[Haftanın Yazısı] Mazeretim var "ÖĞRENCİYİM!"

  • Konbuyu başlatan Codex
  • Başlangıç tarihi

Konu hakkında bilgilendirme

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Kişisel Gelişim Yazıları kategorisinde Codex tarafından oluşturulan [Haftanın Yazısı] Mazeretim var \"ÖĞRENCİYİM!\" başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 5,588 kez görüntülenmiş, 14 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Kişisel Gelişim Yazıları
Konu Başlığı [Haftanın Yazısı] Mazeretim var \"ÖĞRENCİYİM!\"
Konbuyu başlatan Codex
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan arayış
Codex

Codex

Özgür Şahin
Site Kurucusu
14 May 2006
En iyi cevaplar
0
48
Çanakkale
www.kendinigelistir.com

        Başarılı olmak isteyip de, henüz istediği başarıya ulaşamayanlar işte bu hikaye tam size göre;

        “Zamanın içinde “BAŞARISIZLIK” türküsüyle yürüyen adamın , “BAŞARI” için her yumrukta düşen boksörün, sanki hiç yumruk yememiş gibi tekrar rakibinin karşısına çıkması gibi....
         Hayatın karşısına çıkmak....
       Aileden ve doğuştan getirdiklerimiz ve size sunulan yaşantılar ve de kıyaslar ...... çevrenizdeki arkadaşlarınızın imkanları ile...
        Sarı beş yüz lira ile ikinci günün ikinci teneffüssünde fruko gazoz ve simit için beklemek ikinci günün ikinci teneffüsünü .....
        Akşamların ayazında eve gitmek için çamur ve soğukla beraber yürümek ve inatla binmemek otobüse, dolmuşa..
         Bir bisiklet için yıllarca beklemek, istemek Almancı dededen ama hiç kimseyi kırmadan evet deyip yapmadığı gibi sadece bir dahaki yılda beklemek ümitle ve isterken bile yüzünden çıkan ateşleri hissetmekle beraber.
        Ve isyan okula derslere, yumruğun gücünü hissetmek ve güçlü arkadaşlarla dolaşmak, aykırı olmak, lacivert yerine yeşil kareli ceket giymek, kısa saça inat, uzatmak saçları....
        Okul diye Sarıgül ya da Bağdatlı’yı ocakçıyla beraber açmak darabalara yardım etmek, Retkit’e (tabela öyle idi) bilardoya gitmek..
        Disiplin kurulu başkanının dersinde korkuyu yenip kopya çekmek ve her dersten çekmeyi alışkanlık haline getirip bir törenle hazırlamak kopya kağıtlarını....Matematik yazılısından ilk beş dakikada çıkmak beş kişi.
        Rahibe koridorlarında elimize vurulan ve suratımıza çakılan tokadın tınısı ile dolaşmak okaliptüs ağaçlarının altında, sanki sen yaptırmışsın gibi okulu...
        Ve 93 mayısı ve bir kitapçık, amaçsız ruhumuza sunulan bir kitapçık.

        - Nedir bu?
        - ÖSS kitapçığı
        - Sınava gireceksiniz
        - Ne çıkar bilmeden bu sınavdan..

       Bildiğimiz okulun odunluğunun yanındaki sınıfta, diğer arkadaşlar soğuktan titrerken bizim üşümediğimiz. Bi de odunluğa “SİBOBUN YERİ” yazıp ;
        - Öğrenci 500 lira
        - Öğretmen beleş yazmak

        Zamanı geldi tercihler yaptık, bilmeden girdik sınava bilmeden kazandık ÖSS ‘ yi ve ÖYS’ ye girmeye hak kazandık girdik bilmeden ÖYS’ ye ve çıktık.

        Ve babam, çalışkanlığı ile dillere destan herkes tarafından bilinen tutumlu az paraya çok iş yapan ve peşin paraya pazarlık ustası.
        Bir gün dedi ki: “ bak evlat, ben çok zorluk çektim. Okutmadı deden beni. Ben senin okumanı istiyorum.”
        İskenderun sokaklarına çıktığımda tanımadığım genç yoktu o zamanlar, lise bitmiş ve ben ÖYS’ den taban puan almıştım.
        94 yılı başarının tarihi oldu benim için Başak Dershanesinin en iyi sosyal sınıfının öğrencilerindendim T- 12.
        Ders çalışmaya, sanki hiçbir şey bilmiyormuşum gibi başladım. Evet hiçbir şey bilmiyordum.
        O zamanın tüm bölümünde sokaktan aldım kendimi, televizyondan aldım, futboldan aldım.En sevdiğim oyun futboldan, elimin parçalanırcasına diktiğim kramponlardan ve uğruna haftanın dört günü peşinden koştuğum toptan ve okul diye gittiğim yan sahadan.
         Bilinç sadece “KAZANMAK” diyordu ve yapmam gerekenler....
        Evet iyi bir dershanenin iyi öğrencileri arasındaydım. Hava erken yakaladı bizi. Mart – nisan ayları geldiğinde ders anlatmaya başladım diğer öğrencilere. O zaman etüt yok öğretmenlerden öğrencilere. Etüt iyi öğrencilerden diğer öğrencilere.
        Ve hüsran. Karambol sekiz tercih ve iyi bir puanla açıkta kalış. Tüm bedenim sancıdı ve iki hafta tam iki hafta hiç çıkmadım evden dışarı. Beynimde arı kovanına üşüşen arılar gibi düşünceler.
        Ve annem, yüreği sevgi dolu tüm anneler gibi, tesellisi ve kokusu...” YENİDEN DENE “ sesiyle irkildim. Evet yeniden denemek, yeniden deneyecektim.
         Ağustos 1 de derslere başladım. Ekim 1 de konuların çoğu bitmişti.
        O kendini okulun sahibi sanan kişi gitmiş, yerine sadece gözlerinde ÖYS yanan kişi gelmişti.
        Erhan kazanmıştı . ODTÜ, PDR’ yi. Mektuplarda yazmıştık, Ankara’ da buluşacaktık. Zonguldak ve İskenderun’ da evlerimize haftada bir uğrardı postacı. Kesin Ankara ‘da buluşacaktık. Hani Kezo da oradaydı ya.
         Ama Erhan gitti ben kaldım. Kayda beraber gittik. İçim burkuldu. Yalnızlığa kaldım. Sokak lambasının yalnız ıslığı gibi oldu nefes alış verişlerim. Mektuplarda yoktu artık.
         Bayram tatillerinde “ANKARA’ dan HABERLER “ dinliyordum.Erhan’dan ve Kezo’dan..
Hırs giderek daha da artıyor amaç;” KAZANMAKTAN BAŞKA ÇARE OLMUYORDU” benim için hem de Ankara.
        Kitaplar, testler, önüme gelen denemeler çözüyordum. Diğerleri içeri de televizyon izlerken ben, coğrafya testi, iklim bilgisi çözüyordum. Orada öğrendim; ” odaklanarak okumayı, gürültüye rağmen anlamayı”
        Sıcak odada televizyon izlemek ve günlük laflarla zaman geçirmenin özlemini orada tattım. Soğuk odanın 4’lü sehpasının 3.sünün emeği çok bende. Hazırlık bittiğinde çivi ile çakmak zorunda kaldım. Zor duruyordu ayakta çünkü.
         Ali; teknik lise bilgisayar bölümü öğrencisi, Dörtyol da olmadığı için o lise, bizde kalan ve okuyan matematik hocam. Takvim ve Posta gazeteleri, ilk çıktığı zamanlar ve 25 lira. Ali Posta, ben Takvim her gün aynı yerden itina ile alıyoruz. Çünkü her gün deneme veriyorlar, çünkü ÖYS yaklaşıyor, tabi ki önce ÖSS..
         Haziran, ÖSS ‘ den iyiye yakın bir puan almış, ÖYS’ye gireceğim, Zaman geçmiyor ve ÖYS.
         Heyecanlıyım, kalemlerim,silgim ve aday kartım, bir zamanlar kale olarak kullandığım vitrinde.
        Sınav günü kimsesiz gidiyorum. Salona giriş, sanki kutsal bir ayin. Adımlar ve sessiz yürüyüş.18 tercihi fullemiş, abartmış 6 tane de iki yıllık yazmışım kesin gideceğim. Sınav salonu 1. sınıf ve en arka sıra. Sıra küçük, dizlerimin üzerine koyuyorum sırayı ve başlıyorum çözmeye .
        O da ne? Burnum kanıyor. Elimi cebime atıyorum, annemin özenle ütüleyip koyduğu babamın mendillerinden biri. Burnumu tıkıyorum ve 15 dakika geçiyor, kan durmuyor. Ben “ dur be “ dedikçe. Mendilin her yeri kan ama ben soru çözmeye devam ediyorum. Bitiyor sorular, bitiyor sınav, aday zarfına tüm şıkları yazıyorum. Dizlerim sızlamış, yere basamıyorum, farkına ayağa kalkınca varıyorum. Ertesi gün ortalamanın üstünde netler, kesin kazandım diyorum. Ankara hukuk, Hacettepe Psikolojik danışmanlık ya da Hacettepe Türk Dili Edebiyatı öğretmenliği en az.
         Sınav sonuç gazetesinin çıkacağı gün uyuyamıyorum. Ve sabah ilk araba ile köyden iniyorum gazeteciye, gazete gelmemiş, bekliyorum ,bekliyorum. Benim gibi herkes bekliyor. İlk sıra benim, benden sonra kuyruk oluyor arkamda heyecanlı bir bekleyiş.
         Gazete geliyor.ÖYSM numaram adım gibi aklımda bakıyorum. ÖYS ‘ye hazırlanan gedikli bir öğrenci olarak. İşte ÖYSM numaram ve karşısında 11... kodlu yer tamam diyorum, kazandım . Ankara hukuk.
         Dolaşıyorum, bir zamanlar sahip olduğum sokaklarda, göçmen kuşlar gibi. Arkadaşlar ve Ali.
         Ali Boğaziçi Üniversitesi, Bilgisayar bölümünü kazanıyor. 2 yıllık fakülteyi. Ben Ankara Hukuk.
        Aileme haber vermiyorum, beklesinler beni diyorum. Eve geldiğimde karşımdakilerin gözünde acaba soruları ile yanan gözler ve sessiz bekleyiş. Gazete artık elimde erimek üzere.

         Tekrar bakıyorum gazeteye hiç bakmamış gibi o da ne..
        Ankara hukuk yerine, Ankara Psikolojik Danışmanlık ve Rehber Öğretmenliğini kazanmışım. Ve sevinçle... hazırlıklar başlıyor.”

          Herkesin başarı öykülerinin yazılması dileğiyle...


 
Z

Zynep

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
Güzel bir öyküydü, teşekkürler.

Bir öykü de ben eklemek isterim altına iznizle, son cümleye yanıt olarak;

"İlkokulda başarısız bir öğrenciydim. Özellikle matematik derslerini hiç sevmiyor, arkadaşlarım derse odaklanırken ben elimdeki kalemi saçlarımın arasında sıkkın sıkkın gezdiriyor, bir an evvel teneffüs zilinin çalmasını bekliyordum.
O zamanlar matematik dersinin, yaşamımın her sınavında, her döneminde karşıma çıkacak aşmam gereken bir ders olduğunu düşünemeyecek kadar küçüktüm.
Bazı arkadaşlarımın bu derse olan ilgisine ve hatta bazılarının hırsla problemleri ilk çözen kişi olarak; "Öğretmenim... öğretmenim!" çığlıklarına, parmaklarını öğretmenin gözüne sokmalarına varan komik görüntülerine şaşırıyordum.
Zorlada olsa geçiyordum sene sonunda ama matematiğe olan ilgisizliğim öğretmenimin gözünden kaçmıyor ve anneme "özel ders" almam gerektiğini söyleyip duruyordu.
Ne sıkıcı!
Ben derslere dayanamıyordum, bir de özel ders mi alacaktım yani?
Anneme söz anlatmak ne mümkün?
Bana boyuna kendi matematik yeteneksizliğinden söz ediyor, üniversitede çok başarılı bir öğrenci olmasına karşın, bu dersten çektiği zorlukları anlatıyor ve mutlaka bu dersi öğrenmem gerektiğini savunuyor ve bana özel öğretmen tutuyordu.
Özel öğretmenim sevimli bir adamdı.
Bana ilk sözü ise bundan sonra ki öğrencilik yaşamıma damgasını vuracak söz oluyordu farkında olmadan;
"Bak kızım, matematiği öğrenmek için ezberlemek yetersizdir, onu yenmek için keyifli bir oyun olarak düşünmelisin yalnızca, ve rakibinden üstün olmak istemez misin? Özelliklede bu rakip senin yaşamını kolaylaştıracak bir rakip, onu yendiğin takdirde!"
Eğitim felsefesini sevdiğim için sanırım, ve elbette her insanda olan "kazanma" arzusuyla başlıyordum derslere.
Yıllarla birlikte, canım öğretmenimin, ki aslında çevrede vasat kabul edilen, ama en önemli özelliği matematik sevdirmek olan öğretmenimin bana bu sevgiyi aşılamasıyla matematik en sevdiğim ders haline geliyordu.
Özellikle veli toplantılarından, benim başarılı öğrenim durumumu duyarak eve dönen annemin şaşkın gururu beni çok eğlendiriyordu.
Üniversiteye hazırlanma döneminde, beni hiç bir özveriden kaçınmayarak en iyi kursa yazdırıyor, önemli miktar ödemelere imza atıyordu.
Oysa ben kararlıydım bu yüksek miktarları ödetmemeye.
Çalışıyordum ve  özel öğretmenimi tanıdığım günden bu yana "oyun" olarak kabul ettiğim matematik başarılarım sayesinde burs kazanıyor ve 2 yıllık kursu burs alarak, hiç bir ödeme yapmadan bitiriyordum.
Sınav günü...
Sorulara bakıyor ve bir çırpıda hayalim olan "İTÜ Matematik Bölümü bekle beni, ben geliyorum!" diyordum!
Ve işte ne oluyorsa o an oluyor, başım dönüyor, gözlerim kararıyordu. 15 dakikalık bir baygınlık ve kendime geldikten sonra kaybettiğim zamanı telafi etme telaşı...
O gün yaşamımın en karanlık günüydü diyebilirim.
Hiç kimsenin tesellisini dinlemiyor, sadece "bu bir felaket" diye ağlıyordum!
Öyle ki, o gün hiç bakmadığım soruların yanıtlarını ertsi gün gazetede sınavdaymışçasına eksiksiz çözüyor, bu beni daha da çok yaralıyordu.
Ve sınav sonuçları...
Puanım ne yazık istediğim okula girmeye yetmiyor, İstanbul Üniversite'lerinin gece bölümlerine girebiliyordum.
İstanbul'da okumalıydım.
Ailem beni Özel Üniversite'ye göndermek istiyordu.
Paralı okul...
Okulumu kendim seçmeliydim, ve aileme yük olmamalıydım.
Seçtiğim okul henüz yeni bir okuldu ve yeni olmasının avantajı derslere kariyer olarak daha yüksek, başka okullardan takviye olarak gelen Hoca'larımızdı. İşletme Bölümü öğrencisiydim artık.
Çalışmalıydım.
Ve ilk sene sonunda ilk bursumu kazanmıştım.
İkinci, üçüncü yılımda verilen burslarla aileme yük olmamama neden olmuştu.
Sadece ders çalışmıyordum elbette, sosyal yaşamımı asla ihamal etmiyordum.
"Ruhunuzu doyurmazsanız başarılı olamazsınız!" der annem hep.
Bu sene, yani son sınıfa başlarken okulum bana %100 burs verdi.
Şimdi son sınıf öğrencisiyim.
Ve şimdi idealim İTÜ master programı.
Başaracağıma inanıyorum..."

Bu satırları ben yazdım, okuyanınız varsa.
Çünkü kızım yazma konusunda benim kadar başarılı değil... ;)
 
H

harariye

Kullanıcı
22 Eki 2008
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
zeynep yukarıdakileri sen mi yazdın ?
anlatılanlar yabancı gelmedi..
teşekkürler :)
 
D

DonJuan

Zynep bence bu başarmak değil ama :)
Madem İtü Matematik istiyordun , İtü mat olmalıydı .

ne şanslısın ki ailenin durumu varmış .
çalışmalıydın , beklemeliydin , çalışmalıydım .

sürçü lisan varsa affola .
ha demiyorum yaşadığın hayattan memnun değilsin , ama bencesi öyle ...
 
M

mavidünya

Kullanıcı
11 Ağu 2008
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
çok güzel bir hikayeydi paylaşım için teşekkürler. öys nin kalktıktan 2 sene sonra girdim ben sınava. üst sınıftaki arkadaşların heyecanları hala gözümün önünde. gözlerim doldu biran tekrar teşekkürler.
 
Z

Zynep

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
peka1a' Alıntı:
Zynep bence bu başarmak değil ama :)
Madem İtü Matematik istiyordun , İtü mat olmalıydı .

ne şanslısın ki ailenin durumu varmış .
çalışmalıydın , beklemeliydin , çalışmalıydım .

sürçü lisan varsa affola .
ha demiyorum yaşadığın hayattan memnun değilsin , ama bencesi öyle ...
Öncelikle ben bir yanlışı düzelteyim, sanırım yazılan sonuna kadar okunmuyor; yazdığım benim değil, kızımın başarı öyküsüdür.
Başarı sözünde ise ısrarlıyım, sizin dediğiniz gibi bir sene beklese hedefine ulaşabilirdi elbette, ya da aksi olabilirdi.
Ama kendisinin başarısı; Bursla okuyabilmeyi başarması, ve hedefine master programı için ulaşmış durumda olmasıdır.
Teşekkürler.
 
Y

yaratici_idea

Kullanıcı
17 Ocak 2008
En iyi cevaplar
0
0
Off ya artık böyle bir mazeretim yok :(
Ama olsun istiyorum ben ya :'(
 
D

DonJuan

Zynep' Alıntı:
peka1a' Alıntı:
Zynep bence bu başarmak değil ama :)
Madem İtü Matematik istiyordun , İtü mat olmalıydı .

ne şanslısın ki ailenin durumu varmış .
çalışmalıydın , beklemeliydin , çalışmalıydım .

sürçü lisan varsa affola .
ha demiyorum yaşadığın hayattan memnun değilsin , ama bencesi öyle ...
Öncelikle ben bir yanlışı düzelteyim, sanırım yazılan sonuna kadar okunmuyor; yazdığım benim değil, kızımın başarı öyküsüdür.
Başarı sözünde ise ısrarlıyım, sizin dediğiniz gibi bir sene beklese hedefine ulaşabilirdi elbette, ya da aksi olabilirdi.
Ama kendisinin başarısı; Bursla okuyabilmeyi başarması, ve hedefine master programı için ulaşmış durumda olmasıdır.
Teşekkürler.
yok hepsini baştan sona okudum ama bende sondaki iki cümlenin kompozisyonla ne ilgisi var diye kendi kendime sormaktan alamadım .
herneyse konu bu değil .
başarmak için kaybetmekte göz önüne alınmalıdır .
 
J

jasmiin

Kullanıcı
13 Kas 2008
En iyi cevaplar
0
0
trabzon
iki hikayede süper
bende hayatımın dönüm noktası olarak kabul edebileceğim bi başarı arıyorum onun için çalışıyorum. inş bi gün istediğim başarıya ulaşacam  buna inanıyorum
 
M

merve06

Kullanıcı
26 Ara 2008
En iyi cevaplar
0
0
Ankara
gerçektende başaya ugruna bişeyleri feda ederek ulaşıyoruzz..güzel bi hikaye...tşk
 
Ç

çocuk

Kullanıcı
2 Eki 2008
En iyi cevaplar
0
0
Nevşehir
başarı
aslında kişiden kişiye göre değişir örneğin derslerinde iyi olan bi öğrenci 4 ü başarısızlık olarak görür
biraz daha vasat bi öğrenci 4 ü başarı olarak görür.

bn mesale orta okul da biraz vasat bi öğrenciydim...
lisede başarılı bi öğrenci oldum hem de belki de benden beklenmeyecek kadar...:) ve bunu da şuna bağlıyorum çünkü gerçekten başarmayı istedim ve başarmaya inandım....
inanmak gerçekten çok önemli "inanmak başarının yarısıdır" diye bi söz var ya gerçekten doğru bi söz...
tek mesele başarmayı istemek....
ve tabi ki çalışmak...
 
A

arayış

Kullanıcı
24 Ara 2007
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
teşekkürler bizimle bu güzel başarı hikayesini paylaştığınız için
 
Üst