Bir sabah kıvrık kanatla takla atma denemeleri yaptıkdan sonra kumsalda dinlenirken önceki yaşamı aklına geldi...
Garip sesler çıkararak ya da çığlıklar atarak değil,sadece bu tür martıların sözsüz bir iletişimle,"Herkes nerede Sullivan?" diye sordu... "Niye çoğumuz burada değiliz? Oysa geldiğim yerde..."
"...binlerce,binlerce martı var,biliyorum," diyerek başını salladı Sullivan...
"Bildiğim tek yanıt senin milyonda bir raslanan ender kuşlardan olduğun Jonathan...
Yola çıkanlarımızın çoğu çok yavaştı...Nereden geldiğimizi hemen unutup nereye gittiğimizi merak bile etmeden,günübirlik yaşayarak çoğu kez birbirinin aynısı olan şeyi yaptık;bir dünyadan gelip diğerine gittik...
Yemekden,birbirimizle müzadele etmekden,sürüye gücümüzü kanıtlamaya çalışmakdan daha başka yaşama deneyleri olduğunu öğrenmek için kaç yaşamdan vezgeçmek zorunda kaldık,bir fikrin var mı Jonathan?
Binlerce Jon,on binlerce!Ardından,mükemmellik diye bir şeyin varlığını fark edene kadar yüzlerce yaşam daha...Yaşama amacımızın mükemmeli bulma ve onu açığa çıkarma olduğunu anlamak için diğer yüzlercesi daha yaşandı...
Şimdide aynı kural geçerli, tabi ki,diğer dünyayı bir öncesinde öğrendiklerimizle kurarız...Fakat hiç bir şey öğrenilmemişse,sonraki yaşam öncesinin aynısı olacakdır;aynı sınırlar ve kazanmak için yüklenen aynı sıkıntılar..."
Kanatlarını iyice açtı ve yüzünü rüzgara doğru döndü...Fakat sen Jon," dedi,şu anki yaşamına ulaşabilmek için binlerce yaşamın peşinden koşmak zorunda kalmadın...Her bir şeyi bir kerede öğrendin..."
Şu atasözünü unutmamalısın..En yüksekden uçan martı,en uzağı görendir..."
Geldigin yerdeki martılar,sahilde pinekleyen,acı acı bağırıp kendi aralarında dövüşen martıalrdır...
Onlar kanatlarının ucunu bile göremezken,sen ufkun en uzak noktasını görmek için mücadelenden vazgeçmedin...
Martı Jon bir an sessiz kaldı ve ardından Sullivanın sözünü tekrarlardı....En yüksekden uçan martı,en uzağı görendir..."
Martı Jonathan Livingston....Rıchard BACH...