Vazgeçmemenin Ödülü!!!

  • Konbuyu başlatan GulsahToptas
  • Başlangıç tarihi

Konu hakkında bilgilendirme

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Kim, Neyi, Nasıl Başardı? kategorisinde GulsahToptas tarafından oluşturulan Vazgeçmemenin Ödülü!!! başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 5,593 kez görüntülenmiş, 11 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Kim, Neyi, Nasıl Başardı?
Konu Başlığı Vazgeçmemenin Ödülü!!!
Konbuyu başlatan GulsahToptas
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan GulsahToptas
G

GulsahToptas

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
gulsaht.blogcu.com


Dikkatli olursak hayatımıza yön veren her şeyin aslında yanı başımızda bize hep işaret edildiğine inanırım...

Jane Wurwand (50), profesyonel cilt bakımında dünyada önemli bir pazara sahip Dermalogica ürünlerinin sahibi. Hikayesi 13 yaşında bir kuaförde yerleri süpürmek ve çamaşır yıkamakla başlıyor, ağdacılıkla devam ediyor, saç şampuanlamak, saç kesmek derken bugünlere ulaşıyor.

1986 yılında, Los Angeles’ta 15 bin dolar gibi çok küçük bir bütçeyle kurduğu Dermalogica’nın, geçen yıl 500 milyon dolar ciroyla yılı kapaması, bugün dünyanın 48 ülkesinde satılması, baştan sona bir başarı hikayesi. Dün İstanbul’da başlayan ve iki gün sürecek Uluslararası Dermalogica Kongresi için İstanbul’daydı. 50 ülkeden 2 bin cilt bakım terapistinin katıldığı kongre sırasında hikayesini kendi ağzından dinledik.

EN ÇOK BAHŞİŞİ BEN VERİRİM ÇÜNKÜ NE DEMEK İYİ BİLİRİM

İngiltere’de, bir kasabada yaşıyorduk. Annem 38 yaşında dört çocukla dul kalmıştı. Bütün kardeşler cumartesi günleri çalışacak birer iş bulduk. Ben bir güzellik salonunun çamaşırhanesindeydim. 15 yaşında saç yıkamaya terfi ettim. İki yıl çamaşırcılıktan sonra müşterilerle sohbet edip, saçlarını şampuanlamak benim için heyecan vericiydi. Üstelik bahşiş alıyordum. Şimdi her gittiğim yerde en yüksek bahşişi veririm. Çünkü bahşiş ne demek çok iyi bilirim. 17 yaşıma geldiğimde çalıştığım kuaför estetik salonuna dönüştü. 1,5 yıl cilt bakımı dersi aldım, altı ay estetik salonunda staj yaptım. Elizabeth Arden ürünlerinin uygulamasının yapıldığı bir salonda işe girdim. Orada makyaj teknikleri ve moda formasyonum gelişti. Sonra bir gün Londra’da bir estetik merkezine makyaj uzmanı arandığı ilanını gördüm. Hemen Londra’ya gittim, işe alındım ve bir buçuk yıl orada çalıştım. 21yaşıma gelmiştim, hayatımdan memnundum.

GÜNEY AFRİKA’YA GÖÇMEN GİTTİM

Çok soğuk bir kış günü gazetelere bakıyorken, yanımdaki arkadaşım "acaba şu an dünyanın en sıcak yeri neresidir" dedi, baktık Güney Afrika’da Johannesburg’du. Keşke orada olsak diye konuşurken, sayfayı çevirdim ve Güney Afrika Devleti tarafından verilmiş resmi bir ilan gördüm. Göçmen arıyorlardı. En az iki yıllığına orada kalma şartı vardı. Bileti de onlar ödüyordu. Bu bir işaret olmalıydı, ilana başvurmaya karar verdim.
Dikkatli olursak hayatımıza yön veren her şeyin aslında yanı başımızda bize hep işaret edildiğine inanırım.
Ertesi gün hemen Güney Afrika Büyükelçiliği’ni aradım. Öncelikle aradıkları kasaptı, ikinci sırada pastacı vardı. Üçüncü aradıkları ise bir estetisyen ve kuafördü. Altı hafta sonra Johannesburg’taydım.

MÜŞTERİ GİBİ RANDEVU ALDIM AĞDACILIK YAPMAYA RAZI OLDUM

Dört yıl Güney Afrika’da yaşadım. İlk gittiğimde devletin ayarlardığı işler şehir dışındaki küçük kasabalardaydı. Kendi imkanlarımla Cape Town’a uçtum. Sarı sayfalar fihristi elimde, güzellik ilanlarına baktım en büyük ilanı verenlerden birine telefon açtım. Londra’dan geldiğimi, bir arkadaşımın onların salonunu tavsiye ettiğini, müşteri olarak gelmek istediğimi söyledim. Randevuya gittiğimde salon sahibi kimin tavsiye ettiğini sordu. "Doğruyu söylemek zorundayım, ben aslında sarı sayfalardan sizi buldum ve müşteri değil, aslında iş arıyorum" dedim. Belki ağdacı olarak işe alabileceğini söyledi. Estetisyenlikten ağdacılığa dönmek istemiyordum ama başka çarem yoktu. Maaş almadan, primle dokuz ay çalıştım. Sonra Cape Town’ın merkezinde başka iş buldum.

BİLDİKLERİMİ ÖĞRETMENİN MÜTHİŞ BİR FIRSAT OLDUĞUNU FARK ETTİM

Cape Town’daki merkez Los Angeles bağlantılı bir şirketti. Beni Los Angeles’a kursa gönderdiler. Daha ayak bastığımda kesinlikle burada kalmak istediğime karar verdim. Hem çok sevdim hem de büyük fırsatlar yakalayabilirdim. Orada şirketin bir elemanı benimle ilgileniyordu. Sonradan o kişinin eşim olacağı tabii ki aklıma gelmezdi. Şirkette tanıştığım kişilerden biri cilt bakım ürünlerini satıyordu. Cilt bakım pazarının zayıf olduğunu, ona cilt bakımı ile ilgili bilgiler öğretip öğretemeyeceğimi sordu, ders vermeye başladım. Böylece insanlara cilt bakımı ile ilgili bir şeyler öğretmenin müthiş bir fırsat olduğunun farkına vardım. Altı ay sonra küçük bir ofisi sınıfa dönüştürdüm, yetmişe yakın öğrencim olmuştu. İki yıl kurs vererek hayatımı kazandım. Öğrencilerim niçin kendi ürünümü yaratmadığımı soruyorlardı. Dermalogica böyle başladı. 1986 yılında eşimle birlikte Dermalogica’yı kurduğumda sadece 15 bin dolarımız vardı. Nasıl bir ürün istediğimi biliyordum ama nasıl yapılması gerektiğini bilmiyordum.

15 BİN DOLARLA BAŞLADI ŞİMDİ 500 MİLYON DOLAR CİROSU VAR

Benim cildim alerjiktir ve yaratacağım ürünün kesinlikle çok sofistike bir şey olmasını istiyordum. Yetmişe yakın kimyagerle konuştum sadece üçü bunu yapabileceğini söyledi ama çok büyük bir bütçe gerekliydi. Bizim paramız yoktu. Ürün geliştirilince çok satacağına ve o zaman kimyagerin de parasını ödeyebileceğimizi söylediğimizde kabul etti. Her ürün için tek tek ne istediğimi anlattım. Bu çok kalın, bunun hissi iyi ama sürünce biraz yağlı gibi eleştiriler yaparak dokuz ayda 28 ürünü formüle ettik. Ben ürün geliştiremem ama geliştirilen ürünün ne olması gerektiğini çok iyi bilirim. Ortaya çıkardığımız ürünler çok kısa bir zamanda Los Angeles ve Kaliforniya’da popüler oldu. Amerika pazarında yerimizi sağlamlaştırınca Fransa, İtalya ve Almanya pazarına girdik. Şu anda dünyada 45 ülkede Dermalogica ürünleri satılıyor. 15 bin dolarla başladığımız şirket, geçen yıl 500 milyon dolar ciro yaptı.
Ne istediğini bilip vazgeçmeyince, herkesin herşeyi başaracağını düşünüyorum.

Ceo testi

Şirket dediğiniz şey sizin işiniz değil de bebeğiniz gibiyse teslim edeceğiniz kişiyi olmadık sınavlardan geçirirsiniz. CEO aramaya karar verdiğimizde onlarca görüşme yaptık, hepsi iş nitelikleri açısından kusursuzdu ama ya sıkıcıydılar, ya sabırsız, ya heyecansız, ya da tutucu. İlk görüşmeyi geçenlerle yemeğe çıktım. Yemekte de o kadar sıkıcılardı ki hemen vazgeçtim. Şimdiki CEO’muz ile tanıştığımızda eşiyle birlikte Meksika’ya davet ettim. Bir ay kadar da evimizde kaldı ve insani vasıflarını görünce CEO’muzun o olmasına karar verdim. Bence şirket ne kadar büyük olursa olsun, insani ilişkiler her şeyden önce gelir.

İLİŞKİLERİMİ BÖYLE KURARIM

Ben tanıştığım her insanla ileride farklı yerlerde yine karşılaşacağımı düşünür ve insan ilişkilerimi bunun üzerine kurarım. Nitekim Cape Town’daki patronumla da öyle oldu. Yıllar sonra Johannesburg’taki bir kongrede o başkanlık yaparken ben de konuşmacıydım. İkimiz de geçmişimizi katılımcılarla paylaştık.


Kaynak: Star Gazetesi

 
D

dideM

Kullanıcı
5 Eyl 2007
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
En baştan başlayayım:)
Dikkatli olursak hayatımıza yön veren her şeyin aslında yanı başımızda bize hep işaret edildiğine inanırım...
Benim de aklıma gelmiyor değil bu.. Daha doğrusu aklıma gelen hep başıma gelir.. Bir şeyden korktuğumda hep olur o şey nedense..:)
Çamaşırhaneden saç yıkamaya terfi etmek.. Ve sonra da şirket sahibi olmak.. Demekki sabırlı olmak gerekiyor yaşamda. Hiçbir şey birden olmuyor.

Bir ay kadar da evimizde kaldı ve insani vasıflarını görünce CEO’muzun o olmasına karar verdim.
Biraz abartılı geldi bana bu kısım! Belki patron olmadığımdandır.. :)

Dünyanın ensıcak ülkesine gitmek de enteresan bir fikir bu arada:)

Teşekkürler Gülşah
 
Z

Zynep

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
Markasını tanıtım amacıyla çok çalıştı Jane Wurwand.
Ürünlerini tanıyordum ama öyküsünü bilmiyordum.
Ve bir şey paylaşmak isterim sizlerle, bahşiş konusu. :) Gerçekten kuaförlerde sadece bu bahşişlerle geçinmeye çalışan çok yetenekli gençlerimiz var.
Wurwand şanslı biraz. Çünkü benim sürekli gittiğim kuaförde manikür yapan bir bayan, ki kendisi 20'li yaşlarda henüz, özellikle cilt bakımı konusunda pratik bilgiler uzmanı. Bu öyküyü kendisine aktaracağım. Umarım şansını zorlar. Kimbilir belki sitemize üye olursa... :)
Teşekkürler Gülşah. Başarılı insanları tanımak keyifli.
 
S

seca

Kullanıcı
1 Haz 2007
En iyi cevaplar
0
0
mersin
harika bir başarı öyküsü bu gülşah... :)

ne kadar güzel kararlı bir şekilde hayatına yön veren başarılı bir girişimci...meyvesinide alıyor zaten...

Dikkatli olursak hayatımıza yön veren her şeyin aslında yanı başımızda bize hep işaret edildiğine inanırım.
cok doğru bir söz...aslında bu işaretlerin farkına varmak çok önemli

sevgiyle kalın :)
 
V

vedatylcn

Kullanıcı
23 Kas 2008
En iyi cevaplar
0
0
güzel bi başarı öyküsü ama biz o fırsatların peşinden gidecek kadar özgür ve rahat bi ortamda yaşamıyoruz sanırım.. işçi olarak başlayıp işveren konumuna gelenlerin çoğu rahat ortamlarda yada sadece yaptığı iş üzerinde  çalışanlardır.
 
T

TatlRya

Kullanıcı
25 Kas 2008
En iyi cevaplar
0
0
Ankara
şartlar ne kadar zor olursa da olsun veya ne kadar özgürlüğümüz kısıtlı olursa olsun eğer gerçekten istersek ve sabır gösterirsek elbette bir gün isteğimize ulaşırız
 
K

korsan

Kullanıcı
18 Kas 2007
En iyi cevaplar
0
36
Gaziantep
Bir kayıp sonrası edinilen bir ödül.
İlgin kaybedilen kötü ise problem değilde iyi kötü göreceli ya nassı edicez.
Yaşayıp görücez.
İyi şeylerden vazgeçmemeniz dileği ile saygılarımı sunarım efendim.
Bu gün çok kibarım vesselam.
 
Z

zabit

Kullanıcı
12 Mar 2009
En iyi cevaplar
0
0
Gaziantep
çok çalışmanın ve ileriyi görmek bu olmalıdır.paylaşımın için tşk ederim.
 
S

spiritualsigns

ne kadar sabırlı ve metanetli olursanız olun hayat; dilediğinizi veremeyebiliyor.... Şans unsuruna inanıyorum... benim için emsal teşkil edip esinlenme kaynağı olmuyor bu hikayeler... sadece takdir ve hayranlık...
 
G

GulsahToptas

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
gulsaht.blogcu.com
spiritualsigns' Alıntı:
ne kadar sabırlı ve metanetli olursanız olun hayat; dilediğinizi veremeyebiliyor.... Şans unsuruna inanıyorum... benim için emsal teşkil edip esinlenme kaynağı olmuyor bu hikayeler... sadece takdir ve hayranlık...
Elbette Nil;
Hayat adil değil ki; her zaman istediğimizi versin.
Bazende bizler körü körüne istiyoruz.
Şansı biraz da bizler etkilemezmiyiz.
her şey önce düşünce de başlar felsefesine inandığımdan; şansımızıda bizler köreltir yada kendimizden yana kullanırız diye düşünüyorum.
kendi adıma :)
 
Üst