Aşk Rüzgarın Söylediği Bir Şarkıdır (Önsöz den)
...Rüzgar, sonbaharda hep aynı şarkıyı söyler. pencerenin camlarında gezinen titreyiş, kasımpatlarının gövdelerini okşayan fısıltı, karanlıkta gümüşi yaralar açan çığlık, yağmuru hızlandıran deli ıslık, yüzümüzde patlayan haykırış, denizi ürperten mırıltı, kaç renk, kaç çeşit, kaç ton sesi varsa, rüzgar sonbaharda hep aynı şarkıyı söyler.
Buna şarkı demek de doğru değildir; çoğu zaman bir ağıttır. Güzelin kısacık ömrüne, gidenin çekiciliğine, sevgilinin hayaline yakılmış bir ağıt. Her yıl tekrarlanmasına ragmen yıpranmamış, dipdiri kalmış, hüznünü zerrece yitirmemiş bir ağıt...
..... Rüzgar çiçekleri sevmez.. Onlara dokunmayı onlarla sevişmeyi doyurucu bulmaz. Rüzgar yaprakları sever. Dünya kurulalı beri bu sevdadan vazgeçmediğine göre de çektikleri ona yetmemiş, bu aşk onu doyurmamıştır. Bu her zaman dile getirilmese da böyle bilinir. Rüzgarın sevgisini göstermesi için yapraklara ihtiyacı vardır. Sadece sevgisini göstermek için mi? Şiddetini, acımasızlığını, öfkesini göstermek içinde... Zavallı yapraklar bu delişmen aşıgın her halini, hiç seslerini çıkarmadan vefakar bir sevgili gibi çeker..
...Yapraklar, rüzgarın ezgisini duymadan dökülmezler, hava ne kadar soğuk olursa olsun, yağmur ne kadar şiddetli yağarsa yağsın, onların tutundukları dallardan kopmaları için rüzgarın şarkısını duymaları gerekir. Tuhaf bir paradokstur yasanan. Rüzgar yaprakların dökülecegini bildiği için sarkısına başlamıştır. Yapraklarsa döküleceklerinden habersiz, rüzgarın ağıda benzer ağıdını duyunca dayanamayıp bırakmıslardır kendilerini asagıya.
...Rüzgar elinden gelse tükürüp atacaktır dilinden bu acılı sarkıyı, çekip gidecektir buralardan. Ama bunu bu güne kadar basaramamıstır, bundan sonra basaracagı kuskuludur.
...Bir an sadece bir an umutlanır rüzgar. Ağıdı bırakır, damarlarında gizlenen çürümeye ragmen güzelliğini koruyan yerdeki yaprakları canlandırmak ister. Bütün bedeniyle dokunur yapraklara, bu dokunus öyle yumusak, öyle kırık dökük, öyle çaresizdirki agaclarda kalan yaprakların aklının çeler, onlarda kaldırıp atarlar kendilerini rüzgarın kollarına. Artık nemli topragın üzerinde ölümcül bir dans baslamıstır. Tan doğumundan öğle ortasına, ikindiden aksam alacasına, gece karanlıgına, son yaprak dökülene kadar sürecektir bu dans.
...Düsen mutlu düşer, ne de olsa son nefesini sevdiğinin kollarında vermiştir. Yaşayana ise çıldırmak kalır. Yapraklarını koruyamadıları için ağaçları kökünden söker, duyarsız sokaklarda naralar atarak dev binalara saldırır. Takatı tükeninceye kadar kendini granit dağlara, buzdan denizlere, sisli ovalara, derin göllere çarpar. Sonra... sonra birden rüzgarın içi bosalır, solugu kesilir, gökyüzü ile topragın arasında öylece durur. Ne yapraklara dokunacak gücü kalır, ne şarkısını sürdürecek inadı. Rüzgar, tıpkı bir insan gibi aniden ölüverir..
Ahmet ÜMİT / Aşk köpekliktir....