Kendi kendine sorup duruyordu günlerdir, aynı soruyu bıkmadan usanmadan.. Öyle ki artık, onu görenler, “Bu çocuk kafayı sıyırmış” diye hem alay ediyorlar, hem de küçümsüyorlardı onu.. O ise bunların hiçbirini görmüyordu bile.. Aklında bir tek soru var, cevabını bulmaya can attığı: “Ben neden başkalarına benzemiyorum?..” Evet, işte günlerdir kafasını kemiren soru buydu.. Acaba neden başka insanlara benzemiyordu kendisi? Kendisiydi ama kendisi olması, başkalarının onu küçümsemeleri için sebep oluyordu.. Kendisi gibi olması suçtu sanki!.. Çevresindeki baskılar ve alaycı bakışlar canını iyice sıkmaya başlamıştı.. Bu yüzden bir karar almış ve “Neden başkaları gibi değilim?” sorusunun cevabını bulmaya çalışıyordu.. Neden başkalarından farklıydı? Neden kendi yaşıtları eğlenmeyi seçerken o kitap okuyordu? Neden aynı yaşıtlarının birer ikişer sevgilisi-pardon “çıktığı”- varken, onun şimdiye dek hiç sevgilisi olmamıştı? Çevresindeki herkes kendi çıkarını düşünürken, o neden “Başkalarının da çıkarı olabilir, tıpkı bizimki gibi” diye dövünüp duruyordu.. Sorular, sorular, sorular.. Hiç bitmek bilmiyor mübarekler!.. Bazen, hiç tanımadığı, garip giyinmiş bazı insanlar ona, “Sen iyi bir insansın.. Bu zamanda senin gibisi çok az.. Ama bu aç kalmana neden olabilir” diye uyarıyorlardı onu.. Seviniyordu; “Demek ki ben iyi bir insanım..” diye.. Sevinmekte de haklıydı, zira bu zamanda “iyi insan” olmak da, iyi insan bulmak da çok zordu.. Soracak olursanız herkes iyiydi, herkes dürüsttü, herkes başkalarını da düşünürdü ama toplumdaki yolsuzluklar, cinayetler, ayrımcılıklar, ahlaksızlıklar hiç bitmek bilmiyordu.. Herkes bu kadar iyiydi madem, bunca kötülük de neyin nesi?? Sorular çoğalıyordu ama cevaplar yoktu.. Başını ellerinin arasına aldı, “Acaba ben de diğer insanlar gibi olsam mı?..” diye düşündü.. Sonra, “Hayır! Hayır ben başkaları gibi olamam.. Ben ancak kendim gibi olabilirim.. Allah beni bu özelliklerle yarattıysa bana bunları keşfedip, “iyi insan” olmak için onları geliştirmek kalıyor geriye..” dedi, petrol bulmuş “amerikalı kovboy” gibi, sevinçten uçarcasına.. Evet, o farklıydı.. Akranları dünyanın zevk ve sefasını sürerken o, “okumakla” meşguldü.. Her şeyi okuyordu.. Hayatı, evreni, yaratanı, çiçekleri, aşkı, sevdayı, sistemleri, dinleri, çözümleri, düğümleri, tarihi, kuşları, böcükleri, martıları, kedileri, fıstıkları, leblebileri, her şeyi okuyordu.. Farklıydı! Ve bu farkın farkına da varmıştı artık.. Farkın farkına varmak; işte bütün mesele bu!.. Farklıydı ve okuyordu.. Zira öyle demişti Yüce yaratan: “Okuyabilene her şey ayettir…”
kendin olmak gibisi var mı
herkes kötü iken
iyi olmak
zaman boşlukta salınırken
denizde görünen son ada olmak
gemiler yakılıp da
sevinçler zincire vurulduğunda
aşklar, sevdalar köpek gibi kovalandığında
sevmek, aşık olmak
yani farklı
yani kendin olmak
olmak kendi gibi
her şeye inat
içindeki kendi gibi
iyi olmak
yani kendi gibi olmak
var mı ötesi
yalan dünyanın
varsın olsun
vız gelir!