D
derman86
Kullanıcı
Babam hakkını helal et..
Yüreği dağlandı Hakan Kaptan' ın. Kalbide hafiften sekteledi. Bu kadar zor muydu yiğidinden ayrılmak. Yusuf' una sımsıkı sarıldı. Ne kadar mücadele ettiysede dayanamadı, iki damla yaş damladı gözlerinden. " En büyük asker bizim asker " nidaları arasında bindirdiler Yusuf' u otobüse. Bir garip mekana yolcu ettiler biriciklerini..
Evde tam bir şenlik havası hakimdi. Yusuf' tan mektup gelmişti. Mektup, Yusuf' un askerde edindiği arkadaşlarından, ot yolmaktan ellerinin nasırlaştığından, babasının şefkat dolu kollarını çok özlediğinden ve paraya ihtiyacından bahsediyordu. Son satırlarda da usta birliğini Silopi' de yapacağını yazmıştı oğulları. Gözleri dolu dolu defalarca okudular, defalarca kokladılar. Kıyamadıklarının kokusu vardı bu hiç birşeye değişilmez kağıt parçasında. Arada bir gidip gelen kalbini doktor Kazım' a göstermek yerine, son parasını oğluna yolladı Hakan Kaptan. O mutlu olmazsa ne önemi vardı zaten yaşamasının..
Hasretin duvarlara yazıldığı günlerden biriydi. Üzerinde Yusuf' un kamuflajıyla çekindiği resim duran televizyon verdi, verilmemesi gereken haberi. " Yusuf Şimşek PKK ile girilen çatışmada, canını vatana bağışlamış, şehitlik mertebesine ulaşmıştı " Saatler durdu. Hakan Kaptan oturduğu koltuktan kalkamamıştı. Tarifi hiç bir kitapta bulunmayan bir hançer saplandı yüreğine. 22 senedir üzerine titrediği yiğidi nasıl artık yok olabilirdi ? Yusuf' unun son telefon görüşmesinde titreyerek "Şafak 55 baba" demesi artık hiç birşey ifade etmiyor muydu ? Koltuktan kendini yere bıraktı. " Allah' ım neden, neden.. " diye bağırarak haykırırken durdu rüzgarlar. Artık sonbahar bile bir başka hüzünlüydü..
Yağmurların topraklara nefes verdiği hafta geldi Yusuf' un cenazesi. Yüzünde sadece şehitlere ait gülümsemesiyle yatırdılar teneşire. Kanlarını sildiler, dört kahpe kurşunu çıkardılar göğsünden. Öyle sıcak, öyle canlıydı ki, sanki ayağa kalkıp sizleri çok özledim diye sarılacak gibi yatıyordu, dönmeyecek yolcuların misafirhanesinde.. Bembeyaz kefene koydular, ay yıldızlı bir bayrağa sarılı tabuta yerleştirip mezarlığın yolunu tuttular. Dualar okundu, gözyaşları sel oldu. Yiğit Yusuf' u, Şehit Yusuf' u, Hakan Kaptan' ın taze mezarının yanı başına gömdüler.. Yusuf kahrolası bir teröre, Hakan Kaptan kalbine yenik düşmüş, vatan uğruna Şimşek ailesinden iki can gitmişti. Her ikisinin mezarındada en güzel çiçekler açtı, hasretle yanan iki yürek, baba ve oğul çoktan şehitler köprüsünde buluşmuşlardı..
ALINTIDIR...
Yüreği dağlandı Hakan Kaptan' ın. Kalbide hafiften sekteledi. Bu kadar zor muydu yiğidinden ayrılmak. Yusuf' una sımsıkı sarıldı. Ne kadar mücadele ettiysede dayanamadı, iki damla yaş damladı gözlerinden. " En büyük asker bizim asker " nidaları arasında bindirdiler Yusuf' u otobüse. Bir garip mekana yolcu ettiler biriciklerini..
Evde tam bir şenlik havası hakimdi. Yusuf' tan mektup gelmişti. Mektup, Yusuf' un askerde edindiği arkadaşlarından, ot yolmaktan ellerinin nasırlaştığından, babasının şefkat dolu kollarını çok özlediğinden ve paraya ihtiyacından bahsediyordu. Son satırlarda da usta birliğini Silopi' de yapacağını yazmıştı oğulları. Gözleri dolu dolu defalarca okudular, defalarca kokladılar. Kıyamadıklarının kokusu vardı bu hiç birşeye değişilmez kağıt parçasında. Arada bir gidip gelen kalbini doktor Kazım' a göstermek yerine, son parasını oğluna yolladı Hakan Kaptan. O mutlu olmazsa ne önemi vardı zaten yaşamasının..
Hasretin duvarlara yazıldığı günlerden biriydi. Üzerinde Yusuf' un kamuflajıyla çekindiği resim duran televizyon verdi, verilmemesi gereken haberi. " Yusuf Şimşek PKK ile girilen çatışmada, canını vatana bağışlamış, şehitlik mertebesine ulaşmıştı " Saatler durdu. Hakan Kaptan oturduğu koltuktan kalkamamıştı. Tarifi hiç bir kitapta bulunmayan bir hançer saplandı yüreğine. 22 senedir üzerine titrediği yiğidi nasıl artık yok olabilirdi ? Yusuf' unun son telefon görüşmesinde titreyerek "Şafak 55 baba" demesi artık hiç birşey ifade etmiyor muydu ? Koltuktan kendini yere bıraktı. " Allah' ım neden, neden.. " diye bağırarak haykırırken durdu rüzgarlar. Artık sonbahar bile bir başka hüzünlüydü..
Yağmurların topraklara nefes verdiği hafta geldi Yusuf' un cenazesi. Yüzünde sadece şehitlere ait gülümsemesiyle yatırdılar teneşire. Kanlarını sildiler, dört kahpe kurşunu çıkardılar göğsünden. Öyle sıcak, öyle canlıydı ki, sanki ayağa kalkıp sizleri çok özledim diye sarılacak gibi yatıyordu, dönmeyecek yolcuların misafirhanesinde.. Bembeyaz kefene koydular, ay yıldızlı bir bayrağa sarılı tabuta yerleştirip mezarlığın yolunu tuttular. Dualar okundu, gözyaşları sel oldu. Yiğit Yusuf' u, Şehit Yusuf' u, Hakan Kaptan' ın taze mezarının yanı başına gömdüler.. Yusuf kahrolası bir teröre, Hakan Kaptan kalbine yenik düşmüş, vatan uğruna Şimşek ailesinden iki can gitmişti. Her ikisinin mezarındada en güzel çiçekler açtı, hasretle yanan iki yürek, baba ve oğul çoktan şehitler köprüsünde buluşmuşlardı..
ALINTIDIR...