S
senarist081
Hayata dair ihtiyaçlar listesine bir madde daha eklemek istemeyenler bu yazıyı okumasınlar.
“Zaten bin türlü ihtiyacım var karşılamaya çalıştığım bir ihtiyaç daha mı çıkacak? ” diyenler de...
İhtiyaç karşılama telaşesiyle “kendini”kaybedenler de...
“Offf...O kadar işim var ki kendime ayıracak zamanım olmuyor.” Diyecek kadar işleri ve kendisi arasında uçurum açılmış klasik günümüz insanı olanlar da...
Günün birinde mutlu olabilmek için bütün işlerini halletmesi gerektiğine iman etmiş olanlar da...
Durmadan önüne yeni yeni hedefler dikerek ulaştığı hedeflerin tadını çıkarmayı unutmuş olanlar da...
Ertesi günün planını yapmaktan doğan günün farkına varamayanlar da ...
Ev, iş, okul, hastane, çarşı, pazar, alış veriş, mağaza, trafik, kredi kartı, taksit, borçlar, alacaklarım
vb. şeylerin bir gün biteceğini ve kendine o zaman bol bol vakit ayıracağını hayal edenler de...
Ama bu durumdaki sevgili yoldaşlardan buraya kadar okuyanlar varsa geriye kalan kısmı da bir zahmet okusunlar o halde...
Fakat önce bir duralım ve şu gürültüden kurtulalım....Hangi gürültü mü?
Kim bağlamış bilmiyorum ama birisi arkamıza bir teneke bağlamış...Biz koştukça ardımızdan tangır tungur seslerle teneke de geliyor...Sesi duydukça biz korkup daha da hızlı koşmaya çalışıyoruz. İp sağlam olacak ki kopacağıda yok.O halde duralım...
Durduk mu?..Ses kesildi galiba.
Tamam o halde.
Arkadaşlar, yoldaşlar. Gelin bir şeyi itiraf edelim : İŞLER BİTMİYOR. Sıkıntılar da... Beklentiler de... Mutlu olmak için bunların bitmesini bekleyerek geçen zamana dönüp bir bakalım. Ne kadarda çok değil mi? Halada bitmedi şu bitmesini beklediklerimiz. Mutluluğumuz asla tam olamadı. Yedik, içtik, uyuduk, çalıştık bir gün boyunca. Ertesi gün yine yedik, içtik, uyuduk, çalıştık. Böyle devam etti gitti bu. Bazı şeylere ulaşmak için, mutluluğu yakalamak için...
Benim teklifim şu : Günlük yeme, içme,uyuma,barınma gibi temel ihtiyaçlarımızın içerisine bir şey daha ilave edelim.EĞLENMEK...
Çok tuhaf durmuyor aslında. Hiç birimiz böyle bir yaşantının yabancısı değiliz. Çocukluğumuza dönelim bir anlık. Her şeyin başında değil miydi eğlenmek.Plastik bir topun etrafında, oyuncak bir tabancanın hayallerde uçuran büyüsünde, şekilden şekile giren hamurun, çamurun esnekliğinde, bir ağacın dalları arasında, bir kedinin bir köpeğin arkasında koştururken,oyuncak bebeklere anne baba olurken...Eğlenmek temel ihtiyacımız değil miydi o zaman? Ne oldu da temelimizden sadece eğlence kısmını çıkardık.Diğer ihtiyaçlar temelde kalırken. Halbuki bu eğlencelerle hayatı boyamaya başlamıştık kendimizce.Her şeyden önemlisi eğlenmekti bizim için.Eğlenceye ara verir yemek yerdik.Ödevlerimizi bir an önce yapardık oynamak eğlenmek için ya da ihmal ederdik oyundan kopmamak için...Eğlenceyle başlamıştık her şeye.Eğlenceliydi hayat.. “Büyüdün artık!” deyinceye kadar büyükler, büyütülmüşler...
Unutulmuş bir temel ihtiyacımızı yeniden hayatımıza alsak..Sınırlarımız ne kadarsa, imkanlarımız ne kadarsa her gün ihmal etmeden o kadar eğlensek.Hayatımızın ilk yıllarında yaptığımız gibi...
Yesek, içsek, çalışsak, eğlensek,oynasak,uyusak...Neyi kaybederiz ki?...Ciddiyetimizi mi? Boş verin gitsin. Belki çocuk safiyetindeki gülücüklerimiz yeniden döner yüzümüze...Dahada önemlisi paketlenmiş hazır mutlulukları beklemek yerine belki yeniden kendi mutluluğumuzu üretmeyi hatırlarız bir zamanlar çok iyi yaptığımız gibi.
Gelin eğlenmeyi hatırlayalım.Yeniden...Her gün birkaç dakikayla da olsa...
“Zaten bin türlü ihtiyacım var karşılamaya çalıştığım bir ihtiyaç daha mı çıkacak? ” diyenler de...
İhtiyaç karşılama telaşesiyle “kendini”kaybedenler de...
“Offf...O kadar işim var ki kendime ayıracak zamanım olmuyor.” Diyecek kadar işleri ve kendisi arasında uçurum açılmış klasik günümüz insanı olanlar da...
Günün birinde mutlu olabilmek için bütün işlerini halletmesi gerektiğine iman etmiş olanlar da...
Durmadan önüne yeni yeni hedefler dikerek ulaştığı hedeflerin tadını çıkarmayı unutmuş olanlar da...
Ertesi günün planını yapmaktan doğan günün farkına varamayanlar da ...
Ev, iş, okul, hastane, çarşı, pazar, alış veriş, mağaza, trafik, kredi kartı, taksit, borçlar, alacaklarım
vb. şeylerin bir gün biteceğini ve kendine o zaman bol bol vakit ayıracağını hayal edenler de...
Ama bu durumdaki sevgili yoldaşlardan buraya kadar okuyanlar varsa geriye kalan kısmı da bir zahmet okusunlar o halde...
Fakat önce bir duralım ve şu gürültüden kurtulalım....Hangi gürültü mü?
Kim bağlamış bilmiyorum ama birisi arkamıza bir teneke bağlamış...Biz koştukça ardımızdan tangır tungur seslerle teneke de geliyor...Sesi duydukça biz korkup daha da hızlı koşmaya çalışıyoruz. İp sağlam olacak ki kopacağıda yok.O halde duralım...
Durduk mu?..Ses kesildi galiba.
Tamam o halde.
Arkadaşlar, yoldaşlar. Gelin bir şeyi itiraf edelim : İŞLER BİTMİYOR. Sıkıntılar da... Beklentiler de... Mutlu olmak için bunların bitmesini bekleyerek geçen zamana dönüp bir bakalım. Ne kadarda çok değil mi? Halada bitmedi şu bitmesini beklediklerimiz. Mutluluğumuz asla tam olamadı. Yedik, içtik, uyuduk, çalıştık bir gün boyunca. Ertesi gün yine yedik, içtik, uyuduk, çalıştık. Böyle devam etti gitti bu. Bazı şeylere ulaşmak için, mutluluğu yakalamak için...
Benim teklifim şu : Günlük yeme, içme,uyuma,barınma gibi temel ihtiyaçlarımızın içerisine bir şey daha ilave edelim.EĞLENMEK...
Çok tuhaf durmuyor aslında. Hiç birimiz böyle bir yaşantının yabancısı değiliz. Çocukluğumuza dönelim bir anlık. Her şeyin başında değil miydi eğlenmek.Plastik bir topun etrafında, oyuncak bir tabancanın hayallerde uçuran büyüsünde, şekilden şekile giren hamurun, çamurun esnekliğinde, bir ağacın dalları arasında, bir kedinin bir köpeğin arkasında koştururken,oyuncak bebeklere anne baba olurken...Eğlenmek temel ihtiyacımız değil miydi o zaman? Ne oldu da temelimizden sadece eğlence kısmını çıkardık.Diğer ihtiyaçlar temelde kalırken. Halbuki bu eğlencelerle hayatı boyamaya başlamıştık kendimizce.Her şeyden önemlisi eğlenmekti bizim için.Eğlenceye ara verir yemek yerdik.Ödevlerimizi bir an önce yapardık oynamak eğlenmek için ya da ihmal ederdik oyundan kopmamak için...Eğlenceyle başlamıştık her şeye.Eğlenceliydi hayat.. “Büyüdün artık!” deyinceye kadar büyükler, büyütülmüşler...
Unutulmuş bir temel ihtiyacımızı yeniden hayatımıza alsak..Sınırlarımız ne kadarsa, imkanlarımız ne kadarsa her gün ihmal etmeden o kadar eğlensek.Hayatımızın ilk yıllarında yaptığımız gibi...
Yesek, içsek, çalışsak, eğlensek,oynasak,uyusak...Neyi kaybederiz ki?...Ciddiyetimizi mi? Boş verin gitsin. Belki çocuk safiyetindeki gülücüklerimiz yeniden döner yüzümüze...Dahada önemlisi paketlenmiş hazır mutlulukları beklemek yerine belki yeniden kendi mutluluğumuzu üretmeyi hatırlarız bir zamanlar çok iyi yaptığımız gibi.
Gelin eğlenmeyi hatırlayalım.Yeniden...Her gün birkaç dakikayla da olsa...