M
mehmetd
Kullanıcı
- 23 Şub 2007
- En iyi cevaplar
- 0
- 0
Çeşitli yerlerde söylemişimdir. Bizde dini eleştirmek mecburiyetmiş gibi, birçok alanda hep bu yolu takip ederiz. Kardeşim televizyonda ” Küçük Ev ” dizisinde adam, ailesiyle birlikte kamp kurup, yemek yiyeceği sırada bu nimetleri verdiği için el açıp Allaha şükrediyor.
Size birkaç örnek vereyim: En son Başkan Carter beni Amerika’ya davet etti. Bir açılışa gittik. 3000 kişiye bir akşam yemeği verdi. Ertesi sabah, kahvaltıya 150 kişi seçilmişti. Ben de o 150 kişinin içindeydim. Sekizer, on’ar kişilik masalara oturuldu. Dünyanın birçok yerlerinden gelmiş önemli insanlarla tanışıldı. Bir yandan sohbet ediliyor bir yandan da bekleniyor. Kimse kahvaltıya başlamıyor. Biraz sonra papaz geldi, herkes ayağa kalktı, ceketini ilikledi. Papaz şükran duâsı yaptı, ondan sonra yemeğe başlandı.
Yine Amerika’dayım. Teksas’ta kalp ameliyatı olacağım. Ameliyat olmama karar verilmiş. Bir papaz geliyor. Bana diyor ki:
”Ben senin dosyanda gördüm ki Müslümansın. Eğer reaksiyonun yoksa ben din adamıyım. Ameliyata girmeden önce sana duâ etmek istiyorum kabul eder misin ?”
Yine buna benzer bir olayı bir yerde söylemiştim. Kızımı Londra yakındaki Harvard kolejine götürdüm. O sırada bana dedilerki:
Kolejin yemekhanesi şurada, yatakhanesi burada, dersanesi burada, kütüphanesi burada vs. kolejin bütün kısımları ayrı ayrı gösterdiler. Sonra kiliseyi göstererek; ” Dini ibadet yeri de burasıdır.” dediler. Sonra da; ” Şimdi senin kızın Müslümann, dini ibadet günlerinde Kur’anı getirsin istediği günde okusun. Odasında kalıp Kur’an okuması siz telkin ettiniz mi? diye bana sordular. Allah var, bizi görüyor. Doğrusu bem kızımla beraber Kur’an-ı kerim getirmemeiştim, kızıma da telkinde bulunmamıştım. Çok utandım, sırtım terledi. O gavur dediğimiz adamın bana verdiği dersten çok mahcup oldum. Âdete yüzüme şamar patlatmıştı. Türkiye’ye geldiğimde hemen açıklamalı Kur’an gönderdim. Kızıma anlattık... Bunu ben bizzat yaşadım.
Sakıp Sabancı
Size birkaç örnek vereyim: En son Başkan Carter beni Amerika’ya davet etti. Bir açılışa gittik. 3000 kişiye bir akşam yemeği verdi. Ertesi sabah, kahvaltıya 150 kişi seçilmişti. Ben de o 150 kişinin içindeydim. Sekizer, on’ar kişilik masalara oturuldu. Dünyanın birçok yerlerinden gelmiş önemli insanlarla tanışıldı. Bir yandan sohbet ediliyor bir yandan da bekleniyor. Kimse kahvaltıya başlamıyor. Biraz sonra papaz geldi, herkes ayağa kalktı, ceketini ilikledi. Papaz şükran duâsı yaptı, ondan sonra yemeğe başlandı.
Yine Amerika’dayım. Teksas’ta kalp ameliyatı olacağım. Ameliyat olmama karar verilmiş. Bir papaz geliyor. Bana diyor ki:
”Ben senin dosyanda gördüm ki Müslümansın. Eğer reaksiyonun yoksa ben din adamıyım. Ameliyata girmeden önce sana duâ etmek istiyorum kabul eder misin ?”
Yine buna benzer bir olayı bir yerde söylemiştim. Kızımı Londra yakındaki Harvard kolejine götürdüm. O sırada bana dedilerki:
Kolejin yemekhanesi şurada, yatakhanesi burada, dersanesi burada, kütüphanesi burada vs. kolejin bütün kısımları ayrı ayrı gösterdiler. Sonra kiliseyi göstererek; ” Dini ibadet yeri de burasıdır.” dediler. Sonra da; ” Şimdi senin kızın Müslümann, dini ibadet günlerinde Kur’anı getirsin istediği günde okusun. Odasında kalıp Kur’an okuması siz telkin ettiniz mi? diye bana sordular. Allah var, bizi görüyor. Doğrusu bem kızımla beraber Kur’an-ı kerim getirmemeiştim, kızıma da telkinde bulunmamıştım. Çok utandım, sırtım terledi. O gavur dediğimiz adamın bana verdiği dersten çok mahcup oldum. Âdete yüzüme şamar patlatmıştı. Türkiye’ye geldiğimde hemen açıklamalı Kur’an gönderdim. Kızıma anlattık... Bunu ben bizzat yaşadım.
Sakıp Sabancı