EN SON OKUDUĞUM KİTAP

  • Konbuyu başlatan kelebekcocuk
  • Başlangıç tarihi

Konu hakkında bilgilendirme

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde En Son Okuduğum Kitap kategorisinde kelebekcocuk tarafından oluşturulan EN SON OKUDUĞUM KİTAP başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 264,960 kez görüntülenmiş, 686 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı En Son Okuduğum Kitap
Konu Başlığı EN SON OKUDUĞUM KİTAP
Konbuyu başlatan kelebekcocuk
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan prenses35
A

adorable_izmir

Kullanıcı
23 Kas 2007
En iyi cevaplar
0
0
İzmir
Küçüğe bir dondurma/tuna kiremitçi 
 
C

ctankep

Kullanıcı
16 Kas 2008
En iyi cevaplar
0
0
On chesil beach / ıwan mc ewann
 
B

beyazdilekce

Kullanıcı
1 Ara 2009
En iyi cevaplar
0
0
Antalya
Mustafa Armağan/Ruhsal Zeka
Yazarın "Düşün Başar" kitabını şiddetle tavsiye ediyorum.

Hayata bakış açım değişti :)
 
0

0km

Kullanıcı
7 Şub 2010
En iyi cevaplar
0
0
Antalya
beyazdilekce  o kitapların yazarı Muhammed Bozdağ değil miydi ??  yazarla bizzat tanışıklığım olduğu için acaba sen mi yanılıyrsun yoksa ben mi diye ikilemde kaldım.
 
B

beyazdilekce

Kullanıcı
1 Ara 2009
En iyi cevaplar
0
0
Antalya
İkilemede kalmayın, kesinlikle Muhammed Bozdağ :)
Yanlış yazdığım için özür diliyorum.
Mustafa Armağanda benim en çok sevdiğim ve tavsiye ettiğim yazarlar arasında...tekrar yanlış yazdığım için özür diliyorum.
:)
 
P

prenses35

Kullanıcı
23 Ağu 2008
En iyi cevaplar
0
36
İzmir
  Montaıne/Denemeler

Montaigne gerçekten yaşamış bir kişidir. Burada dünya da var olmuş anlamında  söylemiyorum  bu sözü. Montaigne yaşamı sorgulamış, kendini sorgulamış bir
insane. Yaşamı içselleştirmeyi başarmış; yaşama dair özgün çıkarımlara ulaşmış bir insan.  Söylemek istediğim bu: Sokrates de der ya “Sorgulanmamış bir
hayat, boşa geçmiştir.”

okumak istediğim ve sonunda okuduğum harika bir kitap...yazılanlarda üzerinde düşülmesi gereken cümleler var..

Kitaptan bir kesit paylasmak istiyorum;


ARAMA SEVGİSİ

Demokritos sofrasına gelen incirleri yerken bir bal kokusu almış ve
hemen bir araştırmadır başlamış kafasında, o güne dek incirlerinden
almadığı bu koku nerden gelebilir diye. Merakını gidermek için
kalkmış sofradan, incirlerin toplandığı yeri görmeye gitmek istemiş.
Sofradan niçin kalktığını duyan hizmetçi kadın gülmüş: Boşuna
zaman kaybetmeyin, demiş; incirleri bal çanağına koymuştum
toplarken. Demokritos'un canı sıkılmış bu araştırma fırsatını kaçırdığı,
bir merak konusu elinden alındığı için. Hadi be sen de, demiş hizmetçi
kadına, keyfimi kaçırdın; ama ben yine de bal kokusu incirde
kendiliğinden varmış gibi nedenini araştıracağım. Böyle demiş ve
yanlış, kendi varsaydığı bir etkiye doğru nedenler bulmaktan geri
kalmamış. Ünlü ve büyük bir filozofun bu hikayesi, sonunda bir
kazanç umudu olmaksızın, bizi seve seve bir şeylerin ardına düşüren
araştırma tutkumuzu apaçık anlatıyor. Plutarkhos'un anlattığı buna
benzer bir örnekte de adamın biri arama zevkini yitirmemek için
kuşkulandığı gerçeğin kendisine söylenmesini istemez: Kana kana su
içme zevkini yitirmemek için hekimin kendisini sıtmadan
kurtarmasını istemeyen hasta gibi.

Tıpkı bunun gibi, ruhun her türlü beslenişinde zevk çok kez tek
başınadır, hoşumuza giden her şey besleyici ya da sağlığa yararlı
değildir. Düşüncemizin bilimden aldığı da, ne karın doyurduğu, ne de
sağlık getirdiği halde hazdır yine de.

Her şeyin bir adı bir de kendisi vardır. Ad, nesneyi gösteren, arılatan
bir sestir ad, nesnenin, özün bir parçası değildir; nesneye eklenen
yabancı, nesne dışı bir takıntıdır. (Kitap 2, bölüm 16)

Montaigne
 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0
Oguz ATAY /Tutunamayanlar..



Teknolojik uygarlaşmanın doruğunu yaşadığımız yüzyılda iki arada kalmış muzdarip bir kişiliktir Turğut ÖZMEN..

Bireyin toplum içindeki ruhsal durumunu,insana ve onun iç çekişmelerini eğilmek,tutunan yanı ve tutunamayan yanıyla "mustarip bir ruhun iç çekişmelerinin yansıtmakta"...yazar yarattığı karakterle..

Yaşadığı burjuva toplumunun sıkıcılığı ve sıradanlığı içinde tutunmaya çalışan bunu yaparkende tutunamayan insan yolunda hızla kendine çekmiş ve iç benliğine yaklaştırmıştır,yüzleştirmiştir.. Oldirc-iç benliği- tam zamanında ortaya çıkar...

Duygu ve düşüncesinden kaçtıkca özüne döner,iç benliğiyle konuşur bilir ki "İnsana en yakını, yine kendisidir"-bu benim sözümdür- bu yüzden somuttan uzak tutar kendini soyutla birleşirken iç çığlıklarıyla yüzleşir..Bunu yaparken okuyucuda kendi benliğiyle konuşur,tartışır,anlamsızlıklar yüzleşir..'Korku', 'yalnızlık' ve 'umarsızlık' insanını biçimlendiren ana öğelerdir ve bu ögeler kendisinede,dış görünüşünede,dış dünyaya tutunamayışınada çitf boğumlu bir yabancılaşma içine sokarak çıkmaza doğru sürükler...


İnsana yabancı bir dünyada yaşamak,nefes almak koca bir hiçtir ve bu hiçlikte daha fazla dayanamayıp yabancılaştığı dünyada ona yakın olan iç benliği ve kendi dünyasının kahramanı Selim ile özdeşerek kendi hayatına son verirken-bu ölüm değil- geride bıraktığı günlüğü ile halen yaşamaktadır,tutunamayan insanı tinselliğinden- biçimçiliğe özenle vurgulamaktadır..Zayıf iradeleri ve önleyemedikleri kaderleri sonucu bu hesaplaşmadan yenik düşselerde bilinçsizce kaderlerine kapılmaz,olayların akışında kendi çözümlemelerini-tahlil-yapabilir oğuz ATAY'ın can verdiği karakterler..


Son söz olarak iki bilindik zıd kutubun kültür karğaşasında -batıya yanaşmış burjuva yaşamı ve sanatcı ruhlu topluma ayak uyduramayan insanlar-yazarın iğneleyici hicivlerinide ustaca görebilirsiniz...

Okurken dikkat etmelisiniz,ilk satırlarla birlikte misafir gelen kişileri özellikle :) İp ucu yok bu yüzden bu ip ucu yeterli olacaktır okumak isteyene  :)


Kısa bir not: Kısa dönem yaşamında böylesi insan ruhunu irdeleyerek derinlere inerek her yazdıgı kelimelerle edebi olmayı başarmış nadir yazarlardan biridir..Her kitap severin mutlak okuması gereken eserler içinde üst sıralarda yerini almalıdır-benim için geç bir yer alma olsada- :( bundan sonra yeri her zaman bellidir..Top ona 10 numaradan girip 2. sıraya yerleşti-Sabaattin ALİ den sonra-  ;)





 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0
Özlem' Alıntı:
Oğuz Atay Tutunamıyanlar
Zekasıyla, insana dair çözümlemeleriyle çoğu yerde hayran bıraksada yine çoğu yerindede odaklanmakta zorluk çektiğim bir kitap. Ordan oraya gidiyor en ufak bir dikkat kaybında ne bu kim nerden buraya geldi şimdi oluyor insan.
Bazı yazarları okuyabilmek, kavrayabilmek için azda olsa onun birikim ve zeka seviyesine yaklaşmak lazım ki ne demek istediğini tam anlayalım. Bende Oğuz Atay okurken onu hissettim.
Özlemcim,bende yeni bitridim Oğuz ATAY'ın romanını ve ilk romanıydı okudugum..Kitabın özünü ilk sayfalarıyla misafir olan kişiliği farkedebildiğim için okurken hiç zorlanmadıma ksine hep bir merak içinde okudum 724 sayfada olsa 7 sayfa gibi geldi bana..Anlayamadıgın yahut kafana takılan bir şey varsa bana sorabilirsin,anladığım kadarıyla yardımcı olurum..
Yorumu muda yaptım ordan da eksik olan kareleri doldurabilirsin ki bende okurken eksik olan,yerleştiremedigim boşlukları bendne önce okuyup parçaları yerleştirmiş arkadaşlarımdan kopya çekerek okudum:)
Tutunamayanların devamı ve yazarın ikinci kitabı olan "Tehlikeli oyunlar" ıda okumalısın diyeceğim ama "Tutunamayanlar"dan daha karışık olduğunu burdan söylemek istiyorum...Hikmet Beyin kafasının içindeki birden çok alt benlikleriyle uğraşmak zorunda kalacaksın :)

 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0
yağmur sezgi' Alıntı:
Su Perisi' Alıntı:
Okumak için elime almadığım sadece sayfalarını karıştırıken kendimi okur bulduğum,2 gün gibi kısa bir sürede keyifle okuduğum,yazarın  berrak anlatımı ve Ahsen’ul Kasas olarak bilinen bu meşhur kıssa, mecazi askin beni ilah-i aska nasil ulastirdigina şahit olun Yusuf ile Züleyha / Kalbin üzerinde titreyen hüzün/Nazan BEKİROĞLU kitabıyla..

Türk dilinin en güzel en şiirsel hali ile okumak,okurken mest olmak istiyorsanız bu kitabı mutlaka okuyun derim :)
Bu kitabı okuyalı baya zaman geçti.Kitap gerçekten muhteşem.Yazarın uslubu olsun, konu bütünlüğü olsun kitap çok akıcı.Kitabı okurken ocakta yemeğniz veya fişte ütününz varsa unutabilirsiniz:):)Bnde kitabı şiddetle tavsiye ediyorum..
:)
O kadar uzun sürede biterek bir roman değil aksine bir solukta bitirmek istediğimizden olsa gerek yemegin altını kapatarak okunamsı tavsiye edilir  ;D
Ben buna benzer kazalar yaşamamak için genelde gecenin ilerleyen saatler ve sabahın erken saatlerinde okuyorum  ;)
 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0
Oğuz ATAY / Tehlikeli oyunlar

Oğuz ATAY'ın tadına bir kez varanlar sonuna kadar gideceklerdir ki ne yazıkki sınırlı sayı ve kolay anlaşılmayacak kadar karmaşık romanları ile bu zevkten mahrum kalacağız kesin..


Öncelikle belirmek isterim yazar, bireyin iç dünyasındaki problemleri ve çevreyle uyumsuzluğunu bunalımlarını irdeler ve bunu yaparken iç -öze,ben'e döner-yolcuğun kapısını açar,kendi özeleştirisini en acımasız biçimde kendini parçalayarak yapar...Bu parçalanmanın sonunda birleştiremeyenler hayatta "tutunamayan" insanlar,düşünmekten yaşama fırsatı bulamamış,hayat bilgisinden yoksun kişilikler çıkarır..İçinde bulunduğu sosyal çıkmazdan kurtulmaya çalışmasında bulunduğu karşı tavrı, bireyin önce kendi benliğiyle savaşını,iç dünyasındaki çatışmalarıyla yüzleşerek kazanması gerektiğini vurgular. İç dünyasındaki çatışmayı kazanan kişi dış dünyayla olan çatışmayıda kazanan kişidir..Kazanamamış insan ise Tutunamamış insandır...

Yazar,diğer romanlarında da olduğu gibi Tutunamayan insanın verdiği mücadeleyi farklı bir uslupla,kendini bölerek ve her böldüğü benliğine görev vererek başarıya ulaşmaya çalışır..

Romandaki karakter Hikmet'in etrafında tahmini 10,15 arası -ondan az olamaz- yarattığı toplumdan şeçilmiş kişilerle birlikte inzivaya çekilerek hayatta tutunamayan insan yaftasından nasıl tutunabilir hale gelişi için "büyük oyun" diye tabir ettiği oyunu yazmaya karar verdiği an kafamda Tutunamayanlarda kaybolan Selim'i canlandırdı gözümde bir an..Orda kaybolan karakter,burdan devam etmiş ve diğerinde olduğu gibi burda da tutanamayıp başladığı hayat denen büyük oyundaki başarısızlıklarıyla boğularak kendi kendini belirsizlik içinde yok etmiştir..

Tavsiye ederim,ama biraz ağır,zekice işlenmiş kelimeler ve hicivlerle kafanızı karıştırabilir.-bir bakarsınız,sizde bölünmüş kendinizi toparlayamamışınızdır-.Yazarın romanlarını okumadan önce yazar ve uslubu hakkında bilgi edinmelisiniz..Öyle elinize alıp hemen okunacak bir kitap değildir..












 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0
Sait FAİK ABASIYANIK / Sarnıç

Kitap yorumunu yapmadan önce edebi bir yere sahip yazarımızı kısa bir notla tanıtayım ki okumayı düşünen biri çıkarsa onun kitaplarını anlaması için fikir edinmiş olur..

Edebiyat dünyasında, bireyin iç dünyasına açılan öyküler ve "durum  hikayesi"nin öncülerindendir..
Yazar getirmiş olduğu farklı uslup ve soluk ile tarz kaygısından uzakta, anlatım incelikleriyle süslü hikâyeleri ile farklı bir çizgi ile bir çok yazarada öncü olmuştur..

Hikaye kitabı olan "SARNIÇ" adlı eserinde yurt dışında yapmış olduğu gözlemlere yer verir..Hikayelerinde Giriş,Gelişme vardır sonuç yoktur.. Sonucu okuyucuya bırakır bu yüzden okuyucu hikayede hayal gücünü kullanmasını sağlayarak okuyucu biçimlendirirken, her okuyucu sonu farklı bir hayal gücüyle bitirir böyle olduğu için okuyucu kendinden bir şeyler bulduğu hikayelerin etkisinde kalır kitap her daim soluk alıp vermesini sürdürür..

Ölümünden sonra mirasını Darüşşafaka ya bağışladığından dolayı her yıl düzenlenen "Sait Faik Hikâye Armağanı" başarılı kişilere verilerek her dönem anılır..
Ayrıca anısına basılan pul ilede ölümsüzleşmiş nadide yazarlardandır..

 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0
En son okuduğum kitaplar yine Sait Faik ABASIYANIK'tan Son kuşlar ve Semaver adlı hikayeleri..


Yazar yine hayatın güzelliğin tadına varan insanların portrelerini,insan sevgisini,kendi gözlemlediği gerçekleri yazdığı kitaplarıdır..Keyifle okudum..Hikaye dedim ise öyle normal hikayeler gibi algılamayın,okuyunca göreceksiniz kitabın nefes alış-verişlerini,sizde beraber alırken hissedeceksiniz en derininizde...
 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0
"Her şey, ben karıştırılmaksızın olup bitiyordu, kaderim bana sorulmadan tayin olunuyordu (...) İyi düşününce söylenecek bir şeyim olmadığını anlamaktaydım. Kendi kendimi seyrediyormuş gibi bir hisse kapıldım."




Dün gece bitirip kendimi sorgular bulduğum,son sayfasını bir kaç defa tekrar okuduğum,sade diliyle okuyucuyu yormadan içine alan sonrasında kalıplaşmış insan modelinden çıkmakta zorlanan okuyucusunu saran/sarsan,"insan hayatını hiç değiştiremez,herkes birbirinin aynıdır" diye 100/90 insanın acınası,esir,eli-kolu bağlanmış biçimde bu kadar açıkca gösteren ve etrafa kayıtsız duruşu ile varoluşçu felfesenin de şeklini gösteren bir kitap daha okumadım...

Son okuduğum kitap,ilk sayfalarında  cümlelerinin yalınlığından,hissizliğinden,karakterin gerçek kişiliğini göremeyişimden dolayı şikayet ettiğim,kendi dünyası ile dışardaki dünya arasında aşılmaz duvar ören ama sonunda yaşanan trajedinin vermiş olduğu hisle kendine çeken,yüreğe dokunurken acı veren,acının olduğu yerde huzurun,kendini açık etmenin verdiği duyguyla yoğunlaşan, sonun başlangıcına adım atan " Albert CAMUS'un Yabancı" adlı romandan bahsediyorum...


Kısaca:Hayatın tekdüzeliği,makineleşmiş insan,aynı kaılıplarda ve aynı karakterlere karşı duran,dış dünyayla kendi dünyası arasında aşılmaz duvar örüp ve bu duvarla hayata karşı vurdumduymaz-annesinin ölümünü,kendi idamına bile kayıtsız duran-tavrı ile toplumdan dışlanan,şuçlanan,yabancılaşmış bir insanın yok oluş trajedinin tanığı olup kitap bittiği halde beyninizde sorgulamaya devam ediyorsunuz..


 
Üst