longcoming
Kullanıcı
Hayat anlamını tanımlamak için fazla büyük bence.Sonuçta farkettiğiniz gibi bütün sözcükler yetersiz kalıyor.
Yine de şuna değinmek isterim hayatın anlamı konusunda:SEVGİ
Burada bahsettiğim sevgi sadece karşı cinse duyulan sevgiden ibaret değildir.Diğer insanlara,hayata,hayvanlara,ve yaşamımıza dair bütün sevgilerdir demek istediğim.
V.E Frankl'ın İnsanın Anlam Arayışı isimli bir kitabını okumuştum.(Daha önce de burada bahsetmiştim kitaptan)
Kitapta insanın yaşamın yapı taşları olan "Yaşamın Anlamı" nı bulabilmesi için ya bir eser ortaya koyması(Hayatta çalışmak ve üretmeğe tekabül ediyor),ya sevgide anlam buması(Sevmek) ya da acı da anlam bulması gerektiğinden bahseder.
Kitapta "Acıda anlam bulmanın" yanlış anlaşılmaması gerektiği,bunun kafamızı deve kuşları gibi kumun altına gömmek anlamına gelmeyip,yapacak hiçbirşey kalmadığında,insanın kendi acısını zafere dönüştürmesi şeklinde anlaşılması gerektiği üzerinde durulmuştur.Diğer yol sadece mazoşistçe bir tutum olarak yorumlanmaktadır.
Kişisel olarak son seçeneğe katıldığımı söyleyemem.
Yalnız ilk iki yorum(Anlam için Üretmek ve Sevmek) kayde değer.
Nitekim Sigmund Freud "İnsan için terapi sevmek ve çalışmaktır" demiştir.
Şimdi terapinin konumuzla ne ilgisi var dediğinizi duyar gibi oluyorum ;D
Hemen açıklayayım:
Yaşamın anlamını sorgulayan insan elbetteki o anlamı bulamamıştır(Bulsa neden sorgulasın?)
Yaşamın yapı taşları olan anlamı bulamamış insan da bulana kadar Tıpta "Nevrotik" olarak adlandırılır.
Buradan sonra terapi başlar ve bu terapi sevgiden geçer.Niye mi?
Üretmeyi ele alalım-terapinin ilk aşaması:
Gazetelerde görmüşsünüzdür:En kötü iş işsizliktir
Üretmek-ya da çalışmak kişiyi mutluluğa götürür.Kişi kendisini daha değerli,kendisine ve topluma faydalı birey olarak görmeye başlar.
Özsaygı artışı gerçekleşir.Kişi kendisine daha fazla inanmaya başlar.
Reklamlarda dediği gibi:Üretmek mutluluktur.
Kişi ürettikçe,yaşama dair yapı taşları yavaş yavaş dolmaya başlar.Ve nihayetinde Kişi kendi hayatını doğal olarak daha anlamlı olarak görmeye başlar;ki zaten daha anlamlıdır.
Gelelim pastanın diğer yarısına:Sevmek
Üstün Dökmen "Yaşama Yerleşmek" isimli kitabında konuyla ilgili oladuğunu söyleyebileceğim şu satırları yazmıştır:
İnsanoğlu yerçekimi sayesinde,dünyadaki yaşamını sürdürebilir.Yerçekimi olmasaydı hepimiz hava boşluğunda dolanıyor olacaktık ve tabi ki dünyada uygarlık diye de birşey olmayacaktı.
Hayat için de aynı şey söz konusu:Nasıl dünyada yerçekimi sayesinde ayakta kalabiliyorsak(Yerçekimi bizi çekmektedir),hayatta kalabilmemiz için de hayatta bir takım şeylerin bizi çekmesi gerekir.Burada bahsettiğimiz de budur:SEVGİ
Hayatta insanı sevdiği şeyler çeker hayata-hayatta kalmasını sağlar.Sevdiği işi yapan insan mutludur,sevdiği filmi seyreden mutlu.
Sevdikleriyle beraber olan mutludur,sevdiği arabaya binen mutlu.
Bu liste böyle uzar gider.Mutlu olduğumuzda da "Anlamı" sorgulamdığımızı söylemeye gerek yok herhalde.
Son olarak şunları söylemek isterim:
Üretmek(Çalışmak) ve Sevmek dedik.Üretmenin içine de sevgiyi katabilirsek(Sevdiğimiz işi yapabilirsek) hayata dair anlamın yarısını doldurmuş oluruz bence.O zaman da,hayatın anlamını sorgulamaktan ziyade,hayatın analamını yaşamış oluruz
Sevgiyle Kalın
Yine de şuna değinmek isterim hayatın anlamı konusunda:SEVGİ
Burada bahsettiğim sevgi sadece karşı cinse duyulan sevgiden ibaret değildir.Diğer insanlara,hayata,hayvanlara,ve yaşamımıza dair bütün sevgilerdir demek istediğim.
V.E Frankl'ın İnsanın Anlam Arayışı isimli bir kitabını okumuştum.(Daha önce de burada bahsetmiştim kitaptan)
Kitapta insanın yaşamın yapı taşları olan "Yaşamın Anlamı" nı bulabilmesi için ya bir eser ortaya koyması(Hayatta çalışmak ve üretmeğe tekabül ediyor),ya sevgide anlam buması(Sevmek) ya da acı da anlam bulması gerektiğinden bahseder.
Kitapta "Acıda anlam bulmanın" yanlış anlaşılmaması gerektiği,bunun kafamızı deve kuşları gibi kumun altına gömmek anlamına gelmeyip,yapacak hiçbirşey kalmadığında,insanın kendi acısını zafere dönüştürmesi şeklinde anlaşılması gerektiği üzerinde durulmuştur.Diğer yol sadece mazoşistçe bir tutum olarak yorumlanmaktadır.
Kişisel olarak son seçeneğe katıldığımı söyleyemem.
Yalnız ilk iki yorum(Anlam için Üretmek ve Sevmek) kayde değer.
Nitekim Sigmund Freud "İnsan için terapi sevmek ve çalışmaktır" demiştir.
Şimdi terapinin konumuzla ne ilgisi var dediğinizi duyar gibi oluyorum ;D
Hemen açıklayayım:
Yaşamın anlamını sorgulayan insan elbetteki o anlamı bulamamıştır(Bulsa neden sorgulasın?)
Yaşamın yapı taşları olan anlamı bulamamış insan da bulana kadar Tıpta "Nevrotik" olarak adlandırılır.
Buradan sonra terapi başlar ve bu terapi sevgiden geçer.Niye mi?
Üretmeyi ele alalım-terapinin ilk aşaması:
Gazetelerde görmüşsünüzdür:En kötü iş işsizliktir
Üretmek-ya da çalışmak kişiyi mutluluğa götürür.Kişi kendisini daha değerli,kendisine ve topluma faydalı birey olarak görmeye başlar.
Özsaygı artışı gerçekleşir.Kişi kendisine daha fazla inanmaya başlar.
Reklamlarda dediği gibi:Üretmek mutluluktur.
Kişi ürettikçe,yaşama dair yapı taşları yavaş yavaş dolmaya başlar.Ve nihayetinde Kişi kendi hayatını doğal olarak daha anlamlı olarak görmeye başlar;ki zaten daha anlamlıdır.
Gelelim pastanın diğer yarısına:Sevmek
Üstün Dökmen "Yaşama Yerleşmek" isimli kitabında konuyla ilgili oladuğunu söyleyebileceğim şu satırları yazmıştır:
İnsanoğlu yerçekimi sayesinde,dünyadaki yaşamını sürdürebilir.Yerçekimi olmasaydı hepimiz hava boşluğunda dolanıyor olacaktık ve tabi ki dünyada uygarlık diye de birşey olmayacaktı.
Hayat için de aynı şey söz konusu:Nasıl dünyada yerçekimi sayesinde ayakta kalabiliyorsak(Yerçekimi bizi çekmektedir),hayatta kalabilmemiz için de hayatta bir takım şeylerin bizi çekmesi gerekir.Burada bahsettiğimiz de budur:SEVGİ
Hayatta insanı sevdiği şeyler çeker hayata-hayatta kalmasını sağlar.Sevdiği işi yapan insan mutludur,sevdiği filmi seyreden mutlu.
Sevdikleriyle beraber olan mutludur,sevdiği arabaya binen mutlu.
Bu liste böyle uzar gider.Mutlu olduğumuzda da "Anlamı" sorgulamdığımızı söylemeye gerek yok herhalde.
Son olarak şunları söylemek isterim:
Üretmek(Çalışmak) ve Sevmek dedik.Üretmenin içine de sevgiyi katabilirsek(Sevdiğimiz işi yapabilirsek) hayata dair anlamın yarısını doldurmuş oluruz bence.O zaman da,hayatın anlamını sorgulamaktan ziyade,hayatın analamını yaşamış oluruz
Sevgiyle Kalın