Okuduğumuz Kitaplardan En Beğendiğimiz bölümler...

  • Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan emine38
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
'Ömrüm senden özür diliyorum...'
darağacında üç fidan-nihat behram(arka sayfadaki 'yeniden kendi şehrimde' şiirinde )
 
Pek kitap okuma alışkanlığım olmadığı için Şu Çılgın Türkler adlı kitabı 10 günde bitirdim bugün bitti. En sevdiğim bölüm ;
savaş sırasında Mustafa Kemal Paşa, alınması gereken bir tepenin alınamaması sonucu ilgili komutanı arıyor, "tepeyi neden alamadınız bir problem mi var" diye soruyor. Komutan, gaziye "yok paşam söz veriyorum yarım saat içinde tepe elimizde" diye cevap veriyor. Aradan zaman geçiyor yarım saat biteli çok olmuş ama tepe hala düşürülemedi. Mustafa Kemal Paşa'ya bir haber geliyor, "Paşam komutanımız tepeyi düşürememiş size verdiği sözü tutamadığı için intihat etmiş." ve paşa bunun üzerine ağlıyor. Bu olayı bundan önce bilmeme rağmen kitap içinde okumak etkiledi beni.
 
mabed528' Alıntı:
Pek kitap okuma alışkanlığım olmadığı için Şu Çılgın Türkler adlı kitabı 10 günde bitirdim bugün bitti. En sevdiğim bölüm ;
savaş sırasında Mustafa Kemal Paşa, alınması gereken bir tepenin alınamaması sonucu ilgili komutanı arıyor, "tepeyi neden alamadınız bir problem mi var" diye soruyor. Komutan, gaziye "yok paşam söz veriyorum yarım saat içinde tepe elimizde" diye cevap veriyor. Aradan zaman geçiyor yarım saat biteli çok olmuş ama tepe hala düşürülemedi. Mustafa Kemal Paşa'ya bir haber geliyor, "Paşam komutanımız tepeyi düşürememiş size verdiği sözü tutamadığı için intihat etmiş." ve paşa bunun üzerine ağlıyor. Bu olayı bundan önce bilmeme rağmen kitap içinde okumak etkiledi beni.

Etkilenmeyecek bir zafer mi, Turğut ÖZAKMAN da öyle güzel aktarmış ki,kalın olmasına rağmen bir an hiç bitmesin istiyor insan....
Dirilişden o kadar etkilenmedim...Belki sadece Çanakkalede geçtiği için...
 
Sanırım hayatımızın her alanında liderlik göstermeliyiz.... Bu bana Mahatma Gandi nin bir lafını hatırlatıyor...

İnsan hayatın bir bölümünde bir yanlış yapmakta meşkulken,diger bir alanında doğru bir şey yapamaz...hayat bölünmez bir bütündür...


....Aile bilgeligi ROBIN SHARMA...
 

Hayatı,yokuşu çıkarken yaşarsınız; zirvede otururken değil...
Allah'a istediğiniz her şeyi şıp diye vermediği için her gün dua edin..Ya istediğiniz her şey gerçek olsaydı?
Onasis'in Angelli'nin,Ford'un oğulları gibi...Hayal edilebilecek her şeye sahip doğdular...hepsi sonunda intihar etti...

Sizi hayata bağlayan kendi çabalarınızın sonunda elde etiğiniz sonuçlardır...hayatınızı değerli kılan,hayat amacınızdır...
Zor günlerinizde size yol gösteren,sizi ayakda tutan,yaşama sevinci veren gelecek hayalinizdir...

Hayatla ilgili kararlarınızı kolaylaştıran,sizi insan yapan ise baglı olduğunuz değerlerdir...

Mutluluk narin kelebek gibidir...
Kitabın adı niçin" Avucunuzdaki kelebek"



Zamanın birinde iki tane kız kardeş varmış, nasıl akıllılarmış anlatamam. Etraflarındaki ve okuldaki tüm bilgi onlara yetmez olmuş. Bir gün, anneleri onları dağdaki bilge adama götürmeye karar vermiş.

Kızlar, bilge adamla karşılaşınca ona sorular sormaya başlamışlar. Bilge adam bütün soruları doğru cevaplamış; kızlar çok sevinmişler ve annelerinden eğitimleri için bir süreliğine izin isteyerek bilge adamınn yanında kalmışlar.

Sordukları soruların hepsinin cevabı doğruymuş. Bir süre çok mutlu olmuşlar, ama sonra sıkılmaya başlamışlar. "Bilgenin bilemeyeceği bir soru bulmamız lazım." diye düşünmüşler.

Kızlardan biri bir gün "Buldum!" diye sevinmiş. "İki elimin arasına bir kelebek koyacağım ve bilge adama soracağım, 'Avcumun içinde bir kelebek var. Canlı mı, ölü mü? 'Ölü' derse kelebeği bırakacağım. 'Canlı' derse avcumu hafifçe bastırcağım. Her ne derse cevabı bilemeyecek."

Kızlardan birisi kapalı tuttuğu ellerini bilgeye doğru uzatmış. Ve sormuş:

"Avcumun içinde bir kelebek var; canlı mı, ölü mü?"

Bilge adam cevap vermeden önce uzun süre kızın gözlerine bakmış, bakmış ve cevaplamış:

"Senin ellerinde kızım. Senin ellerinde..."



Ahmet Şerif İZGÖREN / Avucunuzdaki kelebek..
 
Ormana gittim, çünkü bilinçli yaşamak istiyordum.
Derin yaşamak ve hayatı iliğine kadar özümsemek istiyordum.
Yaşamak dair olmayan her şeyi bozguna uğratmak için.
Ve ölüm vaktim geldiğinde, aslında hiç yaşamamış olduğumu keşfetmemek için.





"Ey insanlar" dedi Keating,öğrencileri etrafına topladığında.."Ödevlerinizi ve çalışmalarınıza tehlikeli bir benzeşme unsuru sızmaya başlAdı...Bay Pitts,Cameron,Overstreet ve Chapman, buraya gelin lütfen..."
"şimdi dördünüzünde avluda birlikde yürümeye başlamasını istiyorum..Aklınıza bir şey gelmesin...Burada not filan yok..Bir, iki, üç, başlayın!"

Dördü birlikde yürümeya başladılar...

"işde böyle" diye seslendi Keating.."Lütfen devam edin."
Dördü birlikde avlunun etrafında yürümeye başladılar digerleride onları izliyordu..Çok geçmeden uygun adım yürümeye başladılar..Bir-iki-üç-dört ritmi uyarak el çırpmaya başladılar..
"işde böyle ....Duyuyor musunuz?" Diye seslendi,daha hızlı el çırparak.."Bir-iki,bir-iki, bir-iki...
"Tamam durun!" Keating dörtlüye seslendi..

"Başlangıçda Bay Pitts ve Bay Overstreet'in diğerlerinden farklı adım attığını fark etmişsinizdir...Pitts çok uzun,Knox da çok kısa adımlar atıyordu;ama çok geçmeden bir uyum yakaladılar...Bizim teşfikimizde bunu daha belirgin hale getirdi" dedi...

"Bu deneyin amacı dikkatleri Pitts'e ya da Overstreet'e çekmek değildi..Ben başkalarının varlığının söz konusu olduğu bir durumda, kendi sesimizi duymanın ve kendi inançlarımızı korumanın ne kadar zor olduğunu göstermek istedim...Eğer içinizden biri, farklı bir tempoda yürüyebileceğini düşünüyorsa,kendisine neden el vurdugunu sorsun...
Çoçuklar,hepimizin içinde kabul görme ihtiyacı vardır;ama kendinize özgü olan şeylere,sizi farklı kılan özelliklere de inanmalısınız..Bu aptalca ya da pek popülür olmayan bir şey olsa da..Frost'un dediği gibi "Ormanda yol ikiye ayrılıyordu,ben az geçilen bir yolu şeçtim...Farkı da bu yarattı..."

Ölü Ozonlar Derneği / N.K.KLEINBAUM
 
Dört mevsimlik bir sene olsa ömür, 'keşke', onun güzüne denk gelir.
Hepten vazgeçmek için erkendir, telafi etmek için geç...

Mağlubiyetin takısıdır 'keşke'...
Kaçırılmış fırsatların, bastırılmış duyguların, harcanmış hayatların, boşa yaşanmış ya da hakkıyla yaşanamamış yılların, gecikmiş itirafların ağıtıdır.

Çarpılıp çıkılmış bir kapıda, yazılıp yollanmamış bir mektupta, göz yumulmuş bir haksızlıkta, vakit varken öpülmemiş bir elde, dilin ucuna gelip ertelenmiş bir sözdedir.

Feri sönmüş bir çift gözde ya da yitip gitmiş bir güzelliğin ardından iç çekişte...
'Yolunu gözlemeseydim', 'öyle demeseydim', 'terk edip gitmeseydim', 'en güzel yıllarımı vermeseydim' diye diye sızlanır gider.

'Keşke'nin panzehiri 'iyi ki 'dir.
İlki ne kadar pısırıksa, ikinci o denli yiğittir.

'Keşke'cilerin hayatı, kasvetli bir pişmanlıklar mezarlığıdır.

'İyi ki' öyle mi ya! ...

Onda, yara bere içinde de olsa, yana yana, ama doyasıya yaşamış olmanın iç huzuru ve haklı gururu haykırır.




Yukardaki Can DÜNDAR'ın yazısında olduğu gibi bu çoçukluğu,öğrenciliği,mesleği,iş yaşamını,evliliği,özetle tüm yaşamı kapsayan bir öneri:

Bir kişinin yaşamında dengesizlik varsa,yani kişi yaşamının tümüne değil,belirli bir yönüne odaklanmış,okul başarısı,meslek başarısı,iş başarısı bir saplantı geliştirmiş ve orada saplanıp kalmışsa,sonunda o kişinin yaşamında "keşke'ler" çok olur...Yaşamın bir bütün olduğunun bilinci canlı tutulmuşsa,o yaşam yolculuğunda "iyi ki"ler çok olur..
Çoçuğunuz sınava hazırlanırken ve siz onun ana babası olarak onunla ilişki kurarken yukarıdaki önerileri açık şeçik bir tavır geliştirmeniz gerekir...Neye karar verdiniz? Çoçuğunuz nasıl bir yaşama sahip olsun,"keşke'lerimi "iyi ki'leri mi çok olsun?



Başarıya Götüren Aile / Doğan CÜCELOĞLU

 
Bu dünyada küçük şeyler yoktur.Bakmasını bilen göz için herşeyin bir anlamı vardır...


Her insanın ,sahip olduğu eşyaların,unvanların ,rollerin dışında ;yiyip içen konuşup düşünen bir başka ben vardır...

Pis sokak üzerine yeni çöpler atılmasını hakediyor olabilir.Ama ben o sokağa çöp atmayı haketmiyorum!...

                                                            Üstün DÖKMEN **Küçük şeyler
 
Zamanın gücü sadece saatlere yeter , ruhlara ise hiçbir şey yapamaz...
                                                                Alphonse De LAMARTINE---Rafael
 



Yıllar sonra yoksulların bulunduğu,pejmürde bir yerde bir mezar taşı duruyordu...Bu düğerlerine göre çok daha sade,hatta bomboş,sevimsiz bir mezar taşıydı...Üzerinde hiç bir yazı görünmüyordu..Yalnız;İyice yaklaşıp,dikkatle bakarsanız,kurşun kalemle ne zaman yazıldığı belli olmayan bir dörtlük görebilirsiniz...


O uyuyor.Kader ona cilveler etti..
O yaşadı.Giderken meleklerden yoksun gitti.
Hayatı sadeydi,solan bir gül gibi.
Her akşam ufukda solan bir gün gibi....



Sefiller /Victor HUGO
 


Defne Sendromu:"Seni başımın tacı,evimin sultanı yapacağım"

Ülkemizde,zaman zaman evliki öncesinde erkeklerin kadınlara,"Seni başımın tacı,evimin sultanı yapacağım,elini soğuk sudan sıcak suya vurdurmayacağım," dediklerini duyarsınız..Bu,görünüştür;işn aslı başkadır..

Yunan mitolojisindeki öykülerden biri de Dafne (Su perisi) ile Apollon'un öyküsüdür...
Dafne çok güzel bir kızdır ve Apollon'u istemez...Apollon ona aşık olur..Ancak neden se Dafne Apollon'u isteemz...Apollon Kovalar,o kaçar..Apollon,Dafne kendisinden kaçtığı için üzülmekde,acı çekmekdedir..Sonunda onu yakalar...Ancak Dafne,bir tanrı olan babasından bedenini yok etmesini ister,babasıda onu ağaca dönüştürür...Ağacın adı Defne ağacı olur...

Artık Apollon'un yapabileceği bir şey kalmamıştır,defne ağacının yapraklarından bir taç yapıp başına takar...Rivayet odur ki o günden bu yana defne yapraklarından yapılan taclar,erkekler için onur en onur verici ödül olmuştur...Eski yunan'da ve Roma'da başarılı sporcuların,muzaffer komutanların başına defne yapragından taclar takılmıştır...

Bu mitolojik öyretiyi,basit bir masal olarak görmekde mümkündür,bize insanalrın iç dünyalarını tanıtan,incelemeye değer bir öğe olarak görmekde..Gratch'e göre,Apollon ile dafne'nin öyküsü,erkek saldırganlığını dile getirmekdedir...Hassas ve saldırgan olan bir erkek olan Apollon,aşkta kaybetmesine rağmen,yine de kadın bedeni üzerinde zafer kazanmıştır...

Dane ile Apollon'un öyküsünde,ne olursa olsun erkek motifi vardır bence de..Erkek adeta,"Ya benimsin ya kara toprağın;başkasına yar etmem,"mantığıyla hareket etmekdedir,eskinin deyimiyle balta olup yapışmıştır...Kadın için kurtuluş yoktur;ya kendisini seçen erkekle evlenecekdir,ya da ağaç olup kara toprağa kök salacak ve yine o erkeğin (en azından aksesuarı) olacakdır...Kadın ya erkeğin evinin süsü olacakdır ya da başının süsü...Bir defa o erkek tarafından şeçildikden sonra ,ölü yada diri,o erkeğe ait olacakdır...Kadının köleleştirmeye yönelik bu tavra "defne sendromu" adını vermek istiyorum...

Küçük şeyler 4 / Eşitler Evi / Üstün DÖKMEN..


Minik bir not:Mitolojiyi ve  öyküleri çok severim..Yine mitolojide gezdigim bir gün bu öyküden çok etkilenerek Dafne yani Su perisi'nin etkisinde kalarak bu niki aldım  :)
 
dha cok..
yer çekimi gbi..
o kişiyi görünce aniden dünya sanki seni tutmaı bırakmış gbi oluo..
artk o kişi senin eksenin oluo..
ve ondan baska hcbirsey önemli olmuo..
onun için hersei yapabılır hale gelıosun, herkes olabılıosun..
onun ihtiyacı oldugu herkese dönüsebiliıosun..

alacakaranlık serisinden..
 
Denizin kıyısında durmuşuz, ayaklarımızı suya salmışız Ethel.
Sen diyorsun ki "şu ilerideki elli beşinci dalgaya yüzelim birlikte, bak o dalga ne kadar güzel!" Ben de '"hangisi?"diye soruyorum daha sorumu bitirmeden yer değiştirmiş oluyor senin işaret ettiğin dalga. Bak artık söylediğin yerde değil. Elli beşinci değil de otuzbeşinci olmuş şimdi. giderek yaklaşıyor yani zaten o bu tarafa geliyor, Gelirken de elbet bir şeyler getiriyor yanında. Şimdi önünde iki seçenek var. Ya atlayacaksın denize, dalgaları filan unutup, sen de bir katre olacaksın onun içinde, ya da kıyıda durup, bekleyeceksin. dalgaların kıyıya vurup, parçalanmasını seyreyleyeceksin. O zaman da onlar birer katre olacak gözlerinin önünde. İki türlü yaşanır hayat eğer bir şeye benzeyecekse. ya kendini yok edeceksin hayatın içinde, ya da hayatı yok edeceksin kendinde.


Elif ŞAFAK / Bit PALAS
 
"Doğru insanların en önemli ortak özelliği,Herkesin kendileri gibi
doğru söylediğini zannetmeleridir."

Uçurtma Avcı'sı kitabından.....
 
Bugünümüzün düşleri yarınlarımızı yaratır...
Sevginin ölçüsü;ölçüsüz sevmektir...(spinoza)
Yaşamın amacı;amacı olan bir yaşamdır...
Gönlümüzün güzelliği sevgiyse;beynimizin güzelliği de düşünebilme yeteneğidir...

                                                  İpek ONGUN---Bu hayat sizin...
 
öyle kısacık anlar vardır ki bütün bir hayatı alt üst edebilir..bazen bir gün yıllarca acı çektirecek kadar derin izler bırakır yaşamda..bazı haberler vardır mermi olup yüreği deler geçer ardında kocaman yaralar bırakır...
                                      mehmed uzun-yitik bir aşkın gölgesinde
 
Geri
Üst