Okuduğumuz Kitaplardan En Beğendiğimiz bölümler...

  • Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan emine38
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Hasretle bekleyip, iple çektim gelişlerini çoğu zaman...
Sen hep iki bahar arasında, hazlar zamanı çıkageldin;
eteklerinde ilkyaz coşkuları ve isyanlarla...
Haziranlarda aşık, haziranlarda pişman, haziranlarda ergen oldum.
İşte burada yıllar yılı getirip, iadesiz taahhütsüz önüme atıverdin eski yaşlar...
Kimi hakkınca yaşanmış, kimi belki hiç yaşanmamış... Kimi çocuk, kimi genç, kimi olgun...


YARIM HAZİRAN Can Dündar...
 
Garip ama bende kitap okudum geçen gün. Hem de şiir kitabı. Yazarı gim so vol, koreli. Hoş şiirleri var lakin anlatım dili biraz garip fakat sıkmıyor. En sevdiğim türden.

İki şiir yazayım sadece ; (:

Açelya Çiçeği

Beni görmekten sıkılıpta
gidersen
tek bir söz söylemeden göndereceğim seni

Yongbyon'daki yaksan dağından
açelya çiçeklerini
kucak kucak toplayıp yoluna sereceğim

Adım adım giderken
yoluna serdiğim o çiçeklere
hafifçe basıp gidin

Beni görmekten sıkılıp da
gidersen
ölsem de gözyaşı dökmeyeceğim

Derenin Şarkısı

Rüzgâr olsaydın eğer!
Ayın doğduğu deredeki boş kırda
Elbisemin ucuna esebilirdin
Kurtçuk olsaydık eğer!
Yağmur yağdığı akşam karanlık tepenin eteğinde
Saçma bir hayal ya da rüya görürdük
Eğer deniz kenarındaki
Uçurumda bir taş olsaydın!
İkimiz kucaklaşıp yuvarlanarak düşerdik
Bedenim ateş haresi olsaydı
Yüreğini gece boyunca yakıp
İkimiz kül olup kaybolurduk
 
" George Bernard Shaw ile ilgili çok ünlü bir anekdot vardır.
Londra'dan bir başka yere giderken, biletçi gelir. Shaw, ceplerinde, çantasında biletini aradıktan sonra bavulunu açar, ama biletçi; "Ben sizi tanıyorum, sizi herkes tanır. Siz G.Bernard Shaw'sunuz. Dünyaca ünlüsünüz. Biletiniz orada bir yerde olmalı, nereye koyduğunuzu unuttunuz herhalde. Önemli değil, boş verin." der.

G.Bernard Shaw adama der ki; "Sorunumu anlamıyorsunuz. Bileti sırf sana göstermek için aramıyorum. Nereye gittiğimi bilmek bilmek istiyorum. O aptal bilet kaybolduysa ben de kayboldum, yoksa bileti sadece senin için mi aradığımı sanıyorsun? Nereye gittiğimi bana sen söyle."

Biletçi; bu kadarı fazla. Ben sadece size yardım etmeye çalışıyordum. Sinirlenmeyin. Belki istasyona varana kadar aklınıza gelir. Ben nereye gittiğinizi size nasıl söyeyeyim."

Ama herkes aynı durumdadır.  İyi ki etrafta dolaşıp "Nereye gidiyorsunuz?" diye soran spiritüel biletçiler yok. Aksi takdirde cevap veremeden öylesine kalakalırdın. Bir yerlere gidiyordun; buna şüphe yok. Tüm hayatın boyunca bir yerlere gidiyordun, ama nereye gittiğini aslında bilmiyorsun.......



Beden ile Zihni Dengelemek / OSHO kitabından... 
 
Her gün bir yerden göçmek ne iyi
Her gün bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan donmadan akmak ne hoş
Dünle beraber gitti cancazım
Ne kadar söz varsa düne ait
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım...



Annem de çok severdi bu şiiri ama "bulunmadan,donmadan,akmak" kısmına katılmazdı..."Yeryüzünün bütün akan suları bulanır,geçtiği yerlerin kiri,pası,çamuru,suyun saydamlığını bozar...Kış güçlüyse donar...Önemli olan bulanmamak,donmamak değil,akmaktır...Su akabildiği sürece,yeniden temizlenmek,soğunun donduruculuğundan kurtulmakumudu vardır...Kimse saf,kimse masum değildir...Yaşayan kirlenir;önemli olan safiyeti,masumiyeti yaşamın amacı haline getirmektir...Aslolan yaşamdır...Yaşam olduğu sürece saf olmak,masum olmak umudu da vardır..."demişti,"İnsanın özü de...Önemli olan,bunca kötülüğe,bunca zalimliğe,açgözlülüğe karşı özümüzü koruyabilmek...Dünyanın en zor işi bu...Gündelik hayat acımasızlık çarkı üzerinde dönüypr...Bizio masum özümüzden uzaklaştırmak için hayat birbirinden parıltılı ilişkiler sunuyor...Yalanla,sahtekarlıkla,bencillikle cilalanmış ilişkiler...Nefsimizin iştahını kabartacak renkli oyuncaklar...Ruhumuzu köle edip,aklımızı bedenimizin emrine sokmak için...İşde buna karlı uyarıyor Mevlana Hazretleri...Ve kirlenmiş olana,bulanmayana,donmayana övgü düzüyor..."


Bab-ı Esrar/ Ahmet ÜMİT...
 


"Öğrendim sanıyorsunuz ama bir türlü olmuyor işde...Hiç hazır olamıyorsunuz hayat karşısında..Bir de insanı olmadık anda yakalıyor şu çetin sınavlar...
Kendinizi oluşturmaya çalışırken,daha hazır bile değilken bir bakıyorsunuz ki bir başka insanın küçüçük bir  bedenin büyümesinden sorumlu kişisiniz...

Hayatın her anında başka bir yerde haklı çıkıyor bir zaman okuyup geçtiğiniz bir şiir dizesi(...)

Bu yüzden o sabah Yılmaz ERDOĞAN'ın kızına yazdığı dizeler gelince aklıma,bir de acı oturdu boğazıma diyorduki;

(...)
Bilmiyorduk daha;Objektiflerin olmadığını...
İkimizde yeter sanıyorduk...İkimizin toplamı...
Meğer doyurmak çok zormuş...
İçimizdeki hayvanı...
Habersiz geldin kusura bakma...
Ortalık biraz dağınıktı...
Şimdi hemen toplarız sanıyorduk...
Olmamıştık daha...
İşin zor be kızım...
Hem büyüyecek...Hemde bizi büyüteceksin..
(...)



İclal AYDIN /Evlerin ışıkları bir bir yanarken
 

MÜRETTEP KOLORDU ağır yaralıları ilk bakımlarını yapıp bulabildiği her taşıtla Eskişehir'e yolluyordu...
Hastane kan ve yara kokmaktaydı...
Koridor yeni gelen yaralıların yattığı sedyelerle dolmuştu...Gencecik bir er "anacığım" diye inliyordu...Halide Hanım "Savaş denilen ziyafetin mutfağındayız..." dedi,"...Nasıl? Dayanabilecek misin?"
Nesrin içi çekilerek,"Çalışacağım efendim" dedi...

Ameliyattan çıkmış hastaların koğuşuna doğru ilerlediler..

Şu Çılgın Türkler /Tugut ÖZAKMAN...
 
KURAL 40: Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır. Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalıyım mecazi mi, yoksa dünyevi, semavi ya da cismani mi diye sorma! Ayrımlar ayrımları doğurur. AŞK'ın ise hiçbir sıfata ve tamlamaya ihtiyacı yoktur.
Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya da tam ortasındasındır, merkezinde, ya da dışındasındır, hasretinde.
elif şafak - aşk
 
Tek önemli vakit vardir, içinde bulunduğunuz an. O an en önemli
vakittir, çünkü sadece o zaman elimizden bir şey gelebilir. En önemli
kişi, kiminle beraberseniz odur, zira hiç kimse bir başkasıyla bir
daha görüşüp görüşmeyecegini bilemez; ve en önemli iş iyilik
yapmaktır, çünkü insanın bu dünyaya gönderilmesinin tek sebebi
budur."
insan ne ile yaşar tolstoy

 
Görünenle yetinirsen eğer, Sadece Tırtılı bilirsin.. Çirkindir ya tırtıl, Gönlünü çelmez..Görünenin ötesine geçmek istersen eğer, aradan örtüyü kaldırıp ta gönül gözü ile bakarsan kelebeği bulursun karşında.. Güzeldir ya kelebek, gönlün ona akar.. Lakın gönül gözünle görürsen eğer, tırtıla sevdalanırsın.. ”Hayatınız gönül gözünüzün sınırsız sunduğu Sevdalarla dolu olsun.....”
pinhan elif şafak
 
Elif ŞAFAK severleri görmek güzel (:

Kısa bir not: Bir önceki paylaştıgım kitabın yazarı Turgut ÖZAKMAN bir kelime eksigi var ve değiştirme butonunu kullanıp sayfada kirlilik hoşuma gitmiyor,burdan belirtmek isterim...
 


M. Kemal geceleri çok az uyuyor,bir savaş durumu yoksa ,yanında bulunan ya da İstanbul'dan getittirdiği kitapları okuyordu...
Zaman zaman da kurmaylar ve alay komutanlarıyla  bir araya gelip sohbet ediyorlardı...

Ana konu,Türk aydınlarının,özellikle imparatorluk içinde görevi gereği bir çok yeri bilen,halkı tanıyan,okuyan subayların yüzyıllık konusuydu:Devlet nasıl kurtulur?

Devlet pek çok sorun içinde yüzmekteydi...Zorlukla ayakda duruyordu...Anodolu'yu anavatan yapamamış,imar edememiş,hastaneler ve okullarla donatamamıştı...Büyük askeri depoları,iş yerlerini Anadolu'ya dağıtamamış,İstanbul'da toplamıştı...Halk hemen her konuda ürküntü verecek kadar bilgisizdi...Hurafeler,mucize ve keramet hikayeleri,cinler,periler,ruhlar,hortlaklar,kuyu anaları,kesik başlar ile birlikde yaşamaktaydı...Kadınların durumu ise çok daha acıklıydı...
Çözüm?
Herkesin bir reçetesi vardı...
M.Kemal'in tek sözcüktü: AKIL...


Diriliş/Çanakkale şavaşı / Turgut ÖZAKMAN
 
''...Aslında direnebilsek,bizi üzen olayın yerine çözümüne odaklansak,hayatın devam ettiğini ve halimizin ömür boyu olumsuz kalmayabileceğini,hayatta güzel şeyler de olduğunu,olumsuzlukları nasıl olumluya cevirebileceğimizi düşünsek ve hatırlarsak,kendimize olumlu telkinler verebilsek,biliçaltımıza bunu indirebilsek,inanın ki yaşamımız olumluya doğru farklılasmaya baslayacaktır...''
      Yüreğindeki Sen/Selçuk Alkan
 


Kaz kafalı diye kime denir?

Tarih sayfalarına bir göz attığımızda bir kaz heykelinin Romalı askerler tarafından her yıl düzenlenen törenlerle taşındığına tanık oluruz...

Akgün Akova bir şiirinde şu soruyu sorar: "Neden V şeklinde uçar yaban kazları..."
Bu soru epeyce düşündürdü beni...Sonunda buldum yanıtını...:Kuşları çok iyi tanıyan askere alınmadan önce onların kırık kanatlarını iyileştiren bir çoban,şavaş alanında nöbet tutarken,çalıların arasından bir ses duyar...Sinsice yapılan bir saldırıyı gerçekleştiren karşı taraf askerlerinin haberleşmek için çıkardıkları bir kuş sesidir duyduğu..Ve ona yardım etmek düşüncesiyle silahını yere koyarak çalıların arasına uzatır ellerini...Tam o sırada bağırmasın diye ağzı bir el tarafından  kapatılır ve kasatura ile boğazı kesilir...

Çobanın hüzünlü hikayesini yanlızca oradan geçmekde olan yaban kazları bilirler...Sürüden ayrılan bir yaban kazı çobanın henüz soğumamış bedenine doğru yaklaşır ve boynunda asılı duran künyede yazılı olan adı okur:Victor,Vladimir,Vicente,Vincenzo,Vakalo,Verlaine yada Veysel...Künye kanla kaplandığı için öğrenemez çobanın adını...Yanlızca baş harfini okuyabilmiştir..."V"

İşde,o günden beri yaban kazları gökyüzünde V harfini çizerek göç ederler!...

Göç ederlerken de,sürünün önünde hep aynı kazın uçmasına izin vermezler...Liderlik sürekli olarak değişir...Bu yüzden,koltuk kapma derdinde olan politikacılara "Kaz kafalı"demek,bu hayvanlara yapılacak en büyük haksızlıktır...


İstanbul'da Bir Zürafa / Sunay AKIN...
 
_İspanya İnfanta'sı ve İngiltere Kraliçe'si Katherine bir adım öne çıkın.
''İşte bu benim İngiltere Kraliçesi olmak için doğmuş olan ben ve bu da savaş naram.''
 
vega' Alıntı:
_İspanya İnfanta'sı ve İngiltere Kraliçe'si Katherine bir adım öne çıkın.
''İşte bu benim İngiltere Kraliçesi olmak için doğmuş olan ben ve bu da savaş naram.''

Philippa Gregory'nun hangi kitabından vega?
Yazmayı unuttun sanırım (:
 
"Hep nefs çıkar karşıma, ölüp ölüp dirilsem
İnsandan kaçmak kolay,kendimden kaçabilsem.."
..........
"Bir bölünmez ki, insan, onu zaman bölüyor;
İnsan her an dirilip, her saniye ölüyor"
..........
"Başım çığlıklı çocuk, onu nasıl avutsam?
Ne yapsam da ölümü bir saatcik unutsam?.."
..........

"Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar,
Ne de şeytan, bir günahı
Seni beklediğim kadar.."
........

"Ne kervan kaldı, ne at, hepsi silinip gitti,
"İyi insanlar iyi atlara binip gitti" "
.......

"Hakikat koşuyor daha değişmeden cümle;
Koşuyorum yetişmek için bütün gücümle...
.......
"Çıktım çıktım inilmez dağlar elimden tuttu;
İndim indim çıkılmaz çukurlar beni yuttu.."
..........

"Tam otuz yıl saatim işlemiş ben durmuşum
Gök yüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum…"

..............
"Yaradan, rahmetini kahrından üstün saydı;
Ne olurdu halimiz, gözyaşı olmasaydı?"
.............

"Göz kaptırdığım renkten, kulak vardiğim sesten;
Affet, senden habersiz aldığım her nefesten…"
............

uhhh:D; biraz uzun oldu ama okuduğum en anlamlı mısralardan...=]

NECİP FAZIL; ÇİLE
 
Gülşah' Alıntı:
"yetenek başkalarının ulaşamadığı hedefi vuran nişancı gibidir;dahi ise başkalarının göremediği bir hedefi vuran bir nişancı."

schopenhauer
bu kitap sözü süpermiş
 
Geri
Üst