Onayla beni, yoksa yıkılırım!

  • Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan dideM
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

dideM

Kullanıcı
Katılım
5 Eyl 2007
Puanları
0
Konum
İstanbul
Başarısızlıktan korkuyorsunuz. Stresten kurtulamıyorsunuz. En ufak bir eleştiri sizi sarsmaya yetiyor, kendinizden şüphe duyuyorsunuz. Farkında mısınız, ayakta durmak için onay bekliyorsunuz!

Şöyle bir düşünün; üstümüze giydiğimiz elbiseden, bir topluluk içinde ağzımızdan çıkan cümlelere kadar, "başkalarının üzerindeki etkimiz" ekseninde dönen bir hayatın içindeyiz. İnsan sosyal bir varlık, dolayısıyla kendini sadece kendi yaşam alanı çerçevesinde değil, toplum içinde sahip olduğu yer ile birlikte algılıyor. Kendini doğru ifade edebilmek, iyi iletişim becerilerine sahip olmak bu sosyal yaşam içinde hayatta kalabilmek için çoğu zaman yeterli oluyor.

Başkasının gözündeki yerimiz, "toplum içinde ayakta kalabilmek' açısından bu biçimde tarif edildiğinde son derece masum ve yaşamsal ihtiyaç gibi görünse de, ruh sağlığı açısından tehlikeli bölge ile arasında son derece şeffaf bir sınır bulunuyor. Başkalarının gözünde kim olduğumuz, nasıl algılandığımız yaşamın hedefi olursa, iş kontrolden çıkıyor.

Şöyle bir profil düşünün: Ailenize, eşinize, arkadaşlarınıza bağımlısınız. Birilerinin size "harika" demesi size müthiş bir yaşam enerjisi verirken, etrafınızdan kendinizle ilgili olumsuz bir yorum duyduğunuzda karalar bağlıyorsunuz. Bir iş yaptığınızda birilerinden "bu iyi olmuş" cümlesi duymazsanız bir yanınızı eksik hissediyorsunuz, becerilerinizden şüphe duyuyorsunuz... İşte "onay ihtiyacı" başlığı altında toplayabileceğimiz bu tip durumlar, modern insanın üzerindeki stresin en büyük kaynaklarından biri olarak değerlendiriliyor. Peki, bir insan neden sürekli onaylanma ihtiyacı duyar? Ne kadar onay beklemek normaldir, hangi durumlar kontrolden çıktığımızın göstergesidir? Kendinden şüphe eden, başkalarının “evet”ine ihtiyaç duyan yapıdaki karakteri oluşturan taşlan nerede aramalıdır? Öncelikle bu sürecin çocukluktan başladığını vurgulamak önemli. Kendi toplumumuzda, aile ve toplum tarafından, başkalarının hakkımızda ne düşüneceği üzerine kurgulanmak zorunda bırakılmış yaşamların yabancısı değiliz. Modern yaşamın en büyük stres kaynaklarından biri olarak değerlendirilen bu durum, kişinin çocukluk yıllarında anne-babadan gördüğü davranış biçimlerine temellendiriliyor. Anne-babaların çocuğun davranışlarına olan tepki biçimleri, yetişkinlik döneminde kişinin büyük özgüven eksikliğine sahip olmasına yol açabiliyor.

ANNE-BABA TEPKİLERİ

Özgüven eksikliği ne kadar büyükse, onay ihtiyacı o kadar fazlalaşıyor, yaşam sadece "etraf ne der" fikri etrafında kuruluyor... Yön Psikyatri'den Dr. Bülent Erdoğan, onay alma ihtiyacını geliştiren mekanizmayı bir örnekten yola çıkarak anlatıyor:
Yürümeye başlayan bir bebek olan yılık Leyla ile annesi yürüyüş yapmak e evden çıkarlar. Leyla yeni kazandığı yürüme becerisinin mükemmel olduğu iyle gittikçe hızlanır, kollarını denge sağlamak için bir balerin gibi kaldırır ve o sırada adeta mutluluğun fotoğrafı gibidir. Oysa yürüme konusunda henüz ustalaşmadığı hızını ayarlayamaz ve düşer. Bu noktada birkaç farklı anne tepkisi hayal edelim: Annesi;

1. Leyla'yı yerden kaldırıp kucağına alır, müşfik ve meseleyi abartmaktan uzak sözler söyleyip yere bırakır; Leyla yine aynı hevesle yürümeye devam edecektir.

2.  Annesi hiçbir tepki göstermeden Leyla'nın kalkıp yürümeye başlamasını bekler.

3.  Annesi Leyla'yı hafif tertip azarlama çeşnisi ile uyarır; Leyla yol boyunca bu işi doğru yapıp yapmadığına ilişkin ikide bir annesine bakıp devam eder.

4. Annesi kızar, Leyla'yı cezalandırmak üzere eve döner ve tekrar çıkartmaz.

DÖRT SEÇENEĞE, DÖRT TEPKİ

Onay alma ihtiyacı yukarıdaki senaryolardan hangisi tekrarlanıyorsa ona göre gelişir; yani bu ihtiyaç da yetişkinin çoğu huyu, davranışı gibi, onu çocuklukta yetiştirenin, yani anne-babanın tutumuyla ilgidir. Bebeğin kendini oluşturabilmesi için özellikle annenin ve bir ire sonra babanın tepkilerine, bakışına, dokunuşuna, ses tonuna, mesafesine ihtiyacı vardır; anne-baba, bebek için fevkalade önemli irer aynadır.

Arzu ettiğimiz, sağlıklı tepki yukarıdaki senaryolardan ilkinde tanımlanabilir; yani Leyla'ya, düşmeyi anlatan, düşmenin bir kusur olmadığını ve ortada pek de büyütülecek bir durum bulunmadığını, üsse de sevildiğini hissettirecek bir tutumdur. Düşme dikkate alınmıyorsa, yani bu da ikinci seçenek oluyor, Leyla kendine ilişkin veri sağlamak için hep arayacaktır, ilişkilerinde geçicilik, sığlık ve öfke baskın olacaktır. Öfke başta anne-babasına, sonra yakın çevresine ve kendisine yöneliktir. Bir türlü aradığını bulamaz ve kendini yıpratan, zarar veren bir yolda sürdürür hayatını. Üçüncü seçenek olan anne-babanın tepkisinde, azarlama çeşnili uyarmada ise Leyla özgüveni düşük biri olarak attığı her adımda, işinde, ilişkilerinde "doğru mu yapıyorum, yanlış mı" demekten verimli, başarılı olamaz. Onay almak için devamlı bir yetkili kişi arar. Bu da ilişkilerinde bağımlılığa yol açar.

Son seçenek olan dördüncüde ise şöyle bir durum söz konusu olur; çocukluğumuz yaptığımız her "hata" için cezalandırılarak geçti ise daha ağır bir fatura öderiz. Tümden içe kapanık, korkak olmak da var, zapt edilemez bir öfke ile kriminal olmak da.

HİÇLİĞE DÜŞMEK...

İlk senaryo dışında yetişen çocuklar en ufak bir onaysızlıkta neredeyse bir hiçliğe düşerler; bu hiçlik çoğu kez depresyonun çekirdeğini oluşturur. Kara deliğe benzer bu hiçlik hissi sonucunda; ölçüsüz alışveriş, rasgele seks, alkol, madde kullanımı, oburluk, yine ölçüsüz bir dış görünüş tutkusu, bu kara deliğin acısına tahammül etmek için farkına varmadan seçilen başa çıkma, avunma yöntemleridir. Hangisinin seçildiği ise yakın çevre, popüler kültürün sunduğu modeller, medya figürleri, akran gruplarının normları gibi unsurlara bağlıdır. Özetlersek; anne-babalık insanların hayatta soyunabilecekleri en yüklü rol, verebilecekleri en mühim karar. Bu rolü oynarken koşulsuz bir evlat sevgisi ve sağduyu en temel sermaye. Bu mekanizmanın oluşması, yani yetişkinlik yaşamında onay ihtiyacı, sonradan öğrenilen bir davranış olduğu için bu işleyişi değiştirmek mümkün. Karakterimizin bir parçası sandığımız birçok davranışımız gibi "onaylanma ihtiyacı" da yaşam sürecinde akıl haritamıza yazılmış bir kod.
Uzmanlar, onay almanın elzem bir ihtiyaç olduğunu düşünmenin, bu durumun bir eksiklik olduğunu kavramanın ve psikoterapi gibi bilimsel yöntemlerden faydalanmanın altını çiziyor...


Elele
 
Ya bu konuda yazacak çok şey var ama kısaca özetlemem gerekirse her insan elbet çevresinden biraz onay almak ister.


Başkalarının gözünde kim olduğumuz, nasıl algılandığımız yaşamın hedefi olursa, iş kontrolden çıkıyor.

Evet bunu abartmamak lazım. Yani etrafımızdakilerin kişilerin bize bakış açısı bir nebze önemlidir ama onların gözünde iyi gözükeceğim diye de kendimizi kasmanın anlamı yok bence. Herkes doğal olsa hiç bir sorun olmaz.


Bir iş yaptığınızda birilerinden "bu iyi olmuş" cümlesi duymazsanız bir yanınızı eksik hissediyorsunuz, becerilerinizden şüphe duyuyorsunuz...

Kendi adıma evet duyarım. Şöyle ki yaptığım işe birisi onay verdiğinde ve beğendiğinde daha çok ve çabuk motive oluyorum. Bazı siteler var örneğin yaptığınız çalışmaları, müzikleri falan yüklüyorsunuz. Diğer insanlarda yorum falan yapıyorlar. Bunların hepsi o yapan kişiyi onaylamak ve beğendiğini ifade etmek amaçlı.Fakat bu çalışmayı yapan kişi etraftakiler beğensin diye yaparsa, işte o noktada kendi çizgisinden çıkıp, etrafındakilerin istediklerini yapmaya başlar ki bu da orjinalliği bozar.

Düşündüklerimi kısaca anlatmaya çalıştım ama anlatabildiysem ne mutlu. :)
 
Ya evet ben de bende mi sorun var diyordum çünkü ben de duymak isterim ve duymadığımda eksik hissederim. Daha iyisini, daha dikkatli bir şekilde yapabilirmişim, demekki gereken özeni göstermemişim derim. Belki ben biraz abartıyorumdur ama arada kaldım ben de şimdi. Olması gereken mi bu yoksa dediği gibi özgüven eksikliği mi!!

Ayrıca yeni başladığın veya tamamıyle hakim olamadığın bir iş olduğunda bu cümleleri duymak istemen de daha bi doğal.
 
dideM' Alıntı:
Ya evet ben de bende mi sorun var diyordum çünkü ben de duymak isterim ve duymadığımda eksik hissederim. Daha iyisini, daha dikkatli bir şekilde yapabilirmişim, demekki gereken özeni göstermemişim derim. Belki ben biraz abartıyorumdur ama arada kaldım ben de şimdi. Olması gereken mi bu yoksa dediği gibi özgüven eksikliği mi!!

Ayrıca yeni başladığın veya tamamıyle hakim olamadığın bir iş olduğunda bu cümleleri duymak istemen de daha bi doğal.
Bence ikisi farklı şeyler özgüven eksikliğiyle yani. İnsan yemek yapınca mesela etraftakiler beğenirse çok güzel olmuş derse daha bir hoşuna gider. Ama onlar beğensin diye yapmıyordur heralde ne bileyim kafam karıştı. Onay beklemek yanlış olabilir belki ama onaylanmak da zarar getirmez bence. Olsa daha iyi olur  :)
 
Kabul edelim ya da etmeyelim,herkes içinde bulunduğu toplumdan onay bekler.
İnsanın fıtratında vardır bu.
Ve hernekadar biz onay beklemeden birşeyler yapmak doğru desek de,hayat bize aksinin varolduğunu haykırır.
Çünkü her insanda bir takdir edilme ihtiyacı vardır.
Bu ona doğru yoldasın mesajını verir.(You are on the right track.)

Birey toplum dengesinde,terazi şöyledir:
%80 birey
%20 toplum.

Yani terazi bireyden yana kaymak zorundadır.
Fakat bu çevreyi yadsımak,görmezden gelmek anlamına gelmez.(Gelemez)

Ünlü bir rock yıldızını gören kızlar,çığlıklar içinde:
Siz o ünlü rock yıldızımısınız?

diye sorarlar.
Cevap oldukça öğretici:

Eh işte,çoğu zaman.
Kişi kendisini hiçe saydığı zaman nasıl kendisine yabancılaşırsa,toplumu hiçe saydığı zaman da topluma yabancılaşır.

Birey toplum çatışmalarında da akılcılık esastır.
Hangi seçeneğin daha doğru olduğuna birey düşünerek karar vermelidir.

 
Serdar çok güzel yorumlamışsın. Yorumun için teşekkürler öncelikle. :)

İkinci olarak %20 çok fazla bir oranmış ya, bu kadar beklemiyordum.:)

Kabul edelim ya da etmeyelim,herkes içinde bulunduğu toplumdan onay bekler.
İnsanın fıtratında vardır bu.
Ve hernekadar biz onay beklemeden birşeyler yapmak doğru desek de,hayat bize aksinin varolduğunu haykırır.
Çünkü her insanda bir takdir edilme ihtiyacı vardır.
Evet ama her adımda beklemek de doğal mıdırki?
 
Evet ama her adımda beklemek de doğal mıdırki?

Her adımda beklemek elbette doğal,ya da iyi,sağlıklı değildir:

Başkaları için kendilerini çok yontanlardan geriye hiçbirşey kalmaz.

Fakat,her adımda beklemek ne kadar sağlıksızsa,attığı hiçbir adımda toplumu göze almamak da o denli sağlıksızdır.

%20 toplum için oldukça iyi bir rakam.
Bireye de ihtiyacı olan sahayı da veriyor.

Bir de her ikisini herzaman birbiriyle çelişen şeyler olarak görmemek gerekir.
Çatışma olan durumlarda,akılcılığı esas almak gerekir:

Nereye gideceğini gerçekten bilen adama dünya kenara çekilir yol verir.
 
Bütün yorumları onaylıyorum.. Kırılmayın.. :d
Şaka bir yana konu güzel.. Bazı durumların dışında insanların ne dediği ile pek ilgilenmem vesselam..
Aslında bu durumada onayı ben veririm. İnsanların ne dediğini önemseyeyimmi önemsemeyeyimmi ? Hangisi onaylarsam o :d
Yine iş bende bitti vesselam..
 
Aslında bu durumada onayı ben veririm. İnsanların ne dediğini önemseyeyimmi önemsemeyeyimmi ?
Haklısın.. Ama şu anda sen onun farkındasın. Çok öenmseyen ve bunun farkında olmayan çok insan var. Senin zaten bu durumla alakan yok:))))
 
Herkesten çok benim ne düşündüğüm ve doğrularım önemli,belli bir yaşa gelinceye kadar tabi ki insan olarak doğru mu yanlış mının sonucuna varabilmek adına onaylanma ihtiyacı duydum.
Ancak başkalarının önerilerini birebir yaparak değil sadece süzgeçten geçirdiğim kısımlarını kendime malettim
Şu anda geriye dönüp baktığımda bazı cahil cesaretinde kararlar vermiş olsamda ruhen rahatım,kendi istediklerimi yapmışım.
Hayatta hiç kimseyi memnun edemezsiniz bu yüzden kopya değil orjinal olmayı çalışın derim daha az yorulursunuz

Konu için teşekkürler Didem


 
Toplumun özelliklede sevdiğimiz değer verdiğimiz kişilerin onayını almak yaptığımız işte bizi motive edici bir güç ama bunu sırf onaylanıyor diye yapmak yada onaylanmıyoruz diye sevdiğimiz keyif aldığımız bir şeyden vaz geçmek, kendi isteklerimizi yok saymak olur ki insan kendini yok saydığı bir durumda; ne kadar onaylanırsa onaylansın bu onu bence çokda fazla mutlu etmez.

longcoming' Alıntı:
Başkaları için kendilerini çok yontanlardan geriye hiçbirşey kalmaz.


Bu sözü çok beğendim konuyu özetleyen bir söz olmuş.

Bu güzel konu için teşekkürler Didem :)
 
Geri
Üst