Fırsatlar…
Elimdeki fırsatları değerlendirmeliyim diye başlamıştım her şeye..ve bu cümleyi söylediğim gün başlamıştı seninle her şey..
İtiraf etmek gerekirse korkuyordum bir şeylerden. Siyahtan belki, hüzünden, kendi fikrimden ya da senden… konuşmamışken sesim titriyordu, yüzüm yine donuk… gizli ama saklanamayacak kadar büyük bir umutla sarıldım telefona. Düşünmemiştim yine ne söylerim diye . provaları sevmiyorum geçen her dakika canlı yayınken.. yine akıp gitmişti zaman ve sen telefonun diğer ucundaydın artık… alo? Cevap vermekte gecikmiştim. Sebebini hala bilmiyorum. Heyecan mı tanımaya çalışmak mı, yoksa içimden gelen mi? Yaşamın bazı sahneleri hiçbir zaman bütün olmaz ya aklında; işte bu telefon görüşmesi bende hala paramparça. Nasıl bir cesaretti ya da en büyük korkaklığım mıydı umursamıyorum. Cümleler dökülüyordu dilimden, ardındansa ben.. böyle heyecan olur mu çocuk musun sen, istediğini yapıyorsun işte derken daha kendime; sadece sesini bir kez bir kez daha duymak için telefondaydım. “böyle bir insan ya benim hayatımda olmalı ya da ben onun hayatında olmalıyım” demiştim sana. Şimdi fark ediyorum; sen zaten benim hayatımdaydın yeni gelen bendim alışması gerekense sen!
Telefonu kapattığımda, yüzümde bir tebessüm, aklımda sesin, ellerimdeyse hızını biraz kesmiş olan titremeler vardı. İçten ama çok içten gülümsedim sonra çünkü biliyordum artık ben de senin hayatındaydım. Söylemeden anlıyordun, dinlemeden biliyordun. Sen beni yani kendini tanıyordun. Uzak da olsan dokunamayıp göremesem de seninle geçmeye başladı günlerim her gün daha da sıkı bağlandım limanıma..
Benim hala sesim titrerken cümleler boğazıma takılırken çıkageldin.. hiçbir şey bu kadar gerçek değildi hayatımda canlı bir nefestin sen ve sadece bir adım uzağımda. Mutluyum diyecekken biraz geç fark ettim sen değildin. Derdin derdimdir. İçinde gizliydi her şey saklamayı tercih etmiştin. Bu durumda bana yapacak tek şey kalıyordu o da en azından yanımdayken birkaç saat olsun unutturmak. Bunca karmaşanın arasına bir de beni aldın ve bıkmadan usanmadan dinledin asla susturmadan…
Biz tanışmıştık ve sıra ellerimizdeydi. Bütün gün gezmekten yorulmuştuk ve o lanet olası baş dönmeleri tutmuştu beni yine. Unutturan tek şey sendin gizli gerçeği yanında olmanın verdiği huzurla omzunda uyuma numarası yapmak harika bir oyundu ve elin, elim… böylesi derin olduğunu bilmezdim ayrılmak çok zor gelmişti o gün. Zaman yine durmadı ve yine bir aradaydık. Daha aleni daha açık daha gerçekti her şey. Kural yok ki sınır olsun! ve ayrılırken sarılmıştım sana sımsıkı ya biliyormuş gibi gideceğini… sonra, sonra gittin…. Önce durmadan ağladım susmadan söyledim ama ben onu çok seviyorum.. sonunda geldim de kendime uzaktan baktım; sustum , haykırdım , güldüm…
Sen gittin ama ben hala seninle yaşıyorum. Sana denizi göstermek zorundayım biliyorum. Bunu için seninle Kadıköy e sahile gidiyorum. Sen denizi çok seversin bu yüzden karşıya vapurla geçiyorum. Sen buradasın yanımdasın hissediyorum. Biliyorum, yoksun aslında… bu yüzden mi üşüyorum.. burada olsan da olmasan da seni çok seviyorum…
Uzağa gidiyorum biliyor musun çok uzaklara . her şeyin dışına çıkıyorum zaman daralıyor ve ben tüm sahteliklerden kurtulup gerçek müsveddesi hayatın dışına gidiyorum. Yanımda bir tek seni götürüyorum senin olduğun yere gidiyorum. Miladımsın! Sonu yok bende hiçbir şeyin gücümün yettiği yere kadar seninleyim..
diyecek sözüm yok her şey geçmiş.