli içten ki, kayıp gidiyorum yağmurla beraber...
"Hadi gidelim"
"Bekle, yapmak istediğim bir şey var"
Bekliyorum. Elimi bırakıyor. Yere kapanıyor. Bir avuç çamur alıyor. "Bunu gözlerine sür" diyor. Şaşırıyorum. Ne yapacağımı bilmez halde. "Pe.. Peki.." diyorum...
Çamuru gözlerime sürüyorum. Soğuk bir çamur. "Bunu neden yaptım?" diye soruyorum. "Gözlerini kapadım. Benden başkasına bakarsan, gözlerinden içeriye geçip seni kör edecek. Bak ben de kendi gözlerime sürdüm" diyor, yüzünde masum bir tebessümle. İnanamıyorum. Bu denli hızlı "birbirimizin" oluşumuza. Adını bile daha bilmiyorum...
Sonra "Rüya" diyor, "benim adım Rüya"
"Ben de Hayal"
Çıplak olan sol kolumda bir soğukluk hissediyorum, bu soğuk havanın soğukluğuna benzemeyen. "Ne.. Ne oldu ya" diyor ve uyanıyorum...
Teyzem...
"Kalk okula geç kaldın Hayal" diyor. Kalkıyorum. Demek ki rüyaymış. Ya da hayal. Teyzem, "Sabahtan beri öylece dalmıştın. Ben de seni gözleri açık uyuyor sandım" diyor...
Onu duymuyorum bile. Aklım hala Rüya'da. Onun gözlerinde. Masum bakışlarında ve ellerinin sıcaklığında...
Birden çamur aklıma geliyor. Hemen banyoya koşuyorum. Aynanın karşısındayım işte. Kendime bakıyorum ve gözlerimden iki damla yaş dökülüp dudaklarımda sönüyor...
Gözlerimin alt ve üst kısımları henüz kurumamış bir çamurla boyanmış, teyzemin görmediği...