Hayata dair anektodlar ve yazılar...

  • Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan su perisi
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Sokrates bir ev yaptırmış nasılsa,
Eş dost başlamış kusur bulmaya.
Kimi içini beğenmemiş,
Kızmayın ama,demiş
Şanınıza lâyık değil odaları.
Kimi cephesine çatmış,
Karşıdan görünüş berbatmış.
Hepsine göre de çok darmış bu ev.
Kim sığarmış bu kulübeye?
Koca filozof: Ah demiş, keşke bu evin alabileceği kadar
Gerçek dostum olsa!
Sokrates' in sözü yerinde,
Bir ev dolusu gerçek dost nerede?
Sözde herkes dost, ama gel de inan.
Dosttan bol şey de yok dünyada,
Dosttan az şey de.

La Fontaine
 
Kendi istediğin gibi yaşayamadıkların ile beraber ölüp gittiğinde,
Çevrenin sana bir yardımı olmayacak...
Bir sevdiğinin elini tutarken yaşadıklarının yanlış olduğunu düşünüp hayıflanma...
Bırak o sevgi senin tüm benliğini sarsın...
Eğer onun gerçekten aradığın olduğuna inanıyorsan; ona sımsıkı sarıl, onu yaşa, onu bırakma...
...
Günün birinde belki anlarsın ne kadar sevdiğini, ne kadar sevebileceğini,
Ne kadar sevildiğini, ne kadar sevilebileceğini...
Ama iş işten geçmiş, sevgilin, seni seven gitmiş, yitmiş olabilir...
İşte o zaman üzülme vaktidir... Yerli yersiz ağlama vaktidir...
İşte o zaman çevrene dönüp, “Şimdi ne yapacağım” diye sorma vaktidir...
Alacağın cevabı sana söyleyeyim güzelim;
“Bilmiyorum” diyecekler, senin dediğin gibi...
Ben biliyorum oysa... Oysa sen de biliyordun...
Hep bildin zaten... Ama öyle olmadın...
...
Ama artık sen de biliyorsun, biliyorsun ki, en azından bir kez gerçekten sevildin
Ve yine biliyorsun ki, bu sevgi bitmeyecek...
En azından ben bitene kadar... O yüzden yaşa...
Doğru bildiğin insanı bul ve onunla yaşa...
Yaşa bu hayatı, limon gibi sömürerek, tüm eksiliğine rağmen tadını alarak yaşa...

(...Y.Wiestmich)


 
Özgürlük tahtı önünde ağaçlar, meltemin dokunuşuyla titriyorlar. Özgürlüğün heybeti karşısında güneş ve ay ışığıyla seviniyorlar. Serçeler, özgürlüğü işitmek için ötüşüyor, çiçekler özgürlük ortamında nefeslerinin kokusunu yayıyor... Yeryüz...ündeki herşey, özgürlük şeref ve sevinciyle dolu tabiat kanunlarıyla yaşıyor... Oysa insanlar bu nimetten ne kadar yoksun! Çünkü insanlar, evrensel ilahi ruhlarına sınırlı kanunlar koydular. Bedenleri ve ruhları için acımasız kanunlar çıkardılar. Eğilim ve duyguları için korkunç ve dar zindanlar yaptılar. Kalpleri ve akılları için derin ve karanlık mezarlar kazdılar. Aralarından birisi kalksa, toplumsal kurallara ve kanunlara karşı çıksa, hemen onun isyankar, aşağılık, toplumdan sürülmeye layık, rezil ve ölümü hak eden birisi olduğunu söylerler... Ancak sevgiyle yaşamak ve sevgi için yaşamak dururken, bir insan, ömrünün sonuna ya da zaman onu azat edinceye kadar kendi koyduğu geçersiz kanunların kölesi olarak kalabilir mi? Dikenler ve kafatasları arasında kendi bedeninin gölgesini görmemek için gözlerini yere dikerek ya da yüzünü güneşe dönerek sonsuza kadar durabilir mi?



Halil CİBRAN


 
İyilik neye yarar,
Öldürülürse iyiler çarçabuk,
ya da iyilik görenler?...
...
Özgürlük neye yarar,
yaşarsa bir arada
özgürlerle tutsaklar?...
...
Akılsız olmak madem
ekmek sağlar herkese,
akıl neye yarar?...
***
İyi insan olacağınıza,
öyle bir yere götürün ki dünyayı,
iyilik beklenmesin...
...
Özgür insan olacağınıza,
öyle bir yere götürün ki dünyayı,
kavuşsun özgürlüğe herkes,
özgürlük sevgisi geçersiz olsun...
...
Akıllı insan olacağınıza,
öyle bir yere götürün ki
dünyayı, akılsızlık zararlı olsun...

(...Bertolt Brecht)
 
Güçlülerin yüzüne gerçeği söylemek, zayıfların alkışını ve sevgisini kazanmak ve yalan söylememek için bana yardım et...
Eğer bana para verirsen, mutluluğumu alma,
Eğer bana güç verirsen, beni muhakeme yeteneğimden,
Eğer başarı verirsen, beni alçakgönüllüğümden,
Eğer bana alçakgönüllülük verirsen, beni saygınlığımdan yoksun bırakma...
Benim düşüncelerime katılmıyorlar diye bana karşı olanları hainlikle suçlayarak,
onların karşısında suçlu duruma düşmeme izin verme...
Kendimi sever gibi diğerlerini sevmeyi,
ve diğerlerini yargılıyormuş gibi kendimi yargılamayı öğret bana...
Başarılı olduğumda sarhoşluğuna izin verme,
Başarısız olursam umutsuzluğa düşmeme,
Başarısızlığın başarının öncesindeki bir deneme olduğunu hatırlamamı sağla...
Hoşgörünün, güçlerin en büyüğü olduğunu
ve intikam arzusunun zayıflığın ilk görünümü olduğunu öğret bana...
Eğer beni paradan yoksun bırakırsan bana umudu ve eğer beni başarıdan yoksun bırakırsan,
başarısızlığı yenebilmek için bana irade gücünü bırak...
Eğer insanlara zarar verirsem, özür dileme gücü ver bana,
...Ve eğer insanlar bana zarar verirse, affetme ve merhamet gücü ver bana...

(...Gandhi)
 
Düzeltebileceğin tek şey kendinsin...
Bundan 20 yıl sonra, yaptıkların değil, yapamadıkların için üzüleceksin...
Dolayısıyla halatları çöz... Güvenli limandan uzaklara yelken aç... Rüzgarı yakala, araştır, düşle, keşfet...
...
Yapabileceğin kadar söz ver... Sonra söz verdiğinden daha fazlasını yap...
Oturarak başarıya ulaşan tek yaratık bir tavuktur.
Dertlerini gözyaşlarında boğmak isteyenlere dertlerin yüzme bildiğini söyle...
...
Dalın ucuna gitmekten korkma... Meyve oradadır...
Büyük adam, büyüklüğünü küçük adama davranışıyla gösterir...
Şans bukalemun gibidir... Biraz zaman tanı, mutlaka değişecektir...
...
“Tarihte en etkili 100 kişi” adlı kitabı okudum... Onların hepsiyle ortak olduğumuz tek şeyin zaman olduğunu hayretle gördüm...
Günün sonunda kendini bir sokak köpeği kadar yorgun hissediyorsan, bu belki bütün gün “hırladığın” içindir...
Başlamak için en uygun zamanı beklersen hiç başlamayabilirsin...
Şimdi başla... Şu anda bulunduğun yerden, elindekilerle başla...
...
Gülümsediğinde güzelleşmeyen bir yüz hiç görmedim...
Kimi zaman içindeki o sessiz sese uzmanlardan daha fazla güven...
Aerodinamik yasalarına göre o tombul ve tüylü arının hiç uçmaması gerekiyordu...
Herhalde bunu ona hiç kimse söylemedi ki, uçuyor...

(...Aldous Huxley)
 
> Zorunlu olmayan sayıları çöpe atın: yaş, kilo, boy... Doktorunuz düşünsün onları. Bunun için ücret alıyor sizden...
> Sadece neşeli arkadaşlarınız olsun... Suratsızlar sizi aşağı çeker...
> Öğrenmeyi sürdürün: Bilgisayar, el sanatları, bahçecilik, ne olursa. Beyniniz âtıl kalmasın... Âtıl kafa, hastalığın tezgâhıdır... Hastalığın adı da, alzheimer’dır...
> Küçük şeylerden zevk almaya bakın... Gözyaşları olacaktır... Katlanın, üzülün, başka yaşantılara geçin...
> Sevdiklerinizle doldurun çevrenizi, aile, kuş, balık, müzik, bitkiler, hobiler, ne olursa... Eviniz sığınağınızdır...
> Sağlığınızın kıymetini bilin... İyiyse üstüne titreyin... Bozuksa düzeltin... Siz kendiniz düzeltemiyorsanız yardım sağlayın...
> Vicdan azabından uzak durun... Çarşı pazarda gezin, komşu illerde dış ülkelerde dolaşın, ama sakın suçluluk, pişmanlık duygusuna yönelmeyin...
> Sevdiğiniz insanlara onları sevdiğinizi söyleyin her fırsatta...
> ...Ve hiç unutmayın ki hayat, aldığımız soluklarla değil, soluk kesen anlarla ölçülür...

(...George Carlin)
 
> Sen istediğinde sana âşık olmaması, sana âşık olmadığı anlamına gelmez...
> Birisine yabancılaşmanın en kötü biçimi yanında oturuyor olup ona hiç bir zaman ulaşamayacağını bilmektir...
> Tüm dünya için sadece bir kişi olabilirsin, fakat bazıları için sen bir dünyasın...
> Her zaman seni üzecek birileri olacaktır, yapman gereken insanlara güvenmeye devam etmek, kime iki defa güveneceğine daha fazla dikkat etmektir...
> Zamanı onu seninle birlikte geçirmeye hazır olmayan biriyle geçirme...
> Birini daha iyi tanımadan ve bu kişinin senin kim olduğunu bilmesinden önce kendini daha iyi bir kişiye dönüştür ve kim olduğunu bilerek kendine güven...
> Yaşanan her şeyin bir sebebi vardır... “Bitti” diye üzülme, “yaşandı” diye sevin...

(...Gabriel Garcia Marquez)
 
Çömez yakınıyormuş:
“-Bize öyküler anlatıyorsun ama anlamlarını açmıyorsun...”
Usta cevap vermiş:
“-Biri sana meyveyi çiğneyerek ikram etse hoşuna gider miydi?...”

(...Paul Brunton)
 
Çocuğumu yeniden yetiştirmem mümkün olsaydı;
Ona işaret parmağımı kaldırıp yasaklar koymak yerine,
Parmaklarıyla resim yapmayı öğretirdim...
Hatalarını daha az düzeltir, onunla daha çok yakınlık
kurmaya çalışırdım...
Onu sadece gözlerimle izler saat kısıtlamaları
koymazdım...
Daha ilgili olmaya çalışır, daha çok şefkat göstermeye
çalışırdım...
Onunla daha çok yürüyüşlere çıkar, uçurtmalar
uçururdum...
Ona karşı ciddi bir tavır içinde olmak yerine onunla
oyun oynardım...
Onunla kırlarda koşar, yıldızları seyrederdim...
Onunla daha az çekişir, ona daha çok sarılırdım...
Ona her zaman katı davranmaz, onu daha çok onaylar ve
yüreklendirirdim...
Güç konusunda daha az ders verir, sevgi konusunda daha
çok şey öğretirdim...

(...Dianne Loomans)
 
Kendine bak, kendini hiçbir zaman anlamayacaksın...
Çünkü kendini bir dizi tasarım içinde görüyorsun, sonunda da dağılıp gidiyor hepsi...
Çünkü kişi kendisine dışarıdan bakamaz...
Zira kişi kendisinin nasıl göründüğünü sahiden görmez, tahmin edebilir ancak...
Gerçi kişi kendine “Bu şartlar altında ben, bir başkası için ne derdim” diye sorabilir...
Ama cevap şu:
“-Bilemezdim... Bilseydim de, o başkasıyla ilgili haklı olduğum konusunda bir şey söylemiş olmazdı...”
Kişinin kendi üzerine sığ bir yargıda bulunması;
kendisini ucuz bir biçimde şu ya da bu komedinin ya da trajedinin oyuncusu sayması...
Bunları bir başkası için yapması kadar iğrenç bir şey...
Düşün ki, başına ne gibi bir mutsuzluk, nasıl bir acı gelirse gelsin; bunu sen kendin hakettin...

(Ludwig Wittgenstein)
 
Kolay şey değildir mutluluk,
çok zordur ve içimizdedir,
başka yerde bulunması imkansızdır...
...
Sağlıklı bir dilenci,
hasta bir kraldan daha mutludur...
Eksiksiz bir sağlıktan
ve kusursuz bir bedenden kaynaklanan,
sakin ve neşeli bir huy,
duru, canlı, nüfuz edici ve doğru kavrayan bir zeka,
ılımlı, yumuşak bir arzu ve bunlara uygun
olarak iyi bir vicdan;
bunlar, yerini hiçbir rütbenin
ya da zenginliğin dolduramayacağı üstünlüklerdir.
...
Dışarıdan bir şeyler kazanabilmek için
içeriden birşeyler yitirmek,
yani şan, şöhret, mevki, şatafat, ün, san kazanmak için, huzurunu, boş zamanını ve bağımsızlığını bütünüyle ya da önemli ölçüde feda etmek büyük bir budalalıktır...

(...A.Schopenhauer)
 
Küçük şeylerden keyif alabilmek...
Lüks şeyler yerine zarafet aramak...
Saygı istemek yerine değerli olmak...
Zengin olmak yerine muhtaç olmamak...
Sıkı çalışmak, sessizce düşünmek
ve dürüst konuşmak...
Yıldızları, kuşları, kelebekleri ve bilgeleri, açık kalple dinlemek...
İşte benim senfonim...

(...William Ellery)
 
"İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?..." Mustafa Kemal ATATÜRK
 
Şu anda, olmayı hakettiğim kişiyim...
Hayatım, konumum ve çevreme olan etkim, yaptığım seçimlerin bir yansımasıdır...
Eğer tümüyle olabileceğim kişi değilsem, bu, daha yükseğe ulaşmayı seçmediğim içindir...
...
Değiştiremeyeceğim, geçmişte yaşamamaya ya da
garantileyemeyeceğim geleceği bekleyerek zaman
yitirmemeye ve - tüm sahip olduğum şey olan -
ŞİMDİ’nin gerçekliğinde yaşamaya kararlıyım...
...
Elbette her şeyi iyi yapamayabilirim, ama bazı şeyleri pekala iyi becerebilirim...
Kazanacağımı garanti edemem, ama şunun için söz verebilirim:
Kaybetmenin hayatımda bir alışkanlık haline gelmesine izin vermeyeceğim ve eğer kaybedersem, bu, yürekliliğimi kaybetmek anlamına gelmeyecek...
...
Böylece hayatı dimdik ve yüreklilikle karşılayacak,
onu tüm benliğimle hissedecek, büyük
düşünecek ve tüm
varlığımla çabalayacağım...
Kendimi bu sözü gerçeğe dönüştürmeye adıyorum.

(...John Compere)
 
Hayatının sevgiyle dolu olmasını istemeyen tek insan çıkacağını sanmam...
O halde, bunu gerçekleştirmek üzere ilk çabayı bizim göstermemiz gerekir...
İstediğimiz sevgiyi bize başkalarının sağlamasını beklemektense, kendimiz bir sevgi kaynağı olmalıyız...
Derler ki: “İki nokta arasındaki en kısa mesafe, niyettir...”
Sevgi dolu bir hayata kavuşmak için bu deyiş son derece doğrudur...
Sevgi dolu bir hayatın başlangıç noktası, ya da temeli, önce bir sevgi kaynağı olma isteği ve kararlılığıdır...
Ne kadar çok sevgi gösterirseniz, o kadar çok sevgi görürsünüz...
Sevecen bir insan olmak sizin elinizdeyken, sevilen bir insan olmak, sizin denetiminizde değildir...
O halde sevgi göstermeye ağırlık verirseniz, hayatınızın fazlasıyla sevgi dolduğunu göreceksiniz...
Çok geçmeden de dünyanın en büyük sırlarından birini keşfedersiniz:
Sevginin ödülü, kendisidir...

(...Dr.Richard Carlson)
 
Affetme ve affedilme olayı seyrek olarak oluşan, seyrek olarak ihtiyaç duyulan duygulardır...
En yüce affetme olayı, güçlüyken affetmesini bilmektir...
İnsan o zaman daha da büyür...
Sık sık ve olur olmaz her olayda ve ortamda bağışlamak ise,
bağışlanan kişiyi ahlaksız yapar...
Zalimlerin, acımasızların her yaptıklarını affetmeye kalkmak, öteki yönüyle masum kişilere acı çektirmektir...
Ancak, şunu unutmamak gerekir ki:
Af; yerine göre görev, yerine göre zorunluluk, yerine göre zaaftır...

(...Hanri Benazus)
 
> Birisine bir iyilik yapın, ve kimseye bundan bahsetmeyin...
> Bırakın çoğu zaman başkaları haklı olsun...
> Kendinize sorun: Bir yıl sonra bunun önemi olacak mı?...
> Unutmayın: Öldüğümüz zaman, yapılacak işler listemiz hâlâ dolu olacaktır...
> En inatla savunduğunuz beş iddianızı sıralayın ve bu konularda yumuşamaya çalışın...
> Sırf gırgır olsun diye size yöneltilen eleştiriyi kabul edin... Göreceksiniz canınız yanmayacak...
> Başkalarının fikirlerinde biraz olsun doğruluk payı arayın...
> Kendinizi iyi hissettiğiniz zaman şükredin, kötü hissettiğiniz zaman ılımlı olun...
> Sahip olmak istediğiniz şeyleri değil, elde etmiş olduklarınızı düşünün...
> Sorunlarınızı öğretmeniniz olarak görün...
> Unutmayın: Bundan yüz yıl sonra dünyada bambaşka insanlar olacak...
> Hayat sadece bir sınavdır... Altı üstü bir sınav...
> Bugünü son gününüzmüş gibi yaşayın... Öyle olabilir...

(...Dr. Richard Carlson)
 
Her dramatik veya destani eser, sadece mutluluk uğruna savaşı anlatır...
Fakat hiç bir zaman mutluluğun kendisini anlatamaz...
Bu eserler, kahramanlarını binbir zorluk ve tehlike içinde hedefe götürüler...
...Ve hedefe ulaşınca hemen perdeyi indirirler...
Çünkü kahraman ulaştığı parlak hedeften sonra umduğu mutluluğu bulamamış ve hali eskisinden daha iyi olmamıştır...

(...Schopenhauer)
 
“-Ben, hayatımı çeşitli planlar yaparak, kurgulayarak yaşamak istemiyorum... Ben, hayatımın kendiliğinden oluşturduğu kişi olmak, o kişiyi yaşamak istiyorum...”

(...Albert Camus)
 
Geri
Üst