Z
zeedorf
Kullanıcı
- 24 Haz 2009
- En iyi cevaplar
- 0
- 0
İnsanoğlunun hayatında kimi zamanları vardır ki çökmüş, bitap olmuş evlere benzer. Tam anlamıyla kendini yerde hissetmese bile onu ayakta tutan birkaç sağlam direkten başka bir şeyinin de olmadığının farkındadır. Hafif esen rüzgârlarda bile gövdesi oynar, hep yıkılma korkusunu tadar. Evet, herkes hayatında bir kez bile olsa bu ruh halini yaşamıştır. Çevremizdekilerin bizlere yabancılaştığı, güvensizlik duygusunun hat safhada olduğu anları yaşamayan yok gibidir.
Her şeye rağmen hayat yaşamaya değer;
Yaşadığımız tüm olumsuzluklara rağmen hayat kendi çizdiği yolda ilerlemeye devam ediyor. Bizler sadece yazılmış senaryoda birer oyuncuyuz. Bazılarımız oyununu beğenerek oynarken, bazılarımız oynadığı oyundan hoşnutsuz. İnsanoğlunun yaşam denen oyuna bakış açısı ne olursa olsun herkes bir gün oyunu bırakacaktır. Peki, sonucu belli olan bir oyunda zamanı dolu dolu yaşamak varken neden aksilik yapıp onu içi boşaltılmış cevize benzetiriz.
Hayatımızda zaman zaman değişiklik yapıp ona farklı renkler katmalıyız. Yaşam tekrarlardan oluşan bir bütün ve her insanda olduğu gibi bu tekrarları yaşamak bizleri olumsuzluğa sevk etmektedir. Bunu yenmek için hayatımızda bazı rötuşlar yapabiliriz.
İşe sabah katlığımız anla başlayabiliriz. Kalkar kalkmaz camımızı sonuna kadar açıp, yaşamın bize bahşettiği en güzel duyguyu, nefes almayı tadarak yaşayabiliriz. Olumsuzluk havasını üzerimizden sabah ilk kalktığımız anda atabilirsek günümüz daha neşeli geçecektir.
Şu bir gerçek ki insan kendinin doktorudur.
Okuduğum bir deneyde birkaç tane hasta olan denekleri farklı odalara kapatırlar. Hepsi vücudundaki ağrılardan şikâyetçidir. Onlara yeni icat olan bir ilaç vereceklerini ve bu şekilde tüm ağrılarından kurtulacaklarını söylerler. Hepsine bir bardak içinde verdikleri sıvıyı içirirler. Belli bir süre sonra hastaların çoğu ağrılarının geçtiğini söyleyip odadan çıkarlar. Fakat verilen sıvı sadece renklendirilmiş sudan başka bir şey değildir.
Bu demektir ki insan neye şartlanır ve neyi isterse onu yaşar.
Hayat bizim çizmediğimiz bir oyun olsa da onu nasıl oynayacağımız bizim elimizde.
Olumsuzluklar sizi olumsuz kılmak için değil hayatın değerini anlamak için bir yol olsun.
Zeedorf
Her şeye rağmen hayat yaşamaya değer;
Yaşadığımız tüm olumsuzluklara rağmen hayat kendi çizdiği yolda ilerlemeye devam ediyor. Bizler sadece yazılmış senaryoda birer oyuncuyuz. Bazılarımız oyununu beğenerek oynarken, bazılarımız oynadığı oyundan hoşnutsuz. İnsanoğlunun yaşam denen oyuna bakış açısı ne olursa olsun herkes bir gün oyunu bırakacaktır. Peki, sonucu belli olan bir oyunda zamanı dolu dolu yaşamak varken neden aksilik yapıp onu içi boşaltılmış cevize benzetiriz.
Hayatımızda zaman zaman değişiklik yapıp ona farklı renkler katmalıyız. Yaşam tekrarlardan oluşan bir bütün ve her insanda olduğu gibi bu tekrarları yaşamak bizleri olumsuzluğa sevk etmektedir. Bunu yenmek için hayatımızda bazı rötuşlar yapabiliriz.
İşe sabah katlığımız anla başlayabiliriz. Kalkar kalkmaz camımızı sonuna kadar açıp, yaşamın bize bahşettiği en güzel duyguyu, nefes almayı tadarak yaşayabiliriz. Olumsuzluk havasını üzerimizden sabah ilk kalktığımız anda atabilirsek günümüz daha neşeli geçecektir.
Şu bir gerçek ki insan kendinin doktorudur.
Okuduğum bir deneyde birkaç tane hasta olan denekleri farklı odalara kapatırlar. Hepsi vücudundaki ağrılardan şikâyetçidir. Onlara yeni icat olan bir ilaç vereceklerini ve bu şekilde tüm ağrılarından kurtulacaklarını söylerler. Hepsine bir bardak içinde verdikleri sıvıyı içirirler. Belli bir süre sonra hastaların çoğu ağrılarının geçtiğini söyleyip odadan çıkarlar. Fakat verilen sıvı sadece renklendirilmiş sudan başka bir şey değildir.
Bu demektir ki insan neye şartlanır ve neyi isterse onu yaşar.
Hayat bizim çizmediğimiz bir oyun olsa da onu nasıl oynayacağımız bizim elimizde.
Olumsuzluklar sizi olumsuz kılmak için değil hayatın değerini anlamak için bir yol olsun.
Zeedorf