Zynep' Alıntı:
Özellikle yorum yapan arkadaşların bilimsel sunumlarına teşekkürler, ve bu sayfada olması gerekende bu, araştırmak ve araştırma sonuçlarında elde edilen bilgilerin sunulup tartışılması.
ben araştırma yapmadan cevap veriyorum. zannedersem kendi fikkirlerimiz de söyleyebiliriz.
Algılamakta olduğumuz âlemin tam olarak algıladığımız şekilde olup olmadığı konusunda kesin bir bilgi sunmak elbette ki mümkün değil. Bu konuda herkes, söylediklerini temellendirmek koşuluyla, bir şeyler söyleme hakkına sahip. Fakat uç noktadaki yani “kesin inkar” ya da “mutlakıyet” ifade erden radikal yaklaşımların bilim ve mantıkla çatışacağı da bir gerçektir. O yüzden “algıladığımız her şey tam algıladığımız gibidir” demek nasıl mümkün değilse
“hiçbir şey algıladığımız gibi değildir.”
Yada
“algıladığımız hiç bir şey aslında yoktur”
demek de bilimsellikten uzak bir yaklaşımdır. Bu konuda şu maddelerin bize bir derece ışık tutacağı kanaatindeyim.
Madde: 1 “Düşünüyorum. O Halde Varım” “Algılıyorum. O Halde Var.” Eğer düşünüyorsak mutlaka varızdır, demişti Descartes. Ben de diyorum ki
“Algılıyorum. O halde var.”
Evet. Eğer ortada bir “algı” varsa mutlaka bir de “algılanan” olmalı. Bu “algılananın” tam “algıladığımız şey” olup olmadığını bilemeyiz. Ama olmaması mümkün değildir. Çünkü ortada bir “algılama” fiili varsa bunun bir de nesnesi yani algılananı olmak zorunda. *
Madde: 2 Ortak Algı Ben masanın önünde oturuyor ve “burada bir masa var” diyorum. Hiç kimse de gelip “hayır burada masa yok” ya da ”hayır bu masa değil bir buzdolabı” demiyor. Herkes aynı noktada aynı algıyı alıyor. Bu o noktada (mekanda) “ortak algının” kaynağı olacak bir “şeyin” varlığı mecburidir.*
Madde: 3 Algı Unsurları (beyin, sinyal, algı organı, algılanan cisim ) Eğer bir “algı” varsa bir de “algılayan” olmalı. (bkz. Madde 1) “Algılayan” varsa o algıyı ona getiren bir “mekanizma” vardır. Yani eğer beyinin var olduğunu kabul ediyorsak, beyne gelen sinyalleri de kabul etmeliyiz. Sinyalleri kabul edersek bu sinyalleri getiren ve üreten organları da kabul etmeliyiz. Organları da kabul edersek, bu organların algıladığı “şeyin” varlığını da kabul etmek zorunda kalırız.*
*Bu noktadan sonra “algılanan şeyin mahiyeti” hakkında mütalaaya girmek gerekiyor. Ama uzatmamak için girmiyorum. Çünkü biz burada onun “nasıl olduğunu” değil “var olup olmadığını” tartışıyoruz.