vatan için yaşamak, ülkenin yükselmesi ve ilerlemesi için çalışmak da ülken için ölmek kadar şereflidir. toprağı nasıl işliyor buğdayı nasıl ekip biçiyorsunuz. hayvanlardan ve ormanlardan nasıl yararlanıyorsunuz. erkekleriniz kadınlarıyla nasıl geçiniyor. analar babalar çocuklarını nasıl terbiye ediyor. şimdi geliniz hayatlarını daha akıllıca düzenlemiş toplumlarda bunu nasıl yapıldığını anlatalım:
niçin herkes;
Bohemya kristallerini, Çekoslavak camlarını, Flamenk(hollanda) balık konservelerini, Frasız şaraplarını, Danimarka tereyağlarını.... tercih ediyor? çünkü bunlar o ülkelerde en iyi şekilde üretilmektedir. sizler de bizim ülkemizde böyle kaliteli ürünler meydana getirmek için çalışın.
bütün bunları kim yapacak?
köylerinizdeki kör kardeşlerinizin ve babalarınızın gözlerini kim açacak?
bataklık ve ormanların ücra köşelerine gitmeyi kim göze alacak?
askerlerine bu uyarıcı, bilinçlendirici soruları yönelten öğretmen subaylar yanıtı yine kendileri veriyorlardı.
sizler! en önce sizler yapacaksınız. işte o zaman aileleriniz köyleriniz sizin vatan için uzun yıllar kışlada kalmanızdan dolayı hiçbir şey kaybetmemiş olacak. aksine kazançlı çıkacaklar.onlardan aldığınızı kat kat onlara geri ödemiş olacaksınız.
.........
sizler futbolun Finlandiyadaki ilerleyişini görerek heyecana geliyorsunuz. "kuvvetli bacak" isimli futbol takımınızın komşularımız olan İsveçliler, norveçlilr ve Danimarkalılar'la karşılaşmalar yapmasından hatta Macaristan'a gidip orada galip gelmesinden dolayı sonsuz bir sevinç duyuyorsunuz. ama ben sizin sevincinize katılmıyorum.
ben arzu ederim ki bizim sevgili Suomi'mizde şu isimleri taşıyan teşkilatlar dernekler kurulsun.
güçlü düşünce, yüksek işler, üstün girişimler, sağlıklı hayvancılık, en iyi tarım, kaliteli kumaş, temiz vicdan, yeni ufuklar, mekanik başarı, müreffeh millet...
ben isterim ki siz genç Finler, yalnız Macarlar'ı değil Fransızlar' İngilizler'i mağlup edesiniz. ancak yalnız bacak gücüyle değil, bilim, teknoloji, sanat, ticaret, sanayi, hukuk, ülke kalkınması alanında da onlara galip geliniz.
....
eğer gençliğin ruhunu tarım yapılmayan bir tarla gibi kendi haline bırakırsanız orda ısırgan otları ve dikenler yetişir.
anne babaların çocukların beynlerini ve kalplerini işlemeden kendi haline bırakmaları akla ve vicdana uygun değildir. hatta böyle bir ihmal ahlaksızlıktır cinayettir. çünkü çocukların iyi terbiye görüp görmeme meselesi yalnız anne babayı ilgilendiren bir mesele olmayıp aynı zamanda tolumu ve devletide ciddi bir şakilde ilgilendiren hayati bir meseledir.
istediğiniz kadar mükemmel anayasalar yapın. özgürlükler alanında da halka istediğiniz kadar haklar tanıyın. sosyalizm ve liberalizmin sihirli gücüne dilediğiniz kadar inanın. eğer çocuklarınız gerektiği şekilde eğitim almazlarsa hayata bir hiç olarak atılırlarsa yasalar ve bütün sosyal haklar varolmasına rağmen toplumsal hayat yine ede ruhsuz ve çökük olacaktır.
bu nesilden gelen devlet adamları bencil ve uyuşuk, devlet adamları ise politik madrabaz olurlar.
millet vekilleri çıkar peşimde koşar.
okullar yeni neslin bilincini körelten ve karartan birer karanlık mağara olur.
basın sokak fahişelerinin albümüne döner.
tok veya aç olan halk kitleleri ise kendilerine yabancı olnan her şeye özellikle varlıklı sınıfa mensup insanlara karşı nefret, kıskançlık ve intikam duygularını beslemeye başlar.
bizim genç ve yeni vatanımız sizden böyle şeyler beklemiyor. Finlandiyanın istikbali büyüktür. kendi hayatınızı ve toplum düzeninizi buna göre şekillendirin.
Beyaz Zambaklar Ülkesinde, Grigory Petrov
Not: yazı sonunda sessiz_lik25 tarafından eklenen yorum, siyasi mesajları tetikleyebilecek olmasından dolayı tarafımdan silinmiştir.