Üç kuru kafa

  • Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan mehmetd
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

mehmetd

Kullanıcı
Katılım
23 Şub 2007
Puanları
0
                             
Behlül Dânâ pazarda büyük bir taşın üzerine üç tane kuru kafa koymuş, satıyordu. Kafaları müşterilere gösteriyor, bunların birini parasız, birini ucuz bir fiyata, birini de ağırlığınca parayla satacağım parayla satacağı söylüyordu. Etrafı saran meraklılardan biri dayanamayarak sordu. ” Ey Behlül, sen bu kafaları neyle değerlendiriyorsun ?” Behlül adama şöyle izahatta bulundu: Kafanın birini alarak ”Bu kafanın ismi taşkafa ! Değeri bir pul. Çünkü hiç nasihat dinlemezdi.” Dedi. Onu bırakıp ikinciyi aldı. ” Bu boşkafa Değeri on para. Bu da nasihat dinler ama tatbik etmezdi.” Onu da bırakıp üçüncü kafayı eline aldı Behlül :” Buna gelince, ismi hoşkafa . Hem nasihat dinler, hem de tutardı. Öğrendiğiyle amel eder, başkalarına öğretmek için gayret gösterirdi. İşte bunun değeri de ağırlığınca para”
 
Save the Queen' Alıntı:
güzeldi, Behlül Dânâ kim bilmesemde çok yerinde konuşmuş :)



Abbasi'lerin ünlü halifesi Harun Reşid zamanında yaşamış olan Behlül Dana (VIII. yüzyıl) dönemin evliyasındandı. Zaman zaman aklından zoru olan kimselere has tavırlar takınır, herkes de bundan dolayı kendisini deli sanırdı. Ama bunu maksatlı yapardı. Behlül daima Harun Rediş'in yakınında bulunur, çeşitli sebepler hasıl ederek onu uyarırdı. Bir gün Behlül, üstü başı toz toprak içinde uzun bir yolculukan gelmiş olmanın belirtileri ile Harun Reşid'in huzuruna çıktı. Harun Reşid sordu:

- Be ne hal Behlül, nereden geliyorsun?

- Cehennemden geliyorum ey hükümdar.

- Ne işin vardı cehennemde?

- Ateş lazım oldu da ateş almaya gittim.

- Peki, getirdin mi bari?

- Hayır efendim getiremedim. Cehennemin bekçileriyle görüştüm, onlar "Sanıldığı gibi burada ateş bulunmaz, ateşi herkes dünyadan kendisi getirir" dediler.
 
Zynep' Alıntı:
Behlül Dana[/b] (VIII. yüzyıl) dönemin evliyasındandı. Zaman zaman aklından zoru olan kimselere has tavırlar takınır, herkes de bundan dolayı kendisini deli sanırdı. Ama bunu maksatlı yapardı. Behlül daima Harun Rediş'in yakınında bulunur, çeşitli sebepler hasıl ederek onu uyarırdı. Bir gün Behlül, üstü başı toz toprak içinde uzun bir yolculukan gelmiş olmanın belirtileri ile Harun Reşid'in huzuruna çıktı. Harun Reşid sordu:

- Be ne hal Behlül, nereden geliyorsun?

- Cehennemden geliyorum ey hükümdar.

- Ne işin vardı cehennemde?

- Ateş lazım oldu da ateş almaya gittim.

- Peki, getirdin mi bari?

- Hayır efendim getiremedim. Cehennemin bekçileriyle görüştüm, onlar "Sanıldığı gibi burada ateş bulunmaz, ateşi herkes dünyadan kendisi getirir" dediler.

Teşekkürler Zep ;)
 
Geri
Üst