"Sence aşk nedir?..."
Acaba niye sordu diye bir an için duraksıyorum; cevap vermekte acele etmek istemiyorum. Zaman kötü; ne olur ne olmaz kabilinden! Yine bir keresinde böylesi bir soruya verdiğim cevap için, beni "aşkın efendisi" zannedip, kendini de beni de harap eden biriyle karşılaşmıştım zira. Sıkılmış olmalı ki tekrar soruyor:
"Sence aşk nedir?..." Tabi ilki gibi yumuşak ve sevecen değil, bu soru. Aşkın ne olduğunu, daha doğrusu ne olmadığını bir de benden duymak istiyor. Belki bana güvendiğinden belki başkalarıyla beni kıyaslamak istediğinden.
Heyecanlı ve narin bir şiirle hayatını değiştirebilecek genç ve mum yürekli kızlar vardır ya hani, korkarım bu da onlardan olmasın! Ne cevap versem acaba! Öyle bir şey olmalı ki; ne beni aşkın efendisi sansın ne de aşkın büyülü dünyasından korkusu kalsın! İyi ama ne söylemeliyim?
"Aşk, senin bugüne kadar duyduğun şeylerin hiçbiri değildir..."
Afallıyor. Verdiğim cevabın onu iyice zora soktuğunun farkındayım; zaten ben de bunu istiyorum. Çok fazla yumuşak sözlerle kendini kaybedebilir ve henüz 16 yaşında bir masum kız olduğu için de "farklı" mecralara rahatlıkla yol alabilir. Bunun vebalini almak istemiyorum. "Tam oturmamış masum duygularını okşayıp, onu istediğim gibi şekillendirebilirim" diyen birtakım tiplere rastlamıştım bir aralar. Ne iğrenç bir yaklaşım! Ne acımasız, ne berbat bir eğitim(!) anlayışı!
Küçücük, henüz duyguları yerli yerine oturmamış bir masumu, aç kurtlar misali kendi zavallı hayvani düşüncelerinin esiri yapmak için; onu aşkla, sözle, şiirle, büyülü anlamsız övgülerle yoldan çıkarmak.. Böylesi biri olmadığım için ya da en azından böyle olmadığımı hissettiğim için, böyle düşünenleri, böyle düşündükleri için böyle duygularıyla boğmak geliyor içimden. İçimdeki "hannibal" uyandı yine! O duyguyu urgan haline getirip boynuna takmak ve sokağın ortasında dolaştırıp, "bakın siz bunun gibi düşünen zavallılar, hepiniz insanlığını kaybetmiş birer hiçsiniz.." diye bağırmak istiyorum. Hiç. Hiçlik kavramı içerisinde, aslında "hiçin de hiçi" olduklarını anlatmak lazım değil mi bu gibilere??
Neyse dağıtmayalım..
"Nasıl yani anlamadım.. Yani bugüne kadar duyduklarım hep yanlış mı?.."
O kadar masum soruyor ki yanlış düşündüğünü söyleyip onu belki de kırdığımı düşünüp, kızıyorum kendime.
"Evet X, yanlış biliyorsun.."
"Öyleyse sen söyle aşk nedir ya? Kafayı yiycem ben ya..." "Yiycem" deyişi ne kadar da çocukça. Devam ediyorum. Kızdırmak da istemiyorum. Zira geçen her dakika daha da kızdığını hissedebiliyorum.
"Aşk sonsuzluktur. Gerçek ile gerçek olmayannın savaşında, gerçeği taşıyanın kalbinde taşıdığı yüce ruhtur.."
"Iııhh.. Anlamadım.."
Suratını ekşimesinden anlamıştım zaten, keçi anlamadı işte n'olcak!
"Bak X! Aşk öyle bir erkeğin bir kızla çıkması, birlikte yemek yemesi, cafeye gitmesi ya da erkeğin onu akşamları mahallesine kadar bırakması falan değildir. Hele o okulda masumca söylediğiniz, 'ayy kızlar galiba aşık oldum Keremcem'e, Tarkan'a..' deyişleriniz yok mu, o hiç değildir.." diyorum. Yüzündeki ifadeden, "evet zaten ben de aşkın bu kadar basit olmayacağını düşünmüştüm" dediğini anlamak zor değil.
"Aşk yalnızca çıkmak sevişmek görüşmek kadar basit değildir. O yüce bir duygudur ve insanı gerçek insan mertebesine rahatlıkla taşıyabilir. En gerçek aşk da ilahi olandır. Yani Allah'a duyulan aşk. İnsana duyulan aşk da vardır ve gerçektir de. Bu, ilahi aşka giden yolda sadece bir basamaktır o kadar. Yani insana duyduğun aşk, seni Allah'a yaklaştırdıkça aşktır, değilse aşk değil olsa olsa sevgidir, belki saygıdır, belki mutluluktur. Aşk ise bunların hem hepsinden farklıdır hem de hepsinin toplamıdır..."
"Anladım desem bana inanır mısın Yavuz abi?.."
"Evet inanırım. İnanmamam için bir sebep yok. Karmaşık görünse de değildir aslında. Anlamana sevindim X. Şimdi söyle bakalım aşk nedir?.."
"Aşk bildiğim şeyler değilmiş, gerisini anlatmaya gerek yok sanırım.." Utanıyor. Yüzü al al oluyor.
"Yavuz abi biliyor musun ben başkalarına da sordum ama onlar başka bir şeyler söylediler. Hatta, 'gel ben sana aşkın ne olduğunu gösteririm' diyenler bile oldu. Sen neden farklı bir şey söyledin?.."
Susuyorum.
İnşallah kötü bir şey dememişim diye düşünüyorum.
"Yine sustun abi.. Niye farklı cevap verdin diyorum?..."
Kızıyor iyice. Belki de onun düşündüğü gibi cevap vermediğim için bana kinlendi, kimbilir.
.
.
"O cevabın öyle verilmesi gerekiyordu da ondan X..."