M
mehmetd
Kullanıcı
- 23 Şub 2007
- En iyi cevaplar
- 0
- 0
VAY HÜSEYİN ALİ
Osmanlı Ordu-yı Hümâyûnu
Başkumandanlığı Vekâleti
Şube : 2
Numara : 16183
Harb Matbuat Karargahı’ndan alınmışdır.
Hatt-ı harbde dolaşan bir Alman muhabiri tarafından yazılan:
” Gelibolu tepeleri üzerinden atla gidiyorum. Etraf samt u sükûn içinde ... Uzaklarda bir müezzin akşam ezanı okuyor.
Vadilerden gelen beyaz ve şeffaf bir sis, din ve vatan uğrunda fedâ-yı can eden kahramanların necib ve saf ruhlarıyla birlikte semâya, semt-i câvidâna doğru yükseliyor. İşte Çanakkale kahramanları böylece yükseliyorlar!
O gün pek sıcakdı.
Orada, yüz metre uzakta İngiliz siperleri bulunuyor ve tüfek kabzalarından kavice kavramış yüzlerce kahraman askerler, bunlara karşı hâzır duruyorlar. Öbür tarafta her şey âlude-i sükun. Yalnız, o menh3us tel örgü mâni’aları güneş ziyasından parıldıyor. Yüzbaşı Hüseyin Ali kendi avcı siperleri içinde dolaşıyor. Etraf, o kadar sâkin, o kadar latif ve rahat ki... Avcı hatları ilerlemeye başladı... Taarruz kızışıyor...
”İleri, Allah yardım ediyor! Allah verecek. Ali’ye dürt, Mehmed ileri! Haydin hep birlikde!.. İleri!.. Abdullah dermanın kalmadı mı? Yaralandın mı yoksa?.. Düşman siperleri işte şurada!.. Şimdi onu alırız... Allah!.. İsabet etdi!” Öbürleri daima ilerlemekte... Yeni kitleler geliyor, öne geçenler daima çoğalıyor. Kurşunlar, yağmur gibi yağıyor, şarapneller öterek patlıyor.
” Asker!.. Çabuk!.. Siper kazın!.. Çabuk cephane getirin!.. Kurşunları buraya dök!.. Sükûnetle nişan al!..
Daha ileriye... Mâni’ayı dolaşıp siperlere girmeli. Haydi çocuklar, hücum!.. Hücum!.. Siperler içine girdik. É Son düşmanları tard ediniz!.. Dur, Mehmed! Ali bana yardıma gel!.. benim karşımda da çok var!.. Sabret!.. Geliyorum!.. Göğüs güğüse geliniyor. Bir taraftan yeni askerler sel gibi ilerliyor, daima yeniler geliyor...
Şarapneller havada patlıyor...
Düşman burada yılıp kaçıyor. ” pekâlâ , bırakma!”
Diğer(i) merakda...” Onlar o kadar çok ki! Zararı yok!.. Sebat et!.. İşitiyor musun ? Sebat!..”
” Kaçanlara ateş edin!.. Ahmed!.. Siperi bir kişilik daha genişlet!.. Siz de kazız, siperler derince olsun. Kum torbaları öbür taraftan koyunuz?
” Çabuk çocuklar , çabuk! Vakit yok!.. Düşman mukabil taarruza başlıyor. Cephane buraya !.. Koş! Yoksa kurşunla vurulacaksın!.. Koş!..” Düşmanı ateş karşılıyor ve artık yaklaşamıyor. Askerler kazma, kürekle geliyorlar. Siperler derinleştirildi ve gerideki safla irtibat te’!sis olundu.
Ölüler yatıyor, mecrûhlar inliyorlar ve güneş artık gurûb ediyordu. Yüzbaşı Hüseyin Ali, zabt edilen düşman siperlerinden ağır ağır getiriliyor. Bir kurşun alnına isabet etmiş. Nazarları, âteşin ve zafer sevinçleriyle lem’adâr. Orada tâ memleketin cenûb taraflarında beyaz ve küçük bir şehirde onun için ağlayan sevgilisi. Onu şimdi şanlı ve nişânlı görünce kim bilir ne kadar sevinecekdir!
Ben Gelibolu tepeleri üzerinde atla gidiyorum
Ortalık o kadar sükun ve sükût içinde ki!..”
3 Eylül sene (1) 331/ ( 16 Eylül 1915)
Osmanlı Belgelerinde Çanakkale Muharebeleri II, Devlet Arş. Gn. Md. Anakara 2005 isimli eserden alınmıştır.
” Bir Milletin İmtihanı ÇANAKKALE s.45 ”
Osmanlı Ordu-yı Hümâyûnu
Başkumandanlığı Vekâleti
Şube : 2
Numara : 16183
Harb Matbuat Karargahı’ndan alınmışdır.
Hatt-ı harbde dolaşan bir Alman muhabiri tarafından yazılan:
” Gelibolu tepeleri üzerinden atla gidiyorum. Etraf samt u sükûn içinde ... Uzaklarda bir müezzin akşam ezanı okuyor.
Vadilerden gelen beyaz ve şeffaf bir sis, din ve vatan uğrunda fedâ-yı can eden kahramanların necib ve saf ruhlarıyla birlikte semâya, semt-i câvidâna doğru yükseliyor. İşte Çanakkale kahramanları böylece yükseliyorlar!
O gün pek sıcakdı.
Orada, yüz metre uzakta İngiliz siperleri bulunuyor ve tüfek kabzalarından kavice kavramış yüzlerce kahraman askerler, bunlara karşı hâzır duruyorlar. Öbür tarafta her şey âlude-i sükun. Yalnız, o menh3us tel örgü mâni’aları güneş ziyasından parıldıyor. Yüzbaşı Hüseyin Ali kendi avcı siperleri içinde dolaşıyor. Etraf, o kadar sâkin, o kadar latif ve rahat ki... Avcı hatları ilerlemeye başladı... Taarruz kızışıyor...
”İleri, Allah yardım ediyor! Allah verecek. Ali’ye dürt, Mehmed ileri! Haydin hep birlikde!.. İleri!.. Abdullah dermanın kalmadı mı? Yaralandın mı yoksa?.. Düşman siperleri işte şurada!.. Şimdi onu alırız... Allah!.. İsabet etdi!” Öbürleri daima ilerlemekte... Yeni kitleler geliyor, öne geçenler daima çoğalıyor. Kurşunlar, yağmur gibi yağıyor, şarapneller öterek patlıyor.
” Asker!.. Çabuk!.. Siper kazın!.. Çabuk cephane getirin!.. Kurşunları buraya dök!.. Sükûnetle nişan al!..
Daha ileriye... Mâni’ayı dolaşıp siperlere girmeli. Haydi çocuklar, hücum!.. Hücum!.. Siperler içine girdik. É Son düşmanları tard ediniz!.. Dur, Mehmed! Ali bana yardıma gel!.. benim karşımda da çok var!.. Sabret!.. Geliyorum!.. Göğüs güğüse geliniyor. Bir taraftan yeni askerler sel gibi ilerliyor, daima yeniler geliyor...
Şarapneller havada patlıyor...
Düşman burada yılıp kaçıyor. ” pekâlâ , bırakma!”
Diğer(i) merakda...” Onlar o kadar çok ki! Zararı yok!.. Sebat et!.. İşitiyor musun ? Sebat!..”
” Kaçanlara ateş edin!.. Ahmed!.. Siperi bir kişilik daha genişlet!.. Siz de kazız, siperler derince olsun. Kum torbaları öbür taraftan koyunuz?
” Çabuk çocuklar , çabuk! Vakit yok!.. Düşman mukabil taarruza başlıyor. Cephane buraya !.. Koş! Yoksa kurşunla vurulacaksın!.. Koş!..” Düşmanı ateş karşılıyor ve artık yaklaşamıyor. Askerler kazma, kürekle geliyorlar. Siperler derinleştirildi ve gerideki safla irtibat te’!sis olundu.
Ölüler yatıyor, mecrûhlar inliyorlar ve güneş artık gurûb ediyordu. Yüzbaşı Hüseyin Ali, zabt edilen düşman siperlerinden ağır ağır getiriliyor. Bir kurşun alnına isabet etmiş. Nazarları, âteşin ve zafer sevinçleriyle lem’adâr. Orada tâ memleketin cenûb taraflarında beyaz ve küçük bir şehirde onun için ağlayan sevgilisi. Onu şimdi şanlı ve nişânlı görünce kim bilir ne kadar sevinecekdir!
Ben Gelibolu tepeleri üzerinde atla gidiyorum
Ortalık o kadar sükun ve sükût içinde ki!..”
3 Eylül sene (1) 331/ ( 16 Eylül 1915)
Osmanlı Belgelerinde Çanakkale Muharebeleri II, Devlet Arş. Gn. Md. Anakara 2005 isimli eserden alınmıştır.
” Bir Milletin İmtihanı ÇANAKKALE s.45 ”