O
OZAN
Kullanıcı
Eski batı’da bir 40- 45 yaşında bir çiftçi hastalandı.
Doktor ona 6 aylık ömrü kaldığı ve öleceğini söyledi.
Çiftçi o kadar üzüldü ki , çiftliğini , hayvanları , bütün herşeyini bıraktı ve atına binip çöle doğru gitti. Bir çukur kazıp içine girdi ve başı açıkta güneş altında ölmeyi bekledi. Akşam olurken , yanına bir atlı geldi.
-Ne yapıyorsun diye sordu
-Çiftçi durumu anlattı ve ölmeyi beklediğini söyledi.
Atlı , durumu anladı ve ölmeyi beklemek yerine ölene dek kendisini mutlu edecek birşeyler yapması önerdi, oradan uzaklaştı.
Çiftçi hava kararırken atlıya hak verdi ve zorla da olsa girdiği çukurdan çıktı. Atına binerek kuzeye doğru gidebildiği kadar günlerce gitti.
Durduğunda , her yerin upuzun ve ulu çınar ağaçlarıyla kaplı olduğu bir yerde buldu. Bir kulübe yaptı ve ormanı dolaşmaya başiadı. Ormanda yaşlı ama yaşayan ağaçların ne denli uzun ve yaşama sıkı sıkıya bağlı olduğunu , köklerinin ne kadar derinde olduğunu gördü.
Bir gün , insanların arazi açmak için bu ağaçları yok ettiğine tanık oldu. Önce sözlü olarak , işe yaramayınca da silahlı olarak mücadeleye girişti. Kaybedecek hiçbir şeyi yoktu. Mahkemeye giderek yapılan şeyin doğaya verdiği zararı jüriye ve yargıça anlattı. Haftalar süren davalar oldu. Konu öylesine büyüdü ki başkan durumu öğrendi ve bizzat ilgilendi.
Çiftçi tarihte ilk kez doğada bulunan yaşlı ama yaşayan ağaçları korumak için bölgenin sit alanı olarak korunması öngören yasanın çıkmasına öncülük etti ve davayı kazandı.
Çiftçi yaşamın geri kalanı mutlu ve huzurlu bir şekilde ağaçların ve ormanların korunmasına adadı. Yaşamın değerini gördü. Huzur içinde öldü.
Öldüğünde 93 yaşındaydı.
Doktor ona 6 aylık ömrü kaldığı ve öleceğini söyledi.
Çiftçi o kadar üzüldü ki , çiftliğini , hayvanları , bütün herşeyini bıraktı ve atına binip çöle doğru gitti. Bir çukur kazıp içine girdi ve başı açıkta güneş altında ölmeyi bekledi. Akşam olurken , yanına bir atlı geldi.
-Ne yapıyorsun diye sordu
-Çiftçi durumu anlattı ve ölmeyi beklediğini söyledi.
Atlı , durumu anladı ve ölmeyi beklemek yerine ölene dek kendisini mutlu edecek birşeyler yapması önerdi, oradan uzaklaştı.
Çiftçi hava kararırken atlıya hak verdi ve zorla da olsa girdiği çukurdan çıktı. Atına binerek kuzeye doğru gidebildiği kadar günlerce gitti.
Durduğunda , her yerin upuzun ve ulu çınar ağaçlarıyla kaplı olduğu bir yerde buldu. Bir kulübe yaptı ve ormanı dolaşmaya başiadı. Ormanda yaşlı ama yaşayan ağaçların ne denli uzun ve yaşama sıkı sıkıya bağlı olduğunu , köklerinin ne kadar derinde olduğunu gördü.
Bir gün , insanların arazi açmak için bu ağaçları yok ettiğine tanık oldu. Önce sözlü olarak , işe yaramayınca da silahlı olarak mücadeleye girişti. Kaybedecek hiçbir şeyi yoktu. Mahkemeye giderek yapılan şeyin doğaya verdiği zararı jüriye ve yargıça anlattı. Haftalar süren davalar oldu. Konu öylesine büyüdü ki başkan durumu öğrendi ve bizzat ilgilendi.
Çiftçi tarihte ilk kez doğada bulunan yaşlı ama yaşayan ağaçları korumak için bölgenin sit alanı olarak korunması öngören yasanın çıkmasına öncülük etti ve davayı kazandı.
Çiftçi yaşamın geri kalanı mutlu ve huzurlu bir şekilde ağaçların ve ormanların korunmasına adadı. Yaşamın değerini gördü. Huzur içinde öldü.
Öldüğünde 93 yaşındaydı.