Empati Bir Sanattır

Konu hakkında bilgilendirme

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Kişisel Gelişim Yazıları kategorisinde selda tarafından oluşturulan Empati Bir Sanattır başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 12,934 kez görüntülenmiş, 50 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Kişisel Gelişim Yazıları
Konu Başlığı Empati Bir Sanattır
Konbuyu başlatan selda
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan ASLIHAN
E

erdal_ergen

Kullanıcı
16 Ara 2007
En iyi cevaplar
0
0
mersin
Zaten bu kadar karşılıklı empati kurabilsek daha ne

Kendimiz empati kurarken karşıdaki kurmaz,aynı bakış şeklini karşıdaki nsandan bekleriz her zaman
ama çoğu zaman en çok zorladığımız konu ise insanları oldukları gibi kabul etmekte zorlanırız hep.

Bir çocuktan biyik gibi davranmasını isteriz,insanların hepsinin kendini geliştirmelerini isteriz ama karşıdaki insanların yerine
kendimizi koyup onların bakış açısı ile bir türlü bakmayı öğrenemiyoruz.

Kısacası harika bir konuya değinmişsiniz.

Paylaşım için teşekkürler
:) ;) :eek:
 
G

GulsahToptas

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
gulsaht.blogcu.com
Empati konusuna bende bir kaç ekleme yapmak istedim:

Peki amaç nedir?

Karşımızdaki kişiyle ilgilendiğimizi ve onu anladığımızı gösterir, böylece bizimle konuşmaktan hoşlanır ve bize daha çok açılırlar.
Yanlış anladığımız bir durumda kişiye yanlış edindiğimiz izlenimleri düzeltme hakkını vermiş oluruz ve insanlar hakkında daha çok şey öğreniriz.
Diyaloğu duygusal açıdan daha önemli noktalara çekebiliriz.
Dinlerken konuşan kişinin olduğu gibi kabul edildiğini hissettirerek güvenini kazanır ve bize daha yakın hissetmesini sağlamış oluruz.
Sonuçta derin konulara girerek kişi duygularını açar ve kendisine yönelerek kendisini keşfeder. Bu anlamda da terapötik bir anlam kazanır
Anlayabildiğimiz için öfke ve iritasyonumuz da azalmış olur. Anlayabilmek affedebilmektir.
Önyargılarımız azalır, herkesin anlaşılabilir olduğunu fark ederiz.
Anlamlı, daha yardımcı ve samimi arkadaşlıklar kurarız
Bu yolda atılacak ilk adım iyi ve aktif bir dinleyici olabilmektir:

Aklınızda kalan yakın arkadaşlarınızı, öğretmenlerinizi ve aile fertlerini bir düşünün. Sizin üzerinizde etki bırakmış insanların kuvvetli dinleyiciler ve empati yeteneklerini geliştirebilen insanlar olduklarını fark edeceksiniz.
Maine Üniversitesi'nde bir araştırmacı olan Dr. Marisue Pickering'e göre empatik dinleyenlerin 4 özelliği aşağıdaki gibidir:
Kendi duygularını ve fikirlerini diğerine yansıtmaya değil diğerine yönelmeye eğilimlidirler.
Kendilerini korumaya ve defansif davranmaya çalışmazlar. Bu şekilde karşıdaki kişiye odaklanmak güçtür.
Karşıdaki kişinin rollerini, bakış açılarını ve deneyimlerini hayal etmeye çalışırlar, kendi yaşantıları ile benzerlik kurmaya çalışmazlar.
Bir eleştirmen gibi değil, bir alıcı gibi dinlerler. Bir uzlaşma ve anlaşma sağlamaya uğraşmazlar.
Bu da ilk olarak diğer kişiyi gerçekten merak etmeyi ikinci olarak ise dikkatli dinlemeyi engelleyen bir takım bariyerlerden uzak durmakla olur. Bu bariyerlere örnek vermek gerekirse:
konuşanla kıyas içine girmek (kim daha akıllı?vs.)
konuşmacının aklından geçenleri okumaya çalışmak (acaba aptal olduğumu mu düşünüyor vs.)
karşıdaki konuşurken kendisinin bir sonraki adımda neler söyleyeceğini tahmin etmek
konuşulanları ayıklayarak dinlemek
söylemleri henüz tamamlanmadan yargılara varmak (örn: saçma, sıkıcı, aptalca vs.)
kişi konuşurken hayallere dalıp başka şeyler düşünmek
konuşanı dinlemek yerine kendi deneyimlerimizi hatırlamak
konuşma tamamlanmadan vereceğimiz öğütleri planlamak
konuşmayı karşılıklı tartışılması gereken entelektüel bir düzeye çekmeye çalışmak
her zaman haklı olduğunuzu ve dinlemeye ihtiyacınızın olmadığını düşünmek
sohbet ne zaman ciddi bir boyut alsa çabucak konu değiştirmek
Sürekli aktif bir dinleyici olmak kolay değildir, konsantrasyonumuzu ancak 15-20 dakika sürdürebiliriz. Zaman zaman dikkatimiz dağılabilir, ancak önemli olan konuya tekrar dönüp sorular sorarak netlik kazanmaktır.
Şu soruları sormamız gerekir: konuşan kişi kendisiyle ilgili ne düşünüp ne hissediyor? Dünyayı nasıl görüyor?
Ve son olarak sözcükleri olduğu kadar yüz ifadesi ve beden dilini de "dinlemeliyiz". Diğer bir deyişle satır aralarını da okumalıyız.
İyi bir dinleyici konuşan kişinin gözlerinin içine bakar, gülümseyerek destekler, yukarıda bahsedilen bariyerlerden uzak kalıp anlamaya çalışarak sırası geldiğinde kendi düşünce ve deneyimlerini de özgürce paylaşır.
İyice dinledikten sonraki ikinci adım empatik yanıttır:
İyi bir dinleyici anladığını belirtir tarzda uygun bir şekilde yanıt da vermelidir.

İşte bu yanıt empatidir. Üzgün olduğumuz zaman duygularımızı tarif etmek ve paylaşmak için empati kurabilen bir insanla konuşma ihtiyacı duyarız.buna göre empati kurabilen kişi karşısındakinin hareket ve koşullarına değil duygularına odaklanmalıdır.
Örneğin sevdiği kişiyi henüz kaybetmiş birisine "nerede oldu", ne zaman oldu ya da nasıl oldu gibi sorulardan ziyade "çok acı duyuyor olmalısın" "kendini yalnız hissediyor olmalısın" şeklinde yanıtlar verilebilir. Üzgün olduğumuz zaman sorunları çözmeden önce duygularımızla başa çıkabiliyor olmalıyız.
Karşınızdaki kişi size problemlerinin detaylarını anlatırken siz de kendinizi daha çok konuşmak ya da yorum yapmak zorundaymış gibi hissedebilirsiniz. Bu ilgilendiğinizi gösterebildiğiniz sürece yersiz bir kaygıdır. Birkaç kelime dahi buna yetecektir. Kişiye konuşmak için olduğu kadar düşünmesi için de zaman tanımalısınız. Sessizliği değerlendirmelisiniz.
Empatik yanıtın doğruluğu konuşan kişi yanıt verene kadar ölçülemez. Konuşan kişi daima haklıdır. Sizin yorumunuz tüm psikoloji kitaplarına göre doğru olabilir, ancak kişi sizin gözleminiz ya da yorumunuza katılmadığı zaman empati skorunuz da düşük olacaktır. Onu serbest bırakarak kendi içindeki kendi gerçeğini ve dolayısıyla sorunları çözmesi için kendi gücünü kullanabilmesini sağlayabilmelisiniz. Bu durum hem terapilerde hem de arkadaşlık ilişkilerinde geçerlidir.
Empati ile sempatiyi karıştırmamak gerekir. Sempati karşımızdaki kişinin olumsuz ve sıkıntı veren duygularını paylaşmaya odaklıdır. Empati ise herhangi belirli bir duygu ya da düşünceye yönelik değildir. Sempati aynı zamanda kişinin duygu, düşünce ya da inançlarına bir ölçüde katılmak ve onaylamayı da kapsar, empatide ise katılalım ya da katılmayalım önemli olan şey anlamaktır.

Empati kuran kişi karşısındaki kişinin dünyasının tamamına girebilirken, sempati duyan kişi sadece onayladığı ve katıldığı , kendisine de dokunan kısmı kadarına girebilir. Empatiyle yaklaşan kişinin verdiği yanıtlar da daha derin ve kapsamlı olacaktır.


zeynep şenkal
 
C

crnkcclr

Kullanıcı
25 Ara 2007
En iyi cevaplar
0
0
teşekkürler Real_Factor detaylar diyorum yine...

Empati kuran kişi karşısındaki kişinin dünyasının tamamına girebilirken, sempati duyan kişi sadece onayladığı ve katıldığı , kendisine de dokunan kısmı kadarına girebilir. Empatiyle yaklaşan kişinin verdiği yanıtlar da daha derin ve kapsamlı olacaktır
eklemen için sana da teşekkür ederim Gülşah :)
 
A

ayrisim

Kullanıcı
17 Nis 2008
En iyi cevaplar
0
0
her ikinizede paylasım için tesekkürler arkadaslar ;)
 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0
Empati kurabilen insan,sorunları daha rahat aşabilir...Teşekkürler her ikinizede:)
 
Ö

özlem1980

Kullanıcı
25 Nis 2008
En iyi cevaplar
0
0
Ankara
Empati kurmak bazı zamanlarda çok yıpratıcı diye düşünüyorum. ebrulıyn bu sözüne katılıyorum. İnsan empati olayınıda fazla abarttımı bazen kendini unutup başkaları için yaşar hale gelebiliyor. Hayat bazende bencillik yapmayı gerektiriyor.
 
G

GulsahToptas

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
gulsaht.blogcu.com
özlem1980' Alıntı:
Empati kurmak bazı zamanlarda çok yıpratıcı diye düşünüyorum. ebrulıyn bu sözüne katılıyorum. İnsan empati olayınıda fazla abarttımı bazen kendini unutup başkaları için yaşar hale gelebiliyor. Hayat bazende bencillik yapmayı gerektiriyor.

Elbette Özlem1980 hayatta bazen öncelik "ben" olmalı .Çünkü bana göre ; kişinin kendisi mutlu,sağlıklı değilse karşısındaki yada çevresinde ki sevdiklerine /tanıdıklarına fazla faydalı olamayacaktır.Bu yüzden önce biz iyi olmalıyız. :)

Empati kavramı çok fazla karıştırılıyor; oysaki tanımında da anlatıldığı gibi Empati: karşımızdaki gibi düşünmek değil;
karşımızdakinin yerine koymak lendimizi yani o nasıl düşünür bu konuda....


Çok doğru bir konuyu irdelemişsin teşekkürler ;)
 
R

Real_Factor

Kullanıcı
9 Nis 2008
En iyi cevaplar
0
0
istanbul
Arkadaşlar konuya ilginiz için asıl ben teşekkür ederim :)
 
G

GulsahToptas

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
gulsaht.blogcu.com
"Empatiye yatkın mısınız?"

Şu sözleri günlk hayatta sıkça kullanıyorsanız,empatiye yatkınsınız demektir:

*Yazık,günah değil mi?O da insan!
*Sen olsan buna razı olur musun?
*Dülger keseri gibi hep kendini yontma!
*BU iş yeri senin olsaydı böyle davranır mıydın?
*Yarın aynı şey senin başına gelirse ne yapacaksın?


Eğer şu sözleri günlük hayatta sıkça kullanıyorsanız empatiye yatkın değilsiniz demektir:

*Koskoca şirket bununla mı iflas edecek?
*Gemisini kurtaran kaptan !
*İyilikten maraz doğar!
*Üzümü ye,bağını sorma!
*BU devirde işini bileceksin
*Herkes yolunu bulur!
*Kim kime dum duma....

not: genç beyin dergisinden alıntıdır

 
C

catzilla

bu tabloya göre kesinlikle empatiye yatkınım... :D

teşekkürler gülşah.
 
K

korsan

Kullanıcı
18 Kas 2007
En iyi cevaplar
0
36
Gaziantep
Empati Bir Sanattır   
Doğumumuzla başlayan gelişim ve öğrenim sürecimiz yaşamımızın son anına kadar devam eder. Önce anne-babamız ve aile çevremizle olan gelişim yolculuğumuzda zaman ilerledikçe etkilendiğimiz kişiler de değişmektedir. Kendi kişisel özelliklerimize, duygularımıza, bakış açımıza, yaşantımıza, görüş ve düşüncelerimize uygun birilerini bulmak güç iştir ama özlem duyarak aradığımız da tam böyle bir şeydir.
Gün gelir kendimizi o kadar çaresiz hissederiz ki sanki dünya üzerimize gelmektedir. Hiçbir şey istediğimiz gibi değildir. Hoşnutsuzluk alabildiğinedir ve anlamsızdır tüm yaşanılanlar. Dertlerimizi kimseye anlatamamanın verdiği eziklikle, anlaşılamama korkusu sarar her bir zerremizi. Yorgun yüreğimize bir yol arkadaşı bulmak isteriz. Cana can katan bir dost ararız; lakin bulamayacağımızı düşünerek aramaya cesaret edemeyiz. Bu gidişe “dur!” diyebilecek mecalimiz de kalmamıştır. Son bir ümitle kaldırırız başımızı ve dalgın bakışlarımızla, yorgun yüreğimizle, çaresiz duygularımızla “gel artık!” deriz, “gel geleceksen…”

 
Gelmesini istediğimizin kim ya da nasıl bir şey olduğuna dair fazla bir şey düşünmeyiz o anda. Beden-i hâlimizden anlaşılır zaten neye ihtiyaç duyduğumuz.

 
Ve gelir gelmesi gereken. Tüm ihtişamıyla gelir ve götürür bizi gittiği yere. Sormayız nereye gidiyoruz diye. Sadece gideriz, onunla bir olup onunla yürürüz ve kendimizi onda buluruz. Yürüdükçe gelişir, geliştikçe gençleşiriz.

 
Aradığımız şey empatidir. Doğumumuzla başlayıp ölümümüzle biten bir arayıştır bu. Yaşamımızın her anında ihtiyaç duyduğumuz ve olmazsa olmazımızdır bu duygu. Empati, Bir Yaşama Sanatıdır.

 
EMPATİ İLE YAŞAMAK

 
Nasrettin Hoca eşeğinden düşer ve acıyla kıvranır. Başına toplananlar: “Hemen bir doktor çağırın…” diye bağrışırken, Hoca “Bana doktor değil, eşekten düşmüş birini bulun…” der.

 
Nasrettin Hoca bu davranışı ile eşekten düşenin çektiği acıyı ve yaşadığı duyguyu gerçek anlamda sadece eşekten düşen başka birinin anlayabileceğini çok açık bir şekilde ifade etmektedir.

 
Empati kurabilmek için illa da karşımızdaki insanın karşılaştığı olayı yaşamak zorunda değiliz elbet. Onun yaşadığı olayda kendimizi görebiliyorsak eğer, kendimizi onun yerine koyup, onunla aynı duyguları yaşayıp, onun bakış açısından bakabiliyorsak olaya ve bunu ona iletebiliyorsak empati kurmuşuz demektir. Bu nedenle empatik iletişimde aslolan, olayları yaşamak değil doğru olarak anlamaktır.

 
Karşımızdaki kişinin duygularını ve düşüncelerini tam olarak anlasak bile, eğer anladığımızı ona ifade edemiyorsak veya yanlış ifade ediyorsak empati kurmuş sayılmayız.

 
Yine empati kurarken kişinin sadece sözel tepkilerine değil, ses tonuna, konuşma temposuna, jest ve mimiklerine hatta duruşuna bile dikkat etmek gerekir. Empati kurarken nesnelliği kaybetmemek, karşımızdaki kişinin korku, kaygı, neşe  ve öfke gibi duygularıyla bunalmamak gerekir. Yani karşımızdaki kişiyle özdeşim kurmamalı  ya da sempati duymamalıyız.

 
Empatik anlayış insanları birbirlerine yaklaştırma, iletişimi kolaylaştırma özelliğine sahiptir. İnsanlar, kendileriyle empati kurulduğunda başkaları tarafından anlaşıldıklarını ve kendilerine önem verildiğini hissederler. Bu da insanları rahatlatır.

 
Empati deyince ilk akla gelen bana göre: “Bakabilme ve görebilme sanatıdır” Kısaca ifade ettiğimiz empati kelimesi kendini başkasının yerine koyabilme onu anlayabilme işidir. Günümüz insanları geçen zamanla teknoloji ve bilim çağının ağına takılarak iletişimde durağanlık, kopukluk yaşamakta ve dolayısıyla insanî ilişkiler zayıflamakta, insanlar birbirlerine uzak, yabancı, birbirini anlamayan ve nihayetinde kendilerine sevgisiz, saygısız, hoşgörüsüz bir dünya oluşturmaktalar.

 
Empati kurmayı sadece insanlar arasındaki iletişim ve etkileşim olarak değil de bir yaşam tarzı olarak değerlendirdiğimizde ise kainatın her zerresinde empatik bir insan göreceğiz. Doğadan hayvanlara, atmosferden uzaya kadar her alanda empatik düşünen insan, en küçük bir canlıyı bile incitmemesi gerektiğini düşünür. Doğayı, atmosferi ve uzayı bilinçsiz bir şekilde kirletmez. Yaratılan her şeyi sever yaratandan ötürü.

 
Yakın çevremizden uzağımıza doğru, yaşadığımız toplumun ne kadar empatik bir yapıya sahip olduğunu şöyle bir değerlendirelim isterseniz:

 
Yolda yürüyoruz… İnsanlar ile, toplum ile iç içeyiz. Karşımızdan gelen orta yaşlarda bir insan ağzının dolusu tükürüyor yola… O tabloyu gözlerinizde canlandırın lütfen. Neler hissediyorsunuz?

 
Yürümeye devam ediyoruz. Arkamızdan bizi takip ediyormuş gibi gelen iki delikanlı yüksek sesle küfürlü bir şekilde konuşuyorlar alabildiğine…

 
Sonra dinlenmek için bir parkta duruyoruz. Yeşilin mavi ile birleştiği ağaçlara bakarken birden gözümüze bir şey takılıyor: “Seni çok seviyorum” yazıyor ağacın gövdesinde ve altına da yazıyı yazanın ismi ile sevgilisi kalp içerisine kazınmış.

 
İşte bizim empati seviyemiz bu, örnekleri çoğaltmaya gerek yok.

 
Durumumuz bu kadar içler acısı değil diyeceğim; ama diyemiyorum. Çünkü günümüzde bir başkalarını düşünerek atılan bir adım, yapılan bir uğraş yok. Herkesin birilerine hizmet ettiği ve o birilerinin de kendi menfaatleri için yapamayacakları hiçbir şey olmayan bir dünyada yaşıyoruz.

 
Dünyanın genel hâlinden ülkemize baktığımızda ise halkının dilinden anlamayan, yaşam tarzlarını, görüş, düşünce ve inançlarını hiçe sayarak “Halka rağmen halk için” anlayışına sahip yöneticiler görüyoruz. Danıştay’ımızdan Anayasa Mahkememize, yasamamızdan yürütmemize,  YÖK’ümüzden Rektörlerimize ve profesörlerimize kadar kendi halkından kopuk bir yaşam tarzı var. Buna bir de herhangi bir televizyon kanalının herhangi bir programını eklediğimizde göreceğiz ki medya da kendi toplumunun duygularını düşüncelerini ve bakış açılarını doğru olarak anlamıyor ve anlayamadığı için de ifade edemiyor. Yani empatik beceriden yoksun muazzam bir kitle…

 
Ülkemizdeki genel tablonun kendini başkalarının yerine koyma değil kendi duygu ve düşüncelerini başkalarına baskı ve zorla kabul ettirme olduğu herhalde hepimizin malumudur. Alınan bir kararın, yapılan bir değişikliğin toplumun gündemine oturması ve uzun yıllar tartışılması bu nedenledir. 

 
Yukarıda sözü geçenlere ilave olarak “Keşke!” diyerek başlayan bir empati muhasebesi yaptığımızda: Öğretmen, kendini öğrencinin yerine koysa; doktor, kendisini hastasının yerine koysa; komutan, kendini askerin yerine koysa; patron, kendisini işçisinin yerine koysa; anne ya da baba, kendini evladının yerine koysa; erkek, kendini kadının yerine koysa veya kadın, kendini erkeğin yerine koysa; özgür olan, kendini hükümlünün yerine koysa; para kazanabilen biri, kendini işsiz arkadaşının yerine koysa… Kısacası empatik beceri her insanda olsa keşke…

 
O HALDE EMPATİ BECERİMİZİ NASIL GELİŞTİRECEĞİZ?

“Kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi, sen de başkasına yapma!” diye öğütleyen Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in bu güzel sözü başlı başına bir empati geliştirme tekniği olarak kullanılabilir bence.
Her insan kendinden yola çıkarak yapsa bunu ve kendisine yapıldığında rahatsızlık duyabileceği herhangi bir şeyi kendisi de başkasına yapmamak için çaba sarf etse ilişkilerimiz daha anlamlı olur. Eleştirilmekten hoşlanmayan birinin karşısındakini eleştirmeden dinlemesi gibi. Bu şekilde düşünen bir insan, kendini onun yerine koyarak, anlayarak dinleyecektir ki bu empatinin en önemli basamağıdır. Bu şekilde epatik dinlemeyi bilen ve uygulayan birisi, karşısındaki ile iletişim kurarken basit hatalara düşmeyecek, karşısındaki kişiyi eleştirmeyecek, yargılamayacak, sadece anlayacaktır.

 
Bireyleri en çok tedirgin eden şeylerden biri başkaları tarafından eleştirilmektir. Empatik dinlemede birey karşısındakini ne över, ne yargılar ne de suçlar sadece onu anlamaya odaklanır. Onun bakış açısını görmeye onun duygularını anlamaya çalışır. Bu anlayış insanların birbirlerine yaklaşmasına ve aralarında gerçeğe dayanan sevginin gelişmesine yol açar.

 
        Bunun dışında empati becerimizi geliştirmek istiyorsak eğer önce diğerlerini değil; kendimizi tanımamız gerekiyor. Kendi duygularımızı anlamamız gerekiyor,  başkalarının duygularını anlamak ve onlara cevap verebilmek için.

 
Sonuç olarak empati, insanlarla olan ikili ilişkilerimizde başarıyı belirleyen ve sosyal ilişkilerimizi yönlendiren bir etmendir. Bunun yanı sıra insanın çevresiyle ve doğayla olan ilişkilerini belirleyen ve toplumumuzun dokusunu koruyan oldukça önemli ve gerekli bir beceridir.


İdris BİLEN 
 
D

dideM

Kullanıcı
5 Eyl 2007
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
Herkesin birilerine hizmet ettiği ve o birilerinin de kendi menfaatleri için yapamayacakları hiçbir şey olmayan bir dünyada yaşıyoruz.
Empati konusu içinde belki de gözüme en çarpmaması gereken yer:)) Ama dikkatimi çekti ve maalesef doğru.

medya da kendi toplumunun duygularını düşüncelerini ve bakış açılarını doğru olarak anlamıyor ve anlayamadığı için de ifade edemiyor. Yani empatik beceriden yoksun muazzam bir kitle…
Anlamıyor mu?? Bence gayet iyi anlıyor da en üstteki cümleye ayak uydurmaya çalışıyorlar, menfaatleri nereye götürürse orayı savunuyorlar.

Ülkemizdeki genel tablonun kendini başkalarının yerine koyma değil kendi duygu ve düşüncelerini başkalarına baskı ve zorla kabul ettirme olduğu herhalde hepimizin malumudur.
hahaah o kadar kızmama rağmen bazen kendimde de görüyorum aynı şeyi.:)

Bireyleri en çok tedirgin eden şeylerden biri başkaları tarafından eleştirilmektir. Empatik dinlemede birey karşısındakini ne över, ne yargılar ne de suçlar sadece onu anlamaya odaklanır. Onun bakış açısını görmeye onun duygularını anlamaya çalışır. Bu anlayış insanların birbirlerine yaklaşmasına ve aralarında gerçeğe dayanan sevginin gelişmesine yol açar.
Sadece anlayacak mı? O zaman anlatmamki! Paylaşması, belki eleştirmesi belki yargılaması lazımki yanlışlarımı, doğrularımı göreyim. Sadece anlayıp, benim yanlış yaptığımı görerek empati kurmak adına bana yanlışımı söylemeyecekse onun arkadaşlığından şüphe etmeliyim diye düşünüyorum.
 
K

korsan

Kullanıcı
18 Kas 2007
En iyi cevaplar
0
36
Gaziantep
dideM' Alıntı:
Ülkemizdeki genel tablonun kendini başkalarının yerine koyma değil kendi duygu ve düşüncelerini başkalarına baskı ve zorla kabul ettirme olduğu herhalde hepimizin malumudur.
hahaah o kadar kızmama rağmen bazen kendimde de görüyorum aynı şeyi.:)
İyi yerden yakalamışsın :d ama işin tuhafı ne biliyormusun.
Bunu güya empati kurarak yapıyor, iğrenç bir durum bu işte, mesele kendimi senin yerine koyuyorumda, aslında sen şöyle şöyle şöyle olmalısın :d Yada böle  felan, empatiyi kurup kendisine benim gözümle bakan görmedim hiç valla :d Utançlarındanmıdır nedir anlamadımki.

Yani empatiyi kuruyorsan yada hazır kurmuşsan bi kendine bak önce karşındakinin gözü ile değilmi ama :d
Ondan sonra bakarız ne anlamışsın ne anlamamışsın.
Empati sanattır eyvallah, insanlar iyi icra ederse tabi.
 
D

dideM

Kullanıcı
5 Eyl 2007
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
hehe doğru söylüyorsun da onu yapmak biraz da güç, cesaret ister sanırım. O zaman hiç bir adımı doğru atmıyormuş gibi geliyor insana.
Bu aralar deniyorum dediğini, tam üstüne denk geldi konu. Ama beceremedim değişmeyi henüz, gözlemediğim ve kızdığım konularda.
 
K

korsan

Kullanıcı
18 Kas 2007
En iyi cevaplar
0
36
Gaziantep
Evet haklısın güç, bende ilk zamanlar çok zorlandım :d
Ama bir çok kişinin gözünden kendime bakabilmeyi başardım valla, kendimden nefret ettiğim zamanlarda oldu,kendimi bir ilah gibi gördüğüm zamanlarda.

Değiştimmi ? Hayır halen aynı kişiyim, ben farklılıklarımı seviyorum.Durum itibari ile değerlendirmeler yaptığım için genel bir değişime gerek görmüyorum.
Ama genel bir değişikliğe gerek gördüğüm zamanda hiç tereddüt etmem diye düşünüyorum.

Kendime ne kadar kızarsam kızayım kolay olmuyo haklısın valla.
 
D

dideM

Kullanıcı
5 Eyl 2007
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
İşte ben de kendimden nefret etmekten korkuyorum. Belki toparlanamam bir daha, kendimi öyle görmeyi sevmiyorum.
 
Üst