HASAN DAVUTOĞLU'NUN HAYAT FELSEFESİ

  • Konbuyu başlatan HASAN DAVUTOĞLU
  • Başlangıç tarihi

Konu hakkında bilgilendirme

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Kişisel Gelişim Yazıları kategorisinde HASAN DAVUTOĞLU tarafından oluşturulan HASAN DAVUTOĞLU'NUN HAYAT FELSEFESİ başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 6,732 kez görüntülenmiş, 19 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Kişisel Gelişim Yazıları
Konu Başlığı HASAN DAVUTOĞLU'NUN HAYAT FELSEFESİ
Konbuyu başlatan HASAN DAVUTOĞLU
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan yigitce
H

HASAN DAVUTOĞLU

Kullanıcı
4 Ağu 2007
En iyi cevaplar
0
0
Güzellikler diyarından
İki meyve ağacı düşünün...
Biri; gözden ırak, kimsenin uğramadığı bir yerde yaşıyor. Bu ağaç, her sene meyve veriyor.
İkinci meyve ağacı, insanların yoğun olarak bulunduğu merkezi bir yerde yaşıyor. O ağaç da her sene meyve veriyor.
Peki, sizce bu iki meyve ağacından hangisi mutlu? Hangi ağaç daha verimli? Sizce, iki meyve ağacından hangisi daha uzun ömürlü olur? Biraz düşünün, lütfen!
“İkinci meyve ağacı!” dediğinizi duyar gibiyim. Cevabınız, doğru! Sizi tebrik ederim!
İki ağaç da her yıl meyve vermiş, vermesine ama birincisinin verimi sürekli düşmüş. Neden mi?Çünkü gözden ırak olan bu ağacın yetiştirdiği meyveleri kimse tadamamış. Önceleri bu, ağaç için bir avantaj olarak görülmüş: O, albenisi meyvelerini kimselerle paylaşmak istememiş. Ama yıllar geçtik sonra bunun ne kadar da yanlış bir düşünce olduğunu acı çekerek anlamaya başlamış.
Birinci ağaç, sevgiden, saygıdan yoksun kalmış. Ona, ilgi gösterecek, sulayıp gübreleyecek, zamanı geldiği zaman budayacak, hatta onunla dert ortağı olacak bir kişi bile yokmuş!
Kimsenin uğramadığı, gözden ırak bir yerde yaşam bulması ağacın suçu değilmiş. Fakat suçlu aramak da artık geçmiş. Çünkü ağaç kurumuş!..
İkinci meyve ağacı, çok mutluymuş...
Yetiştirdiği meyvelerinin tadılması, beğenilmesi, yılda bir meyveleri için değil her zaman hatırlanması, ona ilgi gösterilmesi, her tür bakımının aksatılmadan yapılması, onu mutlu ediyormuş.
İkinci meyve ağacı, o kadar mutluymuş ki her sene verimliliği, bir öncekinden daha da iyi oluyormuş. Bunun nedeninin, düzenli sulanıp gübrelenmesi ve zamanı geldiği zaman budanmasından değil, ona gösterilen sevgi ve saygıdan kaynaklandığını biliyormuş.
Yeni meyveler yetiştirmesi için ona yapılan aşılara o kadar çok seviniyormuş ki bunu, verimliliğinin en büyük ödülü olarak kabul ediyormuş.
Yıllar geçmiş.
Öyle bir zamana gelinmiş ki insanlar çok değişmiş. Artık ters giden bir şeylerin olduğunu anlamış, ağaç. Dallarına yapılan her aşının yeşermesi için doğa üstü çaba sarfeden ağaç, bir sonraki yıl tahminlerin de ötesinde verimli oluyormuş. Buna rağmen insanların kendisine olan ilgisinin giderek azaldığını farketmiş.
Artık yılda bir meyvelerini toplamak için hatırlanır hale gelen ağaç, en çok insanlar tarafından taşlanmasına üzülüyormuş.
İkinci meyve ağacı, karar aşamasına gelmiş: Ya kuruyup kimilerinin şöminelerinde ısınılacak
odun olarak külleşecek, ya da her şeye rağmen verimliliğini artırmaya devam edecek.
Meyve ağacı, kendisine yakışan en doğru kararı vermiş: “Verimliliğimin artarak devamı için farklı bir yere kök salmalıyım!” demiş.
Bir gece, herkesin uykuda olduğu bir saatte, meyve ağacı, o zamana kadar görülmemiş bir doğa mucizesini gerçekleştirmiş: Kimseyi uykusundan uyandırmadan köklerini dışa çekerek yola koyulmuş. Geride de ne bırakmış biliyor musunuz? “Belki hatırlanırım!” düşüncesiyle çok sayıda meyve ve fidanlara aşı vurulmak üzere budak bırakmış.
İkinci meyve ağacı, günün ilk ışıklarına kadar yine insanların yoğun olarak bulunduğu merkezi bir başka yere taşınmış.
O bölgenin insanları, bu ağacın nasıl oluyor da bir gecede yanlarına kök saldığını öğrenmek yerine hemen meyvelerini, yangından mal kaçırırcasına toplayarak tatmanın yarışına girmişler. Öyle bir yarış ki ağacın bir sonraki yıl vereceği verimlilik dikkate alınmadan dalları da kırılarak sürmüş.
Ağacın ayrıldığı merkezdeki insanlar ise onun yokluğunu pek önemsememişler. Çoğu, ağacın geride bıraktığı meyveleri toplayarak yemiş, kimisi de budakları alarak fidanlarını aşılamış. Ama o merkezdeki insanlar bir kere daha ne o lezzetli meyvelerden tadabilmişler, ne de o verimli meyve ağacı gibi bir ağaç yetiştirebilmişler.
İkinci meyve ağacı, taşındığı yeni bölgedeki insanlardan hiç memnun değilmiş. Verimli olmak için verdiği çaba senede bir meyveleri toplanmak için hatırlanıyor olmasından dolayı karşılık bulmamış.
Meyve ağacı, yine bir karar aşamasına gelmiş: Ya “Kaderim buymuş!” diyerek hayatının geri kalanını mutsuz bir süreç yaşayarak sonunun gelmesini hızlandıracak, ya da her şeye rağmen verimliliğini artırmaya devam edecek.
İkinci meyve ağacı, bir önceki kararı gibi geride, fidanların aşılanması için budak ve özellikle çocuklar için çok sayıda meyve bırakarak, yine insanların yoğun olduğu başka bir bölgeye göç etmiş.
Meyve ağacı, bunu yapmak zorundaymış. Çünkü yaşamın, toprağa düşen bir tohumun yeşerip olgunlaştıktan sonra ağaç olması, az veya çok meyve vererek günü geldiği zaman da kurumaktan ibaret olmadığını birilerine öğretmeye yemin etmiş!.. HASAN DAVUTOĞLU
 
O

okyanusya

Kullanıcı
3 Ağu 2007
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
biraz hüzünlü ama yinede çok güzel bir hikaye....
 
C

CaspeR

Kullanıcı
27 Ara 2006
En iyi cevaplar
0
0
Güzel..Teşekkürler HASAN DAVUTOĞLU.
 
M

morpapatya

Kullanıcı
22 Ağu 2007
En iyi cevaplar
0
0
izmir
MERHABA HAYAT FELSEFENİ GÜZEL BİR HİKAYE İLE İFADE ETMİŞSİN.BENİM HAYAT FELSEFEM İSE SEVGİ;...

"Yaşlı kadın, bahçede oturan beyaz sakallı üç adamla karşılaştı. Daha önce hiç görmemişti onları. "Sizi tanımıyorum ama aç olmalısınız Lütfen içeri gelin, size bir şeyler ikram edeyim." diye seslendi. Eşiniz evde mi diye sordular. Evde olmadığını söyleyince "O halde gelemeyiz." diye teklifi kibarca reddettiler.

Akşamleyin kocası eve gelince gündüz olanları anlattı yaşlı kadın. "Git ve içeri çağır onları!" deyince, kadın üç yaşlı adamı tekrar eve davet etti. Bu kez de "Üçümüz aynı anda gelemeyiz." dediler. İçlerinden biri arkadaşlarını işaret ederek, “Şu gördüğünün ismi 'zenginlik'tir. Diğeri de 'başarı'. Bense 'sevgi'yim. Şimdi içeri girin ve kocanızla birlikte hangimizi içeri almak istediğinize karar verin."

Yaşlı kadın içeri girdi ve olanları eşine anlattı. Adam duyduklarına çok sevindi. "Fırsat kapımıza geldi. Hemen 'zenginliği' içeri davet edelim. Evimize girsin ve bolluk getirsin." Karısı bu teklife katılmadı. "Bence başarıyı davet etmeliyiz." Kızları bir köşede onları dinliyordu. Dayanamayıp fikrini söyledi: "Neden 'sevgi'yi çağırmıyoruz? Evimiz sevgiyle dolsun."

"Bu kez kızımızın sözünü dinleyelim." dedi yaşlı çift ve 'sevgi'yi içeri almaya karar verdiler. Kadın dışarı çıktı ve yaşlı adamlara sordu: "Sevgi hanginiz?” Sevgi kalktı ve yürümeye başladı. Diğer ikisi de peşi sıra onu takip ettiler Yaşlı kadın şaşkınlık içinde sordu: "Ben sadece 'sevgi'yi çağırmıştım. Siz neden geliyorsunuz?" Üç yaşlı adam hep birlikte dediler ki: "Eğer 'zenginlik' ya da 'başarı'yı davet etseydiniz, diğer ikimiz dışarıda bekleyecektik. Fakat 'sevgi'yi çağırdınız. 'Sevgi' neredeyse, 'zenginlik' ve 'başarı'da orada olacaktır."
 
E

esranur

Kullanıcı
19 Mar 2007
En iyi cevaplar
0
0
Hasan Bey yazınız cok hoştu,herkes bilir insan paylaştıkca hayattan zevk alır, yalnızlıgın da cekılemez bi durum oldugunu biliriz....morpapatya senin de hikayen cok anlamlı, sevgi olunca herşey olurr unutmayalım..sevgiler... :)
 
C

catzilla

Bir kadın, evinden dışarı çıkar ve uzun beyaz sakallı üç yaşlı adamın evinin önünde oturduklarını görür.
Onları tanımaz.

- " Ben sizi tanımıyorum ama aç olmalısınız " der.

" Lütfen içeriye gelin ve bir şeyler yiyin."

- "Evin erkeği içerde mi?" diye sorarlar adamlar.

- " Hayı r" der kadın. " O dışarıda. "

- "Öyleyse içeri gelemeyiz" diye cevap verirler.

Akşam olup kadının kocası eve geldiğinde,kadın başından geçenleri kocasına anlatır.

- " Git onlara söyle ben evdeyim içeri gelebilirler " der.

Kadın dışarı çıkar ve onları içeri davet eder.

- " Hepimiz aynı anda içeri girmeyiz." der yaşlı adamlar.

Kadın öğrenmek ister ;Yaşlı adamlardan bir tanesi açıklar :

- "Onun adı ZENGİNLİK" der ve bir arkadaşını gösterir,

bir diğerini işaret eder,"O BAŞARI",ben de SEVGİ." Sonra ekler ; "Şimdi içeri gir ve
kocanla konuş, hangimizi evinizde istersiniz?

"Kadin içeri girip söylenenleri kocasına anlatır.

Adam duyunca neşelenir.

- "Ne güzel!" der, "madem öyle, Zenginliği içeri çağıralım ve evimizi zenginlikle doldursun.

" Karısı itiraz eder ;Bu sırada konuştuklarını evin diğer köşesinde bulunan gelinleri duyar.

Zıplayarak gelir ve kendi fikrini söyler.

-"Sevgi'yi çağırsak daha iyi olmaz mı?

Evimiz sevgiyle dolar!"

- "Gelinimizin önerisini dikkate alalım" der adam karısına.

"Dışarı çık ve Sevgiyi bizim misafirimiz olması için davet et.

"Kadın dışarı çıkar ve üç yaşlı adama sorar ;

- "Hanginiz Sevgi? Lütfen içeri gel ve misafirimiz ol

".Sevgi ayağa kalkar ve eve doğru yürümeye başlar.

Diğer iki yaşlı adam da onu takip ederler.

Kadın şaşırmışbir şekilde Zenginlik ve Başarıya sorar : hani üçünüz aynı anda gelemezdiniz?

Zenginlik ve Başarı bir ağızdan cevap verirler :

- "Eğer Zenginlik ya da Başarıyı davet etmiş olsaydın diğer ikisi dışarıda kalırdı ama sen Sevgiyi davet ettin.

O nereye giderse biz de oraya gideriz.

Nerede Sevgi varsa,orada Başarı ve Zenginlik de vardır!"
 
S

seca

Kullanıcı
1 Haz 2007
En iyi cevaplar
0
0
mersin
canımcım ben bunu kişisel gelişim dergisinde okumustum çok güzel bir yazı gerçekten...

sevgi olmaazsa gerisi boş gelmiyorlar...

o zaman sevgiyle kalın kocaman.. :)
 
Z

Zynep

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
Konular tarafımdan birleştirilmiştir. Teşekkürler.
 
Üst