Zynep' Alıntı:
Şimdi öncelikle yazdığın yazıyı silmek durumundayım.
Biliyorsun Forum Kurallarımız.
Seninle elbette bunu tarışırız, ama bu platformda değil Aykut. Dediğim gibi bu sayfa polislik mesleğini tartışmak için değil, "dur" dediği zaman ne yapılması gerek sayfası.
Siaysi içerikli kabul edilen yazı tarafımdan silinmiştir.
Polisin; görev, yetki ve sorumluluk üçgeni bir örnekle açıklayalım. Toplumsal olaylarda, polisin görevi kamu düzenini ve güvenliğini sağlamak, yasa dışı bir gösteride ise, gösteriyi sona erdirmektir. Polis bu görevi yerine getirirken yetkilerini kullanacaktır. Bu yetkiler topluluğun dağılması için zor kullanmadır. Zor kullanma; sözlü ikazdan, tazyikli su püskürtme, jop kullanma ve silah kullanmaya kadar derece derece artan bir yelpaze oluşturmaktadır. Uygun olan zor kullanma derecesinin kullanılması gerekmektedir. Örneğin; toplumsal olayda, göstericiler tarafından herhangi bir silah v.b. bir cisimle karşı koyma olmadığı halde, polisin doğrudan göstericilere karşı silah kullanması gibi. Bu durumda kişiler sorumlu olmaktan kurtulamazlar.
Polisin yetkisini, başka bir temsille, “benzin”e benzetebiliriz. Benzin olmadan araba yürümez, Polis de yetkisi olmadan görevlerini yürütemez. Bir de araba kullanırken, yavaş sürmek kazaya sebep olabilir ve etraftakiler rahatsız olabilir, ayrıca arabayı hızla sürmek kazaya sebep olabilir, hem biz hem başkaları zarar görebilir. Burada da, yetkiyi kullanmama ve aşırı kullanma durumunda, hem kendimize, hem karşımızdakine hem de devlete zarar gelebileceğine dikkat çekilmiştir.
Polisimiz kendisine tanını yetkileri son derece dikkatli kullanmak zorundadır, aşağıda sunulan maddeler, yol gösterici olmaları yönü ile yararlı olacaktır.
Polis soruşturmaları yani; tanıkların, mağdurların ve şüphelilerin dinlenmesi, üst-araçların aranması, arama-taramalar, yazışmaların ele geçirilmesi ve telefonların dinlenmesiyle ilgili olarak, “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde, Yasaların Uygulanmasından Sorumlu Olanlar için Davranış Kuralı’nda, Zorla Kayıplara Karşı Tüm Kişilerin Korunması Bildirgesi’nde” yer alan bazı önemli detaylar aşağıda ele alınmıştır.[3]
Her bireyin, kişi güvenliği hakkı vardır.
Her kişinin, hakça (dürüst) bir yargılanma hakkı vardır.
Her kişi, suçluluğu dürüst bir yargılamayla yasal olarak ortaya konuluncaya değin suçsuz sayılır.
Hiç kimsenin özel yaşamına, ailesine, konutuna yada yazışmalarına (iletişimine) keyfi biçimde karışılamaz.
Hiç kimsenin onuru ve sanı, yasadışı saldırılara (ihlallere) konu olamaz.
Bilgiler elde etmek amacıyla sanıklar, tanıklar yada mağdurlar üzerinde, bedensel yada zihinsel, hiçbir baskı yapılamayacaktır.
İşkenceye ve başka insanlık dışı yada aşağılayıcı davranışlara başvurmak kesinlikle yasaktır.
Mağdur ve tanıklara, sevecenlik (merhamet) ve onurlarına saygı ile davranılması gerekir.
Duygusal (hassas) bilgilerin işlenmesinde her zaman en büyük özenin gösterilmesi ve gizlilik niteliğine saygı gösterilmesi gerekir.
Hiç kimse, kendisine karşı tanıklık yapmaya yada suçluluğunu kabul etmeye zorlanamaz.
Bir soruşturmanın, gerektiği gibi haklılığının kanıtlanması ve yasayla öngörülen yönteme göre yürütülmesi gerekir.
Soruşturmaların; çarçabuk, yetkili, kapsamlı (çok dikkatli) ve yansız biçimde yürütülmesi gerekir.
Soruşturmaların; mağdurların kimliğini belirleme, kanıtlar elde etme, tanıklar bulma, bir cezai suçun nedenini, işleniş biçimini ve işlendiği yeri ve zamanı ortaya koyma ve faillerin kimliğini belirleme ve onları yakalama amacı taşıması gerekir.
Suçların işlendiği yerlerin özenle incelenmesi gerekir ve kanıt öğelerinin özenle toplanması ve korunması gerekir.