BU KADAR SEVEBILIR MISINIZ ?

  • Konbuyu başlatan gundy
  • Başlangıç tarihi

Konu hakkında bilgilendirme

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Edebiyat kategorisinde gundy tarafından oluşturulan BU KADAR SEVEBILIR MISINIZ ? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 35,720 kez görüntülenmiş, 83 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Edebiyat
Konu Başlığı BU KADAR SEVEBILIR MISINIZ ?
Konbuyu başlatan gundy
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan olası
D

DİDEM1

Kullanıcı
4 Ara 2007
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
çok acıklı ve beklenmedik bir sondu...Çok üzücü ama güzel bir hikaye,bu hikayeyi buraya koyan kişiye teşekkürlerimi iletiyorum :( :'(
 
ferit

ferit

Kullanıcı
9 Eyl 2007
En iyi cevaplar
0
0
istanbul
"sahildeki evimizi senin çizdiğin projeye göre yaptırdım. Kocaman terasta martılarla kahvaltı ederken, ben hep seni izliyor  olacağım...."  :'( :'( işte buna dayanamam süper  bir çalışma çok teşekkürler
 
A

aysunaslan

Kullanıcı
26 Eki 2007
En iyi cevaplar
0
0
çok güzel bi paylaşımdı  :'( tşkler
 
C

cnslmst

gerçek aşk budur işte... bu hikayeyi bizimle paylaştığın için teşekkür ederim... gerçekten çok güzeldi...
 
kardelen5_9

kardelen5_9

Kullanıcı
9 Tem 2007
En iyi cevaplar
0
0
Ankara
allah ım ne kadar büyük bir aşk bu..içim ürperdi.. :'( :'(
yüreğiniize sağlık
 
O

okay

Kullanıcı
11 Ara 2007
En iyi cevaplar
0
0
KARS
:'( :'( :'( :'( keşke sevdiği kadının yanında ölseydi başka birisini aralarına sokup ona acı çektirmeseydi...
  :'(
 
Z

Zynep

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
okay' Alıntı:
:'( :'( :'( :'( keşke sevdiği kadının yanında ölseydi başka birisini aralarına sokup ona acı çektirmeseydi...
  :'(
Tamamen katılıyorum.
Çok acımasız görünebilirim belki sizlere ancak ben bu öyküden çok fazla etkilenmedim açıkcası.
Eğer dizi izleyenleriniz varsa; "Elveda Derken" adlı yerli dizi benzer bir konu üzerine kurulmuş. Doğru mudur, hastalığını, acını beraber olduğun kişiden saklamak? Bu dürüstlükmüdür gerçekten?
Herhalde herkesin yaşamında bir sevdiği, beraber olduğu kişi olmuştur. Lütfen dürüstçe söyler misiniz, elinizi tutan elin böyle bir nedenle sizi bırakıp gittiğinde hisleriniz ne olur?
İki ayrı yerde iki ayrı acı çeken insan kalır sadece geriye!
Bu benim görüşüm.
Ben sevgi kanıtlamalarının bu gidişlerle değil, birlikte elele mücadelerle gerçekleşeceğine inanan bir insanım.
Eğer uğrunda ölümü göze alabileceğim kadar çok sevdiğim kişi bana bunu yaparsa, bu onun beni düşünmesi anlamına hiç gelmez benim için. Onsuz kaldığımda ne kadar mutsuz olacağımı düşünemediyse...
 
A

ayben

Zynep' Alıntı:
okay' Alıntı:
:'( :'( :'( :'( keşke sevdiği kadının yanında ölseydi başka birisini aralarına sokup ona acı çektirmeseydi...
  :'(


Tamamen katılıyorum.
Çok acımasız görünebilirim belki sizlere ancak ben bu öyküden çok fazla etkilenmedim açıkcası.
Eğer dizi izleyenleriniz varsa; "Elveda Derken" adlı yerli dizi benzer bir konu üzerine kurulmuş. Doğru mudur, hastalığını, acını beraber olduğun kişiden saklamak? Bu dürüstlükmüdür gerçekten?
Herhalde herkesin yaşamında bir sevdiği, beraber olduğu kişi olmuştur. Lütfen dürüstçe söyler misiniz, elinizi tutan elin böyle bir nedenle sizi bırakıp gittiğinde hisleriniz ne olur?
İki ayrı yerde iki ayrı acı çeken insan kalır sadece geriye!
Bu benim görüşüm.
Ben sevgi kanıtlamalarının bu gidişlerle değil, birlikte elele mücadelerle gerçekleşeceğine inanan bir insanım.
Eğer uğrunda ölümü göze alabileceğim kadar çok sevdiğim kişi bana bunu yaparsa, bu onun beni düşünmesi anlamına hiç gelmez benim için. Onsuz kaldığımda ne kadar mutsuz olacağımı düşünemediyse...


bende pek böyle bir davranışı uygun bulmamıştım sevdiğinden uzakta kalıp aslında daha da çok gidiyorsun bilinmezliklere.
evet elele olduğun bir insanla nasıl iyi günde beraber oluyorsan kötü günde de yanında olacaksın. işte o zaman bu iki kalbin gücüne kimse dayanamaz ;)

 
Z

Zynep

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
;) Değil mi ama Modum?
Bu öyküler bana hep insan duygularını sömürme olarak gözrünmüştür valla.
Bir de motosikletli gencin öyküsü dolaşırdı bir aralar sanal dünyada.
Kaskını ölüm tehlikesine karşın kız arkadaşına takıp, geçirdikleri kazada kendisi ölen genç.
Yav kardeşim, madem birini bu kadar çok seviyorsun ve onunla bir tehlikeye atılıyorsun; eee neden iki kaskın yok?
Önlemini neden baştan almıyorsun da, sevdiğini yapaylnız bırakıp göçüyorsun bu dünyadan?
Bu bencillik değil mi?
Bu öyküde bir hastalık sözkonusu gerçi ama vermek istediği anafikir "böyle bir sevmek" se...
Özür dilerim ben bu sevginin sadece okuyanın duygularını sömürmek amacıyla yazıldığına inanırım. Öyküler bile yüreklendirici olmalı, etkilenebilecek kişileri düşünüp.
Murat Kekilli, "Bu akşam ölürüm" dedi ve o gece benim memleketimde 100'den fazla intihar vakasına rastlandı.
Doğru mu?
 
N

nebahat

Kullanıcı
24 Eyl 2007
En iyi cevaplar
0
0
adana
sonu acı bitsede gerçekten yaşanmaya değer bir hikaye  :'(
 
S

SUNFLOWERS

Arkadaşım emeğine sağlık.
inanki kendimi tutamadım :'( :'( :'(
 
E

efsane_18

Kullanıcı
12 Ara 2007
En iyi cevaplar
0
0
Giresun
ben sevemem birini bukadar cok güzel bi hikaye videosunuda izlemiştim ama bana gercekçi gelmio böyle yazılar pek duygulanmıyoum :( :(
 
S

sergen5252

şimdi bu ne ya
insanları ağlatmanın ne gereği var
çok üzüldüm açıkçası :'( :'( :'(
hemde çok
 
L

lilaslmn

BU KADAR SEVEBİLİRMİSİNİZ?


Bir otobüs durağında karşılaşmışlardı ilk
kez…

Biri tıpta okuyordu, öbürü mimarlıkta. O ilk
karşılaşmadan sonra,bir kere, bir kere, bir kere daha karşılaşabilmek için,hep aynı saatte, aynı duraktan, aynı otobüse bindiler.

Gençtiler, çok genç...

Birbirileriyle konuşacak cesareti bulmaları biraz zaman aldı ama sonunda başardılar. İkisi de her sabah otobüse bindikleri semtte oturmuyorlardı aslında. Delikanlı arkadaşında kaldığı için o duraktan binmişti otobüse, kız ise ablasında... Sırf birbirlerini görebilmek için, her sabah erkenden evlerinden çıkıp, şehrin öbür ucundaki durağa, onların durağına geldiklerini, gülerek itiraf ettiler bir süre sonra...

Okullarını bitirince hemen evlendiler.
Mutluydular hem de çok mutlu... Bazen işsiz, bazen parasız kaldılar ama öylesine sıkı kenetlenmişti ki yürekleri ve elleri hiçbir şeyi umursamadılar.    Ayın sonunu zor getirdikleri günlerde de ünlü bir doktor ve ünlü bir mimar olduklarında da hep mutluydular. Zaman aşımına uğrayan, alışkanlıklara yenik düşen, banka hesabında para kalmadığı için ya da tam tersine o hesabı daha da kabarık hale getirmek uğuruna bitip-tükeniveren sevgilerden değildi onların ki...

Günler günleri, yıllar yılları kovaladıkça sevgileri de büyüdü, büyüdü...
Tek eksikleri çocuklarının olmamasıydı. Zorlu bir tedavi sürecine rağmen çocuk sahibi olmayınca, 'bütün mutlulukların bizim olmasını beklemek, bencillik olur' diyerek devam ettiler hayatlarına.

Çocuk yerine, sevgilerini büyüttüler...

'Senin için ölürüm' derdi kadın, sımsıkı sarılıp adama ve adam da 'Hayır, ben senin için ölürüm' diye yanıt verirdi hep...

Bazen eve geldiğinde, aynanın üzerinde bir not görürdü kadın,
'Bir tanem, kütüphanenin ikinci rafına bak....
'Kütüphanenin ikinci rafında başka bir not olurdu,
'Mutfaktaki masanın üzerine bak ve seni çok sevdiğimi sakın unutma' Mutfaktaki masadan, salondaki dolaba sevgi dolu notları okuya okuya koşturan kadın, sonunda kimi zaman bir demet çiçek, kimi zaman en sevdiği çikolatalar, kimi zaman da pahalı armağanlarla karşılaşırdı... Aldığı hediyenin ne olduğu önemli değildi ya zaten....

Hayat ne kadar hızlı akarsa aksın, işleri ne kadar yoğun olursa olsun hep birbirlerine ayıracak zaman buluyorlardı bulmasına ama kırklı yaşların ortalarına geldiklerinde, daha az çalışmaya karar verdiler.

Adam, hastaneden ayrıldı ve muayenehanesinde hasta kabul etmeye başladı.
Kadın da mimarlık bürosunu kapadı ve sadece özel projelerde görev aldı.

Artık daha fazla beraber olabiliyorlardı . Bir gün sahilde dolaşırken, harap durumda bir ev gördü kadın, üzerinde 'satılık' levhası asılı olan.

'Ne dersin, bu evi alalım mı?' dedi adama.
'Bu viraneyi yıktırır, harika bir ev yaparız. Projeyi kafamda çizdim bile.
Kocaman terası olan, martıları kahvaltıya davet edeceğimiz bir deniz evi yapalım burayı...'

'Sen istersin de ben hiç hayır diyebilir miyim?' diye yanıt verdi adam. 'Amerika'daki tıp kongresinden döner dönmez ararım emlakçıyı... Kaç para olursa olsun, burası bizimdir artık....'

Sadece bir hafta ayrı kalacaklarını bildikleri halde, ayrılmaları zor oldu, adam Amerika'ya giderken. Her gün , her saat konuştular telefonla.

Gözyaşları içinde kucaklaştılar havaalanında.


Fakat birkaç gün sonra, kocasında bir tuhaflık olduğunu fark etti kadın. Eskisi kadar mutlu görünmüyor, konuşmaktan kaçınıyordu. Onu neşelendirmek için,
sahildeki evi hatırlattı ve çizdiği projeyi verdi kadın ama hiç beklemediği bir cevap aldı: 'Canım, o ev bizim bütçemizi aşıyor. Sen en iyisi o evi unut...'

Mutsuzluk, mutluluğun tadına alışmış insanlara daha da acı, daha da çekilmez gelir. Kadın, hiç sevmedi bu beklenmedik misafiri.

Derdini söylemesi için yalvardı adama, 'Senin için ölürüm,
biliyorsun, ne olur anlat' diye dil döktü boş yere... Yıllardır sevdiği adam,
duyarsız ve sevgisiz biriyle yer değiştirmişti sanki. Ona ulaşmaya çalıştıkça, beton duvarlara çarpıyordu kadın, her çarpmada daha fazla kanıyordu yüreği...

Bir gün, çocukluğunun, gençliğinin ve bütün hayatının birlikte geçtiği arkadaşına dert yanarken, 'Artık dayanamıyorum, sana söylemek
zorundayım' diye sözünü kesti arkadaşı. 'O, seni aldatıyor. İş yerimin tam karşısındaki restoranda genç bir kadınla yemek yiyor her öğlen.
Sonra sarmaş dolaş biniyorlar arabaya...

'Sus, sus çabuk, duymak istemiyorum bu yalanları' diye bağırdı kadın. Onca yıllık arkadaşını, kendisini kıskanmakla suçladı.... Ertesi gün, öğle vakti o restoranın hemen karşısında bir köşeye sindi sessizce ve peri masallarının sadece masal olduğunu anladı... Kocasının eskiden aynı hastanede çalıştığı genç çocuk doktorunu tanıdı hemen. Bazen evlerinde ağırladıkları kadına nasıl sarıldığını gördü adamın...

Akşam kocası eve gelir gelmez, bazen bağırıp,
bazen ağlayarak, bazen ona sımsıkı sarılıp bazen de yumruklayarak haykırdı suratına her şeyi.


İnkâr etmedi adam. Zamanla duyguların değişebildiği, insanların orta yaşa geldiklerinde farklılık aradığı gibi bir şeyler geveledi ağzında…


Ve bavulunu alıp gitti evden. Kapıdan çıkarken, 'son bir kez kucaklamak
isterim seni' diyecek oldu ama kadın, 'defol' dedi nefretle...

İlk celsede boşandılar... Modern bir aşk hikâyesinin böyle son bulmasına kimse inanamadı. Arkadaşlarının desteğiyle ayakta kalmaya çalıştı kadın.
Adamın, sevgilisiyle birlikte Amerika'ya yerleştiğini öğrendi.

Bazen yalnız kaldığında, onu hala sevdiğini hissedince, ağlama nöbetleri geçiriyor, aşkın yerini, en az onun kadar yoğun bir duygu olan
nefretin alması için dua ediyordu.

Aradan bir yıl geçti... Her şeyin ilacı olduğu söylenen zaman bile, kadının derdine çare olamamıştı. Bir sabah, ısrarla çalan zilin sesiyle uyandı.

Kapıyı açtığında, karşısında o kadını gördü. 'Sen, buraya ne yüzle geliyorsun' diye bağırmak istedi ama sesi çıkmadı.


'Lütfen, içeri girmeme izin ver, mutlaka konuşmamız gerekiyor.' dedi genç kadın.

Kanepeye ilişti ve zor duyulan bir sesle konuşmaya başladı:

'Hiçbir şey göründüğü gibi değil aslında. Çok üzgünüm ama o
bir saat önce öldü. Geçen yıl Amerika'daki kongre sırasında öğrendi hastalığını ve yaklaşık bir senelik ömrü kaldığını. Buna dayanamayacağını, hep söylediğin gibi onunla birlikte ölmek isteyeceğini biliyordu. Seni kendinden uzaklaştırmak için, benden sevgilisi rolünü oynamamı istedi.

Ailesine de haber vermedi. Birlikte Amerika'ya yerleştiğimiz yalanını yaydı. Oysa ilk karşılaştığınız otobüs durağının karşısında bir ev tutmuştu. Tedavi görüyor ve kurtulacağına inanıyordu ama olmadı. Gece fenalaşmış, bakıcısı beni aradı, son anda yetiştim Sana bu kutuyu vermemi istedi.'Gözlerinden akan yaşları durduramayacağını biliyordu kadın…

Hemen oracıkta ölmek istiyordu. Eline tutuşturulan kutuyu açmayı neden sonra akıl edebildi. İtinayla katlanmış bir sürü kâğıt duruyordu kutuda.

İlk kâğıtta, 'Lütfen bütün notları sırayla oku bir tanem' diyordu... Sırayla okudu;

'Seni çok sevdim',

'Seni sevmekten hiç vazgeçmedim',

'Senin için ölürüm derdin hep, doğru
söylediğini bilirdim.'

'Fakat benim için ölmeni istemedim'

'Şimdi bana söz vermeni istiyorum.'

'Benim için yaşayacaksın, anlaştık mı?'

son kâğıdı eline alırken, kutuda bir anahtar olduğunu gördü kadın... Ve son kâğıtta şunlar yazılıydı:

'Sahildeki evimizi senin çizdiğin projeye göre yaptırdım.Kocaman terasta martılarla kahvaltı ederken, ben hep seni izliyor olacağım....'
 
Y

yusufi

Kullanıcı
24 Eki 2007
En iyi cevaplar
0
0
çok güzel bir hiyakedir. ilk okumam değil ama her sefersinde içimden ağlamak gelir... teşekkürler....
 
Üst