Yağmur Sezgi'nin kaleminden

Konu hakkında bilgilendirme

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Özgün Kalemler kategorisinde Codex tarafından oluşturulan Yağmur Sezgi'nin kaleminden başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 3,773 kez görüntülenmiş, 8 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Özgün Kalemler
Konu Başlığı Yağmur Sezgi'nin kaleminden
Konbuyu başlatan Codex
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan yağmur sezgi
Y

yağmur sezgi

Kullanıcı
8 Tem 2009
En iyi cevaplar
0
0
merabalar arkadaşlar
Sadece yazmak istiyorum. Bazen öyle dolu oluyorum ki içimi bir tek kağıtlara dökebiliyorum. Onlar bana cevap veremezler, benimle konusamazlar, derdime çözüm sunamazlar. Ama yine onlar benim taşıdığım yükün altına girerler hiç sebebsiz. Dertlerime ortak olurlar, paylaşırlar hepsini. Bazen hiç kimsenin veremediği huzurla buluştururlar beni. Basit bir şey değildir yazmak. Her düşündüğünü aktamazsın kağıtlara. Kim bilir belki de önce kağıtla kalemin onaylaması gerekiyordur seni. Ben onlarların onayını almış biri değilim. İlk başta dediğim gibi sadece yazıyorum. Nacizane yazıyorum işte...
 
crt

crt

Kullanıcı
11 Eyl 2009
En iyi cevaplar
0
38
İstanbul
Sevgili Yağmur:)Duygu ve düşüncelerin kaleme alınabilmesi ben çok güzel bir alışkanlıktır...
Samimi güzel bir girişti devamını bekliyoruz...
Çoğu zaman ben de içimde bastıramadığım acılarımı -isyanlarım hatta sevinçlerimi yazmayı tercih ediyor...
Belkide huzuru böyle buluyorum...
 
Y

yağmur sezgi

Kullanıcı
8 Tem 2009
En iyi cevaplar
0
0
             1 YIL SONRA..

      Her şey bitmiş miydi yani? Anlam veremiyorum olanlara. Ama o.. O.. Gözlerimin içine bakarak beni çok sevdiğini söyleyen adam mıydı? Yoksa uğruna her şeyimi hiç düşünmeden feda edebileceğim o kişi miydi? Ya da dünyanın içindeki her hangi bir şeyden, her şeyden daha çok güvendiğim mi? Hangisiydi şu an karşımda durup beni sevmediğini söyleyen adam? Bakışlarıyla kalbimin çok hızlı çarpmasına sebebiyet veren kişi de olabilir mi? Peki ya beni asla bırakmayacağını söleyen kişi? Hayır hayır.. Bunların hiç biri değildi karşımda duran adam? Olamazdı bu imkansızdı çünkü. O bir yabancıydı. Ama kimdi? Bilmiyorum.. Hiç bir şey bilmiyorum. Bildiğim tek şey acıdan kıvranan çaresiz bedenim. Ayak parmak uçlarımdan beynime kadar sıçrayan o devasa acı. İşte o an.. Her saniye ölmeyi her şeyden daha çok istediğim an.. Beni bu hale düşüren bir zamanlar ona sahip olduğum için şanslı hissettiğim kişiyle aynı kişimi? Yeterrrrrrrrrrrrrrr. Düşünme artık. Yeterr O değil işte baksana. Yeter..
Sonra bayılmışım..
 
N

Nurettin

Kullanıcı
23 Ocak 2011
En iyi cevaplar
0
0
yazınızı hayranlıkla okuduğumu belirtirim,
cümlelere  bu içtenlik yüklü duyguları kazandırmak benim için çok zor bir durum ben bunu yapamıyorum ama siz bu duygularınızı tamamen anlatmışsınız... ustalık isteyen bir durum bence ...
yazının devamlarını bekliyorum... Teşekkürler
 
Y

yağmur sezgi

Kullanıcı
8 Tem 2009
En iyi cevaplar
0
0
  1 YIL ÖNCE..

  Yine beni çıldırtan o ses. Çalar saatlerden daha çok kin beslediğim başka bir şey daha var mı acaba diye düşünerek uyandım yine bu sabah. Cevabı belliydi aslında. Ama çalar saatler olmasaydı 12 yıllık eğitim hayatım 14 yıla aksayabilirdi. Çünkü ben muhtemelen sabahları uyanamaz, dolayısıyla ilk derslere yetişemez ve büyük ihtimalle devamsızlıktan sınıfta kalırdım. Bir anda en çok nefret ettiğim şey en çok teşekkür ettiğim şeye dönüşmüştü. Bu basit bir örnekti ama bir anda tersine dönen çok şey olabilirdi hayatta. Tıpkı çalar saat nefretimin minnete dönüşmesi gibi.
  Kalktığımda servisin gelmesine yaklaşık 20 dakika vardı. Bu da demek oluyordu ki 5 dakikada üstümü giyinmeliyim, geriye kalan 15 dakikada da dağınık saçlarıma şekil vermeliyim. Sonra karnımdan gelen acayip sesler duydum. Sanırım karnım saçlarıma ayırdığım vakitten yakınıyor ve onunla da ilgilenmem gerektiğini söylüyordu kendince. Peki o zaman üstümü 3 dakikada giyinirim 2 dakikada da kahvaltı yaparım.
Her sabahki tempolu hazırlanışımın ardından uyuyan annemin yanağına bir öpücük kondurdum ve aşağı indim. Servis beni bekliyordu. Umarım uzun zamandır beklemiyordur diye düşünecektim ki dün beni beklemeden bırakıp gittiğini hatırladım. Şimdi ödeşmiştik işte, soföre acımama gerek kalmamıştı. Herkese günaydın dedikten sonra her sabah oturduğum yere geçtim. Sondan bir önceki koltuk cam kenarı.. Yanımda da bizden bir alt dönemde okuyan bir kız oturuyordu. Aslında yanıma kimin oturduğunun pek de bir önemi yoktu çünkü ben genelde serviste uyurdum. Sonucta 45 dakika sürüyordu yol. Uyumak için ideal bir zamandı bence.
  Uykulu bir şekilde servisten indim. Kendime gelebilmek için temiz havayı çektim içime. 4 yıldır bu okula geliyordum, 4 yıldır aynı hocalardan ders alıyordum ve 4 yıldır sabahtan akşama kadar aynı insanlarla aynı ortamı paylaşıyordum. Neyse ki 4 yıl ne kadar çabuk geçti triplerine girmek için gereğinden fazla uykuluydum.Ben bunları düşünürken birinin bana seslendiğini duydum, etrafıma bakındım ama kimse bana sesleniyormuş gibi görünmüyordu. Herkes kendi alemindeydi. Sanırım zihnimden adımı sayıklıyordum. Omuzuma geçirilen büyük bir yumrukla bunun zihnimin bir oyunu olmadığını, bir işkencenin başlangıcı olduğunu anlamıştım.
-Sana seslenenlere cevap vermiyor musun artık?
Hayır. Sabah sabah Aslının gevezeliğini çekemem, keşke hiç duymasaydım diye düşünürken, Aslı son sürat anlamsız şeylerden bahsetmeye bdevam etti.
-Kızım dün noldu biliyomusun? Alp beni aradı. Sonra birşeyler söyledi ama şimdi anlatmayacağım azcık merak et. Tamam tamam şaka yaptım anlatıyorum hazırmısın?
İşte o an kulağımda görünmez bir kulaklık olmasını her şeyden çok istedim. Arap Şükrü bile çalsa kabulumdu. Allah'ım beni kurtar yalvarırım dememe kalmadı proje hocasının beni çağırdığına dair bir anons duydum. Başka bir şey istesemiydim acaba o anda? Ama hiç bir şey Alp ve Aslının istikrarsız ilişkilerini dinlemek zorunda kalmamamdan daha çok sevindiremezdi beni. Hele ki Aslı'dan dinlemek ayrı bir zulümdu. Her şeyi abartarak anlatmaya bayılırdı. Olmamış şeyleri olmuş gibi göstermek en büyük hobisiydi. Tabi yapmacıklığını saymıyorum bile.
  Proje hocasının yanına giderken beni neden çağırmış olabilir diye düşünüyordum. Beni özlemiş olabilir miydi? Bu sabah yaptığım en gereksiz espriydi bu, hiç de gerçekci değildi ayrıca. Beni özlemeyi bırak o kadının kendi küçük bebeğini özlediğinden bile şüpheliydim ben. Onu hiç heyecanlı bir şekilde birine bir şeyler anlatırken görmedim. Küçük bebeğinden bahsederken bile gözleri hiç ışıldamıyordu. Bir de onu gülerken gördüğümü hiç hatırlamıyorum. Tabi bütün bunlar onu duygusuz ilan etmem için yeterli sebepler değildi. Onu çok iyi tanımıyordum ama öyle hissediyordum ve hislerime çoğunlukla güvenirdim. Güvendiğim hislerim başımı sürekli belaya soksa bile.
  Hocanın kapısının önünde proje arkadaşım Sinan'ı gördüm. işte bunun tek bir açıklaması olabilirdi. Her şey çok güzel olacaktı. Bütün lise hayatım boyunca beklediğim o haberi mi alacaktım yoksa.?


:)
Nurettin ve crt; yorumlarınızı esirgemediğiniz için çok teşekkür ederim. Beğenmenize çok sevindim:)
  .
 
S

selindemir

Kullanıcı
23 Şub 2012
En iyi cevaplar
0
0
Güzel ve sürükleyici bir dilin var çok hoş.İnsanın bazen en yakını oluyor kağıt ve kalem kimseye söyleyemediklerini paylaşıyorsun yalnız sonradan dönüp okumak acı veriyor bazen insana. İçinde sönen ateşi tekrar alevlendiriyor.
 
Y

yağmur sezgi

Kullanıcı
8 Tem 2009
En iyi cevaplar
0
0
Hocanın beni neden çağırdığı konusunda aklıma gelen ilk şey, uzun zamandır beklediğim o güzel haberi almaktı. Ama yine de kendimi bu düşünceye çok kaptırmamalıydım. Çağrılma nedenim tahmin ettiğimden farklı bir şey de olabilirdi.Sinan'ın da benim kadar heyecanlı olup olmadığını anlamak için yüzüne bakma ihtiyacı hissettim. Yüzünde meraklı olduğuna dair hiç bir belirti yoktu. Bana iyi haberi alacağımı önceden müjdeleyen bir bakış attı. Bunun tek açıklaması Sinan iyi haberi benden önce öğrenmişti. Ama bu kesinlikle haksızlıktı. Haberi ilk duymak benim hakkımdı. Bu haberi alabilmek için kaç gün hocanın katlanılmaz tavırlarına tahammül etmek zorunda kalmıştım. Kaç gün ardarda tenefüsleri hocanın yanında geçirmiştim.Sinan'ı kıskanmamın ve hocaya olan kinimi beslemenin ne kadar anlamsız ve gereksiz olduğu gerçeğiyle yüz yüze geldim birden. Bütün bunların ne önemi vardı ki alacağım güzel haberin yanında. Her saniye hocanın ağzından çıkacak her kelime için sabırsızlığım biraz daha artıyordu.Hocada beni daha fazla görmezden gelemeyeceğini anlamış olacak ki konusmaya başladı.
-Okulumuz İstanbul'daki proje yarışmasına yıllar sonra ilk defa kabul edildi. Bu sene okulumuzu siz temsil edeceksiniz. Tebrik ederim.
Bu kadar güzel bir haber ancak bu kadar resmi ve duygusuz bir şekilde dile getirilebilirdi. Ama bu kimin umurundaydı ki. Hocanın sözünün bitmesini beklemeden sevinçten Sinan'a sonrada farkında olmadan hocaya sarıldım. Hocanın gözlerine takıldı gözlerim. Sanki parlıyorlardı. Hocada sevinmiş gibi gözüküyordu. Bugun ilkler günüydü sanırım. Okulumuzu bir proje yarışmasında ilk temsil edecek olan kişilerdik ve proje hocasını ilk defa gülümserken gören ilk belkide tek şanslı isimlerdik.Sinan'da hocaya sadece heyecanlı bir şekilde teşekkür etti. Başka hiç bir şey söylemedi; ne bana ne de hocaya. Sonuçta kelimelerle israf edilecek zaman yoktu artık. Zaman hayaller kurup, planlar yapma zamanıydı.
Sinan 4 senelik lise hayatımda en iyi anlaştığım erkek arkadaşımdı. Garip bir şekilde hayat bizi hep birlikte bir şeyler yapmaya zorluyordu. İki kişinin bir grup oluşturması gereken her durumda, o iki kişi hep ben ve Sinan olurduk. Sınıf listesinde adlarımız arka arkayaydı. Aynı sırayı paylaşıyorduk. Benimle ilgili çoğu şeyi bilirdi, tabi bende onunla ilgili şeyleri bilirdim. Normalden biraz daha uzun, kumral, hafif dalgalı saçları vardı. İlk bakışta çelimsiz gibi gözükse de, onunla yaptıkları bilek güreşinde mağlubiyetin tadını alan herkesin de bildiği gibi o, güçlü biriydi.Sorumsuz ve birazda bencil bir kişiliğe sahipti. İşine gelen herkesle iyi anlaşmasını bilirdi. Çıkarlarını tehdit eden herkeslede kavgalıydı. Dersleri vasatın üstünde sayılırdı. Ama bütün bunların dışında Sinan'ın en sevdiğim yanı, büyük hayallerinin olmasıydı. Hayallerini gerçeğe götürecek her yolu denerdi ve asla durmazdı.Bunlardan bir kaçına tanık olmuşluğum vardı. Bu projede onlardan biriydi.Ortaya bu kadar güzel bir işin çıkmasında Sinan'ın katkısı çok büyüktü. Tabi benim kadar büyük değildi. Evet, kabul ediyorum bende Sinan'dan daha az bencil sayılmadım.Sinan'ın bu projeden çıkarı, İstanbul'a gitme hayalinin gerçek olacak olması ve gireceğimiz sınavda ona gelecek ek puanlardı. Benim çıkarım ise monotonluğun dibine vurmuş hayatıma biraz renk getirme umuduydu.
İstanbul yolcusu olmamıza yaklaşık bir buçuk hafta vardı. Bu günleri annemin ve babamın gönlünü alarak geçireceğe benziyordum. Babam en başından beri İstanbul'a gitmem taraftarı değildi. Tabi bir de hazırlamam gereken bir bavul vardı. Seçmem gereken güzel kıyafetler ve her kıyafetin altına kombinleyebileceğim ayakkabılar vardı. Sanırım işin en zor kısmıydı bavul hazırlamak. Bir de Sinan'la proje üzerinde çalışmalıydık. Daha iyi sunum yapabilmek için Proje metinlerini ezberlemeliydim. Sinan'ın metinlerinede çalışmalıydım. Eğer Sinan beni yanıltmazsa ki umarım yanıltır, metinleri ezberlemeyecekti. Ben bütün bunlarla uğraşırken Aslı, Alp ve onların saçmalamaya yüz tutmuş ilişkilerinide dinlemekten geri kalmadım.


selindemir yorumun için teşekkür ederim. Sana katılıyorum. Yazmak rahatlatıcı bir eylem olduğu kadar kabuk bağlamış yaralarıda hatırlatmaya birebir. Güzel şeylerin içinde kötü şeylerinde barındığına dair en iyi örneklerden biri bana göre yazmak.​
 
Y

yağmur sezgi

Kullanıcı
8 Tem 2009
En iyi cevaplar
0
0
      Özledim.. Bunu sana söyleyemem ama içimde tutmayada gücüm yok artık. Biliyorum, herkesin özleminin kendine olduğunu, seni çok özlemiş olmamın senin de beni çok özlemiş olacağın anlamına gelmediğini... Eğer anlayabilseydin beni, hissedebilseydin hissettiklerimi; ayak parmak uçlarımdan beynimin en üst noktasına kadar acı çeken hücrelerimi görebilirdin, belki utanırdın o zaman aynaya baktığında gördüğün surattan. Ya da utanmazdın sadece üzülürdün benim için. Ama ben ne bana üzülmeni istiyorum ne de beni özlemeni. Ben sadece senin iyi olduğunu bilmek istiyorum. Seni bir kez daha görme ihtimalimin devam ettiğini bilmek istiyorum. Bana yaşattığın bütün dayanılmaz acılara rağmen seni dualarımdan eksik etmeyecek kadar çok seviyorum seni.
 
Üst