Günün Haberleri & Aktüalite

  • Konbuyu başlatan nil_92
  • Başlangıç tarihi

Konu hakkında bilgilendirme

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Serbest Kürsü kategorisinde nil_92 tarafından oluşturulan Günün Haberleri & Aktüalite başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 120,218 kez görüntülenmiş, 494 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Serbest Kürsü
Konu Başlığı Günün Haberleri & Aktüalite
Konbuyu başlatan nil_92
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan nil_92
crt

crt

Kullanıcı
11 Eyl 2009
En iyi cevaplar
0
38
İstanbul



******************


Fakirin 'susamlı kebabı' simide astronomik zam  gelmiş yine:)
Ne demişler beterin beteri vardır..
Aç kalmayalımda..Hamdolsun.. :)
 
P

prenses35

Kullanıcı
23 Ağu 2008
En iyi cevaplar
0
36
İzmir
crt' Alıntı:
Özdemir, 30 aydır simide zam yapılmadığını ifade ederek..
hmm çok zaman geçmiş hemen zam yapılması lazım!!
küçükken simitle ekmeğin fiyatının nasıl aynı olduğunu düşünürdüm,bir ekmeğe bakardım bir simide..:) aradaki fark görülüyor zaten.
 
crt

crt

Kullanıcı
11 Eyl 2009
En iyi cevaplar
0
38
İstanbul




Yılın adamı seçildi

Time dergisi, popüler sosyal paylaşım ağı Facebook'un kurucularından Mark Zuckerberg'i (26) yılın adamı seçti.
AA
New York - Time'ın yazı işleri müdürü Richard Stengel, NBC televizyonunda yayımlanan "Today" programında, derginin yılın adamı olarak Mark Zuckerberg'i seçtiğini açıkladı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,
Time dergisinin birçok alanda düzenlediği internet anketinde, "2010 Yılın Adamı" kategorisindeki adaylar arasındaydı.


 
crt

crt

Kullanıcı
11 Eyl 2009
En iyi cevaplar
0
38
İstanbul
Yılın adamı..Yılın kadını..Yılın sanatçısı ..Yılın başkanı vs. olmak kesin güzel bir duygudur..
Merak ettim Yılın emekçisi    kimdir acaba? :)
 
crt

crt

Kullanıcı
11 Eyl 2009
En iyi cevaplar
0
38
İstanbul

Türkiye'nin doğusunda nükleer sızıntı iddiası

Türkiye sınırına çok yakın bir bölgede bulunan Ermenistan'daki Metzamor nükleer santralinden radyasyon sızmaları olduğuna dair iddialar üzerine Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi (ÇNAEM) ve
Erzurum Atatürk Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bölümü tarafından Iğdır, Ağrı, Muş, Tunceli, Hakkari ve Şırnak'ta radyasyon ölçümleri yapılmaya başlandı.

İstanbul- Çalışmalara Iğdır'dan başlayan Atatürk Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Neslihan Ekinci ile Asistan Bekir Doğan, Iğdır İl Çevre ve Orman müdürlüğünün de desteğiyle yaptıkları çalışmalarla kentin radon haritasının çıkarılmasını ve son zamanlarda artan akciğer kanserinin nedenlerinin ortaya koyulmasını amaçladıklarını belirtti.

Nükleer santralde sızıntı olup-olmadığını araştırmak üzere dün şehrin çeşitli yerlerine ve kapalı kamu alanlarına ölçüm cihazları yerleştirildi.
Asistan Bekir Doğan, buna benzer çalışmaların Türkiye'nin bütün şehirlerde yapıldığını ancak Iğdır, Ağrı, Muş,Tunceli, Hakkari, Şırnak gibi şehirlerde bu tür çalışmaların bulunmadığını söyledi.




 
crt

crt

Kullanıcı
11 Eyl 2009
En iyi cevaplar
0
38
İstanbul
Nükleer sızıntı tez elden yayıldı

Anadolu Ajansı'nın Ermenistan'da nükleer sızıntı haberi panik yaratsa da ortada bir sızıntı değil, tez çalışması olduğu kısa sürede anlaşıldı.


İstanbul - ‘Fısıltı gazetesi’nin kulaktan kulağa yaydığı deprem söylentilerinin yarattığı paniğin bir benzeri de dün Anadolu Ajansı’nın (AA) servise koyduğu ‘nükleer sızıntı’ haberi nedeniyle yaşandı. AA, öğle saatlerinde Ermenistan’daki Medzamor Nükleer Santralı’ndan radyasyon sızdığı için Iğdır, Ağrı, Muş, Tunceli, Hakkâri ve Şırnak’ta radyasyon ölçümleri yapılmaya başlandığını duyurdu.

Radikal Gazetesi'nden alınan habere göre ajansın “Türkiye’nin doğusuna nükleer sızıntı testi” başlıklı haberi saatlerce televizyon ve internet sitelerinde “nükleer tehlike” olarak sunulunca bölgede panik yaşandı. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu da (TAEK), 100 noktaya dedektör kurulduğunu açıklayınca panik havası büyüdü. TAEK saat 17.00’de yaptığı açıklamada “Radyasyon doz hızı seviyesinde herhangi bir artış yok”demekle birlikte sızıntı olmadığına ilişkin bir ifade kullanmadı.

Sızıntı değil, radon ölçümü

Ancak bir süre sonra gerçek anlaşıldı: Sızıntı yoktu. Erzurum Atatürk Üniversitesi, bir araştırma için 6 kente özel cihaz yerleştirmişti. Ancak cihazlar radyasyon değil, deprem haritasına veri sağlayacak şekilde binalardaki çatlak ve boyalardan kaynaklanan ve kansere neden olan radon gazını ölçmek için yerleştirilmişti.

Doç. Dr. Neslihan Ekinci ile Asistan Bekir Doğan, kentin radon haritasının çıkarılmasını ve son zamanlarda artan akciğer kanserinin nedenlerinin ortaya koyulmasını amaçladıklarını söyledi. Asistan Bekir Doğan, “Kapalı ortamlardaki radon gazını ölçmek için Iğdır’a 100 dedektör yerleştirdik. Bazı basın organları konuyu saptırmış. Alican köyünden yoğun kanser şikayetleri nedeniyle de su ve toprak numunesi aldık ” dedi. Daha sonra Iğdır Valiliği sızıntı iddialarını “Sadece radon ölçümü yapılıyor” diye yalanladı. AA’da akşam saatlerinde ‘sızıntı’ ifadesini ‘sızıntı iddiası’ olarak değiştirdi.

Başbakanlık da yalanladı: Sızıntı yok

Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı da radyasyon tehlikesi olmadığını duyurdu. Başkanlık, “Iğdır il sınırına 16 kilometre mesafede, Erivan kentindeki Medzamor Nükleer Santrali’nde radyasyon sızıntısı olduğu ve bunun Türkiye’nin doğusundaki 6 ili etkilediği” yönündeki haber üzerine yaptığı yazılı açıklamada, dün başta Iğdır olmak üzere bölgedeki İl Afet ve Acil Durum Müdürlüklerinin ölçüm yaptığı; radyasyon ölçüm sonuçlarında bir artışa rastlanmadığı bildirildi. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Radyasyon Erken Uyarı Ağı Sistemi Merkezi ile de görüşüldüğü, bölgedeki radyasyon erken uyarı sensörlerinden uyarı alınmadığının öğrenildiği kaydedildi.
 
crt

crt

Kullanıcı
11 Eyl 2009
En iyi cevaplar
0
38
İstanbul
Neyse geçmiş olsun bari diyelim..
Yine de  ülkede Nükleer Santral isteyenler biraz daha düşünsün bari diyelim:) 
 
crt

crt

Kullanıcı
11 Eyl 2009
En iyi cevaplar
0
38
İstanbul


İzmit’te ekmeğe zam
Esnaf Odaları Birliği’nce onaylanan zamma göre, 300 gramda kalan ekmeğin fiyatı 80 kuruştan 90 kuruşa çıkartıldı.

Fırıncılar Odası’nın önerilerinden biri olan ‘’300 gram ekmek 95 kuruş olsun’’ talebini değerlendiren birlik yönetimi, ekonomik koşul ve halkın olası mağduriyetini düşünüp gramajı sabit tuttu, fiyatı da fırıncıların isteğinden 5 kuruş indirdi.

Birlik Başkanı Kemal Kaya, “Fırıncılar Odası iki seçenekle zam talebinde bulunmuştu. Birinci talep 300 gram ekmeği 95 kuruş, ikinci talep ise 350 gram ekmek 1 TL idi. Hem halkı hem de fırıncıyı düşünerek 300 gram ekmeğin 90 kuruştan satılmasını onayladık” dedi. Fırıncılar Odası Başkanı Ali Sarı da, 3 yıl sonra ilk kez zamlı ekmek satacaklarını belirterek, “Bu kararı bekliyorduk. Hafta sonunda zamlı fiyatlarla satışa başlayacağız” diye konuştu.



Fazla söze ne gerek ?Hayırlı  uğurlu olması dileğiyle:)
 
N

nil_92

Kullanıcı
26 Haz 2008
En iyi cevaplar
0
0
18 mart 2011 cuma

"Yüksek sesle ağlama"

Çanakkale'de şehit düşen üsteğmenin eşine gönderdiği mektup gözyaşlarına boğdu.

Tarihe ‘dünyayı yenenlerin yenildiği savaş’ geçen Çanakkale Zaferi’nin üzerinden tam 96 yıl geçti. Bu eşsiz destanı anlatmak için şimdiye kadar binlerce şiir, kitap yazıldı, onlarca film çekildi. Fakat dışardan yazılan hiçbir şey ‘cepheden gönderilen asker mektupları’ kadar duygulandıramadı. Maltepe Belediyesi’nin düzenlediği ‘Ana ben gidiyom düşmana karşı’ başlıklı Çanakkale Sergisi’nde sergilenen bir mektup okuyanları gözyaşına boğdu. NTV Tarih yazarı araştırmacı/koleksiyoner Dr. R. Sertaç Kayserilioğlu’nun kolleksiyonundan oluşan sergiyi 50 bin kişi gezdi.

Mektup ulaştı, şehit oldu
Vatan'ın haberine göre, Gümüşhane’nin Şiran ilçesinden Üsteğmen Zahit, cephede kurşun yağmurları altında savaşırken Aziziye ilçesinin Kılıç Mehmet Bey köyünden Ahmet Efendi’nin kızı, eşi Hanife Hanım’a bir mektup yazmıştı. Üsteğmen Zahit, ‘vasiyetim’ dediği mektubu yazdıktan kısa bir süre sonra 9 Ocak 1916’da şehit oldu. Yıllar sonra ortaya çıkan o mektubun içinden şehit üsteğmenin küçük kızı Nahide’nin kırmızı kurdelayla bağlı bir tutam saçı da çıkmıştı. İşte o mektuptan duygu dolu satırlar...

‘Yüksek sesle ağlama’
“Bu günlerde her zamankinden daha önemli muharebelere gireceğiz. Bilirsin , her muharebeye giren ölmez. Fakat eğer ben ölürsem sakın gam yeme... Beni ve seni yaratan Allah bizi nasıl dünyada birbirimize nasib etti ise , benden şehitlik rütbesini esirgemediği taktirde , elbette , ruhlarımızı da birbirine kavuşturur. Vatan yolunda şehit olursam bana ne mutlu. Ancak , sana bir vasiyetim var : Birincisi benim için kat’iyyen ağlama... eşyamın listesi ilişikte. Bunları sat , ele geçecek paradan “mihr-i muaccel” ve “mihr-i müeccel” ini al , üst tarafı ile bana bir mevlüt okut. Eğer bunlar sana borcumu ödemezse hakkını helal et ve ilk gece aramızda geçen sözü unutma... vasiyetimi aldığınız zaman yüksek sesle ağlamanıza razı değilim.”

Çanakkale Zaferi’nin 96’ncı yıl dönümü kutlanıyor!
Türkiye, bugün bir kez daha Mehmetçik’in 96 yıl önce yazdığı Çanakkale Geçilmez Destanı’nın haklı gururunu ve coşkusunu yaşayacak. İlk tören 18 Mart Stadyumu’nda gerçekleşecek. Öncesinde saat 08.30’da Cumhuriyet Meydanı’ndaki Atatürk Anıtı’na çelenkler sunulacak. Saat 09.30’da ise Stadyumdaki tören başlayacak.

Bayrağa altın madalya
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılacağı törende ilk olarak üzerinde ’Çanakkale Geçilmez’ yazan altın madalya Türk Bayrağına takılacak. Saygı duruşunun ardından İstiklal Marşı eşliğinde altın madalyanın takıldığı Türk bayrağı göndere toka edilecek. Program, konuşmaların ardından resmi geçit töreni ile sona erecek. Başbakan Erdoğan, Stadyum önünde, ’250 Bin Cana Hayat Verin’ adlı kan bağışı projesini başlatacak.

Şehitlere anma
İkinci tören ise Şehitler Abidesi’nde yapılacak. Türkiye’nin dört bir yanından gelen vatandaşların katılımıyla gerçekleşen tören saat 14.30’da başlayacak.

Boğazda resmi geçit
Kutlama programı kapsamında Şehitler Abidesi’ndeki tören sırasında Türk Silahlı Kuvvetleri unsurları tarafından Çanakkale Boğazı’nda Denizde Resmi Geçit töreni icra edilecek. Tören geçişinin tamamlanmasından sonra Şehitler Abidesi semalarında Türk Yıldızları tarafından gösteri uçuşu gerçekleştirilerek törenler son bulacak.

LİDERLERİN ÇANAKKALE ZAFERİ MESAJLARI

* Cumhurbaşkanı Abdullah Gül: “Türk milletinin birlikte yaşama iradesi, vatan ve bayrak sevgisi Çanakkale’de olduğu gibi tarihin her safhasında bizleri güçlü ve muzaffer kılmıştır. Eğer önümüze koyduğumuz büyük hedefleri yakalamak istiyorsak, bu ruhu her zaman koruyabilmeli ve aramıza nifak sokmaya çalışanlara fırsat vermemeliyiz”

* Başbakan Recep Tayyip Erdoğan: “Bizler bugün, şehitlerimizin fedakarlıklarıyla kazanılmış bu vatan toprakları üzerinde yeni bir gelecek inşa ediyoruz. İnanıyorum ki bizi millet yapan yüksek değerlerimize sıkı sıkıya bağlı kaldıkça, aramızdaki ihtilafları bertaraf edip ittifak noktalarımızı güçlendirdikçe, türkiye gelecekte hak ettiği gerçek yeri alacaktır.”

* CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu: “96 yıl önce ’Çanakkale geçilmez’ dedik. 96 yıl önce sadece kahramanlık değil, insanlık destanı yazdık.”

* Genelkurmay Başkanı Org. Işık Koşaner: “Dün bağımsızlığına kast eden düşman orduları karşısında kanının son damlasına kadar çarpışan mehmetçikle bugün aynı yüksek ruha sahip türk silahlı kuvvetleri, üstün bir vazife bilinci, disiplini, güçlü yapısı ve nitelikli personeliyle ulusunun hizmetinde; ülkesinde huzur ve güvenin, bölgesinde de barışın teminatı olmaya devam etmektedir”
 
crt

crt

Kullanıcı
11 Eyl 2009
En iyi cevaplar
0
38
İstanbul
nil_92' Alıntı:
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül: “Türk milletinin birlikte yaşama iradesi, vatan ve bayrak sevgisi Çanakkale’de olduğu gibi tarihin her safhasında bizleri güçlü ve muzaffer kılmıştır. Eğer önümüze koyduğumuz büyük hedefleri yakalamak istiyorsak, bu ruhu her zaman koruyabilmeli ve aramıza nifak sokmaya çalışanlara fırsat vermemeliyiz”
İnşalllah diyor bu güzel dileklere canı gönülden katılıyoruz...

Nil:) Özledik seni hoşgeldin.
 
N

nil_92

Kullanıcı
26 Haz 2008
En iyi cevaplar
0
0
bende .
hoşbulduk bnde özledim :)
 
N

nil_92

Kullanıcı
26 Haz 2008
En iyi cevaplar
0
0
2 nisan 2011 cumartesi

Türkiye'de de yüz nakli yapılacak
Ulusal Organ ve Doku Koordinasyon Kurulu Üyesi Prof. Dr. Gültekin Süleymanlar, Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın, kol, yüz ve doku naklinin önünü açan Kompozit Doku Nakli Yönergesi'ni onayladığını bildirdi. Süleymanlar, yönerge ile daha önce özel izinli yapılan nakillerin bedelinin Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından karşılanacağını belirtti.

Akdeniz Üniversitesi Prof. Dr. Tuncer Karpuzoğlu Organ Nakli Enstitüsü Müdürü ve Ulusal Organ ve Doku Koordinasyon Kurulu Üyesi Prof. Dr. Gültekin Süleymanlar yaptığı açıklamada, geçen yıl Ekim ayında Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın özel izniyle gerçekleştirilen kol naklinin önünü açan Kompozit Doku Nakli Yönergesi'nin onaylandığını söyledi. Kol, yüz, bacak, iç organlar, el gibi uzuvların naklinin önünü açan ve yapılan bu nakillerin bedelinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ödenmesini sağlayacak yönergenin, Bakan Akdağ'ın onayından çıktığını ifade eden Süleymanlar, şunları kaydetti:

“Sağlık Bakanı Recep Akdağ, yüz ve kol naklinin önünü açan kompozit doku nakli yönergesini onayladı. Bu şekilde önemli bir mevzuat eksiliği de giderilmiş oldu. Bundan sonra daha fazla insanımıza bu tedaviyi ulaştırma imkanımız olacak. Bu keyifli ve mutlu haberi sizinle paylaşmaktan mutlu oluyorum. Yönergede kol, el, bacak, yüz, iç organlarının naklinin önü açılıyor, bu, nakilde önemli bir kilometre taşıdır. Dünyada da bu konuda pek çok ülkeden ilerideyiz. Bu konuda mevzuatı olan ülke sayısı parmakla sayılabilecek kadar az diyebiliriz. Bu bizim bu konuya ne kadar önem verdiğimizin göstergesi.”

ÖZEL İZNE GEREK KALMADI

Artık özel izne gerek kalmadan kol, yüz gibi nakillerin rahatlıkla yapılabileceğini bildiren Prof. Dr. Süleymanlar, “Artık bu tedavinin yolu açılmış oluyor. Artık özel müsaadeye gerek kalmadan yönerge çerçevesinde, koşullarını, altyapısını, sağlamış hastanelerde, bilimsel yeterliliği kanıtlanmış arkadaşlar tarafından bu ameliyatlar yapılabilecek. Bunun da bedeli sosyal güvenlik kurumu tarafından karşılanmış olabilecek. Mevzuat olmadığı için bizim üniversitemizde yapılan ilk çift kol naklinin masrafı Akdeniz Üniversitesi tarafından karşılanmıştı” diye konuştu.

Yönergenin sadece kol naklini değil, bacak, yüz ve iç organları da kapsadığını vurgulayan Süleymanlar, “Bu konuda yolu açtık. Çok sayıda insana, sakat ve kısıtlı olan insana mevzuat yönünde tedavi uygulanabilecek. Bu nakil de önemli bir kilometre taşıdır. Bu müjdeyi verirken bu konunun mimarlarına, Ömer Özkan hoca başta olmak üzere teşekkür etmek istiyorum” dedi.

NAKİL MASRAFLARINI SGK KARŞILAYACAK

Ekim ayında Türkiye'de ilk kez yapılan çift kol naklinin dünya gündemine düştüğünü, özel izinle yapılan ameliyatın bu konudaki mevzuat eksikliğini de gündeme getirdiğini kaydeden Süleymanlar, Sağlık Bakanlığı'nda, hızlı bir çalışma ile bir kaç hafta sonra bilim kurulu oluşturularak çalışma başlatıldığını, bu yapılırken de konunun bilimsel, hukuksal, etik ve psikolojik yönünün değerlendirilerek taslağın hazırlandığını söyledi.

Yönerge olmadan bu ameliyatların ödemesinin sosyal güvenlik kuruluşu tarafından yapılamadığını vurgulayan Süleymanlar, “Yönerge olmadan bunun ödemesi de olmuyordu, bunlar çok maliyetli tedaviler” dedi.

Çift kol nakli yapılan Cihan Topal'ın elini çok iyi kullanır halde olduğunu belirten Süleymanlar, şu bilgileri verdi:

“Diğer vakalardan daha ileri bir gelişme gösterdiğini gördük. Belli ağırlıktaki objeyi rahatlıkla tutabiliyor. Bu bizi umutlandırdı, diğer çalışmalar için bu motivasyon yaratıyor. Dünyadaki diğer örneklerinden daha güzel gelişme gösterdi.”
 
N

nil_92

Kullanıcı
26 Haz 2008
En iyi cevaplar
0
0
10 Nisan 2011 Pazar

'Şişko' açıklaması: Maksadımı aştım
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Sağlık Bakanı ve hekim kimliğiyle hastalık olarak gördüğü ''şişmanlık sorunu'' için herhangi bir kişiyi rencide edici bir ifade kullanmasının söz konusu olmadığını bildirdi.

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, yaptığı yazılı açıklamada, kanser ve nedenlerinin konuşulduğu bir toplantıda kullandığı ''şişko'' kelimesiyle ilgili yurttaşlara açıklama yapma ihtiyacı hissettiğini ifade etti.

Bakanlık olarak bir süredir toplum sağlığını tehdit eder hale gelen obezite (şişmanlık sorunu) ile ilgili farkındalık oluşturacak çalışmalar yürüttüklerini belirten Bakan Akdağ, şöyle devam etti:
''Kanser ve nedenlerinin konuşulduğu bir toplantıda, bilimsel verilerin bize obeziteyi yani şişmanlığı kanserin önemli nedenlerinden biri olarak gösterdiğine işaret ettim. Araştırmaların da çoğu zaman kişilerin kendilerini şişman olarak görmediklerini ortaya koyduğunu belirttim. Sağlık Bakanı ve hekim kimliğimle hastalık olarak gördüğüm 'şişmanlık sorunu' için herhangi bir kişiyi rencide edici bir ifade kullanmam söz konusu bile olamaz.''

Bakan Akdağ, konuyla ilgili farkındalığı artırmak için TBMM Plan Bütçe Komisyonu üyesi, aynı zamanda endokrin uzmanı olan Prof. Dr. Necdet Ünüvar ile aralarında aşağıdaki konuşmanın geçtiğini bildirdi:
''Prof. Dr. Recep Akdağ: Şu anda Türkiye'de her üç kişiden biri obez. Burada Plan Bütçe Komisyonumuzun değerli bir üyesi Sayın Necdet Ünüvar var. Kendisi endokrin hastalıkları profesörüdür. Sayın Ünüvar, şişman mı diyelim şişko mu diyelim? Belki şişko demek daha doğru olur. Çünkü kabullenmiyoruz.


Prof. Dr. Necdet Ünüvar: Aşağılayıcı bir anlamı olabilir.
Recep Akdağ: Sayın Milletvekilimiz diyor ki 'Aşağılayıcı bir anlamı olabilir' ama kabullenmiyoruz. Şu salondaki insanların bile birçoğu -bu hususta en büyük farkındalığı olan insanlarsınız- vücut kitle endeksini belki bilmiyor. Ben biliyorum kendi durumumu. Şişko değilim ama bir adım kalmış durumdayım. Onun için tedbirimi aldım. Kilo vermeye başladım. Daha fazla hareket etmem gerektiğini biliyorum. Daha az yemek yemem gerektiğini biliyorum. Topluma bu hususta hepimiz mesajlar vermeye devam edeceğiz.''

Bakan Akdağ, ''diyalogdan da anlaşılacağı üzere, samimi bir ortamda konunun hassasiyetine dikkati çekmek amacıyla kullandığı ifadenin maksadı aşmış olabileceğini'' belirterek, 8 yılı aşkın süredir sadece insanların sağlığına odaklanmış ve bunu dert edinmiş bir siyasetçi olarak hiçbir vatandaşı aşağılamasının ve kırıcı ifadeler kullanmasının söz konusu olmadığını ifade etti. Akdağ, ''Bu, görev ahlakıma ve sorumluluk bilincime ters bir durumdur. Bu diyaloğun kamuoyuna yanlış bir şekilde yansıtılması sonucu bazı vatandaşlarımızın incinmesi beni öncelikle bir insan ve Sağlık Bakanı olarak derinden üzmüştür. Üzüntümü kamuoyuyla paylaşır, saygılarımı sunarım'' dedi
 
N

nil_92

Kullanıcı
26 Haz 2008
En iyi cevaplar
0
0
10 Nisan 2011 Pazar

Utanç verici birincilik!
Uluslararası Basın Enstitüsü: Dünyada en çok gazeteciyi hapse atan Türkiye. Tutuklu gazeteci sayısı Çin ve İran'ın bile iki katı.
Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Türkiye’nin Çin ve İran’ı iki kat geçerek dünyanın en çok tutuklu gazeteci bulunan ülkesi olduğunu açıkladı. Çin ve İran’da 34 gazeteci cezaevindeyken Türkiye’de bu sayı 57. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın (AGİT) elde ettiği raporu yayımlayan IPI açıklamasında, “Türkiye, halen 57 gazeteciyi cezaevinde tutmaktadır. Bu sayıda tutuklu gazeteci dünyanın hiçbir ülkesinde yoktur. Geçtiğimiz aralık ayında liste başı 34’er tutuklu gazeteci ile Çin ve İran çekmekte iken Avrupa Birliği adayı Türkiye beş ay sonra bu sayıyı neredeyse ikiye katlamış ve ülkenin basın özgürlüğü taahhütleri ve demokratik imajının meşruiyeti konularında soru işaretleri yaratmıştır” görüşlerine yer verdi.

Hapsedilen gazeteciler arasında, IPI Dünya Basın Kahramanı Nedim Şener’in de bulunduğuna değinen IPI, AGİT Medya Özgürlüğü temsilcisi Dunja Mijatovic’in çağrıda bulunarak ülkedeki medya meşruiyetinin AGİT basın özgürlüğü taahhütlerine uyumlu hale getirilmesini istediğini anlattı. Türkiye’de gazetecilerin hapsiyle sonuçlanabilecek 700-1000 dava bulunduğuna dikkat çeken IPI, Mijatovic’in “Bu da hapishanede bulunan gazeteci sayısının artacağı kaygısını artırıyor” saptamasına yer verdi. Amerika’da bulunan Bülent Arınç ise şu anda 25-26 gazetecinin Terörle Mücadele Kanununa (TMK)aykırı eylemleri sebebiyle hükümlü olduğunu ve TMK’da değişiklik düşünmediklerini ifade etti.
 
P

prenses35

Kullanıcı
23 Ağu 2008
En iyi cevaplar
0
36
İzmir
nil_92' Alıntı:
Uluslararası Basın Enstitüsü: Dünyada en çok gazeteciyi hapse atan Türkiye. Tutuklu gazeteci sayısı Çin ve İran'ın bile iki katı.
Nedeni tespit edilip,anlaşıldıktan sonra tekrar sorgulanmalı niçin böyle..
 
crt

crt

Kullanıcı
11 Eyl 2009
En iyi cevaplar
0
38
İstanbul
nil_92' Alıntı:
Utanç verici birincilik! 
Uluslararası Basın Enstitüsü: Dünyada en çok gazeteciyi hapse atan Türkiye. Tutuklu gazeteci sayısı Çin ve İran'ın bile iki katı.
Bir ülkede düşünceler sansürlenmeye,aydınları tutuklanmaya başlamış hele de basın özgürlüğü kalmamışsa...
Demek ki yolunda gitmeyen bi'şeyler var..?
 
N

nil_92

Kullanıcı
26 Haz 2008
En iyi cevaplar
0
0
katılıyorum...
Atatürkün bir kaç sözü;

“Gazeteciler gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır.”

“Basın, milletin müşterek sesidir.”

hakikatli sözler...

 
N

nil_92

Kullanıcı
26 Haz 2008
En iyi cevaplar
0
0
14 Nisan 2011 Perşembe

Kök hücreden böbrek devrimi
Hayvan kök hücresinden yarım santimlik böbrek üretildi. Uzmanlar 10 yıl içinde insanın kendi vücudundan üretilen yapay böbrekle yaşayabileceğinin müjdesini verdi.

İskoçya’da Edinburgh Üniversitesi’nde yapılan çalışmada, bir hayvan kök hücresi, insan amniyotik sıvısıyla birlikte laboratuvar ortamında deneye tâbi tutuldu. Deneyde, yarım santim boyunda yapay böbrek elde edildi. Bu boyut, şimdilik yalnızca bir ceninin böbreğinin ebatına denk. Sonraki hedef, aynı işi bu kez insan kök hücresiyle yapmak ve yetişkin insan böbreği boyutlarını yakalayabilmek.

10 yıla nakil başlar 

Eğer her şey yolunda giderse, yaklaşık 10 yıl içerisinde, yaşaması için böbrek nakli yapılması gerekecek kişiler, kendi vücutlarından alınan kök hücre ve amniyotik sıvı örnekleriyle hazırlanmış yapay böbrekle yaşayabilecek. Araştırma ekibinin başında bulunan Fizyolog Terapist Jamie Davies, yapay böbrek üretildiğinde her yeni doğan bebekten amniyotik sıvı örneği alınması gerekeceğini söyledi.  Bunun, ilerleyen yaşlarda ortaya çıkabilecek olası böbrek hastalıklarına önlem olarak saklanması ve nakli gerektiği zaman da, kök hücreden yapay böbrek üretilmesi için kullanılması gündeme gelecek.
 
crt

crt

Kullanıcı
11 Eyl 2009
En iyi cevaplar
0
38
İstanbul
Ortak:) Tamda haber reytingimiz iyice düşüyor bi'şeyler yapmalı diye düşünüyordum ki ..
Kök hücreden böbrek devrimi yapmışlar..
Darısı bizim devrime diyelim :)
 
N

nil_92

Kullanıcı
26 Haz 2008
En iyi cevaplar
0
0
14 Nisan 2011 Perşembe



Türkiye'nin okuma kültürü haritası açıklandı

Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan ''Türkiye'nin Okuma Kültürü Haritası'' sonuçları açıklandı.



Ankara- Türk halkının kitap okumayla ilgili alışkanlıklarına ilişkin pek çok verinin ortaya çıktığı araştırma, Türkiye'deki okur profili ve eğilimleri, bilgiye erişimde dolaylı veya dolaysız karşılaşılan sorunların giderilmesine ilişkin çözüm yollarının saptanması, ilgili kurum ve kişilere önerilerde bulunulması, toplumdaki kütüphane algısının belirlenmesi amacıyla hazırlandı.

Projeyle, vatandaşların okuma alışkanlıklarının yaş, cinsiyet, medeni durum, meslek, eğitim düzeyi, coğrafi konum ve gelir düzeyi, anne-babanın eğitim düzeyi, kütüphane kullanım oranı gibi unsurlarla ilişki de incelendi.

Türkiye Okuma Kültürü Haritası raporunda, bilimsel yöntemlerle elde edilen veriler, ileri analiz teknikleriyle yorumlandı.

Raporun sonuçları Ankara Cer Modern Sanatlar Merkezi'nde Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın da katıldığı basın toplantısıyla açıklandı.

Türkiye çapında araştırmalarıyla tanınan SONAR firması tarafından yürütülen çalışma, SONAR İletişim Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Bayrakçı tarafından katılımcılarla paylaşıldı.

Bayrakçı, Türk halkının okuma alışkanlıklarını ortaya koymayı hedefleyen araştırmada verilerin kapalı ve açık uçlu sorulardan oluşan ''anket tekniği'' aracılığıyla toplandığını söyledi. Çalışmada, TÜİK tarafından her bir bölgeden bir ilin seçilmesiyle oluşturulan örneklemin Türkiye'yi temsil niteliği taşıyacağının öngörüldüğünü bildiren Bayrakçı, alan çalışmasında elde edilen anketlerin kontrolü yapıldıktan sonra, veri kodlama ve yükleme işlemlerinin tamamlandığını, analizleri yapıldığını ve raporlaştırıldığını kaydetti.

''Türkiye Okuma Kültürü Haritası Projesi''nin Türkiye'de bir ilk olduğuna dikkati çeken Bayrakçı, ''Türkiye'yi temsil niteliği olan 26 ilde 6212 kişiyle görüşülmüştür. TÜİK'in Adrese Dayalı Kayıt Sistemi esas alınarak belirlenen örneklem için her coğrafi bölgeden il seçimi yapılmıştır'' dedi.


Araştırma sonuçlarından

Sonuçlara göre Türkiye'de yılda ortalama 7.2 kitap okunuyor. 7-14 yaş grubu bireyler yılda 12 kitap okurken, yaşamının büyük bir kısmını büyükşehirde geçirenler yılda ortalama 7.7 kitap okuyor.

Araştırmanın Türkiye'yi temsil niteliği taşıdığı dikkate alındığında Türkiye nüfusunun yaklaşık yarısının bir seferde en az yarım saat okuduğu görülüyor. Ankete katılanların yüzde 47'si yaklaşık 30 dakika, yüzde 19,32'si ise hiç okumadığını belirtiyor. İki saatten fazla kitap okuyanların oranı ise yüzde 4 olurken, yüzde 22'lik kesim yaklaşık 1 saat kitap okuyor.

Araştırma bulgularına dayanarak Türkiye'de kitap seçimi rastgele yapılıyor ve düzensiz okuma yapılıyor. Yüzde 45.5'lik bir kesim rastgele kitap seçtiğini ve düzensiz okuduğunu belirtiyor.

En çok okunan basılı materyal kitap olurken, bunu yüzde 34,45 ile gazete izliyor. Türkiye'de her 4 kişiden birinin kitap okuma alışkanlığı varken yüzde 31,32'lik bir dilim hiç kitap okumadığını söylüyor. Yüzde 43,91'lik bir bölüm ise 1-10 kitap okuyan kategorisinde yer alıyor.


En çok edebiyat konulu kitaplar okunuyor

Sonuçlarda ortaya çıkan bir diğer önemli bulgu da Türk halkının en çok edebiyat konulu kitapları okuduğunu gösteriyor. Araştırmaya katılanların yüzde 19,5'i edebiyat, yüzde 18,3'ü din, yüzde 16,2'si ise eğitim konulu kitaplar okuduğunu belirtiyor. Tür olarak bakıldığında da Türk halkının büyük bir bölümünün romanı tercih ettiği görülüyor. Yüzde 33,7'lik bir oranla roman türü ilk sırada, yüzde 27,1 ile öykü ikinci sırada yer alıyor.

Yüzde 85,7'lik bir oranla Türkiye'de Türkçe yazılmış kitapların tercih edildiği görülüyor.


Güneydoğu "Psikoloji" temalı kitapları tercih ediyor

Araştırma sonuçlarına göre Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yer alan Mardin, Batman, Şırnak ve Siirt'te en çok psikoloji temalı kitaplar tercih ediliyor. Ağırlıklı genel ortalamaya bakıldığında yüzde 11,4'lük bir kesim de bu temalı kitapları okuduğunu söylüyor.

Harita olarak hazırlanan sonuçlara bakıldığında da Türk halkının büyük bir bölümünün ''Macera'' temalı kitapları okuduğu görülüyor. Ağırlıklı genel ortalama da da ''Macera'' temalı kitaplar yüzde 21,9 ile ilk sırada yer alıyor.

Sonuçlara göre İstanbul'da yaşayanların büyük bir çoğunluğu ''Aşk'' temalı kitapları tercih ediyor. Araştırma sonuçlarından ortaya çıkan bir diğer önemli veri de Türk halkının en çok tavsiye edilen kitapları okuduğuna yönelik. Yüzde 61,5'lik bir kesim tavsiye, yüzde 25,6'lık bir bölüm ise kitabın adına göre seçim yaptığını belirtiyor. Buna göre kitap seçiminde yayınevi tercihi yapılmadığı görülüyor. Yüzde 90,16'lık bir kesim yayınevi tercihinde bulunmuyor.


Düzenli olarak okunan yazar yok

Araştırmaya katılanların yüzde 84,21'i düzenli olarak okuduğu yazar olmadığını belirtirken, yüzde 15,79'u yazar takibi yaptığını söylüyor. Düzenli yazar takip edenler sırasıyla ''Ömer Seyfettin, Ayşe Kulin, Orhan Pamuk, Reşat Nuri Güntekin, Elif Şafak, Canan Tan, Yaşar Kemal ve Dostoyevski'' isimlerini veriyor.

Araştırmada katılımcıların büyük çoğunluğunun kitapları satın alma yoluyla temin ettikleri bilgisine ulaşılıyor. Buna göre yüzde 82,9'luk bir kesim kitapları satın alıyor. Bir diğer sonuca göre de ders kitapları dışında az kitap satın alınıyor.

Verilere göre ''korsan kitap'' tercihine yönelik soruya katılımcıların yüzde 84,16'sı ''Hayır'' derken, yüzde 14,81'lik bir bölüm ''Evet'' yanıtını veriyor.


Kütüphane kullanma alışkanlıkları

Sonuçlara göre, Türk halkı yakın çevrelerdeki Halk Kütüphanelerini ve buralardan yararlanmanın ücretsiz olduğunu biliyor. Buna karşın yüzde 95,06'lık bir bölüm Halk Kütüphanelerine üye olmadığını söylüyor. Ayrıca yüzde 88,79'luk bir bölüm kütüphanelerden yararlanmadığını belirtiyor.

Yüzde 43,5 kütüphane kullanma alışkanlığı olmadığını, yüzde 12,1'lik bir dilim bilgi ihtiyacını internetten karşıladığını söylüyor.

Araştırmaya göre, Türk halkı boş zamanlarında televizyon izliyor. Buna göre yüzde 23,7'lik bir bölüm televizyon izlediğini, 19,2'lik kısım ailesiyle zaman geçirdiğini, yüzde 17,8'i ise kitap, gazete, dergi okuduğunu belirtiyor.

İller bazında bakıldığında ise Ege Bölgesi'nde yaşayanlar boş zamanlarında ailesiyle vakit geçirmeyi tercih ederken, Güneydoğu Anadolu'nun büyük bir kısmı kitap, gazete ve dergi okuyor. İstanbul ve Ankara'da yaşayanların da boş vakitlerinde televizyon izlediği görülüyor.


''Türkiye'de ilk olan çalışmanın sevincini yaşıyoruz"

Bakan Günay, araştırma sonuçlarının açıklanmasının ardından yaptığı konuşmada, Türkiye'de ilk defa yapılan çalışmanın sevincini yaşadıklarını ifade etti.

Çalışmada bazı eksiklikler olduğunu söyleyecek kişilerin ve araştırmacıların çıkabileceğini dile getiren Günay, ''Galiba biz böyle bir araştırma yapılmasını başlatmış ve tetiklemiş oluyoruz. Bundan sonra aynı sahada yeni çalışmalar yapılacaktır ve kuşkusuz bu çalışma olgunlaşacaktır'' dedi.

Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğünün, değerli bir araştırma kuruluşuyla birlikte çok önemli bir çalışma ortaya çıkardığını vurgulayan Günay, şöyle konuştu:

''Rakamlar, Türkiye'de bir iyileşme olduğunu gösteriyor. Ben tabii yine de kitap okuma alışkanlığı çok eskilerden gelen bazı ülkelerin düzeyini henüz yakaladığımızı ne yazık ki söyleyemiyorum ama önceki yıllara göre bir iyileşme olduğunu artık kitabın bizim günlük hayatımıza girdiğini gösteren bir gelişme var.

7 kitap ortalama gibi görünüyor bu araştırmada, 10 kitaba, 12 kitaba çıktığımız zaman sanıyorum ki ayda bir kitap gibi bir makul düzeyi yakalamış olacağız. Ben burada tabii bu rakamların biraz öğrencilerin ders çalışma, kütüphane ilgisinin, öğrencilerin hayat boyu bitmeyen sınava hazırlanan kesimleri de kapsadığını düşünüyorum. O nedenle yaygın nüfus içinde kitap okumanın hala oldukça yetersiz düzeyde olduğu gibi bir kanaat taşıyorum, yetişkin nüfus içinde.''


''Tablolar son derece ilginç"

Günay, araştırma verilerine göre, ortaya çıkan tabloların son derece ilginç olduğunu, yanlış bir yorum yapılmaması gerektiğini belirterek, şöyle devam etti:

''Bunlar birincil cevaplar üzerinden yapılmış değerlendirmeler, yani bir bölgede roman okunuyor, öykü okunmuyor mu? O da okunuyor ama daha çok roman okunuyor. Bir bölgede macera kitapları okunuyor, peki tarih okunmuyor mu? Okunuyor ama yaygın olarak daha çok macera kitapları okunuyor gibi bunlar birincil cevaplar üzerinden yapılmış bir değerlendirme.

Yani birisi çıkıp reddedebilir; ben tarih okuyorum bu bölgede, macera okuyor gibi gösterilmişim, hayır siz de varsınız ama daha yaygın olan cevaplar renkleri belirleyen cevaplar olarak öne çıkıyor.

Macera okumak aslında arayıcılığı, araştırmacılığı teşvik eden bir şey. Yani yeni bir hayal kurmak, yeninin peşinde olmak, dünyanın bir coğrafyasını veya hayatın bir başka alanını öğrenmek gibi insanın kendi içinde sorular sormasını teşvik eden bir alan. O yüzden bizim dilimizde Türkçemizde macera biraz küçümsenir, öyle olmadığını, doğrusu ben macera kitaplarının araştırmacı ruhu teşvik eden bir unsur olduğunu düşünüyorum.

Güneydoğu'da bir hatta psikolojinin okunuyor olması ilginç gerçekten. Yani o coğrafyanın yaşadığı sosyal ve siyasal sorunlarla ilgili olarak baktığınız zaman böyle bir ruh bilim sorununun da öne çıkmış olması bana çok anlamlı ve üzerinde düşünmemiz gereken bir yanıt gibi geldi. Çalışmaya katkı sağlayanlara teşekkür ediyorum.''

Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürü Prof. Dr. Onur Bilge Kula'da konuşmasında çalışmanın önemine değinerek, emeği geçenlere teşekkür etti.
 
Üst