Codex
Özgür Şahin
Site Kurucusu
Merhabalar. Sizinle katıldığım, Adil Maviş'in eğitmen olduğu Kendi Kendine Telkin adlı seminerde tutmuş olduğum notları paylaşayım istedim. Bana göre zaten önemli olan sözleri not aldığım için, bir de bunun içinden özet yapmak oldukça zordu. Bir takım yerleri kırpmış olmama rağmen yazı oldukça uzun gelebilir... Umarım işinize yarar şeyleri ayıklamayı başarabilirsiniz...
İnsanların harekete geçmelerine, mükemmeliyetçilikleri, ertelemeyi alışkanlık edinmeleri ve başarısız olma korkuları engel olur. Çaba harcamak korkularını tetikler. “Ne yapmak gerektiğini düşünmek yerine ne yapmamak gerektiğini düşünmek” daha yararlıdır.
Bazen aklınıza hiç gelmeyen fikirler ortaya çıkar ve bakakalırsınız. Kısa bir zaman zarfında o kadar düşünce geçer ki aklınızdan, bunu kağıda yazmazsanız belli bir zaman sonra elinizde kanıt olmadığı için fikirlerinizi reddetmeye bile başlayabilirsiniz. Çünkü oluştuğu zaman yazılmayan fikir, sizin hatırladığınız ana kadar değişebilir.
Şimdiki zaman, geçmiş zaman ve gelecek zamanın yanında bir de geniş zaman vardır. Zamana bedensel anlamda bağlı olsak da düşünce ve ruh olarak sınırsız bir varlığız ve sonsuz şimdide yaşamaktayız. Ancak zaman zaman bedenimiz bugündeyken ruhumuz bir başka zamana yolculuk eder. Bu zamanın dışına çıkma olayını bir kablo, bir nevi bir ağ kullanarak başarırız. Bunu bilinçsizce yapar ve ilişkimizi tam anlamıyla kavrayamadığımız bir dünyaya ulaşırız. Bu yolculuk saniyenin yüzde biri kadar bir sürede gerçekleşir. Ulaştığımız anın etkilerini fizyolojik, duygusal ve de ruhsal olarak taşırız. Bu olay trans-yoğunlaşma olarak adlandırılır. Örneğin dalgınca yolda giderken birisi size nasılsın dedi. Bilinç düzeyinde cevabınız otomatiktir, bir şey yok dersiniz. Bu size göre belki de gerçekten doğrudur. Düşüncelerinize daldığınız için şu anınızın belki de çok farkında değilsinizdir. Ama bilinçaltı yaşamaya devam eder. Peki ama, sizin farkında olmadığınız dünyanın kim farkında?
Sigarayı bırakınca düştüğünüz boşluğu, pozitif kaynaklarla doldurmalısınız. Zararlarını bilmeniz size faydasızdır. “Bir şeyi bilmek demek, onu yapacağınız anlamına gelmez.” Bilinciniz “ben sigarayı bırakmayı istiyorum” dese de aslında bilinçaltı halinden memnundur. İnsanların %90 lık bir kısmı değişmeyi istemez. Kendinizi zorlamayın bu içinizden gelmelidir. Aksi halde değişim kalıcı olmaz. Önce bilinçaltını ikna etmenin yöntemini bulmalı ve ona göre çözüm yolları üretilmelidir. Vücudunuzu artık sigaraya ihtiyaç duymadığına inandırmanız gerekir. Eğer bilinçaltı buna inanmazsa, bilinç ne derse desin aynı şekilde ilerler. Bilinçaltı bilince hükmedebilir ancak deşifre olmaktan hiç hoşlanmaz. Kimse tavsiye veya nasihat istemez. Sigara içen birine yardımcı olma niyetiyle konuşmaya kalksanız size çıkışabilir. Halbuki belki de o da zararlarının farkındadır ve bırakmak istiyordur ama yine de kendine doğrudan doğruya söylenmesini, çocuk yerine konulmayı istemez. O'na bunu kamuflajlı anlatmalısınız. Birisi size bir ürünü satmaya çalıştıkça almamak için direnirsiniz. Ben bu anlattıklarını zaten biliyorum dersiniz. Müşteriyi o ürüne ihtiyaç duyduğuna inandıran kişi başarılı bir satıcıdır. Bilinci kızdırmamak gerekir, çünkü o da bizim müşterimizdir.
Aslında içinde bulunduğunuz dünya zahiri ama siz bunu gerçek sanıyorsunuz. Onun haricinde başka bir anda geziyor ama buranın da kanunlarını bilmiyorsunuz. Bilgi sorununuz değil, bildiğinizi uygulamama sorununuz var. Bilinçaltında fikirlerinizin eyleme dönüşmesi için ona telkin vermeniz lazımdır. Sizin sorunlarınızı bilinç düzeyinde dinleyen birisi, aman canım derdin bu muydu, diyebilir. Halbuki trans kurbanı bu derdi zihninde defalarca tekrarlamış ve onu kat kat büyütmüştür. Dikkat edilmez, olumsuz bir geçmişteki enerji düşünceyle şimdiye taşınıp bunu hissetmek, yani korku ve negatif trans otomatiğe bağlanırsa psikolojik rahatsızlıklar başlar.
Trans yaşanılan bir olayı yeniden yaşamak olabileceği gibi, hiç yaşanılmamış bir olayı canlandırmak da olabilir. Kaliteli bir trans için mümkün olduğunca çok duyuyu harekete geçirmek gerekir. Kurguladığınız anı hissedin, duyun, görün, tadın…
Zihin bir hard disk gibi çalışır. İçine konulan bilgiyi ilk konulduğu haliyle alır ve hep tutar. Birinin size hakaret ettiğini varsayalım. Bu olaya odaklandıkça, üzerinize alındıkça zararı gören siz olursunuz. Her ne söylerseniz söyleyin gün boyunca sürekli aklınıza gelir. Yürürsünüz aklınızdadır, eve gidersiniz “Ya bu adam bana nasıl böyle der.” diye hala söylenirsiniz. Adamın bakışları canlanır gözünüzde... Başka biri size biraz farklı baksa, “Neden öyle bakıyorsun, ne demek istedin yoksa bana hakaret mi ediyorsun.” der ve işi kavgaya bile sürebilirsiniz. Bir de tersini düşünelim. Bu hakaret olayını yaşadınız, filtrelerinizi açtınız ve kayıt sisteminize girdi. Olayı önemsiz olarak algıladınız. Başınıza gelecek en kötü şey, dışarıdan bakanların size, ne gamsız adammış yahu, herif küfretti hiç oralı değil demeleridir. Ama bu düşünceleri onlara batar, size değil. Aklınızdan çıkarmayın, filtreler hayat kurtarıcıdır, ömrünüzü uzatır.
Duygularınız bilinçaltınızın denetimindedir. Bu yüzden buraya mantıkla hükmedemezsiniz. Size bir iç diyalogdan bahsedeyim:
-Ya kaç sefer oldu, hala yapıyorum. Halbuki yapmamalıyım. Offf off!
-Eeee? Engellesene o halde!
-Ama ne yapayım ki, elimde değil. Deniyorum deniyorum ama bir türlü olmuyor. Denediğiniz bilinç ile çalışmaktır, bilincialtıyla değil...
Bilinçaltı bünyesinde mükemmel bir sağlık planı barındırır. Siz farkına varmadan kendi içinizde sistemleriniz düzeltilir. Hangi kiloda olursanız olun, zayıf olma da şişman olma da zihninizde kayıtlıdır. Kendinizi daha mutlu ya da daha mutsuz, daha başarılı ya da daha başarısız, daha şişman ya da daha zayıf olmaya programlandırabilirsiniz. Doğru kaynakları bilmeseniz dahi her neyi arzuluyorsanız o ideal olarak bilinçaltınızda mevcuttur. Telkinle oraya ulaşabilirsiniz.
Eğer birisine sürekli olarak ne yapıp ne yapmaması gerektiğini söylerseniz kişi bir süre sonra bunalıma girer. Dış programlama ile benlik kopması yaşar ve kendi bilinçaltı ile uyumunu yitirir. Birilerinin programlamasına izin vermeden, kişi kendini hayatın akışına bırakmalı ve davranışlarının sonuçlarından yararlanmayı öğrenmelidir.
İnsan beyni imgelerle çalışır. Bir takım davranış ve tepki biçimleri bilince sembolik olarak yaptırılabilir. Bilinçaltı bunu oyun gibi algılar ve oldukça sevinir. Kendisini daha mutlu, daha canlı hisseder. Buna örnek olarak ders çalışmak istemeyen bir çocuğu verelim. Çocuk annesine gelir ve sıkıntısını dile getirir. Anne bir miktar düşündükten sonra, “Belki de oturduğun sandalyede bir şey vardır, bir de bunu dene.” der ve çocuğa yeni bir sandalye getirir. Çocuk halinden memnundur, sandalye daha rahattır ve dersini çalışmaya devam eder. Burada kilit noktası şudur, olayların bağlantılarında mantık aradığınız an büyü bozulur ve sistem çöker. Anne çocuğa, “Bu ikisi de aynı sandalye nasıl daha rahat olduğunu iddia edebiliyorsun?” demiş olsaydı büyük ihtimalle çocuk da “Evet, haklısın anne ikisinin hiçbir farkı yok, ders çalışamıyorum.” diye sızlanmaya devam edecekti. Bilinçaltı onu basit bir sandalye olarak görmez. Oyunun kurgusunu değiştirdiğinizi sanar. Sembolleri değiştirdiğiniz an sonuç da değişir. Hiçbir şey yapamıyorsanız, değiştirebileceğiniz hiçbir şey yoksa, kalkıp bir iki adım yürüyün, elinizle saçınızı düzeltin. Emin olun bu bile işe yarayacaktır. Yaptığınız, sembolü duyguyla ilişkilendirmektir. Tıpkı bir anahtar ile kapıyı ilişkilendirmeniz gibi. Seminerlerinde rahat konuşamayan bir adama hocasının tavsiyesi, izleyicileri insan olarak değil patates çuvalı olarak düşünmesiydi. Böylelikle heyecanlanmayacaktı çünkü karşısındakiler duygudan yoksun çuvallardı. Gördüğünüz gibi bir duygu (utanma-heyecan) ve onunla ilişkilendirilen bir sembol (çuval) söz konusu. Sembolleri kullanarak neler yapabileceğinizi görseniz hayret ederdiniz. Size kendi başımdan geçen bir olayı anlatayım. Üniversite yıllarımda bir sorun inanılmaz derecede canımı sıkıyordu. Ben de hayalimde bu sorunu bir çuvala tıkıştırdım. Daha sonra bunu zorlanarak sürükledim ve bir odaya kilitledim. Ardından anahtara avucuma alıp parçaladım ve aradan seneler geçmesine rağmen o olayın ne olduğunu artık anımsamıyorum. O çuvalın rengi, dokusu, kokusu hala zihnimde. Güçlü kurgulama, transın kaliteli olmasını sağlar.
Seminerde bir bayanın eline bir zincir verildi ve gözü kapalıyken zincirin sabit durduğunu düşündüğünde haber verilmesi istendi. Daha sonra eğitmen kıza telkinde bulunmaya başladı: “Elinde bir zincir var ve sen bunu sabit tutuyorsun. Ama aklında bir nesne var sürekli dönüyor. Sağdan sola, sağdan sola… Hızla dönmeye devam ediyor. Karşı koymaya, onu durdurmaya çalışıyor ama bunu bir türlü yapamıyorsun. Karşı koymaya çalıştıkça daha da dönüyor. Sağdan sola doğru sürekli…” Zincir dönmeye başladı gitgide hızlanarak. Telkin sayesinde, bunu hayalinde yaptıkça gerçekte de yapmaya başladı. Bir başka deneyde hepimizden gözlerimizi kapatmamız istendi. Ardından telkinler geldi: “İki elinizi dua eder gibi göğüs hizanızda kaldırın. Bir eliniz diğerinden daha ağır olacaktır, sağ ve ya sol bunu fark edin. Ağır olan elinize 1 kg ağırlığında bir kitap koyun. Eliniz şimdi eskisinden de ağır. Kitabın rengini, büyüklüğünü hayal edin. Şimdi aynı kitaptan bir daha koyun. Eliniz hafifçe titriyor. Bir kitap daha koyun. Artık elinizde 3 kg ağırlığında 3 kitap var. Kaldırmaya çalışın onları. Biraz zorlanacaksınız ama karşı koyun.” Gözlerimizi açmamız söylendiğinde bir baktık ki başlangıçta aynı hizada olan ellerimiz artık farklı hizalardaydı. Bu oldukça şaşırtıcı bir deneyimdi, çünkü gerçekte ellerimizin üstünde hiçbir ağırlık yoktu. Biz o “yükü” hayalimizde kendi kendimize yüklemiş, sonunda gerçek bir kol ağrısı edinmiştik.
Duyguların gün boyunca sürekli değişim içerisinde olmasından dolayı ritmi sürekli değişen nefes, insanın fizyolojik ve ruhsal yapısında son derece önemlidir. Korktuğunuzda hızla nefes almaya başlarsınız. Bunun tam tersi de doğrudur. Eğer “sanki korkmuşsunuz gibi” hızla nefes alıp vermeye başlarsanız bir süre sonra içinizde belli belirsiz bir korku hissetmeye başlarsınız. Bunu sadece nefesinizi kullanarak başarabilirsiniz. Panik olduğunuzda derin nefes almaya başlayın. Rahatladığınızı görürsünüz. Telkine başlamadan önce kendinizi nasıl rahat hissediyorsanız öyle bir konuma geçin ve derin nefes almaya başlayın. 10-15 nefes sonucunda kendi kendinize kalmayı, dinlemeyi ve anahtar bulmayı deneyin. Sizi bilinçaltınız yönlendirecektir. Bunun olması için aceleci davranmayın.Zaman içerisinde kendiniz ve bilinçaltınız ile "uyumlama" gerçekleşecektir.
Yapılabilecek Egzersizler:
*Canınız sıkıldığında ve elinizden yapabileceğiniz hiçbir şey gelmediğinde, canınızı sıkan şeyleri kağıda dökün. Ardından bu kağıdı buruşturup çöpe atın ve atarken, “Artık size ihtiyacım kalmadı. Bu zamana kadar benimle birlikte olup bana çok şey kattığınız için teşekkür ederim ama artık gitmelisiniz.” deyin. Kendinizde bir rahatlama hissedeceksiniz.
*Kendinizi nasıl görmek istiyorlarsanız, 2 hafta boyunca günde 3 er defa zihninizde o şekilde canlandırın. Böylelikle ister fiziksel olsun ister duygusal, arzulanılan her değişiklik doğru telkinler ile bünyenizde yapılandırılabilir.
*İsteklerinizin daha kolay gerçekleşebilmesi için onları vazgeçemeyeceğiniz olgularla bağdaştırın. Örneğin bir çocuk, “annemi seviyorsam yemek yemeliyim.” der, sevgi yemek yemek ile bağdaştırılmıştır.
Bir trans ve telkin örneği
“Gökyüzünde yetişen bir ağaç, ve o ağacın parlak sulu meyveleri var. Elini uzat ve bu meyvelerden birini al çek. Ben bunu hak ediyorum de ve kucağına koy meyveyi. Yepyeni bir benle buluşmak üzere onu al ve şimdi de yüreğine koy. İşte böyle. Yapman gerekenleri, yapman gerektiği gibi ve yapman gereken zamanda yapmak zorunda olduğun gerçeğini göz ardı etme. Sol elini aç ve oraya beğenmediğin yönlerini koy. Sağ avucunu aç ve oraya da ideal benliğini koy. Neler yaparken kendinden memnunsun. Bunu gör, kabul et ve gülümse kendine. Rahatla, ben bunu hak ediyorum, teşekkür ederim de. Bu sözler gerçekten oldukça önemli. Daha sonra sol yanına dön ona teşekkür et, sağ yanımla uzlaşır mısın de. Sağ yanına dön ve biliyorum çok kavga ettin, üzüldün, vicdanın sıkıldı ama hepsi sona erecek sol yanımla uzlaşır mısın de. Onlardan evet cevabını duyduğun vakit, o iki yanını birleşip sana yeni ve daha güzel bir şey vermesi için birleştir. O parlayan ışığa “Yapman gerekenleri dosdoğru şekilde yapabileceğini biliyorum, bu görevi sana veriyorum, başarabileceksin.” de. Sana yepyeni bir parça üreteceklerdir, bunu unutma. Daha sonra bunu yüreğine götür, bir müddet o şekilde kal. Huzura kavuş."
İnsanların harekete geçmelerine, mükemmeliyetçilikleri, ertelemeyi alışkanlık edinmeleri ve başarısız olma korkuları engel olur. Çaba harcamak korkularını tetikler. “Ne yapmak gerektiğini düşünmek yerine ne yapmamak gerektiğini düşünmek” daha yararlıdır.
Bazen aklınıza hiç gelmeyen fikirler ortaya çıkar ve bakakalırsınız. Kısa bir zaman zarfında o kadar düşünce geçer ki aklınızdan, bunu kağıda yazmazsanız belli bir zaman sonra elinizde kanıt olmadığı için fikirlerinizi reddetmeye bile başlayabilirsiniz. Çünkü oluştuğu zaman yazılmayan fikir, sizin hatırladığınız ana kadar değişebilir.
Şimdiki zaman, geçmiş zaman ve gelecek zamanın yanında bir de geniş zaman vardır. Zamana bedensel anlamda bağlı olsak da düşünce ve ruh olarak sınırsız bir varlığız ve sonsuz şimdide yaşamaktayız. Ancak zaman zaman bedenimiz bugündeyken ruhumuz bir başka zamana yolculuk eder. Bu zamanın dışına çıkma olayını bir kablo, bir nevi bir ağ kullanarak başarırız. Bunu bilinçsizce yapar ve ilişkimizi tam anlamıyla kavrayamadığımız bir dünyaya ulaşırız. Bu yolculuk saniyenin yüzde biri kadar bir sürede gerçekleşir. Ulaştığımız anın etkilerini fizyolojik, duygusal ve de ruhsal olarak taşırız. Bu olay trans-yoğunlaşma olarak adlandırılır. Örneğin dalgınca yolda giderken birisi size nasılsın dedi. Bilinç düzeyinde cevabınız otomatiktir, bir şey yok dersiniz. Bu size göre belki de gerçekten doğrudur. Düşüncelerinize daldığınız için şu anınızın belki de çok farkında değilsinizdir. Ama bilinçaltı yaşamaya devam eder. Peki ama, sizin farkında olmadığınız dünyanın kim farkında?
Sigarayı bırakınca düştüğünüz boşluğu, pozitif kaynaklarla doldurmalısınız. Zararlarını bilmeniz size faydasızdır. “Bir şeyi bilmek demek, onu yapacağınız anlamına gelmez.” Bilinciniz “ben sigarayı bırakmayı istiyorum” dese de aslında bilinçaltı halinden memnundur. İnsanların %90 lık bir kısmı değişmeyi istemez. Kendinizi zorlamayın bu içinizden gelmelidir. Aksi halde değişim kalıcı olmaz. Önce bilinçaltını ikna etmenin yöntemini bulmalı ve ona göre çözüm yolları üretilmelidir. Vücudunuzu artık sigaraya ihtiyaç duymadığına inandırmanız gerekir. Eğer bilinçaltı buna inanmazsa, bilinç ne derse desin aynı şekilde ilerler. Bilinçaltı bilince hükmedebilir ancak deşifre olmaktan hiç hoşlanmaz. Kimse tavsiye veya nasihat istemez. Sigara içen birine yardımcı olma niyetiyle konuşmaya kalksanız size çıkışabilir. Halbuki belki de o da zararlarının farkındadır ve bırakmak istiyordur ama yine de kendine doğrudan doğruya söylenmesini, çocuk yerine konulmayı istemez. O'na bunu kamuflajlı anlatmalısınız. Birisi size bir ürünü satmaya çalıştıkça almamak için direnirsiniz. Ben bu anlattıklarını zaten biliyorum dersiniz. Müşteriyi o ürüne ihtiyaç duyduğuna inandıran kişi başarılı bir satıcıdır. Bilinci kızdırmamak gerekir, çünkü o da bizim müşterimizdir.
Aslında içinde bulunduğunuz dünya zahiri ama siz bunu gerçek sanıyorsunuz. Onun haricinde başka bir anda geziyor ama buranın da kanunlarını bilmiyorsunuz. Bilgi sorununuz değil, bildiğinizi uygulamama sorununuz var. Bilinçaltında fikirlerinizin eyleme dönüşmesi için ona telkin vermeniz lazımdır. Sizin sorunlarınızı bilinç düzeyinde dinleyen birisi, aman canım derdin bu muydu, diyebilir. Halbuki trans kurbanı bu derdi zihninde defalarca tekrarlamış ve onu kat kat büyütmüştür. Dikkat edilmez, olumsuz bir geçmişteki enerji düşünceyle şimdiye taşınıp bunu hissetmek, yani korku ve negatif trans otomatiğe bağlanırsa psikolojik rahatsızlıklar başlar.
Trans yaşanılan bir olayı yeniden yaşamak olabileceği gibi, hiç yaşanılmamış bir olayı canlandırmak da olabilir. Kaliteli bir trans için mümkün olduğunca çok duyuyu harekete geçirmek gerekir. Kurguladığınız anı hissedin, duyun, görün, tadın…
Zihin bir hard disk gibi çalışır. İçine konulan bilgiyi ilk konulduğu haliyle alır ve hep tutar. Birinin size hakaret ettiğini varsayalım. Bu olaya odaklandıkça, üzerinize alındıkça zararı gören siz olursunuz. Her ne söylerseniz söyleyin gün boyunca sürekli aklınıza gelir. Yürürsünüz aklınızdadır, eve gidersiniz “Ya bu adam bana nasıl böyle der.” diye hala söylenirsiniz. Adamın bakışları canlanır gözünüzde... Başka biri size biraz farklı baksa, “Neden öyle bakıyorsun, ne demek istedin yoksa bana hakaret mi ediyorsun.” der ve işi kavgaya bile sürebilirsiniz. Bir de tersini düşünelim. Bu hakaret olayını yaşadınız, filtrelerinizi açtınız ve kayıt sisteminize girdi. Olayı önemsiz olarak algıladınız. Başınıza gelecek en kötü şey, dışarıdan bakanların size, ne gamsız adammış yahu, herif küfretti hiç oralı değil demeleridir. Ama bu düşünceleri onlara batar, size değil. Aklınızdan çıkarmayın, filtreler hayat kurtarıcıdır, ömrünüzü uzatır.
Duygularınız bilinçaltınızın denetimindedir. Bu yüzden buraya mantıkla hükmedemezsiniz. Size bir iç diyalogdan bahsedeyim:
-Ya kaç sefer oldu, hala yapıyorum. Halbuki yapmamalıyım. Offf off!
-Eeee? Engellesene o halde!
-Ama ne yapayım ki, elimde değil. Deniyorum deniyorum ama bir türlü olmuyor. Denediğiniz bilinç ile çalışmaktır, bilincialtıyla değil...
Bilinçaltı bünyesinde mükemmel bir sağlık planı barındırır. Siz farkına varmadan kendi içinizde sistemleriniz düzeltilir. Hangi kiloda olursanız olun, zayıf olma da şişman olma da zihninizde kayıtlıdır. Kendinizi daha mutlu ya da daha mutsuz, daha başarılı ya da daha başarısız, daha şişman ya da daha zayıf olmaya programlandırabilirsiniz. Doğru kaynakları bilmeseniz dahi her neyi arzuluyorsanız o ideal olarak bilinçaltınızda mevcuttur. Telkinle oraya ulaşabilirsiniz.
Eğer birisine sürekli olarak ne yapıp ne yapmaması gerektiğini söylerseniz kişi bir süre sonra bunalıma girer. Dış programlama ile benlik kopması yaşar ve kendi bilinçaltı ile uyumunu yitirir. Birilerinin programlamasına izin vermeden, kişi kendini hayatın akışına bırakmalı ve davranışlarının sonuçlarından yararlanmayı öğrenmelidir.
İnsan beyni imgelerle çalışır. Bir takım davranış ve tepki biçimleri bilince sembolik olarak yaptırılabilir. Bilinçaltı bunu oyun gibi algılar ve oldukça sevinir. Kendisini daha mutlu, daha canlı hisseder. Buna örnek olarak ders çalışmak istemeyen bir çocuğu verelim. Çocuk annesine gelir ve sıkıntısını dile getirir. Anne bir miktar düşündükten sonra, “Belki de oturduğun sandalyede bir şey vardır, bir de bunu dene.” der ve çocuğa yeni bir sandalye getirir. Çocuk halinden memnundur, sandalye daha rahattır ve dersini çalışmaya devam eder. Burada kilit noktası şudur, olayların bağlantılarında mantık aradığınız an büyü bozulur ve sistem çöker. Anne çocuğa, “Bu ikisi de aynı sandalye nasıl daha rahat olduğunu iddia edebiliyorsun?” demiş olsaydı büyük ihtimalle çocuk da “Evet, haklısın anne ikisinin hiçbir farkı yok, ders çalışamıyorum.” diye sızlanmaya devam edecekti. Bilinçaltı onu basit bir sandalye olarak görmez. Oyunun kurgusunu değiştirdiğinizi sanar. Sembolleri değiştirdiğiniz an sonuç da değişir. Hiçbir şey yapamıyorsanız, değiştirebileceğiniz hiçbir şey yoksa, kalkıp bir iki adım yürüyün, elinizle saçınızı düzeltin. Emin olun bu bile işe yarayacaktır. Yaptığınız, sembolü duyguyla ilişkilendirmektir. Tıpkı bir anahtar ile kapıyı ilişkilendirmeniz gibi. Seminerlerinde rahat konuşamayan bir adama hocasının tavsiyesi, izleyicileri insan olarak değil patates çuvalı olarak düşünmesiydi. Böylelikle heyecanlanmayacaktı çünkü karşısındakiler duygudan yoksun çuvallardı. Gördüğünüz gibi bir duygu (utanma-heyecan) ve onunla ilişkilendirilen bir sembol (çuval) söz konusu. Sembolleri kullanarak neler yapabileceğinizi görseniz hayret ederdiniz. Size kendi başımdan geçen bir olayı anlatayım. Üniversite yıllarımda bir sorun inanılmaz derecede canımı sıkıyordu. Ben de hayalimde bu sorunu bir çuvala tıkıştırdım. Daha sonra bunu zorlanarak sürükledim ve bir odaya kilitledim. Ardından anahtara avucuma alıp parçaladım ve aradan seneler geçmesine rağmen o olayın ne olduğunu artık anımsamıyorum. O çuvalın rengi, dokusu, kokusu hala zihnimde. Güçlü kurgulama, transın kaliteli olmasını sağlar.
Seminerde bir bayanın eline bir zincir verildi ve gözü kapalıyken zincirin sabit durduğunu düşündüğünde haber verilmesi istendi. Daha sonra eğitmen kıza telkinde bulunmaya başladı: “Elinde bir zincir var ve sen bunu sabit tutuyorsun. Ama aklında bir nesne var sürekli dönüyor. Sağdan sola, sağdan sola… Hızla dönmeye devam ediyor. Karşı koymaya, onu durdurmaya çalışıyor ama bunu bir türlü yapamıyorsun. Karşı koymaya çalıştıkça daha da dönüyor. Sağdan sola doğru sürekli…” Zincir dönmeye başladı gitgide hızlanarak. Telkin sayesinde, bunu hayalinde yaptıkça gerçekte de yapmaya başladı. Bir başka deneyde hepimizden gözlerimizi kapatmamız istendi. Ardından telkinler geldi: “İki elinizi dua eder gibi göğüs hizanızda kaldırın. Bir eliniz diğerinden daha ağır olacaktır, sağ ve ya sol bunu fark edin. Ağır olan elinize 1 kg ağırlığında bir kitap koyun. Eliniz şimdi eskisinden de ağır. Kitabın rengini, büyüklüğünü hayal edin. Şimdi aynı kitaptan bir daha koyun. Eliniz hafifçe titriyor. Bir kitap daha koyun. Artık elinizde 3 kg ağırlığında 3 kitap var. Kaldırmaya çalışın onları. Biraz zorlanacaksınız ama karşı koyun.” Gözlerimizi açmamız söylendiğinde bir baktık ki başlangıçta aynı hizada olan ellerimiz artık farklı hizalardaydı. Bu oldukça şaşırtıcı bir deneyimdi, çünkü gerçekte ellerimizin üstünde hiçbir ağırlık yoktu. Biz o “yükü” hayalimizde kendi kendimize yüklemiş, sonunda gerçek bir kol ağrısı edinmiştik.
Duyguların gün boyunca sürekli değişim içerisinde olmasından dolayı ritmi sürekli değişen nefes, insanın fizyolojik ve ruhsal yapısında son derece önemlidir. Korktuğunuzda hızla nefes almaya başlarsınız. Bunun tam tersi de doğrudur. Eğer “sanki korkmuşsunuz gibi” hızla nefes alıp vermeye başlarsanız bir süre sonra içinizde belli belirsiz bir korku hissetmeye başlarsınız. Bunu sadece nefesinizi kullanarak başarabilirsiniz. Panik olduğunuzda derin nefes almaya başlayın. Rahatladığınızı görürsünüz. Telkine başlamadan önce kendinizi nasıl rahat hissediyorsanız öyle bir konuma geçin ve derin nefes almaya başlayın. 10-15 nefes sonucunda kendi kendinize kalmayı, dinlemeyi ve anahtar bulmayı deneyin. Sizi bilinçaltınız yönlendirecektir. Bunun olması için aceleci davranmayın.Zaman içerisinde kendiniz ve bilinçaltınız ile "uyumlama" gerçekleşecektir.
Yapılabilecek Egzersizler:
*Canınız sıkıldığında ve elinizden yapabileceğiniz hiçbir şey gelmediğinde, canınızı sıkan şeyleri kağıda dökün. Ardından bu kağıdı buruşturup çöpe atın ve atarken, “Artık size ihtiyacım kalmadı. Bu zamana kadar benimle birlikte olup bana çok şey kattığınız için teşekkür ederim ama artık gitmelisiniz.” deyin. Kendinizde bir rahatlama hissedeceksiniz.
*Kendinizi nasıl görmek istiyorlarsanız, 2 hafta boyunca günde 3 er defa zihninizde o şekilde canlandırın. Böylelikle ister fiziksel olsun ister duygusal, arzulanılan her değişiklik doğru telkinler ile bünyenizde yapılandırılabilir.
*İsteklerinizin daha kolay gerçekleşebilmesi için onları vazgeçemeyeceğiniz olgularla bağdaştırın. Örneğin bir çocuk, “annemi seviyorsam yemek yemeliyim.” der, sevgi yemek yemek ile bağdaştırılmıştır.
Bir trans ve telkin örneği
“Gökyüzünde yetişen bir ağaç, ve o ağacın parlak sulu meyveleri var. Elini uzat ve bu meyvelerden birini al çek. Ben bunu hak ediyorum de ve kucağına koy meyveyi. Yepyeni bir benle buluşmak üzere onu al ve şimdi de yüreğine koy. İşte böyle. Yapman gerekenleri, yapman gerektiği gibi ve yapman gereken zamanda yapmak zorunda olduğun gerçeğini göz ardı etme. Sol elini aç ve oraya beğenmediğin yönlerini koy. Sağ avucunu aç ve oraya da ideal benliğini koy. Neler yaparken kendinden memnunsun. Bunu gör, kabul et ve gülümse kendine. Rahatla, ben bunu hak ediyorum, teşekkür ederim de. Bu sözler gerçekten oldukça önemli. Daha sonra sol yanına dön ona teşekkür et, sağ yanımla uzlaşır mısın de. Sağ yanına dön ve biliyorum çok kavga ettin, üzüldün, vicdanın sıkıldı ama hepsi sona erecek sol yanımla uzlaşır mısın de. Onlardan evet cevabını duyduğun vakit, o iki yanını birleşip sana yeni ve daha güzel bir şey vermesi için birleştir. O parlayan ışığa “Yapman gerekenleri dosdoğru şekilde yapabileceğini biliyorum, bu görevi sana veriyorum, başarabileceksin.” de. Sana yepyeni bir parça üreteceklerdir, bunu unutma. Daha sonra bunu yüreğine götür, bir müddet o şekilde kal. Huzura kavuş."