K
korsan
Kullanıcı
“Mutlu değiliz, öyleyse mutluluk diye bir şey yoktur, onu ancak özleyebiliriz.”
Anton Çehov, Üç Kız Kardeş adlı oyununda kahramanlarından birine böyle söyletir. Rusya taşrasının kasvetli gecelerinden birinde üç kız kardeş pencereden yağan kara bakar, bir anlam ararlar yaşamda, bir güzellik, bir değer… Bulamazlar, bulamayacaklardır da! Yalnız üç kız kardeş değil, Çehov’un bu oyunundan başka yapıtlarındaki kişiler de, “Tüm sanatçılar, düşünürler mutluluk diye bir şey ararlar, ararlar… Buldukları anda yitirirler. Daha doğrusu bir sis, bir düş olduğunu anlarlar sonunda. Mutluluk, bir arayış, bir özleyiş olmalı derler kendi kendilerine.”
Gazetede okumuştum, Amerikalı ünlü araştırmacı Dr. Gallup, “insan mutluluğunun nedenlerini” bulmak amacıyla geniş bir soruşturmaya gi- rişmiş. Ben, böyle soruşturmalardan bir sonuç alınacağına inananlardan değilim. Diyelim, bin kişiye, yüz bin kişiye, bir milyon kişiye sordular: “Mutluluğun nedenini anlatır mısın?” Alacakları yanıtlar şunlar olabilir: Mutluluk, zenginliktir, sağlıktır, aşktır, uzun yaşamdır, ünlü olmaktır, vb. vb.. Ya da hepsini birden kendi kişiliğinde toplamaktır, hem zengin, hem sağlam, hem sevmiş sevilmiş, hem de uzun yaşamış, ün kazanmış olmaktır. Başka ne diyecekler?
Hani, ünlü masalda tek gömlekli çobanın mutluluğunu ödemesi gibi padişahın… Yitirilecek bir şeyi olmamak da bir mutluluk nedeni olabilir. Zengin, param çalınacak diye, güzel sevgilisi olan, bir gün onu başkası elimden alacak diye, sağlam kişi, ya hastalanırsam diye, ünlü biri, günü gelir tanınmaz olursam diye üzülecek, korkacak, yaşadığı anların tadı, kısacası mutluluk saydığı şey de yitip gidecek elinden…
Dr. Gallup, diyor ki: “İnsanların mutluluğunun ne dereceye kadar onların maddi koşullarına bağlı olduğunu ortaya çıkarmaya çalışacağız? Kişilerin korku ve umutları, dinsel inançları, kadının dünyadaki yeri hakkındaki düşüncelerinden hareket ederek onları nelerin mutlu ettiğini bulmalı.”
***
Mutluluk nedir? Bir Çin şairi, Li Ta-Po’ya göre şudur: “Bana, mutluluk nedir diye mi soruyorsunuz siz? Size yolu sorduktan sonra şarkı mırıldanarak yürüyüp giden küçük bir kız.” Hafız’a göre ise: “Dostlar, bir şarap testisi, boş zaman, bir kitap, çiçekler arasında bir köşecik.” Felicien Marceau’ya göre: “Ne istediğini bilmek ve onu olanca gücüyle istemek.” Jokai’ye göre: “En azla yetinmek.” Tolstoy’a göre: “Bende olanları sevmek, olmayanların üzerine düşmemek.” Eflatun’a göre: “Bilge ve iyi olmak.” Aisklos’a göre: “Dengini bulmak.”
Bakın, bunca ünlü kişi kendilerine göre anlamışlar mutluluğu. Biraz da kuşkuyla, inanmazlıkla… Var mıdır öyle bir şey, diyerek. Ah, olsaydı, ne güzel olurdu, diye iç çekerek? Kimi de kesin mi kesin, örneğin Napolyon, “Mutluluğa asla inanmadım” demiş, kesmiş… Maugham ise “Dünyada herkese yetecek kadar mutluluk yoktur” buyurmuş. İngiliz yazarı ekmek, su, hava gibi bir şey sayıyor mutluluğu. Yetmiyor o zaman da!.. Dünyada açlık çeken milyonlar, milyonlar var. Karnı aç. Kişi mutluluk nedir arar mı, düşünür mü? Bir dilim ekmek bulduğunda mutludur. Başka biri ise sabah akşam üç öğün yer, gezer, tozar, akşamüstü ufka bakar, “Ah canım çok sıkılıyor, çok mutsuzum” diye iç geçirir. Kendi açılarından ikisi de haklıdır mutsuzluğunda?..
***
Mutluluk bir düş, bir hayal, bir insan icadı!.. Elle tutulmayan şeylerden her zaman kuşku duymalı. Dünyamızın korkudan, açlıktan, ezilmişlikten kurtulmasıdır her şeyden önce önemli olan. “Bir yanda ölüler, bir yanda diriler / gel keyfim gel” demişti Anday bir şiirinde. Onun gibi bir yanda açlar, bir yanda toklar, bu durum ortadan kalkmadan tüm insanlık belirli bir eşitlik düzeyine, bir kurtuluşa, çıkışa ulaşmadan “mutluluk arayıcıları” havanda su döven, renkli kelebekler avlayan kimseler olmaktan ileri gidemeyeceklerdir. Ama, “Ben mutluyum” diyenler de vardır elbet: Parası var diye, karısı güzel diye, evi rahat diye, yarını güvenli diye, en iyi yemekleri yiyorum diye!.. Bunun adı mutluluk olmamalı derim ben. En güzel sözü, Albert Camus söylüyor Veba’sında: “Bir insanın tek başına mutlu olması utanılacak bir şeydir.”
Oktay Akbal
Cumhuriyet
Anton Çehov, Üç Kız Kardeş adlı oyununda kahramanlarından birine böyle söyletir. Rusya taşrasının kasvetli gecelerinden birinde üç kız kardeş pencereden yağan kara bakar, bir anlam ararlar yaşamda, bir güzellik, bir değer… Bulamazlar, bulamayacaklardır da! Yalnız üç kız kardeş değil, Çehov’un bu oyunundan başka yapıtlarındaki kişiler de, “Tüm sanatçılar, düşünürler mutluluk diye bir şey ararlar, ararlar… Buldukları anda yitirirler. Daha doğrusu bir sis, bir düş olduğunu anlarlar sonunda. Mutluluk, bir arayış, bir özleyiş olmalı derler kendi kendilerine.”
Gazetede okumuştum, Amerikalı ünlü araştırmacı Dr. Gallup, “insan mutluluğunun nedenlerini” bulmak amacıyla geniş bir soruşturmaya gi- rişmiş. Ben, böyle soruşturmalardan bir sonuç alınacağına inananlardan değilim. Diyelim, bin kişiye, yüz bin kişiye, bir milyon kişiye sordular: “Mutluluğun nedenini anlatır mısın?” Alacakları yanıtlar şunlar olabilir: Mutluluk, zenginliktir, sağlıktır, aşktır, uzun yaşamdır, ünlü olmaktır, vb. vb.. Ya da hepsini birden kendi kişiliğinde toplamaktır, hem zengin, hem sağlam, hem sevmiş sevilmiş, hem de uzun yaşamış, ün kazanmış olmaktır. Başka ne diyecekler?
Hani, ünlü masalda tek gömlekli çobanın mutluluğunu ödemesi gibi padişahın… Yitirilecek bir şeyi olmamak da bir mutluluk nedeni olabilir. Zengin, param çalınacak diye, güzel sevgilisi olan, bir gün onu başkası elimden alacak diye, sağlam kişi, ya hastalanırsam diye, ünlü biri, günü gelir tanınmaz olursam diye üzülecek, korkacak, yaşadığı anların tadı, kısacası mutluluk saydığı şey de yitip gidecek elinden…
Dr. Gallup, diyor ki: “İnsanların mutluluğunun ne dereceye kadar onların maddi koşullarına bağlı olduğunu ortaya çıkarmaya çalışacağız? Kişilerin korku ve umutları, dinsel inançları, kadının dünyadaki yeri hakkındaki düşüncelerinden hareket ederek onları nelerin mutlu ettiğini bulmalı.”
***
Mutluluk nedir? Bir Çin şairi, Li Ta-Po’ya göre şudur: “Bana, mutluluk nedir diye mi soruyorsunuz siz? Size yolu sorduktan sonra şarkı mırıldanarak yürüyüp giden küçük bir kız.” Hafız’a göre ise: “Dostlar, bir şarap testisi, boş zaman, bir kitap, çiçekler arasında bir köşecik.” Felicien Marceau’ya göre: “Ne istediğini bilmek ve onu olanca gücüyle istemek.” Jokai’ye göre: “En azla yetinmek.” Tolstoy’a göre: “Bende olanları sevmek, olmayanların üzerine düşmemek.” Eflatun’a göre: “Bilge ve iyi olmak.” Aisklos’a göre: “Dengini bulmak.”
Bakın, bunca ünlü kişi kendilerine göre anlamışlar mutluluğu. Biraz da kuşkuyla, inanmazlıkla… Var mıdır öyle bir şey, diyerek. Ah, olsaydı, ne güzel olurdu, diye iç çekerek? Kimi de kesin mi kesin, örneğin Napolyon, “Mutluluğa asla inanmadım” demiş, kesmiş… Maugham ise “Dünyada herkese yetecek kadar mutluluk yoktur” buyurmuş. İngiliz yazarı ekmek, su, hava gibi bir şey sayıyor mutluluğu. Yetmiyor o zaman da!.. Dünyada açlık çeken milyonlar, milyonlar var. Karnı aç. Kişi mutluluk nedir arar mı, düşünür mü? Bir dilim ekmek bulduğunda mutludur. Başka biri ise sabah akşam üç öğün yer, gezer, tozar, akşamüstü ufka bakar, “Ah canım çok sıkılıyor, çok mutsuzum” diye iç geçirir. Kendi açılarından ikisi de haklıdır mutsuzluğunda?..
***
Mutluluk bir düş, bir hayal, bir insan icadı!.. Elle tutulmayan şeylerden her zaman kuşku duymalı. Dünyamızın korkudan, açlıktan, ezilmişlikten kurtulmasıdır her şeyden önce önemli olan. “Bir yanda ölüler, bir yanda diriler / gel keyfim gel” demişti Anday bir şiirinde. Onun gibi bir yanda açlar, bir yanda toklar, bu durum ortadan kalkmadan tüm insanlık belirli bir eşitlik düzeyine, bir kurtuluşa, çıkışa ulaşmadan “mutluluk arayıcıları” havanda su döven, renkli kelebekler avlayan kimseler olmaktan ileri gidemeyeceklerdir. Ama, “Ben mutluyum” diyenler de vardır elbet: Parası var diye, karısı güzel diye, evi rahat diye, yarını güvenli diye, en iyi yemekleri yiyorum diye!.. Bunun adı mutluluk olmamalı derim ben. En güzel sözü, Albert Camus söylüyor Veba’sında: “Bir insanın tek başına mutlu olması utanılacak bir şeydir.”
Oktay Akbal
Cumhuriyet