Bakın şimdi aklıma ne geldi...
Malum Kıbrıs Barış Harekatından sonra, Kıbrıs'a ilk çıkartma yapanlardan biriside annemdir, tabi turistik bir turla.
O kadar beğenmiş ki, biz yaz tatillerini bu şirin yerde geçirmeye başladık. Ben daha ufağım o zamanlar ve bizim memlekette ithal mallar bu kadar ayağa düşmediği için, orada gördüğümüz her Avrupa malına ilgimiz çok büyük.
Bergusa isimli bebeklerin ilk çıktığı dönemler. Hiç abartmıyorum, bebeğim şu anda kullanmadığım evimin deposunda, bir gün sizlere resmini yollarım çekip, gerçek bebekten ayırdetmek imkansız.
Türkiye'ye dönerken, havaalanında bebeğim kucağımda, zıp zıp zıplıyorum
Tuvalete girdim, ama bebeğimi benle beraber içeri sokmadım, kapının önüne bıraktım. Nasılsa annem göz kulak olur diye!
Dışardan bir hanım çığlığı duydum;
"Allahım nasıl anneler var yaaa?? Bebeğini taşların üstüne yatırıp tuvalete girmek nasıl bir anneliktir?"
Sesi duydum ama üzerime alınmadığım gibi, o yaşlarımda bile o kadar çok düşkünümki bebeklere, aklımca bende lanetledim yani bu anneyi!
Dışarı çıktım, bebeğimi kucağıma aldım ve aynı kadın sesi bu sefer daha kuvvetli ama daha şaşkın adeta inledi!;
"Bu ne yaaa, bu yaşta bebek mi doğurdun sen? Eh bu yaşta bebek doğuran bebeğini tuvalet kapısınada bırakır, cami kapısınada!!!!"
demesiyle...
Annem el koydu tabi konuya;
"Hanım hanım ne diyosun sen? O daha benim bebeğim (benim için), kucağındakide oyuncak!"