Unutamadığım Bakışlar
Hepimizin yaşamında çakılıp kalmış bakışlar vardır mutlaka.
Öylesine bir bakışla bakmıştır ki size birisi... içiniz allak bullak, kalakalıvermişsinizdir öylece... Ve bir daha asla beyninizden silinemeyecek o bakışlar, her anımsadığınızda ürpertir içinizi, ama öyle ama böyle işte.
Yıl 1999 aylardan Ağustos.
Marmara toz duman, çığlıklar, feryatlar ve şaşkınlık içinde.
Binalar artık yok çoğu yerleşim merkezinde, çocuklar oyun oynamak istemiyorlar enkazların üzerinde.
Herkesin gözünde bir umutsuzluk bir çaresizlik. Tüm Türkiye'min ve dünyanın nabzı Marmara'da atıyor.
Kurtarma çabaları...
Dakikalar süren sessizlikler içinde toprağın altından bir ses duyabilme ümidi...
Aramalar, taramalar...
Şehidini bulan, yakının ölümüne ağlamıyor bile, sadece bulduğu için mutlu oluyor, onca kayıbın içinde.
Koşturuyorum oradan oraya Yalova'da. Elimden ne gelebilirse, kah ufak çocukları oyalıyorum, kah omuzumu ağlayan bir anneye uzatıyorum. Bu şehirde kaybım çok... Ama öyle anlar yaşıyoruz ki, artık kaybettiğimiz hepimizin anası, babası,kardeşi, çocuğu. Senin benim kalmamış.
İşte o ara gördüm Sinan'ı. Henüz 2 yıl önce evlenmiş, ikiz kızları daha 4 aylık olan canım arkadaşımı.
Bir tümseğin üzerinde oturmuş, başı öne eğik.
Koşuyorum yanına...
"Sinan..." diyorum ama sesim ne kadar duyuldu bunu hiç bilemedim. Duydu mu, bir dost sesi özlemi mi bilemem ama...
Bana başını çevirmeden, "Zeynep, onları yaz tatili için annemin yanına bıraktım ve ben döndüm hemen Bursa'ya. Ve aynı gecenin sabahı yeniden burdaydım. Onları geri götürmek için koştum buraya sabah karşı."
Annesinin yazlığı tamamen toprağın altına girmiş, kurtarılması ya da altında kalanların sesinin duyulması bile en zor olduğu binalardan birisiydi. Ve o binadan hiç kimse sağ çıkarılamadı.
Ancak Sinan bekledi günlerce...
Ve bir akşamüstü yanına gittim. Ter kokuyordu, hepimiz gibi. Pisti ve sakalları uzamıştı. Herkes gibi.
"Sinan" dedim, "napıcaksın?"
İşte o bakışlar...
Bana ilk kez döndü ve öylesine bir bakışla...
"Zeynep, ya onlar napıcaklar? Kızlarım, karım, annem... ve toprak altında kalan herkes, onlar napıcaklar?"
Ben Sinan'ın o bakışını hiç ama hiç unutamadım.