İçimin ıssız koylarında, yalnız başıma yürürken buldum kendimi. Bir anda su yüzüne çıktı yalnızlığım, hiç oralı olmadım. Nedeni biliniyor.Dugun sularda, sensizliğin seyrindeyim kaç zamandır. Biliniyordu yüreğimi kendi halinde yalnızlığa verdiğim.
Hayatın yalnızlık gerçeğini tüm çıplaklığıyla sahnelediğim anlarda başroldeyim hep. İliklerime kadar hissedip,yaşadığım için mi bilmem ama yalnızlığı kimse benim kadar iyi oynayamaz o hüzün kokan sahnelerde,kalabalık olmayan rol arkadaşlarım vardı elbet. Kim mi? Kalbimim hücerelerinden kopup gelen, her defasında aşkı sevdayla beslediğim senli duygu ve düşüncelerim.
Kimi kalbimin gizli köşelerinde unutulmaya yüz tutmuş, kimi küçücük bir dokunuşla canlabı verecek gibi. Kimi bir çocuk kadar saf, kimi tutkular gibi heyecanlı,kimi de gelişinle nefes alacak gibi sanki. Tozunu yuttuğum yalnızlığın sahnelerinde, rol arkadaşlarım durum ne olursa olsun,bir o yana bir buyana eşlik ediyorlar bana. Bazı anlarda ben onlardan umutsuzca vazgeçsem bile asla bırakmıyorlar beni.
Bir şey varki düşlerimin çoğu sende buluşuyor. Yada aklıma geldiğinde o anda tesadüf seni görerek veya o an yaptığın her neyse ondan bir şekilde haberdar olmak gibi seninle ilgili bir şeylere tanık oluşum.Garip bir şey, imkansız.
Sahnenin dekounu oluşturan hayalin, anılar ve boy boy resimlerin yokluğunu azaltmıyor. büsbütün arttırıyor, özlemini.Başka hiç kimseye yakıştıramadığım gülüşlerine tanık olduğum kahkahalarını, gülünce alnında oluşan çizgileri,o gülüşle daha da ışıldayan gözlerini, ellerindeki sıcaklığı, bir zamanlar gözlerine baktığım da bana yaşattığın aşkın serinliğini arada bir kaşın kalkar gibi oluşunu. İşte bütün bunları özlüyorum.
Çarptı sevdan ezdi beni. Kimseye belli etmedim.Güçlü görünmeye çalıştım hep. Bu anlarda ne fırtınalar koptu içimde.Yine de u acıların açtığı yaraları, seni daha çok severek onarmayı,sevda saydım kendime...