[Haftanın Yazısı] Endişe…

  • Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan Codex
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

Codex

Özgür Şahin
Site Kurucusu
Katılım
14 May 2006
Puanları
48
Konum
Çanakkale
Web
www.kendinigelistir.com
endise001.jpg

Çevrenizde mutlaka vardır. Sürekli endişeli olan insanlar. Ne korkunç değil mi? Daha kötü bir olay olmadan sanki olmuş gibi mutsuz olmak. Bunun sonu yok ki. İnsan her an endişe duyacak bir şeyler bulabilir. Sen iste yeter ki beynin, sana istemediğin kadar endişe üretebilir.

KENDİ BAŞINA İYİ YA DA KÖTÜ OLAN BİR ŞEY YOKTUR, BUNU DÜŞÜNCELERİMİZ YAPAR
WILLIAM SHAKESPEARE

Düşüncelerimiz pozitif olursa beynimiz güzel şeyler üretir. Peki tehlikeleri hiç düşünmezsek onlara karşı nasıl hazırlıklı olabiliriz. Bu çok doğru işte. Her türlü olaya karşı A ve B planlarımız olmalı. Her türlü aksiliğe karşı tetikte olmalıyız ama bu sürekli endişe içinde yaşamamız anlamına gelmemeli. Tedbirlerimizi aldıktan sonra hayatı korkmadan cesurca yaşamalıyız.  Sanıyor musunuz ki çok cesur insanlar hiç korkmaz. İnanın ki çok korkarlar ama onların korkuyla vakit geçirecek zamanları yoktur. Varmak istedikleri hedefleri vardır.

CESARET KORKUNUN YOKLUĞU DEĞİLDİR, BAŞKA BİR ŞEYİN KORKUDAN DAHA ÖNEMLİ OLDUĞU KANISIDIR
AMBROSE REDMOON

Hastalık boyutundaki endişeyi tıp doktorlarına bırakıyorum. Ben sadece küçük endişelerle hayatı kendine zehir edenler için aman dikkat diyorum. Hayatı doya doya yaşamak varken neden endişe içinde yaşayalım. Endişelendiğimiz olay ya hiç olmazsa …

HAYATIMDA ÇOK FELAKET ACISI ÇEKTİM. ÇOĞU HİÇ BİR ZAMAN GERÇEKLEŞMEDİ.
MARK TWAIN

Sevgiler


 
Cesaret hakkındaki söz bi harika idi.. bu söz bile beni endişeye sevk etti desem inan.
Bende endişe duyarım çoğu zaman yav ama sürekli değil.. bu dünyada o kadar çok endişe edilicek şey varki. düşünce yönünü değiştirmekle bundan kurtulmanında çok zor olduğunu düşünüyorum. en azından benim açımdan zor gibi görünüyor.

Teşekkürler..
 
HAYATIMDA ÇOK FELAKET ACISI ÇEKTİM. ÇOĞU HİÇ BİR ZAMAN GERÇEKLEŞMEDİ.
MARK TWAIN

Bende biraz abartanlardanım sanırım bu endişe konusunda ve gerçekleşmemiş kötü olayların tasasını çok çektim. Bunu belki birazda yaşadıklarımız tetikliyordur daha önce yaşadığımız büyük yada küçük bir felaketin etkisiyle yeniden aynı şeyler yada daha büyüğü olur korkusunu kolay kolay atamıyoruz içimizden.
 
""Düşüncelerimiz pozitif olursa beynimiz güzel şeyler üretir""

ßunu çok denedim ama olmuyor malesef.. ya da sorun bende...
 
İnsanların çoğunun nevrotik olduğunu düşünürsek,kaygılarımızı da anlamak çok zor görünmüyor.
Okuduğum bir kitaptan,nevrozlara karşı(Sağlıksız, kaygı ve sağlıksız davranışa yol açan şema,düşünce.) üç önemli sorudan bahsetmek istiyorum:
1.Tehlikede olan ne?
2.Tehlikenin kaynağı ne?
3.Tehlike karşısında beni aciz kılan ne?
Bir arkadaşım bu sorulara bir tane de biz ekleyelim demişti:
4.Tehlike karşısında ne yapabiliriz(Tabi ki burada herzaman mevcut olmayan tehlikenin mevcudiyetinden bahsetmek gerekir.)
Okuduğum başka bir kitapta,nevrozlar bebek dünyaya gelirken;bebek doğum sancılarıyla beraber alışkın olunan ortamdan(Anne karnı) dış dünyaya geldiği anlarda başlıyor diye yazıyordu.
Bu da neredeyse hepimizin zaman zaman nevrotik olabileceğini gösteriyor.Belki bu Rollo May'in dediği gibi dış çevreye uyum açısından gereklidir de.
Ama,sonuçta bunlar sağlıksız düşünceler.Ve tam anlamıyla bir çözümü de yok.Psikologlar/Psikiyatristler/Terapistler bile zaman zaman bu kaygıları yaşıyorlar.
Önemli olan herhalde bunları yok etmek değil de bunlarla yaşamayı öğrenmek.
Kişisel bir fikir olarak burada mizahın bize yardımcı olabileceğini düşünüyorum.
Korkularına,kaygılarına mizahi bir yönden bakmayı öğrenen bir insan için bu kaygılar gülümsemeden öteye geçemeyecektir.
Tabi bu da zordur kabul ediyorum.Aktif bir çabayı da gerektirir.
Ama nevrozlar sonuçta hepimizin zayıflığı.
ve insan maalesef zaaflarını yok edemiyor,yalnızca onlarla yaşamayı öğreniyor.
Savaş cephesinden bir anekdotile bitireyim :
Birbirini sevmeyen iki mahalle genci savaş çıktığında mecburen silah arkadaşı olurlar.Savaşın en umutsuz,en kanlı bir zamanında ikisi arasında şu diyalog geçer:
-Korkuyorsun değil mi?
-Evet korkuyorum.Fakat sen benim kadar korksaydın,çoktan kaçmıştın! ;)
 
Hastalık boyutundaki endişeyi tıp doktorlarına bırakıyorum.
Bu cümle çok dikkatimi çekti ve çok hoşuma gitti. Nedenini nasıl açıklayacağımı bilemedim şu an ama çok güzel bir kabullenebilirlik bence.

 
Söylemesi kolay ama uygulaması zor bir şey. Bir kere endişe durumuna geçtiğiniz zaman çıkmanız çok vakit alabilir. Hatta karakterinize bile işleyebilir.

Örneğin herkesin çocuğu parkta oynarken, kimi anneler başına bir iş gelmesin diye göndermez. Parktaki çocuklara bir şey olduğundan değil ama "ya olursa ?" diye düşünmeye başladığında bu endişeli haller giderek artıyor. Bir süre sonra hayatın kendisi insana endişe vermeye başlıyor. Ya ölürsem, ya bana bir şey olursa vs vs.
 
Endişeye sevk ediyorsunuz beni gençler :d
Bunnar nassı endişe verici yorumlardır eyle, aman aman aman..

 
Eğer her şey geçici ise, bugün niçin endişe duyalım ki..Zaten herşey olacağı gibi oluyor.Güzel bir yazı..Paylaşım için teşekkürler.. :)
 
Bu anksiyete durumunun gelişmiş safhalarında telkinle sonuca ulaşamazsınız.. ve bir bozukluktur bu.. pozitif düşünceyle değiştirilecek birşey değildir...

Beyinde meydana gelen kimyasal eksikliklerdir asıl sebep... bunu aşmak salt pozitif düşünceyle zordur...

Tülay hanım'ında dediği gibi  "hastalık boyutunda olmayan endişelerden" bahsediyor olsada,  bir kişilik bozukluğu belirtisi olduğunu unutmamalı...
 
HAYATIMDA ÇOK FELAKET ACISI ÇEKTİM. ÇOĞU HİÇ BİR ZAMAN GERÇEKLEŞMEDİ.
MARK TWAIN

bunu sevdim
 
Geri
Üst