P
payro
Kullanıcı
Her insanın kendine has bir koku desenine bağlı kimliği olduğunu biliyor muydunuz? İşte size yaşanmış bir hikâye: Bir gün bir tıp öğrencisi, gece yatarken zihnin fonksiyonları değiştiren ilaçlardan uygun dozda alır. Rüyada kendisinin köpek olduğunu, çevresinin çok zengin kokularla donatıldığı görür. Uyandıktan sonra da rüyanın tesiri devam eder ve etrafındaki her şeyin keskin ve güçlü kokular yaymakta olduğunu hisseder. Hastahaneye gittiğinde âdeta köpek gibi etrafı koklamaya devam etmekten kendini alıkoyamaz ve hasta odalarına ulaşmadan önce onların kokuları algılayarak içeride kaç tane hasta olduğunu bilir. Çünkü her insanın kendine has bir koku kimliği vardır. Bu koku desenleri sayesinde insanlar, görünüşlerindeki farklılıktan daha kesin bir şekilde ayırt edilebilir. Bu tıp öğrencisi, her cadde ve dükkânın da kendine ait koku paneli olduğunu ve onların kokuları algılayarak cadde ve dükkânları gözü kapalı tanıyabildiğini belirtmiştir. Bu öğrenci başka bir ilaç aldıktan birkaç hafta sonra, yüksek koku alma hassasiyetini kaybetti.
Hayvanlar hayatların büyük kısmı, kokularla ve diğer kimyevi sinyallerle yönlendirirler. Meselâ köpek ve fareler yiyeceklerini bulmada, yolları ve barınakları hatırlamada, eşlerini ve yavruları tanımada kokuları kullanırlar. Karıncalar gibi sosyal böcekler de kimyevi sinyalleri kullanarak nereye gideceklerini ve nasıl davranacakları birbirlerine çok doğru ve kesin şekilde bildirirler.
İnsanlar ise dünyayı daha çok gözleri ve kulaklarıyla algılar ve onlara güvenirler. Koku hislerini genellikle bilgi edinme aracı olarak kullanmazlar. Hatta burunlarımızın mesajı baskılar ve ihmal ederiz. Ancak anneler bebeklerini, yeni doğan bebekler de annelerini kokularından tanıyıp diğer kişilerden ayırt ederler. Ayrıca kokular yetişkin İnsanların davranışları etkileyen bir güce de sahiptirler. Bir mekânın, bir parfümün veya uzun zaman unutulmuş bir kokunun hatırlanması, hislerimizi harekete geçirdiği gibi, eski hayallerimizi de canlandırır. Birçok yazar ve ressam, belli kokuları algıladığında belli şeyleri çok daha kolay resmedip, geçmiş olayları çok daha kolay bir şekilde hatırlayarak resme veya yazıya dökebilmektedir. Bu koku, bir bardak çayın veya kahvenin yudumlanmasıyla gelen koku olabileceği gibi, bir gülün veya iyi veya kötü karakterli bir kimsenin kokusu da olabilir. Bu kokular bizde iyi veya kötü şeylerin hatırlanmasına yol açarak hislerimizi doğrudan etkiler. Bundan dolayıdır ki, mekânların ve insanların yaydığı kokular, çalışma performansı doğrudan etkiler.
Farkında olalım veya olmayalım, çevremizdeki ağaçlardan, çiçeklerden, topraktan, hayvanlardan, gıdalardan ve sanayi üretiminden etrafa yayılan bir koku çemberi içinde yaşıyoruz. Bu kadar çeşitli kokuları tanımlamak istediğimizde, çok ham ve kısıtlayıcı benzetmeleri kullanarak var olan kokunun zenginliğini yok ediyoruz. Meselâ, ”gül gibi, amonyak gibi, sirke gibi kokuyor” diyoruz. Kokuyu ölçen ve ayırt eden âletleri kullanma ihtiyacı duymamışız. Bu nedenle farklı kokuları tanımlayan kelime hazinemiz gelişmemiş. Ayrıca herhangi bir şeyi daha önce koklamamış bir kimseye, o şeyin kokusunun genel özelliği verilse de tonları tam olarak tanımlaması oldukça zordur. Işığın veya sesin dalga boyunu ölçer gibi bir koku ölçüm skalası da henüz mevcut değil. Şu ana kadar bazı araştırmacılar maddeler için lineer bir koku ölçeği geliştirmeye çalışmışlarsa da başarılı sonuç alınamamıştır. Bunun önemli bir sebebi, koku veren maddelerin kimyevi yapıların çok çeşitli ve üç boyutlu yapıların farklı olması ve kimyevi yapısı aynı fakat üç boyutlu yapısı farklı olan moleküllerin farklı kokular neşretmesidir.
Birçok gıdanın lezzeti, içerdikleri aromatik maddenin oluşturduğu kokudan kaynaklanır. Gıdalardan havaya salınan aromatik maddeler burun deliklerinden geçerek burundaki koku algılama hücrelerine ulaşır. Dilimizdeki tat alma hücreleri sadece tatlı, tuzlu, ekşi ve acı olmak üzere dört farklı tadı algılama kapasitesine sahiptir. Diğer lezzetler ise kokudan gelir. Bunun güzel bir delili, soğuk algınlığında burun tıkandığında yiyeceklerin tatsız ve tuzsuz olarak algılanmasıdır.
Dr. Selim AYDIN
Saygılarımla;
Hayvanlar hayatların büyük kısmı, kokularla ve diğer kimyevi sinyallerle yönlendirirler. Meselâ köpek ve fareler yiyeceklerini bulmada, yolları ve barınakları hatırlamada, eşlerini ve yavruları tanımada kokuları kullanırlar. Karıncalar gibi sosyal böcekler de kimyevi sinyalleri kullanarak nereye gideceklerini ve nasıl davranacakları birbirlerine çok doğru ve kesin şekilde bildirirler.
İnsanlar ise dünyayı daha çok gözleri ve kulaklarıyla algılar ve onlara güvenirler. Koku hislerini genellikle bilgi edinme aracı olarak kullanmazlar. Hatta burunlarımızın mesajı baskılar ve ihmal ederiz. Ancak anneler bebeklerini, yeni doğan bebekler de annelerini kokularından tanıyıp diğer kişilerden ayırt ederler. Ayrıca kokular yetişkin İnsanların davranışları etkileyen bir güce de sahiptirler. Bir mekânın, bir parfümün veya uzun zaman unutulmuş bir kokunun hatırlanması, hislerimizi harekete geçirdiği gibi, eski hayallerimizi de canlandırır. Birçok yazar ve ressam, belli kokuları algıladığında belli şeyleri çok daha kolay resmedip, geçmiş olayları çok daha kolay bir şekilde hatırlayarak resme veya yazıya dökebilmektedir. Bu koku, bir bardak çayın veya kahvenin yudumlanmasıyla gelen koku olabileceği gibi, bir gülün veya iyi veya kötü karakterli bir kimsenin kokusu da olabilir. Bu kokular bizde iyi veya kötü şeylerin hatırlanmasına yol açarak hislerimizi doğrudan etkiler. Bundan dolayıdır ki, mekânların ve insanların yaydığı kokular, çalışma performansı doğrudan etkiler.
Farkında olalım veya olmayalım, çevremizdeki ağaçlardan, çiçeklerden, topraktan, hayvanlardan, gıdalardan ve sanayi üretiminden etrafa yayılan bir koku çemberi içinde yaşıyoruz. Bu kadar çeşitli kokuları tanımlamak istediğimizde, çok ham ve kısıtlayıcı benzetmeleri kullanarak var olan kokunun zenginliğini yok ediyoruz. Meselâ, ”gül gibi, amonyak gibi, sirke gibi kokuyor” diyoruz. Kokuyu ölçen ve ayırt eden âletleri kullanma ihtiyacı duymamışız. Bu nedenle farklı kokuları tanımlayan kelime hazinemiz gelişmemiş. Ayrıca herhangi bir şeyi daha önce koklamamış bir kimseye, o şeyin kokusunun genel özelliği verilse de tonları tam olarak tanımlaması oldukça zordur. Işığın veya sesin dalga boyunu ölçer gibi bir koku ölçüm skalası da henüz mevcut değil. Şu ana kadar bazı araştırmacılar maddeler için lineer bir koku ölçeği geliştirmeye çalışmışlarsa da başarılı sonuç alınamamıştır. Bunun önemli bir sebebi, koku veren maddelerin kimyevi yapıların çok çeşitli ve üç boyutlu yapıların farklı olması ve kimyevi yapısı aynı fakat üç boyutlu yapısı farklı olan moleküllerin farklı kokular neşretmesidir.
Birçok gıdanın lezzeti, içerdikleri aromatik maddenin oluşturduğu kokudan kaynaklanır. Gıdalardan havaya salınan aromatik maddeler burun deliklerinden geçerek burundaki koku algılama hücrelerine ulaşır. Dilimizdeki tat alma hücreleri sadece tatlı, tuzlu, ekşi ve acı olmak üzere dört farklı tadı algılama kapasitesine sahiptir. Diğer lezzetler ise kokudan gelir. Bunun güzel bir delili, soğuk algınlığında burun tıkandığında yiyeceklerin tatsız ve tuzsuz olarak algılanmasıdır.
Dr. Selim AYDIN
Saygılarımla;