G
GulsahToptas
Kullanıcı
İsminin önüne birden fazla sıfat konulabilecek biri Arif Gürdenli. Yelken sporunda Türkiye’yi temsil eden bir sporcu da diyebilirsiniz onun için, yönetici ya da bir eğitmen de... Hayatının sloganını “İmkânsızı iste, harekete geç!” olarak belirleyen Gürdenli, ne 12 yaşında tanıştığı yelken sporundan vazgeçebilmiş ne de iş hayatındaki kariyerinden. Uğruna yazılım devi Novell’in Genel Müdürlüğü görevini bıraktığı outdoor eğitim merkezi Teamworks’ü kurarak eğitimciliğe başlayan Gürdenli, eylül ayında başlayacak Figaro Beneteau sınıfı yarışların en uzun soluklusu Cap İstanbul’da yarışacak. Gürdenli ile yarışlara hazırlandığı teknesinde “Yaşam alanım” dediği denizin üstünde bir araya geldik.
Ne iş yaptığınızı sorduklarında ne diyorsunuz? Yelkenci mi, eğitmen mi, yönetici mi?
Eğitim danışmanıyım diyorum. Çünkü yaptığım iş sadece eğitim vermek değil, şirketleri ne tür eğitimler almaları konusunda bilgilendirip, özel eğitimler tasarlamak. Öbür türlü sadece raftan alınan bir eğitim programını vermekten başka bir şey yapamazsınız. Kişiye özel bir eğitim tasarlamaya gayret ediyorum. Bir şirketim var ama alışıldığı gibi direktif veren bir yönetici değilim, bir vizyon belirleyen ve kişileri bu vizyonun üzerinden geliştiren bir yönetim tarzım var.
Web sitenizde ‘imkânsızı iste, harekete geç’ yazıyor. Sizi harekete geçiren imkânsız nedir?
Etrafımda hep “Bu imkânsız, yapılamaz ” diyerek kendisini geride tutan insanlar gördüm. ‘Elimden bu kadarı geldi’ mazeretini kabul etmem. Kendimi ne kadar zorlamam gerekiyorsa o kadar zorlarım, ancak o zaman hedeflediğim yere ulaşılabileceğime inanırım. Bugüne kadar iki olimpiyatta yarıştım, bir sürü yapılamaz denen şeyi yaptım. İmkânsızı isterim ve bunun için de harekete geçerim. Başarmak sadece istemekle olmuyor; istediğin konuya odaklanabilmen lazım. İstediğime ulaştığımda bedelini öderim.
Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nü seçerken nasıl bir kariyer planı yapmıştınız kendinize?
Aslında o zamanlar bilgisayar konusuna yoğunlaşmak istiyordum, ilk tercihim bilgisayar mühendisliğiydi. Sonra iyi ki endüstri mühendisliğini kazanmışım dedim. Çünkü bu bölümde okumak ufkunuzu çok açıyor. Mühendisliğin getirdiği analitik düşünce yapısı olaylara objektif bakabilmenizi, sorunlar karşısında çıkış noktası bulabilmenizi sağlıyor. Bunun dışında yaygın bir meslek dalı, yarın hayalimin ne olacağını bilemem. Okul yıllarında bilgisayar sektörüne de hızlı bir giriş yapmıştım. Daha okuldan mezun olmadan üç arkadaş kendi yazılım firmamızı kurup iş hayatına atıldık ve çok büyük paralar kazandık.
Sonra ne oldu da vazgeçtiniz bu işten?
O dönem olimpiyat takımına seçilmiştim, bir sene boyunca hem işime hem de okuluma ara verdim, üç arkadaş neredeyse tüm dünyayı dolaştık. İstanbul’a dönüp okulu tamamladım ve ardından 1990 senesinde bir araba buldum, biraz da mali destekle üç sene boyunca dünyanın dört bir tarafında yarıştım. Uzun bir süre hem iş dünyasından hem de arkadaşlarımdan ayrı kaldım ama çok şey de öğrendim. Barselona Olimpiyat oyunlarında hem 11.oldum ki şu anda bile bu dereceleri Türkiye’de kimse elde edemiyor.
Yelkende sizi ne çekti de bu spora başladınız?
Bir tesadüftü aslında. Galatasaray kulübüne giderken annem orada yelkencilik kursu olduğunu fark etmiş. Bana bahsetti, “İster misin gitmeyi” dedi ben de kabul ettim. Çok sevdim yelkeni, verdiği özgürlük hissi dayanılmazdı, bir de bir işi tek başıma yapıyor olmak beni cezp etti. Deniz yaşam alanı benim için, denizin üstünde olmak, denizin kokusunu hissetmek benim için yeterli.
Yelkenle beraber iş hayatı da devam etti. Neden tek hedefiniz yelken sporu yapmak olmadı?
Aslında isterdim ama Türk pasaportuna sahip olmak bunun için bir engel. Çünkü istediğin ülkede istediğin kadar kalamıyorsun, sana kısıtlı sürelerde vize veriyorlar. Yelkencilikte ilerlemek istiyorsan Türkiye’de kalamazsın, çünkü burada profesyonel yelkencilik yaşamı yok. Şimdilerde yavaş yavaş gelişiyor ama yine de büyük bütçeler ayrılmıyor.
Novell’in Genel Müdürlüğü’nün ardından Teamworks’ü kurdunuz. Bu şirket kendi işimi kurmalıyım düşüncesinden mi çıktı?
Tam olarak nereye koşmaya çalışıyorum düşüncesiydi aslında. İyi bir kariyere sahiptim, hedeflediğim işi de yapıyordum. Ama sorgulamaya başladığıma göre başka bir şey yapmak istiyorum demek ki diye düşündüm. Kendimle baş başa kaldım ve keşfettim ki ben kendi takvimimi kontrol edebiliyorsam mutlu oluyorum. Ne yapmak istediğimi hangi gün nerede olmak istediğimi seçebilmeliyim, kontrol bende olmalı. Gerçekleştirmek istediklerimi ve yükümlülüklerimi yerine getirebileceğim kadar para yeterliydi.
Einstein’ın bir sözü vardır: Hali hazarda yapmakta olduğunuz şeyleri aynı şekilde yapmaya devam ederek farklı sonuçlar elde etmeyi bekliyorsanız, siz delisiniz. O zaman dedim ki, bunun daha ötesi yok, köklü değişiklikler yapmalıyım. Sonra nasıl bir şey yaparsam hedeflerime ulaşabilirim diye planlar yaptım ve yaşayarak öğrenme programları geliştiren Teamworks ortaya çıktı. Daha sonra Management Centre Türkiye ile işbirliği yaptık. Bana eğitim danışmanlığı teklif ettiler ve sınıf içi eğitimlere başladım.
Hangi konularda eğitimler veriyorsunuz?
İcra kurulu yöneticilerle de orta kademe yöneticilerle de çalıştım, onların yönettiği saha ekipleriyle de... İlk başlarda satış becerileri, müzakere, sunum teknikleri eğitimleri verirken şimdi stratejik planlama, koçluk tarzında özel eğitimler vermeye başladım. Yelkencilik kariyerim ve birikimim de bu eğitimlerde faydalı oluyor. Teknenin üzerinde belli sayıdaki yöneticileri bir araya getirip yine onların hedeflerine yönelik özel simülasyonlar oluşturuyorum.
Yelkencilikle yöneticiliğin benzerlikleri neler?
Aslında ikisi birbirine çok benziyor. İş dünyasında pazar koşulları sürekli değişir; deniz koşulları ve rüzgâr koşulları da değişir. Şirketi yöneten bir grup vardır, yelkeni de bir grup yönetir. Pazarda da rekabet vardır, eğer yarışıyorsanız, yelkende de. Yelkende önünüzde kara parçaları, sığlıklar risk oluşturur. İş dünyasında da krizler risk yaratır. Ama bu benzerlikleri görebilmek için her iki dünyayı da iyi bilmek gerekir.
Yelken sporuyla uğraşmak iş hayatınıza neler kattı?
Yelken sporunda hiçbir şey -özellikle yarışlarda- sizin istediğiniz gibi gelişmez. Yelkencilikte beklenmeyen durumlara her zaman hazırlıklı olmayı öğrendim. Bunun dışında yelken iş dünyasında beni rekabetçi hale getirdi ve keskinleştirdi. Koşullara çabuk adapte olabilirim, zor durumlarda kendimi çaresiz hissetmedim hiç.
Özgürlüğünüze tutkuyla bağlı olduğunuzu söylüyorsunuz. Bu tutku iş ve özel hayatınıza nasıl yansıdı?
Uzun projelere özgürlüğümü kısıtladığını düşündüğüm için girmem. MCT’de çalışma şeklim biraz farklıdır, haftada bir eğitimim olsun, benim için yeterli. Günüm satılsın diye uğraşmam, çalışmadığım zaman da günümü değerli bir şekilde geçiririm. Benim için özgür olmak çok önemli. Önüme hep fırsatlar çıkıyor ve bunların peşinden gidecek özgürlüğümün olması lazım. Hayatımda dengeyi kurmaya çalışıyorum, özgürlük uğruna büyüyen çocuğunuzu göz ardı etmemelisiniz, ama iki tane çocuğum var diyerek de tüm hayatını evin etrafında geçirmek bana ters geliyor. Eşim, çocuklarım, arkadaşlarım ve yelken... Hepsi hayatımın bir parçası ve bunlardan birisi eksik olursa hayatımda bir resim eksik demektir.
--------------------------------------------------------------------------------
‘CAP İSTANBUL İÇİN FORMDAYIM’
Cap İstanbul’la birlikte Akdeniz’i tek başınıza geçeceksiniz. Hazırlıklarınız tamam mı?
Fransa’dan bir tekne satın aldım, iki ay gibi bir sürede tekneyi hazır hale getirdik. Hem antrenmanlarla hem de yarışlar yaparak çalışıyoruz. Hazırlıkları aksatmamaya gayret ediyorum. Yarış için formdayım, ama daha fazla denizde olmam lazım. Bir de uykumu kontrol etme konusunda kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Hipnoterapi konusunda uzman bir eğitimci arkadaşım var, beni bu konuda geliştiriyor.
Bu yarışma sizin hayallerinizden biriydi sanırım...
Evet, ama son hayalim değil. Bu yarış beni hayalime yaklaştıracak ama asıl hayalim Atlantik Okyanusu’nu tek başıma geçebilmek.
Yarışa Türkiye’den Vedat Tezman da katılıyor ve rakipsiniz. Yelken sporu için iyi bir durum bu aslında değil mi?
Gerçekten yarışıp yarışmayacağı konusunda bir fikrim yok ama Figaro satın aldığına göre yarışır. Fırsat olsa da Vedat’la bir araya gelip daha çok yarışabilsek keşke. Çünkü zorlu bir yarış olacak. Akdeniz zorlu bir parkur aslında, hava sistemleri çok sık değişiyor.
--------------------------------------------------------------------------------
“MİCHAEL JORDAN’I BEĞENİRİM”
Okumaktan sıkılmadığınız kitap nedir?
Yaşama Çevrilen Pedal kitabı beni çok etkiler.
Favori filminiz?
Son Mohikan filmi
En beğendiniz sporcu?
Michael Jordan’ı sporcu olarak çok beğenirim.
not:milliyet.com
Ne iş yaptığınızı sorduklarında ne diyorsunuz? Yelkenci mi, eğitmen mi, yönetici mi?
Eğitim danışmanıyım diyorum. Çünkü yaptığım iş sadece eğitim vermek değil, şirketleri ne tür eğitimler almaları konusunda bilgilendirip, özel eğitimler tasarlamak. Öbür türlü sadece raftan alınan bir eğitim programını vermekten başka bir şey yapamazsınız. Kişiye özel bir eğitim tasarlamaya gayret ediyorum. Bir şirketim var ama alışıldığı gibi direktif veren bir yönetici değilim, bir vizyon belirleyen ve kişileri bu vizyonun üzerinden geliştiren bir yönetim tarzım var.
Web sitenizde ‘imkânsızı iste, harekete geç’ yazıyor. Sizi harekete geçiren imkânsız nedir?
Etrafımda hep “Bu imkânsız, yapılamaz ” diyerek kendisini geride tutan insanlar gördüm. ‘Elimden bu kadarı geldi’ mazeretini kabul etmem. Kendimi ne kadar zorlamam gerekiyorsa o kadar zorlarım, ancak o zaman hedeflediğim yere ulaşılabileceğime inanırım. Bugüne kadar iki olimpiyatta yarıştım, bir sürü yapılamaz denen şeyi yaptım. İmkânsızı isterim ve bunun için de harekete geçerim. Başarmak sadece istemekle olmuyor; istediğin konuya odaklanabilmen lazım. İstediğime ulaştığımda bedelini öderim.
Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nü seçerken nasıl bir kariyer planı yapmıştınız kendinize?
Aslında o zamanlar bilgisayar konusuna yoğunlaşmak istiyordum, ilk tercihim bilgisayar mühendisliğiydi. Sonra iyi ki endüstri mühendisliğini kazanmışım dedim. Çünkü bu bölümde okumak ufkunuzu çok açıyor. Mühendisliğin getirdiği analitik düşünce yapısı olaylara objektif bakabilmenizi, sorunlar karşısında çıkış noktası bulabilmenizi sağlıyor. Bunun dışında yaygın bir meslek dalı, yarın hayalimin ne olacağını bilemem. Okul yıllarında bilgisayar sektörüne de hızlı bir giriş yapmıştım. Daha okuldan mezun olmadan üç arkadaş kendi yazılım firmamızı kurup iş hayatına atıldık ve çok büyük paralar kazandık.
Sonra ne oldu da vazgeçtiniz bu işten?
O dönem olimpiyat takımına seçilmiştim, bir sene boyunca hem işime hem de okuluma ara verdim, üç arkadaş neredeyse tüm dünyayı dolaştık. İstanbul’a dönüp okulu tamamladım ve ardından 1990 senesinde bir araba buldum, biraz da mali destekle üç sene boyunca dünyanın dört bir tarafında yarıştım. Uzun bir süre hem iş dünyasından hem de arkadaşlarımdan ayrı kaldım ama çok şey de öğrendim. Barselona Olimpiyat oyunlarında hem 11.oldum ki şu anda bile bu dereceleri Türkiye’de kimse elde edemiyor.
Yelkende sizi ne çekti de bu spora başladınız?
Bir tesadüftü aslında. Galatasaray kulübüne giderken annem orada yelkencilik kursu olduğunu fark etmiş. Bana bahsetti, “İster misin gitmeyi” dedi ben de kabul ettim. Çok sevdim yelkeni, verdiği özgürlük hissi dayanılmazdı, bir de bir işi tek başıma yapıyor olmak beni cezp etti. Deniz yaşam alanı benim için, denizin üstünde olmak, denizin kokusunu hissetmek benim için yeterli.
Yelkenle beraber iş hayatı da devam etti. Neden tek hedefiniz yelken sporu yapmak olmadı?
Aslında isterdim ama Türk pasaportuna sahip olmak bunun için bir engel. Çünkü istediğin ülkede istediğin kadar kalamıyorsun, sana kısıtlı sürelerde vize veriyorlar. Yelkencilikte ilerlemek istiyorsan Türkiye’de kalamazsın, çünkü burada profesyonel yelkencilik yaşamı yok. Şimdilerde yavaş yavaş gelişiyor ama yine de büyük bütçeler ayrılmıyor.
Novell’in Genel Müdürlüğü’nün ardından Teamworks’ü kurdunuz. Bu şirket kendi işimi kurmalıyım düşüncesinden mi çıktı?
Tam olarak nereye koşmaya çalışıyorum düşüncesiydi aslında. İyi bir kariyere sahiptim, hedeflediğim işi de yapıyordum. Ama sorgulamaya başladığıma göre başka bir şey yapmak istiyorum demek ki diye düşündüm. Kendimle baş başa kaldım ve keşfettim ki ben kendi takvimimi kontrol edebiliyorsam mutlu oluyorum. Ne yapmak istediğimi hangi gün nerede olmak istediğimi seçebilmeliyim, kontrol bende olmalı. Gerçekleştirmek istediklerimi ve yükümlülüklerimi yerine getirebileceğim kadar para yeterliydi.
Einstein’ın bir sözü vardır: Hali hazarda yapmakta olduğunuz şeyleri aynı şekilde yapmaya devam ederek farklı sonuçlar elde etmeyi bekliyorsanız, siz delisiniz. O zaman dedim ki, bunun daha ötesi yok, köklü değişiklikler yapmalıyım. Sonra nasıl bir şey yaparsam hedeflerime ulaşabilirim diye planlar yaptım ve yaşayarak öğrenme programları geliştiren Teamworks ortaya çıktı. Daha sonra Management Centre Türkiye ile işbirliği yaptık. Bana eğitim danışmanlığı teklif ettiler ve sınıf içi eğitimlere başladım.
Hangi konularda eğitimler veriyorsunuz?
İcra kurulu yöneticilerle de orta kademe yöneticilerle de çalıştım, onların yönettiği saha ekipleriyle de... İlk başlarda satış becerileri, müzakere, sunum teknikleri eğitimleri verirken şimdi stratejik planlama, koçluk tarzında özel eğitimler vermeye başladım. Yelkencilik kariyerim ve birikimim de bu eğitimlerde faydalı oluyor. Teknenin üzerinde belli sayıdaki yöneticileri bir araya getirip yine onların hedeflerine yönelik özel simülasyonlar oluşturuyorum.
Yelkencilikle yöneticiliğin benzerlikleri neler?
Aslında ikisi birbirine çok benziyor. İş dünyasında pazar koşulları sürekli değişir; deniz koşulları ve rüzgâr koşulları da değişir. Şirketi yöneten bir grup vardır, yelkeni de bir grup yönetir. Pazarda da rekabet vardır, eğer yarışıyorsanız, yelkende de. Yelkende önünüzde kara parçaları, sığlıklar risk oluşturur. İş dünyasında da krizler risk yaratır. Ama bu benzerlikleri görebilmek için her iki dünyayı da iyi bilmek gerekir.
Yelken sporuyla uğraşmak iş hayatınıza neler kattı?
Yelken sporunda hiçbir şey -özellikle yarışlarda- sizin istediğiniz gibi gelişmez. Yelkencilikte beklenmeyen durumlara her zaman hazırlıklı olmayı öğrendim. Bunun dışında yelken iş dünyasında beni rekabetçi hale getirdi ve keskinleştirdi. Koşullara çabuk adapte olabilirim, zor durumlarda kendimi çaresiz hissetmedim hiç.
Özgürlüğünüze tutkuyla bağlı olduğunuzu söylüyorsunuz. Bu tutku iş ve özel hayatınıza nasıl yansıdı?
Uzun projelere özgürlüğümü kısıtladığını düşündüğüm için girmem. MCT’de çalışma şeklim biraz farklıdır, haftada bir eğitimim olsun, benim için yeterli. Günüm satılsın diye uğraşmam, çalışmadığım zaman da günümü değerli bir şekilde geçiririm. Benim için özgür olmak çok önemli. Önüme hep fırsatlar çıkıyor ve bunların peşinden gidecek özgürlüğümün olması lazım. Hayatımda dengeyi kurmaya çalışıyorum, özgürlük uğruna büyüyen çocuğunuzu göz ardı etmemelisiniz, ama iki tane çocuğum var diyerek de tüm hayatını evin etrafında geçirmek bana ters geliyor. Eşim, çocuklarım, arkadaşlarım ve yelken... Hepsi hayatımın bir parçası ve bunlardan birisi eksik olursa hayatımda bir resim eksik demektir.
--------------------------------------------------------------------------------
‘CAP İSTANBUL İÇİN FORMDAYIM’
Cap İstanbul’la birlikte Akdeniz’i tek başınıza geçeceksiniz. Hazırlıklarınız tamam mı?
Fransa’dan bir tekne satın aldım, iki ay gibi bir sürede tekneyi hazır hale getirdik. Hem antrenmanlarla hem de yarışlar yaparak çalışıyoruz. Hazırlıkları aksatmamaya gayret ediyorum. Yarış için formdayım, ama daha fazla denizde olmam lazım. Bir de uykumu kontrol etme konusunda kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Hipnoterapi konusunda uzman bir eğitimci arkadaşım var, beni bu konuda geliştiriyor.
Bu yarışma sizin hayallerinizden biriydi sanırım...
Evet, ama son hayalim değil. Bu yarış beni hayalime yaklaştıracak ama asıl hayalim Atlantik Okyanusu’nu tek başıma geçebilmek.
Yarışa Türkiye’den Vedat Tezman da katılıyor ve rakipsiniz. Yelken sporu için iyi bir durum bu aslında değil mi?
Gerçekten yarışıp yarışmayacağı konusunda bir fikrim yok ama Figaro satın aldığına göre yarışır. Fırsat olsa da Vedat’la bir araya gelip daha çok yarışabilsek keşke. Çünkü zorlu bir yarış olacak. Akdeniz zorlu bir parkur aslında, hava sistemleri çok sık değişiyor.
--------------------------------------------------------------------------------
“MİCHAEL JORDAN’I BEĞENİRİM”
Okumaktan sıkılmadığınız kitap nedir?
Yaşama Çevrilen Pedal kitabı beni çok etkiler.
Favori filminiz?
Son Mohikan filmi
En beğendiniz sporcu?
Michael Jordan’ı sporcu olarak çok beğenirim.
not:milliyet.com