Codex
Özgür Şahin
Site Kurucusu
1938 yılıydı; Amerikalı matematikçi Edward Kasner, mesai bitiminde evine geldi. Kapıda, uzun zamandır görmediği, dokuz yaşındaki yeğeni onu karşılayınca, Kasner’in yorgunluğu bir anda dağıldı. Bütün sevgi ve şefkatiyle yeğenine sarıldı. Aile bireyleri yine bir araya gelmiş, hep birlikte keyifli bir akşam yemeği yenilmişti. Oturma odasına geçtiler. Yeğenini kucağına alıp şakalaşan Edward sordu:
“Söyle bakalım, sana çok büyük bir rakam versem, onu tanımlayan bir kelime uydur desem; bana ne dersin?”
Çocuk, biraz düşündü, sol gözünü kırparak:
“Googol!” dedi.
Kasner, bu kelimeye bir anda ısındı ve sempatik buldu. Böylece “10 üssü 100’e googol adını verdi. Uzun bir zaman sonra başka bir matematikçi “Bence, 10 üssü 100’e goolpex demek, daha mantıklı ve kulağa hoş geliyor.” Dedi. Yeni isim; çoğu kişi tarafından benimsenince, artık böyle söylenmeye başlamıştı.
Aradan seneler geçti…Stanford üniversitesi matematik bölümünde okuyan Sergey Brin ve Larry Page; öğrencilik yıllarında bu okulda birbirleriyle tanışıp arkadaş oldular. İki arkadaş, oldukça iyi anlaşıyorlardı. Onların ortak bir noktaları da derslerden aldıkları not grafiklerinin yüksekliğiydi…Okul arkadaşları ayrılmaz ikiliye “iki kafadar dahi” diyorlardı.
Bir gün bu iki samimi arkadaş, okula yakın bir kafetaryada oturmuş, konuşuyorlardı:
“Biliyor musun Sergey, ne düşünüyorum? Okulu bitirince birlikte bir iş kuralım. Beraberce birçok şeyi başarırız, ne dersin?
“Haklısın, Larry, seninle aynı fikirdeyim…”
Nihayet okul bitti. Yeni mezun iki mühendis, herhangi bir sektörde boşluk olan bir iş yapmak istediler. İnternette, o sıralar arama motorları hayli yetersizdi. Bu alan oldukça cazipti. Ama iki genç, bir anda düş kırıklığına uğradılar, ne yazık ki onların finansı sağlayacak birikimleri yoktu.
İki zeki adam “Bize kim yardımcı olur” diye konuşurlarken akıllarına çok parlak bir fikir geldi. Kendileri gibi Stanford mezunu olan Amerikalı iş adamına gitmek… Bu adam, varlıklı ve bilişim sektörünün önde gelen isimlerinden Andy Bechtolsheim’di.
“Ona projemizi anlatalım, şansımızı deneyelim; anlatmakla ne kaybederiz? Diye kendi aralarında fikir yürüten iki arkadaş soluğu ünlü iş adamının şirketinde aldı. Ama ne çare, ona ulaşamadılar. Bu durum defalarca tekrarlandı.
Bir gün iki genç umutsuzca Mr. Bechtolsheim’i sorarken, arkalarından gelen bir ses, “Buyurun, benim!” dedi. Sesin geldiği tarafa baktılar; günlerdir konuşmak için aradıkları adam, şimdi karşılarında duruyordu. İkisi birden fırsatı değerlendirip, nefes almadan konuşuyorlardı. Aradan on beş dakika geçti. İş adamı sordu:
“Bitti mi?”
Gençler, elleri boş döneceklerini anlayarak, üzgün bir yüz ifadesiyle:
“Evet efendim, bitti!” dediler.
Mr. Bechtolsheim sözü aldı:
“Konuşmalarınız bana çok inandırıcı geldi. Şimdi size tam yüz bin dolarlık çek imzalıyorum. Haydi gerçekleştirin söylediklerinizi!”
Bu sözleri, yürekleri kıpır kıpır ederek dinleyen iki genç, çılgıncasına sevinmişti; hemen işe koyuldular.
Siteye bir isim vermeyi düşündüler. Kendileri de matematikçi oldukları için, dahi bir matematikçinin anısına; onun bulduğu “googol” adında karar kıldılar. Daha sonra siteyi “gooeplex” diye adlandırmak onlara daha hoş gldi. Bu şirket, internet dünyasının en çok kullandığı dördüncü site olmayı hak etmişti. Telaffuzdaki zorluk nedeniyle “google” olarak adı değişen arama motoru günümüzde bu isimle kullanıcıların ihtiyaçlarına cevap veriyor.
Site kurulalı dört seneyi geçmiş, takvim 2002 senesini gösteriyordu. İki gazeteci, daha önce hiç görmedikleri sitenin kurucusu iki adamla il kez karşılaşacaklardı. Kısa zamanda edindikleri onca servete rağmen, Sergey ve Larry misafirlerini şirketin ana giriş kapısına karşıladı. Gazetecilerse oldukça şaşkın bir durumdaydı. Çünkü bu iş adamlarının hem yaşça daha olgun hem de daha soğuk ve ukala olacaklarını düşünmüşlerdi.
Sohbet başladı. İki adam, tebessüm içerisinde sevecen bir tavırla konuşuyorlardı:
“İkimiz de yirmi sekiz yaşındayız. İşimizi severek, zevkle yapıyoruz. Ve sanırız ki başardık. Başarı için akıllı olmak gerekir ama en önemlisi şansınızı zorlamanız lazım. Biz tüm cesaretimiz toplayarak Mr. Andy Bechtolsheim’e gitmeseydik bugün “google” var olmayacaktı…”
“Google” a reklam vermek için yarışan dev bir kuruluş, önde gelen yetkilisini sitenin reklam bölümüne yollamış. Adam tok bir sesle kendine güvene bir tarzda konuşuyormuş:
“Bakın, biz “google” da ilk sıralarda yer almak istiyoruz. Bunun için bol sıfırlı rakamlar ödemekten de kaçınmayız…”
Bu siteyi günde yüz elli milyon kişinin kullandığı söyleniliyor. Her gün, yaklaşık üçyüz milyon siteyi tarayan google’ın en büyük özelliği aranan kelimeyi 0.3 saniyede ekrana getirmesiymiş. Sizce?
Kaynak: Satır Arası
“Söyle bakalım, sana çok büyük bir rakam versem, onu tanımlayan bir kelime uydur desem; bana ne dersin?”
Çocuk, biraz düşündü, sol gözünü kırparak:
“Googol!” dedi.
Kasner, bu kelimeye bir anda ısındı ve sempatik buldu. Böylece “10 üssü 100’e googol adını verdi. Uzun bir zaman sonra başka bir matematikçi “Bence, 10 üssü 100’e goolpex demek, daha mantıklı ve kulağa hoş geliyor.” Dedi. Yeni isim; çoğu kişi tarafından benimsenince, artık böyle söylenmeye başlamıştı.
Aradan seneler geçti…Stanford üniversitesi matematik bölümünde okuyan Sergey Brin ve Larry Page; öğrencilik yıllarında bu okulda birbirleriyle tanışıp arkadaş oldular. İki arkadaş, oldukça iyi anlaşıyorlardı. Onların ortak bir noktaları da derslerden aldıkları not grafiklerinin yüksekliğiydi…Okul arkadaşları ayrılmaz ikiliye “iki kafadar dahi” diyorlardı.
Bir gün bu iki samimi arkadaş, okula yakın bir kafetaryada oturmuş, konuşuyorlardı:
“Biliyor musun Sergey, ne düşünüyorum? Okulu bitirince birlikte bir iş kuralım. Beraberce birçok şeyi başarırız, ne dersin?
“Haklısın, Larry, seninle aynı fikirdeyim…”
Nihayet okul bitti. Yeni mezun iki mühendis, herhangi bir sektörde boşluk olan bir iş yapmak istediler. İnternette, o sıralar arama motorları hayli yetersizdi. Bu alan oldukça cazipti. Ama iki genç, bir anda düş kırıklığına uğradılar, ne yazık ki onların finansı sağlayacak birikimleri yoktu.
İki zeki adam “Bize kim yardımcı olur” diye konuşurlarken akıllarına çok parlak bir fikir geldi. Kendileri gibi Stanford mezunu olan Amerikalı iş adamına gitmek… Bu adam, varlıklı ve bilişim sektörünün önde gelen isimlerinden Andy Bechtolsheim’di.
“Ona projemizi anlatalım, şansımızı deneyelim; anlatmakla ne kaybederiz? Diye kendi aralarında fikir yürüten iki arkadaş soluğu ünlü iş adamının şirketinde aldı. Ama ne çare, ona ulaşamadılar. Bu durum defalarca tekrarlandı.
Bir gün iki genç umutsuzca Mr. Bechtolsheim’i sorarken, arkalarından gelen bir ses, “Buyurun, benim!” dedi. Sesin geldiği tarafa baktılar; günlerdir konuşmak için aradıkları adam, şimdi karşılarında duruyordu. İkisi birden fırsatı değerlendirip, nefes almadan konuşuyorlardı. Aradan on beş dakika geçti. İş adamı sordu:
“Bitti mi?”
Gençler, elleri boş döneceklerini anlayarak, üzgün bir yüz ifadesiyle:
“Evet efendim, bitti!” dediler.
Mr. Bechtolsheim sözü aldı:
“Konuşmalarınız bana çok inandırıcı geldi. Şimdi size tam yüz bin dolarlık çek imzalıyorum. Haydi gerçekleştirin söylediklerinizi!”
Bu sözleri, yürekleri kıpır kıpır ederek dinleyen iki genç, çılgıncasına sevinmişti; hemen işe koyuldular.
Siteye bir isim vermeyi düşündüler. Kendileri de matematikçi oldukları için, dahi bir matematikçinin anısına; onun bulduğu “googol” adında karar kıldılar. Daha sonra siteyi “gooeplex” diye adlandırmak onlara daha hoş gldi. Bu şirket, internet dünyasının en çok kullandığı dördüncü site olmayı hak etmişti. Telaffuzdaki zorluk nedeniyle “google” olarak adı değişen arama motoru günümüzde bu isimle kullanıcıların ihtiyaçlarına cevap veriyor.
Site kurulalı dört seneyi geçmiş, takvim 2002 senesini gösteriyordu. İki gazeteci, daha önce hiç görmedikleri sitenin kurucusu iki adamla il kez karşılaşacaklardı. Kısa zamanda edindikleri onca servete rağmen, Sergey ve Larry misafirlerini şirketin ana giriş kapısına karşıladı. Gazetecilerse oldukça şaşkın bir durumdaydı. Çünkü bu iş adamlarının hem yaşça daha olgun hem de daha soğuk ve ukala olacaklarını düşünmüşlerdi.
Sohbet başladı. İki adam, tebessüm içerisinde sevecen bir tavırla konuşuyorlardı:
“İkimiz de yirmi sekiz yaşındayız. İşimizi severek, zevkle yapıyoruz. Ve sanırız ki başardık. Başarı için akıllı olmak gerekir ama en önemlisi şansınızı zorlamanız lazım. Biz tüm cesaretimiz toplayarak Mr. Andy Bechtolsheim’e gitmeseydik bugün “google” var olmayacaktı…”
“Google” a reklam vermek için yarışan dev bir kuruluş, önde gelen yetkilisini sitenin reklam bölümüne yollamış. Adam tok bir sesle kendine güvene bir tarzda konuşuyormuş:
“Bakın, biz “google” da ilk sıralarda yer almak istiyoruz. Bunun için bol sıfırlı rakamlar ödemekten de kaçınmayız…”
Bu siteyi günde yüz elli milyon kişinin kullandığı söyleniliyor. Her gün, yaklaşık üçyüz milyon siteyi tarayan google’ın en büyük özelliği aranan kelimeyi 0.3 saniyede ekrana getirmesiymiş. Sizce?
Kaynak: Satır Arası