L
Lier22
Kimi zaman karşımızdaki kişileri eleştiririz. Ve onlarda bizi… kızarız veya kızdırırız. Bozulsak da eleştirilerden faydalanmaya çalışırız veya hiç duymamışcasına yürür gideriz yolumuzda. Eleştirildiğimizde savunma pozisyonuna geçebiliriz. Veya karşımızdaki kişilerin bize diş bilemelerine neden olabiliriz. Sonuçta eleştirsek de eleştirilsek de Eleştiriler yapıcı olduğunda olumlu sonuçlara götürür fikrinde hemfikir oluruz. Veya olmuş gözükürüz.
Kimileri gerçekten karşılarındakinin iyiliği adına eleştirirken kimileri kendi iyilikleri adına eleştirirler. Eleştirinin dostça mı, düşmanca mı olduğunu ise verilen tepkiler nokta koyar. Bazı insanlar eleştirdiğinde hiç kızmazken bazı insanlar eleştirdiğinde tüylerimiz diken diken olur. Çünkü karşımızdaki kişiyle ilgili bilgiler bizde kayıtlıdır ve o kişinin neden veya nasıl eleştirdiğine dair fikirlerimiz vardır. Unutmadan ! … Bizde bir çok zaman o karşımızdaki kişi oluyoruz. Eleştirmek adına eleştirmekle, uyarmak, yol göstermek adına eleştirmek arasında iyi niyet veya kötü niyet kadar bir fark vardır. Aslında kötü veya iyi niyette yoktur. Kötü niyet dediğimiz karşımızdaki kişinin kendisinden yana olan iyiliğini ortaya koyuşudur. Kötü insan yoktur. Kendisinden yana olan insan vardır. Hal ve durum böyle olunca kişilerin birbirleriyle anlaşmazlıkları her iki tarafında kendi iyiliğinden yana olması sonucunda ortaya çıkar.
Eleştirmek ve eleştirilmekte aynı iyi niyetlerin yansımasıdır. Olumlu eleştiri biraz daha karşımızdaki kişiyi kapsar o kadar. İyi niyetli olan bir insanın karşısındaki kişinin yanlışını, hatasını görüp düzeltmesi birazda kendi vicdanını korumaya yöneliktir. Ve onlar iyiliğin her türlü kültürüne sahiptirler.
Eleştirmek bir kültür işidir. Ve ne yazık ki eleştiri kültürüne sahip çok az insan vardır. Gerçek eleştiri kültüründe bir insanın sahip olabileceği en değerli şeye asla müdahale edilmez.
İnsanların değerleri onların sahip oldukları en önemli dayanaklarıdır. Bu dünyada değerleri için ölen ve öldüren insanlar var.
Karşımızdaki kişileri eleştirirken bir kez değil bir çok kez düşünmekte fayda var. Din, dil, ırk… Davranış, yaşayış, yaşama karşı duruş… ego, bireysel yaşam, paylaşım…
Ve birçok insansal ifadelerde o kişilere ait değerleri görmek istediğimizde bu değerleri göreceğiz. İnsanların değerleri onlar için o kadar önemlidir ki bir çok kişi farkında olmadan o değerleri eleştirir.
Örn; Şimdi hemen aklıma gelen örnek… Diyelim ki bir erkek küpe takıyor, saçını uzatıyor…
Bunu eleştirdiğimizde farkına varamadığımız bir şeye dokunuyoruz. Ona şu soruyu sormayı denesek;
"Küpe takmak senin için ne anlam ifade ediyor? "
Cevabı belki;
"Kendimi farklı ve özgür hissediyorum."
Ve sormaya devam etsek;
"Farklı ve özgür olmak senin için neden önemli?"
Cevap;
"Kendimi özel ve önemli hissediyorum."
Özel ve önemli olmak aslında değerli olmakla eşdeğer olabilecek bir hissediştir. Ve değerli olmak sevilmekle, sayılmakla, saygınlıkla eşdeğer olabilir. Ve o erkeğin değerlerinden bir tanesi belki de sadece sevgi…
Birilerinde gördüğümüz ve bizim değerlerimiz açısından hoşumuza gitmeyen bir çok davranışın temelinde o kişinin sıkı sıkıya sarıldığı bir veya birkaç değeri yatıyor olabilir.
Ve bizde karşımızdaki kişiyi kendi değerlerimizin kabulü veya red halleriyle eleştirmekteyiz.
Kendimize bakalım. En çok eleştirildiğimiz davranış veya tarzımıza (Tarz pek uymadı da uygun kelimeyi bulamadım. İdare edin…)
Biz hangi değerimizle yaşamak adına o şeye sahibiz.
Eleştirmek bir kültürdür. Eleştirmek insanların değerlerini bulup çıkartabileceğimiz bir farkındalık da olma kültürüdür. Ve eleştirmek kişilerin davranış veya tarzlarını beğenmediğimiz için ortaya koyduğumuz değer savaşımızdır.
Kuşak çatışmaları, kişiler arası çatışmalar genel olarak değerlerimizden ve değerlerimize verdiğimiz önemden meydana gelmektedir