E
eftelya
Kullanıcı
Nasıl İstiyorsan Öyle Yaşa
Milenyum çağındayız. Hepimiz yeni binyıl nesliyiz. Bu çağda yaşayanlar da önceki nesiller gibi jenerasyonlararası iletişim sorunları yaşıyor. Ancak, şimdilerde özellikle anne babaların ve orta yaşlıların gençlerle iletişim kurması gittikçe zorlaşıyor. Çağın koşulları ve her alandaki “hızlılık” faktörü, işleri geçmişe göre biraz daha karmaşıklaştırıyor.
Gençler, büyüyüp, ekonomik özgürlüklerini kazanıp, kendi yaşamlarını kuruncaya kadar, zorunlu olarak ebeveynlerine ve eğitmen, müdür gibi aile içi ve dışı birtakım büyüklerine bağımlı yaşıyor. Evde, okulda, işte… Kısacası gençler ve yetişkinler, her alanda nesillerarası çatışmayı ve “Ne seninle, ne sensiz” çelişkisini aşmaya çalışıyor. Çaresizlik, sıkışmışlık, endişe ve kafa karışıklığı, milenyum insanlarının yaygın ruhsal durumu. Özellikle gençler, debelenip duruyor veya duruma mutsuz bir şekilde katlanıyor. Katlandıkça hem sızlanıyor, hem de aslında yönetilmeye bağımlı hale geliyorlar. Birileri onlara ne yapmaları gerektiğini söylesin, göstersin beklentisi içinde kendilerini uyuşturuyorlar. Hoş, söylendiğinde de çoğu zaman direniyorlar veya kabul etseler bile uygulamıyorlar. Ama yine de böyle bir beklenti içine giriyorlar.
Öte yandan, ebeveyn ve büyükler, neyi nasıl söylemeleri ve gençlerle nasıl iletişim kurmaları gerektiği konusunda en iyi şeyleri yapıyorlar da diyemiyoruz. Ne yazık ki yetişkinler, aile, okul ve iş ortamlarında çoğunlukla acemice, özensizce, olumsuz ve manipülatif yaklaşımlarla, yaşı gereği zaten kafası karışık olan gençleri iyice dağıtıyor. Toparlamaları gerekirken, daha da dağılmalarına sebep oluyorlar.
Ne yapacağım? Ne yapmalıyım (kendim için, ailem için)?
İşte tipik ve en temel soru… Herkesin beynini kemiren iki kelime…
Yanıtı karmaşık ve gizemli değil aslında. Belki de o kadar basit ve yalın ki insanların inanası gelmiyor. “Yok yok çare, muhakkak daha karmaşık ve zor olmalı” önyargısıyla, öylece ortada duran cevabı almıyorlar, dolayısıyla harekete de geçmiyorlar.
Uzatmayalım; yanıt şu: Ne yapmak istiyorsan, onu yapacaksın! Ne olmak istiyorsan, o olacaksın!
Budur. Yanıt, sadece budur.
Bunun için, işe kendini keşfetmekle, istemediklerini ve istediklerini tespit ederek başlanacak. Kişiler, önlerindeki 5-10-15-20 yıl için, “NASIL BİR HAYATIM OLSUN?” sorusunu, yaşamın 6 belirleyicisini göz önüne alarak yanıtlayacak ve detaylandıracaklar. İşte 6 belirleyici: faaliyetler, sosyal çevre, finansal durum, sağlık, barınılan yer, ulaşım. Tüm çabalarımız, birbiriyle mutlak etkileşim içinde olan bu belirleyicileri gerçekleştirerek hayatımız haline dönüştürüyor. Bunların birbiriyle uyumlu olması, huzur ve başarı faktörlerinin az ya da çok olmasını sağlıyor. Çok aktif bir sosyal yaşam, kıt finansal kaynaklarla nasıl mümkün değilse, sağlık sorunları yaşanan bir bünyede de gerçekleşmesi pek mümkün değil.
Kısacası, nasıl bir hayat istediğimize karar vermek, isteklerimizi hedeflerimiz haline getirmek, bunları rakamsal değerlerle (tarih, para, zaman, vs.) ifade edip, planlara dönüştürmek ve programlamak, en temel yaşam sorumluluğumuz.
Düşlediğin gelecek… Eğer istersen!
Yazan: Ufuk Tarhan
Milenyum çağındayız. Hepimiz yeni binyıl nesliyiz. Bu çağda yaşayanlar da önceki nesiller gibi jenerasyonlararası iletişim sorunları yaşıyor. Ancak, şimdilerde özellikle anne babaların ve orta yaşlıların gençlerle iletişim kurması gittikçe zorlaşıyor. Çağın koşulları ve her alandaki “hızlılık” faktörü, işleri geçmişe göre biraz daha karmaşıklaştırıyor.
Gençler, büyüyüp, ekonomik özgürlüklerini kazanıp, kendi yaşamlarını kuruncaya kadar, zorunlu olarak ebeveynlerine ve eğitmen, müdür gibi aile içi ve dışı birtakım büyüklerine bağımlı yaşıyor. Evde, okulda, işte… Kısacası gençler ve yetişkinler, her alanda nesillerarası çatışmayı ve “Ne seninle, ne sensiz” çelişkisini aşmaya çalışıyor. Çaresizlik, sıkışmışlık, endişe ve kafa karışıklığı, milenyum insanlarının yaygın ruhsal durumu. Özellikle gençler, debelenip duruyor veya duruma mutsuz bir şekilde katlanıyor. Katlandıkça hem sızlanıyor, hem de aslında yönetilmeye bağımlı hale geliyorlar. Birileri onlara ne yapmaları gerektiğini söylesin, göstersin beklentisi içinde kendilerini uyuşturuyorlar. Hoş, söylendiğinde de çoğu zaman direniyorlar veya kabul etseler bile uygulamıyorlar. Ama yine de böyle bir beklenti içine giriyorlar.
Öte yandan, ebeveyn ve büyükler, neyi nasıl söylemeleri ve gençlerle nasıl iletişim kurmaları gerektiği konusunda en iyi şeyleri yapıyorlar da diyemiyoruz. Ne yazık ki yetişkinler, aile, okul ve iş ortamlarında çoğunlukla acemice, özensizce, olumsuz ve manipülatif yaklaşımlarla, yaşı gereği zaten kafası karışık olan gençleri iyice dağıtıyor. Toparlamaları gerekirken, daha da dağılmalarına sebep oluyorlar.
Ne yapacağım? Ne yapmalıyım (kendim için, ailem için)?
İşte tipik ve en temel soru… Herkesin beynini kemiren iki kelime…
Yanıtı karmaşık ve gizemli değil aslında. Belki de o kadar basit ve yalın ki insanların inanası gelmiyor. “Yok yok çare, muhakkak daha karmaşık ve zor olmalı” önyargısıyla, öylece ortada duran cevabı almıyorlar, dolayısıyla harekete de geçmiyorlar.
Uzatmayalım; yanıt şu: Ne yapmak istiyorsan, onu yapacaksın! Ne olmak istiyorsan, o olacaksın!
Budur. Yanıt, sadece budur.
Bunun için, işe kendini keşfetmekle, istemediklerini ve istediklerini tespit ederek başlanacak. Kişiler, önlerindeki 5-10-15-20 yıl için, “NASIL BİR HAYATIM OLSUN?” sorusunu, yaşamın 6 belirleyicisini göz önüne alarak yanıtlayacak ve detaylandıracaklar. İşte 6 belirleyici: faaliyetler, sosyal çevre, finansal durum, sağlık, barınılan yer, ulaşım. Tüm çabalarımız, birbiriyle mutlak etkileşim içinde olan bu belirleyicileri gerçekleştirerek hayatımız haline dönüştürüyor. Bunların birbiriyle uyumlu olması, huzur ve başarı faktörlerinin az ya da çok olmasını sağlıyor. Çok aktif bir sosyal yaşam, kıt finansal kaynaklarla nasıl mümkün değilse, sağlık sorunları yaşanan bir bünyede de gerçekleşmesi pek mümkün değil.
Kısacası, nasıl bir hayat istediğimize karar vermek, isteklerimizi hedeflerimiz haline getirmek, bunları rakamsal değerlerle (tarih, para, zaman, vs.) ifade edip, planlara dönüştürmek ve programlamak, en temel yaşam sorumluluğumuz.
Düşlediğin gelecek… Eğer istersen!
Yazan: Ufuk Tarhan