Yanıt için çok teşekkürler manas.
Yalnızlık, zamanla alışkanlık oluyor galiba. Bir zaman kendisiyle başbaşa kalan insan, daha sonra kalabalıklardan rahatsızlık duymaya başlıyor. Hele ki, kendisiyle başbaşa kalma dönemi yaşadığı bir takım olumsuzluklar üzerine gelişen bir durumsa.
Ve hesaplaşmalar, kendisiyle konuşmalar, yargılamalar, özeleştiri vs vs...
Ve insan alışır severde bu yalnızlığı. : )
Birileri kapıyı araladığında seslerden ürker, rahatsız olur.
Ama bu zayıflık mıdır?
Bence değil.
Bu sadece bir dönemdir ve yeniden yaşamla bağlar kurulunca unutulur.
Bir de kişinin karakter yapısı vardır, yalnızlığı tercih eder bilinçli olarak. Bu da bir tercihtir sonuçta ve bu da zayıflık olarak algılanmamalı derim.
Benim zayıf noktam, çok çabuk insanlara güvenip içli dışlı oluvermem sanırım.
Aslında bundan şikayetçi değilim, en azından dürüstlük çerçevesinde insanların beni olduğum gibi tanımalarını isterim. Duygularımı asla saklamam. Zararını gördüğüm zamanlar oldu elbet, bu nedenle çevremdeki kişiler uyarırlar; "Ne çabuk samimi oluyorsun!" diye. Ama olsun, en azından beni iyi tanıyan, neler yaşadığımı bilen kişiler, yaptığım hareketlerin nedenini anlayabilirler.
Ama asıl zayıf noktam aşırı duygusallığım ve buna bağlı hassaslığım! Çabuk kırılırım, ağlayıveririm. Gerçekten çok üzülürüm. Ama asla gönül koymam. Hiç kimseye kırgınlığım yoktur zaten. Sinirlenirim ama çabucak geçer. Kin tutmam, zayıf noktam bu. Belki de tutmak gerek!