hayal_12'nin Kaleminden

  • Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan hayal_12
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
hayal_12' Alıntı:
...
Asya'nın günlüğünü okumaya devam ediyorum. Herbir kelimesi ayrı ayrı sarıyor beni. Günlük hayatta çoğu zaman yaşadığım, karşılaştığım, tanıdığı olduğum basit şeyler bile o kadar güzel anlatılmış ki, hayran kalıyorum dizelere ve dizelerin sahibesine. Okuyup bitiriyorum günlüğü 2.5 günde! Çok şey öğrendim. Çok şeyi farklı anladım. Çok şeyle ilgilendim. Çok şeyi "vay be!" diyerek okudum. Ve çok şeyi, "ah keşke ben yazsaydım" deyip iç geçirerek okudum. Şimdi isterseniz sevgili 'meraklı' okuyucularım, Asya'nın Yürek Dilekçesi olarak tanımladığı günlüğünden bazı bölümleri kısa kısa özet olarak yazalım. Haydi hep beraber okuyalım:

AŞK
"Aşk. Koca deniz. Görülmemiş dünyalara açılan seçkin kapı. Ilık yaz yağmuru misali ruha dokunan sıcak öpücük. Aşk. Merhamet, sevgi, sadakat, duygulara boyun eğmek, ters yüz edilmiş hayatların sadece besini. Aşk. Peri masallarındaki hayali ışık. Aşk. Korkmamak, aşksız kalmaktan korkmak. Sevgisizliğe, sıradanlığa meydan okumak. Yalnız geçirilen bir ömürde tadılması gereken en nesif duygu yoğunlu. Yalnızların ekmeği. Unutulmuşların umut kaynağı. Aşk. Akla değil, yüreğe sorulması gereken şey. Aklın iflası, kalbin zaferi. Korkusuzluk. Meydan okumak. Aşk. Ruhumdaki yangının adı. Kimsenin bilmediği, bilmeyeceği yanmışlıklarımın adı. Hayallere sardığım zamanlarda yürek mektuplarımın adı. Aşk. Yalnız olmak. Bir olmak. Tek olmak. Bir'e ulaşmak. Ahh, AŞK ÇOK GÜZEL ŞEY..."

EVLİLİK
"Evlilik güzel şey bence. Yalnız olmamak demek. İki iken bir olmaktır. Birbirini tamamlamaktır. Sabah uyandığınızda koynunuzda kocaman bir ruhsuz boşluk değil de, sıcacık gülümsemesiyle 'sevdiğinizin' oluşu. Evlilik, günahlara bulaşmamanın en güzel yolu. Gözlerinizi açıyorsunuz, ve o tam karşınızda, sevdiğiniz. Onun için ölmek istersiniz gerektiğinde. Ve gerektiğinde sizin için ölmek isteyecek birinin varlığının verdiği o tatlı huzur. Güven duygusudur evliliği besleyen. 'O benim sevdiğim, kocam, karım, eşim, her şeyim' diyebilmek. Kendibaşınalığın verdiği o anlamsız huzursuzluğun yerini, kocaman yürekli bir sevgi alır; adı da evlilik. Mutluluğa açılan kapı evlilik. Çift iken, tek olmak, kendini tamamlamak. Kaybedilmiş diğer yarını bulup ona sahip çıkmak. Sadakat şefkat huzur ahlak..."

ANNE
"Ah anneleri anlatmak çok zor. ONLAR BİZİM HER ŞEYİMİZ. Sıcacık koynu dünyanın en huzurlu odası gibidir. Şefkati sonsuzudr. Anne olmak, yüce bir duygu. Bir tavuğun yavrusu için köpeğe saldırması, anneliğin ulviliğini anlatmakta az bile kalır. Hele ki insan için! Annesiz bir hayat düşünülemez. O yoksa hiçbir şey yok. Onun şefkat dolu kucağına kendinizi bırakırsınız ve 'annecim' dersiniz, oh ya Rabb ne güzel bir duygu. Dert ortağımız, sevgilimiz, ruhumun esin kaynağı. Tek idolümüz. Ya annesi olmayanlar? Annesi bir hastalıkta vefat etmiş olanlar. Ah Tanrım onların hissetiklerini hissedemem ben. ANNESİZLİĞİ ANCAK ANNESİZ OLANLAR BİLİR. Bana sadece susmak düşer. Ey ölmüş ve kalmış tüm anneler, hepinizi çok seviyorum ben..."

ARADIĞIM ERKEK
"Yazarken utanıyorum biliyor musun günlüğüm. Bir erkeği özlemek. Onun kokusunu, onun sevgisini, onun şefkatini, onun korumacılığını düşünmek, yazmak. Çok zor ya! Benim hiç erkek arkadaşım ya da sevgilim olmadı. Olmasını ben istemedim aslında. Zira sevmek istedim hep. Sevmek, evet! Gözlerine vurulmak, tatlı sözlerini hayran hayran dinlemek. Çok isterim elbet ama ben İNANCIM gereği, zamane çoğu kızın yaptığı gibi yapamam. BANA ANCAK MEŞRU OLAN LAZIM. O nasıl biri olmalı diye sorulsa şöyle derdim sanırım: O çok yakışıklı olmayabilir. O çok zengin de olmayabilir. Ama o çok efendi olmalı. Terbiyeli olmalı. bana saygı duymalı, benim çoğu zmaan şımarıkça isteklerimi hoş karşıyabilmeli. Özür dilemesini, teşekkür etmesini ve gönül almasını iyi bilmeli. Beni kıskanmalı aynı zamanda. Eğer olsaydı onun kalbine en ufak bir şey gelmesin diye, erkeklerle asla konuşmazdım. YETER Kİ O ALINMASIN. Beni kıskanmasını severdim ben. Kıskanması sevdiğinin belirtisidir. Beni çok sevmesini, sarıp sarmalamasını, korumasını, bazen şımartmasını, bazen de kırmasını isterdim. O kırdıkça beni ne kadar çok sevdiğini anlardı belki de. Ve ben onu daha çok sevecektim. Beni anlamalı, beni hatalarımla değil, sevgimle yargılamalı. Var mı öyle biri bilmiyorum ama ÇOK UMUTLUYUM!O, birgün mutlaka karşıma çıkacak ve aklımı başımdan alacak, biliyorum..."

CHAT
"Hiç chatleşmedim ben. Yapmayacağım da inşallah. Bazı kız arkadaşlarım anlatıyor; işte İzmir'den, Samsun'dan, Trabzon'dan, Kars'tan, Malatya'dan, Antalya'dan erkeklerle konuşuyorlarmış da, o erkekler kendilerini çok şımartıyorlarmış da, hep övüyorlarmış da, yok bilmem neler neler.. Ve bunları diyenler de genelde inancı gereği bedel ödemeye mahkum olanlar. Dışarda bir erkekle çok sıkı fıkı olunmaması gerektiğini söyleyenler, internette o inançlarının gereğini bile yapamıyor, saatler o ekrana takılıp kalıyorlar. Bazen kendilerini kamerda onlara gösteriyorlar, onların o aptalca övgülerine için için sevinerek karşılık veriyorlar. Dışarda onlara göre 'uygun' olmayan, internette her nedense 'uygun' oluveriyor. Erkeklerinde çok farklı olduğunu sanmıyorum. Saatlerce chat ve arkadaşlık sitelerinde kız avına çıkıyorlar, sınıf arkadaşlarımdan anladığım kadarıyla. Çok yazık! Allah'Im sen beni, o chat denen illetten koru. Ve bir gün eğer karşıma sevecek birini çıkaracaksan bu, lütfen cahatten anlamayan biri olsun..."

MUSALLA TAŞI
"Oldum olası musalla taşından korkarım. Düşünmesi bile insanın korkması için yeterli. Oraya konuluyorsunuz ve biraz sonra karanlık, soğuk, dar bir kabre; toprak altına gireceksiniz. Sevdikleriniz geride kalacak, yani o musalla taşının gerisinde. Dualar okunur ve siz orda öylece uzanmışsınız. Hayat bitmiştir yani sizin için. Çok acı ve çok kederli bir şey olsa gerek. belki d eöyle dğeildir bilemiyorum. Belki de o sonzsuz rahmete kavuşmak için son duraktır musalla. AMA BEN YİNE DE MUSALLA TAŞINDAN VE ÖLÜMDEN KORKUYORUM..."


Hayal'in Notu: Dördüncü ve hikayenin son parçası da birkaç gün içinde gelecektir inşallah. Bence Asya kısaca özetlediğim bu başlıklar altında 'çok şey' anlatıyor. Hayırlı okumalar. Sevgiyle kalın dostlar...
hayal_12 bende senin gibi okudum... bir satırında keşke ben yazsaydım, keşke bende yapabilsem dedim... bir başka satırında yeni bir şey öğrendim, öteki satırında vay be bunları yapabilenlerde varmış demek dedim... ama okuduğum her cümle yüreğime dokundu... içimi sızlattı... son zamanlarda önemini farketmiş olsamda önceleri çokta dikkate almadığım chat konusu  balyoz gibi indi beynime... :-[ hiç bulaşmamam gerken bir illet, uzak kalmamış olmama rağmen şimdi son verdim çok şükür. evet asya çok şey anlatıyor, çok mesajlar veriyor... O'nun güzel yüreğine ve bizimle paylaştığın için sana çok teşekkür ederim
selametle...
 
HAYAL GERÇEKTEN ÇOK GÜZEL PAYLAŞIMLAR BUNLAR.TÜM DİLEKLERİM ASYAYLA BERABER.BU ARADA ASYANIN DÜŞÜNCELERİNİ OKUYORUM SANKİ SENİN DÜŞÜNCELERİNİ OKUYORUM HAYAL  ;)MERAKLA BEKLİYORUM DEVAMINI. :)
 
'fıstık', 'yarence', 'WANTED' ve 'aysunaslan' sizlere çok teşekkür ederim.. Beğendiyseniz ne mutlu bana.. Bir aksilik olmazsa birazdan hikayenin son parçasını da ekleyeceğim inşallah.. Herkese saygılarımla...
 
Asya'nın günlüğünü okuyup bitirdim. Şimdi götürüp teslim etmek zamanı. O kadar çok şey anlattı ki Asya bana, günlüğünde. Hangi birini yazayım bilmiyorum. Belki de bencillik edip kendime saklamalıyım. Ya da hepsini "günün birinde" yazmalıyım. Kafam karışık yani.
Sözleştiğimiz gibi pazartesi günü yine aynı yerde buluşmak için sabah erkenden çıkıyorum. Defter elimde. Ona o kadar alıştım ki, sanki SEVDİĞİM'den ayrılacakmışım gibi oluyorum. Yüzümde bir hüzün, kalbimde derin bir duygu yoğunluğu. Bir yanda da aklımda sorular. Ve defteri okuduğumdan beri sürekli tekrar edip, üzerinde çokça düşündüğüm o cümle: "Ben Asya'nın günlüğünde anlattığı kadar iyi biri değilim sanırım.." Hep aynı şeyi tekrar edip duruyorum birkaç gündür. Bu günlük bana çok fazla şey anlattı da ben ne kadarını aldım bilmiyorum.
Buluşma yerindeyim şimdi. Elimde kırmızı kaplı defter. Etrafıma bakınıyorum. İşte orda; geliyor. Güzel bir yürüyüşü var. Üstünde her zamanki gibi uzun mantosu, mantosuna uyumlu örtüsü, bez ayakkabısı ve yüzünde de hep aynı dinginlik. İnanılmaz dingin bir yüzü var. Kendinden emin, kararlı ve bir o kadar da üşümüş. Yanıma geliyor direk, sözleştiğimiz gibi.
"Merhaba Yavuz..."
"Merhaba Asya! Nasılsın?.."
"Ben iyiyim. Seni de iyi gördüm. Bu arada defteri okuyup bitirebildin umarım..." diye cevaplıyor beni. Yüzü yine kızarıyor. Bu kızarıklığın sebebinin defterde yazdığı "çok özel" şeyler olduğunu anlıyorum. Ben de kızarıyorum aynı şekilde. Kim olsa kızarırdı sanırım. Aradığı erkekten bahsetmiş, aşk, evlilik konularına girmiş, en özel hayallerini açıklamış, belki de hiçbir zaman bir erkeğin bilmemesi gereken çok şey yazmış. Bunları düşündükçe daha da utanıyorum.
"Defteri niye sana verdim bilmiyorum. Şimdi utanıyorum. Hata mı yaptım yoksa doğru mu yaptım onu da bilmiyorum. Bildiğim tek şey ise senin defterimi okumana izin vermek isteyişimin, tamamen içten olduğu..." diyor biraz da çekingen tavırlarla. Konuştukça, daha çok şey konuşmak istediğini biliyorum. Bir açılsa eminim saatlerce susmayacaktır. Çünkü defterden iyi tanıdım onu.
"Ben de utanıyorum. Birinin özel defterini okumak çok acayip bir duygu gerçekten. Ama okudum işte. Ve çok şey öğrendim. Belki de hayata bakış açımı etkiledin, değiştirdin demeyelim. Teşekkür mü etmeliyim yoksa tebrik mi etmeliyim bilmiyorum. Anlayacağın benim de kafam seninki gibi çok karışık..."
Bir süre konuşmuyoruz. Ne konuşacağımızı da bilmiyoruz ki! Defteri ona uzatıyorum. Hemen atılıyor ve kapıyor. Şaşırıyorum biraz da. Sonra, defterinin onun hayatında bambaşka bir yer tuttuğunu düşünüp bir anlamda ona da hak veriyorm; defteri özlemiş!
"Şeyy.. Ya.. Yavuz.. Sana bir şey söyleyebilir miyim?.."
Yine sessizlik. Ne konuşacağını az çok tahmin edebiliyorum. Sanırım aradığı erkeğin "Yavuz" olduğunu inandırdı kendini. Öylesine kızarıyor ki yüzünün ateşler gibi yandığını ben bile hissedebiliyorum. Benim de ondan aşağı kalır yanım yok yani! Gelen geçenler bize bakıyor. Biraz yol kenarına doğru kayıyoruz, daha rahat olalım diye.
"Bak Asya! Defterini okudum. Hayatımda okuduğum en anlamlı şey diyebilirim. Sen bana ne söyleyeceksin bilmiyorum ama ben, ondan önce sana bir şey söylemek istiyorum. Beni anlayacağını düşünüyorum.."
"Tamam.." diyor en masum bakışıyla.
"Ben kendimi çok yokladım ve anladım ki, BEN SENİN GÜNLÜĞÜNDEKİ O İYİ İNSAN'a hiç benzemiyorum. Yani kendimi o aradığın erkek yerine koymaya çalıştım ama inan kendimi hiç yakıştıramadım. Ben çok hatalı, çok günahkar biriyim. Senin tertemiz el değmemiş bir dünyan var ben orayı kirletmek vebalini üzerime almaya korkuyorum. Beni anlarsın umarım. Bence senin beklediğin O İYİ İNSAN birgün mutlaka karşına çıkacaktır. Seni defterinden tanıdığım kadarıyla bence sen bunu hakkeden birisin. Benim söyleyeceklerim bu kadar. Eğer yine de bana bir şeyle rsöylemek istersen seni dinlemeye hazırım.." diyebiliyorum. Biraz utanarak, biraz mahçubiyetle ve biraz da kızarak kendime; "ben niye iyi biri değilim" diyerek.
"Ya ben de sanmıştım ki.. Neyse boşver ya.. Bu açık sözlülüğün bile ne kadar iyi olduğunu gösteriyor ama sen iyi olmadığını düşünüyorsan ben ancak, "sen bilirsin" diyebilirim. Biliyor musun haddim olmayarak seni hem çok merak ettim, hem çok hayal ettim, hem de çok düşündüm. Kötü bir şey yaptığımı sanmıyorum. Yine de daha farklı olmasını isterdim. Ama sanırım olmayacak..." diyor biraz da ağlamaklı bir ses tonuyla.
Bir damla gözyaşını görüyorum. Nefret ediyorum kendimden o an. Ben bu kızı ağlatmamalıydım diyorum içimden. Bu kadar iyi bir kız ağlatılmamalı. Gözyaşını göstermemeye çalışarak siliyor.
"Bir daha hiç görüşecek miyiz?.." diye soruyor birden. Hazırlıksız yakalanıyorum. ben bunu hiç düşünmemiştim. Nasıl cevap vermem gerektiğini unutuyorum. bildiğim tüm kelimeleri bir araya getirsem, normal bir cümle kuramam diye düşünüyorum.
"Bilmem.. Belki benle hiç görüşmek istemezsin.."
"Nasıl olur.. Senle görüşmek isterim elbet.."
"Benim için sorun yok.. Eğer iyi olmayan Yavuz senin için değerliyse, senin de başımın üstünde yerin var. Senin dugulaırna cevap veremediğim için de ayrıca ÖZÜR DİLERİM.." diyorum. İkimiz de bir savaştan çıkmışçasına yorgun ve bitkin görünüyorum. Birden okula gidesim gelmiyor. Asya'dan ayrıldıktan sonra eve dönmeye karar veriyorum.
"Peki o zaman kendine iyi bak.. Benim derse yetişmem gerekiyor.."
"Asya, bak inan bana ben senin düşündüğün gibi iyi biri değilim.." diyorum bir kez daha.
Gülümsüyor.
"Kendine iyi bak kötü Yavuz.." diyor yüzünde hafif bir muziplik ve gülümsemeyle.
"Sen de..."
Ben de gülümsüyorum.
Yavaş yavaş yürüyor. Arkasına bakakalıyorum. Sanki bir daha onu hiç görmeyecekmişim gibi bir hisse kapılıyorum. Nerden geldi bilmiyorum ama bu durum canımı çok sıkıyor. Fakülteler yakın görüşebiliriz diyorum içimden. Biraz da kendimi teselli edercesine. Ama o duygu neyin nesi ise içimi fena acıtıyor. Karnıma ağrılar giriyor. Bir ara dönüp bana bakıyor ve yine gülümsüyor. Bu kız kadar güzel gülümseyen bir insanoğlu daha var mıdır diye düşünüyorum.
"Kimsin sen Asya? İn misin cin misin? Nerden çıktın karşıma böyle? Geldiğin gibi kaybolup gidiyorsun işte" diyorum sessizce. Hemen eve doğru dönüp hızla gidiyorum.
Birkaç gün gözümü gezdiriyorum onu bulamıyorum. Canım sıkılıyor. Bugün yine bakınıp duruyorum. YOK! Hiçbir yerde o yok. Kantine uğruyorum. Bir çay alıp köşeye geçiyorum. Bangır bangır müzik sesleri kulaklarımı tırmalıyor. Masada bir gazete var. Üniversitede çıkan, aylık bir gazete bu. İsteksizce bakıyorum. Genelde yanı ensesi kalın profesörlerin, "ben ne kadar iyiyim" diyen muğlak yazıları işte, n'olcak!
Birden elimdeki çay bardağı düşüyor. Dünya hayatından soyutlanıyorum sanki. Kendimi bir başka zamana geçiş yapmış gibi hissediyorum. Ne müzik sesleri, ne de cırtlak kız sesleri.. Hiçbir şey duymuyorum. Gözlerimden iki damla yaş dökülüp gazeteye düşüyor. Okuduğum başlık ve haber beni benden alıyor. Şu anda masada oturan, gazete okuyan bir ölü gibiyim. Ağlıyorum artık. Gözyaşımı gizleme gereği duymuyorum. Gözlerim yaşlı yaşlı haberde. Kalbim yerinden fırlayacak gibi oluyor. Haberi adeta ezberliyorum. Kelime kelime harf harf...

"GENÇ KIZIN HAZİN ÖLÜMÜ
Üniversitememiz öğrencilerinden Asya B.... (21), üç yıldır pençesinde olduğu beyin tümörüne yenik düştü. Üniversitemiz Araştırma Hastanesi'nde yapılan ameliyat esnasında vefat eden genç kızın ailesi, 'Çiçeğimizi kaybettik. Çok üzüntülüyüz. O Allah'ına kavuştu en sonunda' diye görüş belirttiler. Uzun zamandır bu amansız hastalığa yakalandığı bildirilen genç Asya'nın, ameliyata girmeden önce aylardır tuttuğu günlüğünü yaktığı ortaya çıktı. Üniversite gazetesi olarak, Asya'nın ailesine, sınıf arkadaşlarına ve öğretmenlerine başsağlığı diliyoruz..."


 
:'( böyle güzel duygulara sahip güzel bir insan daha hakiki, ebedi kalacağı, o güzel yuvaya döndü demek. :(  :'( Allah rahmet eylesin asyaya, mekanını cennet etsin inş.
bu çok özel günlüğü okurken acaba nasıl izin verdi burada yazılmasına diye hep aklıma takılmıştı sorayım diye çok geçirdim aklımdan ama bir şey engel oldu bana ve şimdi anlıyorum niye soramadığımı... :'( 
teşekkürler hayal_12
 
Sonsuz denilen şey
Sen kadar hayalde gerçek olduğu zamana dek

Tut elimi ve bırakma!
Bırakma!

çok güzellerdi ama en güzel yeride burası olsa gerek 'sonsuz denilen şeyin o hayalde gerçek olması'...
 
hayal_12' Alıntı:
bir an yeter
erkek için, sevmeye
sonra asırlar
gerekir unutmaya
demişti
sevdiğim bir şair*
ben de diyorum ki
bir bakış yeter, sevmeye
erkek bayan herkese
sonra ölüm
gerekir unutturmaya
öyle ya
insan bu
sevdi mi yüreğini açar
açıldı mı yürek
ölüm gerekir unutturmaya
ey korkup sinmiş biçareler
sözüm size
haydi kalkın ve silkinin
yaratan öyle bir şey
koydu ki içinize
adı sevgi diye
ne zaman dinler
ne mekan
ve ne de
korku
dinlemez işte
nedir bu ısrar öyleyse
haydi kalkın ve silkinin
sevgiye adanmış bir ömür için
yaşayın ve
ve
ölün

hayal_12 şiirlerin çok güsel hepsine bayıldım ve gerçekten çok güsel kalemin var düşüncelerini çok net bir şekilde dile getirmişsin ve bu şirine bayıldım gerçekten sevgi hiç beklemediğin bir anda buluyor seni aşk dediğin sadece bir bakışta gizli buldunmu bırakamıyorsun ne o bakış gidio aklından ne kalbinden sevgisi çok saol sayende kendimi biraz olsun açıkladım içimden geçenleri az da olsa dile getirdim  :)
 
'fıstık' ve 'ayben' sizlere çok teşekkür ederim.. Beğendiğinize değmiştir umarım.. Dua ile kalın...
 
Bir bakıma evet 'yarence'.. Şimdi benim yapabileceğim tek şey Asya'ya çokça dua etmek.. Belki Asya bana hiç aşık olmadı ve ben de ondan o kadar etkilenmedim ama gerisi gerçek.. Asya hastalığına yenildi ve ebediyete göç etti.. Saygılarımla 'yarence'...

Evet 'fıstık' böyle bir soru hep bekledim aslında.. Acaba kim soracak diye.. Neyse sanırım senin aklından geçmiş.. Hikayeye çok fazla kendi duygularımı katsam da genelde gerçektir.. O defter de gerçekten varoldu ve Asya ölürken yaktı.. Ben de okudum elbette.. Güzel insanları Yaratan daha fazla günaha girmemesi için çabuk alırmış.. O da öyle oldu sanırım.. Dua ile kal...
 
değmezmi çok saol Allaha emanet ol inş ve elinden kalemini hiç düşürme inanıyorum ki şimdi sadece biz okuyor olsakta bu güsellikleri ileride daha çok kesimlere ulaşıcak  :)
 
içinde rüzgar ve zaman geçen
bir şiir yaz dediler
yazamadım
ellerim kaleme
kalem de kağıda değmedi
zira
rüzgar zaten içimdeydi
aşkın rüzgarını yazmak da bana düşmez
zaman da dilimde
zamanın savrukluğu üzerine
o denli çok şey yazıldık ki
bana yalnız susmak düşer
zaman ve rüzgar
ikisi de aşk
ikisi de umut
rüzgar kadar ruhum salındı
zaman kadar bedenim çürüdü
nerdeysen çık artık
zaman da
rüzgar da
bitmek üzere
çık artık!
 
ah hayal ah sanki yaşatsaydın o anı.ilk önce onun konuşmasına izin verseydin ne olurdu sanki.neyse allah rahmet eylesin.çok üzldüm şimdi. :'( :'(
 
Konuşsaydı belki daha da üzülecekti.. Bilemiyoruz değil mi..  :-[ Amin, Allah rahmet eylesin...
 
nerdeysen çık artık
zaman da
rüzgar da
bitmek üzere
çık artık!

şiirler zaten güzel ama bitişide ayrı bir güzel oluyor bence... teşekkürler hayal_12
 
Nokta vurucu olmalı di mi 'fıstık'..  ::)  Kendimce yazıyorum işte.. Beğeniyorsanız ne mutlu bana..

Bu arada sevgili 'ayben' yorumun için sağol.. Bakalım planlarımız var.. olursa herkes okuyacak.. olmazsa da defterimde küflenip kalacak yüzlerce şiir.. saygılarımla...
 
Hayal yazılarını zevkle takip ediyorum. Sadece bilmeni istedim. Ne güzel bir kalem, ne güzel bir ruh...
 
Geri
Üst