T
tnctrkcell
Pazartesi sendromu
‘Hayırdır neden bu kadar gerginsin?' diye sorulan sorulara ‘Pazartesi sendromu şekerim.' diye verilen cevaplardaki ses tonu aslında bundan hiç de rahatsızlık duyulmadığını, çalışan her insanda olması gereken basit bir şey olduğunu anlatma çabasındadır. Eğer bir mesleğin varsa ya da okula gidiyorsan pazartesi gününden nefret etmeli, bu doğrultuda pazarı da sızlanarak geçirmelisindir.
Böyle bir düşünceye sahip olmasan bile, üst komşun, amca kızın ve arkadaşın sendromluysa senin sendromsuz yaşaman doğru değildir. Hemen birkaç piyasa araştırmasıyla yeni bir sendrom edinip, arkadaşların arasında süpper bir yere sahip olabilirsin.
Oysa Müslüman olarak bu konuya daha da farklı yaklaşmamız gerekir. Bildiğiniz gibi çalışkanlık bir Müslüman sıfatıdır. Ülkemiz, milletimiz ve kendimiz için, içimizden gelerek çalışmalıyız. İş günü geliyor diye önceki günlerden stres yapmaya başlamak hiçbir Müslüman'a yakışmaz. Okula giden binlerce genç, yarın okul başlıyor diye üzülmek yerine, yarın okulda ülkem için hayırlı olan bir şeyler öğrenebilir miyim diye heyecanlanmalıdır. Hepimiz ‘İlim Çin'de dahi olsa gidip alınız.' tavsiyesiyle hareket etmeli ve çalışkan olma sıfatını layığıyla hak etmeliyiz. İlim öğrenmek için attığımız her adım bir gün kat kat fazlasıyla karşımıza çıkacaktır.
Pazartesi ne mübarek bir gündür ki Âlemlerin Sultanı dünyaya o gün buyurmuşlardır. Bayramlar yapacağı yerde kendi kendine sendromlar oluşturan insanoğlu bir iki dakikalık düşünme süresiyle modern dünyada hiç de modern olmayan bir yaşam sürdürdüğüne kanaat getirecektir.
İşte bu yüzden her pazar baş ağrısıyla uyanmak yerine, gözlerinizi yeni güne mutluluk içinde açıverin. Haftanın son gününde çayınızı ve gazetenizi alıp birazcık keyif yapın. Sonra ertesi gün okula ya da işe giderken her şeyin farklı olacağını düşünün. Her pazartesi sizin için yeni bir başlangıç olsun. Kalbini kırdığınız okul arkadaşınıza küçük bir hediye alın, ya da cuma günü ofiste küçük bir münakaşa ettiğiniz müdürü affedin, sınavlardaki durumunuzu düzeltmeye çalışın, yazdığınız yazılarda orijinallik arayın. Yağmurlu, karlı, güneşli, rüzgârlı bir pazartesi sabahı evden çıktığınızda bir dakikalığına etrafınızı seyredin. Her pazartesi gününün size yeni fırsatlar sunmasını bekleyin. Çocuğunuzun, sesini sonuna kadar açıp dinlediği Metallica şarkılarının bazen sizi anlatabileceğini düşünün. Üniversiteyi evinizden uzakta okuyorsanız, annenize telefon edin ve haftanın ilk gününün nasıl geçtiğini anlatın, duasını alın. Öğrencilerin en iyi yaptığı şeyi yapıp ders çalışın. Pazartesi günü hep bir başlangıç olsun. İyiye ve güzele uyanacağınızı hissedin. Ve pazartesi günü dünyayı şereflendiren o güzel Gül'e (sas) her pazartesi bir dakika ayırıp selam gönderin. Yaşamayı sevin, pazartesiyi sevin, ağlamayı gülmeyi, insanları sevmeyi sevin. Aslında hiç rahatsızlık duymuyormuş gibi davranıp, patlamak üzere olan pazartesi sendromlularını da sevin. Ve onlara söyleyin, muhakkak bir şeyden nefret edeceklerse haftanın günlerini rahat bıraksınlar, sadece nefret etmekten nefret etsinler. Süpper dostluklarla ve süpper tebessümlerle dolu sendromsuz, süpper bir dönem dileğiyle... (alıntı)
‘Hayırdır neden bu kadar gerginsin?' diye sorulan sorulara ‘Pazartesi sendromu şekerim.' diye verilen cevaplardaki ses tonu aslında bundan hiç de rahatsızlık duyulmadığını, çalışan her insanda olması gereken basit bir şey olduğunu anlatma çabasındadır. Eğer bir mesleğin varsa ya da okula gidiyorsan pazartesi gününden nefret etmeli, bu doğrultuda pazarı da sızlanarak geçirmelisindir.
Böyle bir düşünceye sahip olmasan bile, üst komşun, amca kızın ve arkadaşın sendromluysa senin sendromsuz yaşaman doğru değildir. Hemen birkaç piyasa araştırmasıyla yeni bir sendrom edinip, arkadaşların arasında süpper bir yere sahip olabilirsin.
Oysa Müslüman olarak bu konuya daha da farklı yaklaşmamız gerekir. Bildiğiniz gibi çalışkanlık bir Müslüman sıfatıdır. Ülkemiz, milletimiz ve kendimiz için, içimizden gelerek çalışmalıyız. İş günü geliyor diye önceki günlerden stres yapmaya başlamak hiçbir Müslüman'a yakışmaz. Okula giden binlerce genç, yarın okul başlıyor diye üzülmek yerine, yarın okulda ülkem için hayırlı olan bir şeyler öğrenebilir miyim diye heyecanlanmalıdır. Hepimiz ‘İlim Çin'de dahi olsa gidip alınız.' tavsiyesiyle hareket etmeli ve çalışkan olma sıfatını layığıyla hak etmeliyiz. İlim öğrenmek için attığımız her adım bir gün kat kat fazlasıyla karşımıza çıkacaktır.
Pazartesi ne mübarek bir gündür ki Âlemlerin Sultanı dünyaya o gün buyurmuşlardır. Bayramlar yapacağı yerde kendi kendine sendromlar oluşturan insanoğlu bir iki dakikalık düşünme süresiyle modern dünyada hiç de modern olmayan bir yaşam sürdürdüğüne kanaat getirecektir.
İşte bu yüzden her pazar baş ağrısıyla uyanmak yerine, gözlerinizi yeni güne mutluluk içinde açıverin. Haftanın son gününde çayınızı ve gazetenizi alıp birazcık keyif yapın. Sonra ertesi gün okula ya da işe giderken her şeyin farklı olacağını düşünün. Her pazartesi sizin için yeni bir başlangıç olsun. Kalbini kırdığınız okul arkadaşınıza küçük bir hediye alın, ya da cuma günü ofiste küçük bir münakaşa ettiğiniz müdürü affedin, sınavlardaki durumunuzu düzeltmeye çalışın, yazdığınız yazılarda orijinallik arayın. Yağmurlu, karlı, güneşli, rüzgârlı bir pazartesi sabahı evden çıktığınızda bir dakikalığına etrafınızı seyredin. Her pazartesi gününün size yeni fırsatlar sunmasını bekleyin. Çocuğunuzun, sesini sonuna kadar açıp dinlediği Metallica şarkılarının bazen sizi anlatabileceğini düşünün. Üniversiteyi evinizden uzakta okuyorsanız, annenize telefon edin ve haftanın ilk gününün nasıl geçtiğini anlatın, duasını alın. Öğrencilerin en iyi yaptığı şeyi yapıp ders çalışın. Pazartesi günü hep bir başlangıç olsun. İyiye ve güzele uyanacağınızı hissedin. Ve pazartesi günü dünyayı şereflendiren o güzel Gül'e (sas) her pazartesi bir dakika ayırıp selam gönderin. Yaşamayı sevin, pazartesiyi sevin, ağlamayı gülmeyi, insanları sevmeyi sevin. Aslında hiç rahatsızlık duymuyormuş gibi davranıp, patlamak üzere olan pazartesi sendromlularını da sevin. Ve onlara söyleyin, muhakkak bir şeyden nefret edeceklerse haftanın günlerini rahat bıraksınlar, sadece nefret etmekten nefret etsinler. Süpper dostluklarla ve süpper tebessümlerle dolu sendromsuz, süpper bir dönem dileğiyle... (alıntı)