Ödevlerini, başkalarına yaptıran bir öğrenci düşünün. Onun, sınavlarda kopya çekmeye özen gösterdiğinden hiç şüpheniz olmasın! O talebenin dönem ödevi ve sınav notları yüksek olabilir. Peki ya gerçek hayattaki başarı notu da yüksek olabilir mi? Hak etmeden elde edilen başarı, gerçek başarının yerini tutabilir mi?
Sevgilisine, SMS veya elektronik posta ile mesaj gönderen bir genç düşünün. O delikanlı ki başkalarının, kitaplarda topladığı mesajları kendine mal ederek sevgilisine gönderiyor. Sevgili, o mesajlardan etkilenerek arkadaşıyla evlenmiş olabilir. Peki ya sonra? Sonra ne mi olur? Genç kız, mesajlardaki duygu zenginliğini yansıtan, romantik olarak tanıdığı kişiyle kocası arasında zerre kadar bir benzerlik olmadığını anlar. Gerçekle yüzleşir ve kendi kendine sorar: “Ben, ne yapmışım, böyle?”
Büyük mirasa konmuş veya piyangodan en yüksek ikramiyeyi kazanmış bir kişi düşünün. O kişi ki geçmişte yaşadığı maddi sıkıntıları, gelen zenginliğin sarhoşluğuyla unutmuş. Bir lokma aş bulamadığı zamanlar yemeğini onunla paylaşan arkadaşlarını dışlamış. “Harca, harca bitmez!” diyerek har bulup harman savurmuş. Sonrasında mı? Tahmin edeceğiniz gibi yeniden başa dönmüş! Onluksuz kalmış! Geçmişte yemeğini onunla paylaşan arkadaşlarını kaybetmiş. Oysa “Ne idim, ne oldum?” yerine “Ne olacağım?” diye kendi kendine sormuş, ona yardım elini uzatan arkadaşlarına destek olmuş, sahip olduğu zenginliği işsizlere iş ve aş, kendisi ve ülkesine de kazanç sağlayacak yatırımla değerlendirmiş olsaydı daha iyi olmaz mıydı?
Mesleğini, inşaat mühendisi olarak belirlemiş bir kişi düşünün. O kişi ki üniversite eğitimi süresince dönem projelerini başkalarına hazırlatarak kendi kendini avutmaya çalışmış. O kişi ki bir yolunu bularak eğitimini, belge üzerinde “başarı”yla tamamlamış.
“Hadi canım sende! Olur mu öyle şey?” diyerek yazdıklarıma itiraz edecek birileri mutlaka çıkacaktır. Amacım, herhangi bir mesleği hedef almak değildir. Dilekçe yazmayı bile bilmeyen ama öğretmen olmuş, doktor olmuş kişiler tanıyorum. İcra ettiği mesleğin hakkını veremeyen, “Gün bitsin, para gelsin!” anlayışında olan nice kişi görüyorum.
Şimdi soruyorum size? Emek harcanmadan, hak edilmeden elde edilen “kazanç”, alın teri dökülerek kazanılanla eşit olabilir mi? SÖZLE İŞ OLSA, EMEKLE PARA OLMAZ!, özdeyişimin doğruluğunu, şimdi onaylıyor musunuz? HASAN DAVUTOĞLU