Codex
Özgür Şahin
Site Kurucusu
Kitabın Adı : Ufak Şeyleri Dert Etmeyin
Kitabın Yazarı : Dr. Richard CARLSON
Yayınevi ve Adresi : Alkım Yayınevi, İstanbul
Basım Yılı : 1999
Kitabın Yazarı : Dr. Richard CARLSON
Yayınevi ve Adresi : Alkım Yayınevi, İstanbul
Basım Yılı : 1999
Dikkatinizi yalnızca kusurlara yöneltmeniz, sizi sevecen ve ılımlı olmaktan uzaklaştırır. Elinizden gelenin en iyisini yapın, ancak kendinizi yalnızca yaşamdaki yanlışlara kaptırmayın. Bir işi daha iyi yapmanın mutlaka bir yolu vardır. Bu, mevcut durumun iyi yönlerini göz ardı etmenizi gerektirmez. Her alanda kusursuz olma arayışını bıraktıkça, yaşamın içindeki kusursuzluğu keşfedeceksiniz.
Telaşlı, korkulu ve yarış halinde yaşamanın nedenleri; sevecen, sakin olunursa hedefe ulaşılamayacağı korkusu ile tembelleşip, işe kayıtsız kalınacağı endişesidir. Doğru olan, tam tersidir. Korku ve telaş sağlıklı düşünmeyi, motivasyonu ve yaratıcılığı köreltir. Oysa iç huzurunuz varsa, çeşitli ihtiyaç, tutku ve endişeler sizi daha az rahatsız eder; hedefe daha iyi yönelirsiniz.
Olumsuz ve güvensiz düşünme çok çabuk kontrolden çıkar. Aklınızdaki küçük kartopu büyüyerek çığ haline gelmeden kontrol altına alınız. Ayrıntılara girmek, günlük işlerin altında ezildiğinizi düşünmek sizi daha da gerginleştirir; kartopu büyümeye başlar.
Başkalarını sevme kapasitenizi geliştirmek, hayata bakış açınızı oluşturmada en önemli adımdır. Bu, kendinizi başkalarının yerine koymanızı, kendi durumunuzu bir tarafa bırakmanızı gerektirir. Sevginin iki ögesi niyet ve o niyeti eyleme dönüştürmedir.
Kim olursanız olun, ne iş yaparsanız yapın dünyada hiçbir şey sizin ve sevdiklerinizin mutluluğundan önemli olamaz. Yeterince dikkat verirseniz, her iş zamanında bitirilir. Her işi tamamlama saplantınız olmasın. Unutmayın, öldüğünüz zaman hâlâ listenizde tamamlanmamış işler olacaktır.
Söze başlamadan önce karşınızdakinin konuşmasını bitirmesine izin verin. Bu basit davranış, yaşamınızdaki insanlarla aranızdaki etkileşimi olumlu etkileyecek, hem karşınızdakini hem de sizi rahatlatacak, karşılıklı konuşmalarınız keyif verecektir. Bu da, sevecen ve ılımlı olmanın en kolay yoludur.
İyilik yapmak güzeldir. Birine yaptığınız iyiliği kendinize saklayarak, bu güzelliğin çok daha büyülü yanını yaşayınız.
Aşırı ilgiye duyduğumuz ihtiyaç, içimizdeki bencil yanımızdır. İlgi odağı olma hevesinizi kurutursanız, dikkatleri üstünüze toplama ihtiyacının yerini, bunu başkalarına bırakmaktan doğan sessiz bir iç huzur alır.
Geçmişteki sorunlarımız ile geleceğe yönelik endişelerimiz yaşadığımız ana hükmettiği sürece, o anı yaşayamayız; kaygılara kapılıp, bunalıma gireriz. Oysa yaşam, biz başka plânlar yapmakla meşgulken olagelen şeylerdir. Sahip olduğumuz ve kontrol edebileceğimiz tek zaman, içinde bulunduğumuz andır. Aklımızı yaşadığımız ana verebilirsek, içimizden korku ve endişeyi atabiliriz.
Karşınıza çıkan herkesin olumlu ya da olumsuz size bir şey öğrettiğini düşünün. Görevinizin, yaşamınızdaki insanların size ne öğrettiğine karar vermeye çalışmak olduğu yaklaşımını alışkanlık edinirseniz, daha az sinirlenecek ve rahatsız olacaksınız.
Haklı çıkma ihtiyacı, başkasının hatalı olduğunu kanıtlama arzusu, çevremizdekileri sürekli savunmaya yönelteceği gibi, bizi de baskı altında tutar. İnsanın gerçekten haklı çıkmak istediği durumlar da vardır. Temel ilkelerinizden ve yüreğinizde biçimlenen fikirlerden ödün vermeyiniz; ama bırakın çoğu zaman başkaları haklı oluversin.
Sabırlı olma, sevecen ve geçimli bir benlik yaratma yolunda önemlidir. Daha da sabırlı olabildikçe, yaşamın istediğiniz gibi olmasında ısrarı bırakıp, mevcut durumu kabullenmeye başlarsınız. Bilinçli egzersiz programıyla çok geliştirilebilecek, bir yürek işi olan sabır, başka insanların kötü niyetli olmadığını görebilmektir de.
Küçük kırgınlıklara dört elle sarılmayın. Kırıldığınız kişilere sevgi elini önce siz uzatın. Gönlübol olmayı, haklı olmaya yeğleyin. Haklı olmak, kendinizi mutlu etmekten daha önemli değildir.
Karşılaştığınız olumsuzlukların bir yıl sonra bir önemi olup olmayacağını sık sık kendinize sorun. Bunların yaşamınızı hiç etkilemeyen küçük ayrıntılar olduğunu görmeniz, size ihtiyacınız olan görüş açısını kazandıracaktır.
Hayatın adil olmadığını, hiçbir zaman da olmayacağını kabul edin. Bu gerçeği kabullenmek, bizi elimizdeki imkânlarla en iyisini yapmaya zorlar; kendimize ve başkalarına acımamıza engel olur; acıma duygusunun yerini şefkat alır.
Ara sıra hiçbir şey yapmamaktan dolayı can sıkıntısı duymak yararlıdır. Çok geçmeden yerini huzura bırakır. Kısa bir süre hiçbir şey yapmamanın güzelliği, bize aklımızı netleştirip, gevşemeyi öğretir.
Mevcut durumdaki stres düzeyimiz, strese dayanma gücümüze eşittir. İnsanlara strese dayanma gücünü artırmayı öğretirseniz, o oranda stresleri artacaktır. Daha çok gerilim ve sorumluluk üstleneceklerdir. Strese boğulmuş kişinin kendine gelebilmesi için hayati sağlık sorunu, terk edilme gibi ciddi olaylar gerekir. Stres düzeyiniz azalırsa, zihniniz açıksa daha verimli olursunuz. O halde stresi kontrolden çıkmadan fark edin.
Her hafta birkaç dakikanızı ayırıp, yüreğinizin sesiyle bir mektup yazmak, herkese çok yararlı olur. Bu tanımadığınız biri de olabilir, yazdığınızı göndermeyebilirsiniz de. Amaç, sevgi ve minnet duygularınızı ifade etmektir.
Zaman zaman kendi cenazenize katıldığınızı hayal edin. Bu, hâlâ fırsatınız varken geride kalan hayatınıza bir bakıp, geleceğe ilişkin önemli değişiklikleri yapma fırsatı verecektir size.
Hayatın acil bir durum olmadığını sıkça tekrarlayın, onu acil yaşamayın. Aksi durum hem kendinizin, hem çevrenizdekilerin hayallerini ve beklentilerini yok eder.
Zihninizde özel bir bölüm açın. Bu bölüm, bir olayı hatırlamanız ya da benimsediğiniz bir anlayışı öne çıkarmada çok işe yarayacaktır. Bu yöntemle, sorunu zihninizde hafifçe tutacak, ancak etkin bir şekilde onu düşünerek enerji kaybetmeyeceksiniz.
Her gün birkaç dakikanızı, teşekkür edecek, minnet duygularınızı belirtecek birilerini düşünmek için ayırın. Her gün birkaç dakikanızı, seveceğiniz birini düşünmeye harcayın. Her gün en az bir kişiye beğendiğiniz bir özelliğini söyleyin. İnsanları sevdiğinizi belirtmek için en iyi zaman şimdidir, beklemeyin, geç kalabilirsiniz. İster doğrudan, ister telefonla ya da mektupla.
Tanımadığınız birilerini de kendinizden pek farklı olmayan insanlar gibi kabul edin. Onlara hem saygılı, hem de bir gülücük ve göz temasıyla davranın. İnsanların ne kadar birbirine benzediğini ve içlerindeki masumiyeti görürsünüz.
Her gün kendinize ayıracağınız sessiz zaman, sizleri gevşetir ve rahatlatır. Ayrıca günde beş on dakikalık eğitimlerle zihni sakin ve sessiz hale getirebilirsiniz. Bunun için uygun yol meditasyon ya da yoga olabilir.
Sizleri gerçekten sinirlendiren birini minik bir çocuk ya da yüzlük bir yaşlı olarak düşünün. Unutmayın ki, çocukların hata yapması doğaldır, bizim de yüz yaşına gelmemiz için çok fazla zaman yoktur.
Önce karşınızdakileri anlamayı hedefleyin. Sizin anlaşılmanız o zaman daha kolay olacaktır. Etkili iletişimin temel felsefesi budur. Süreci tersine çevirmek, atın önüne arabayı koymaktır.
İyi bir dinleyici olmanız, üstünüzdeki baskıyı azaltır. Bu rahatlığınız karşınızdakine de geçer; ilişkinizin kalitesi artar. Konuşmadan önce derin nefes alın, sıra bekliyor gibi atılmayın. Tartışmalarda önce karşıdakinin savını almaya çalışın.
Uğrunda savaşacağınız şeyleri akıllıca seçerseniz, kazanmanız çok daha kolay olur. Farklılıkların olabileceği ilkesine karşı savaşmayın. Savaşacağınız şeylere bilinçli karar verin. Bunu başarırsanız, savaşma gereği duymayacağınız günler gelir.
Moralimiz bozukken, bakış açımız çarpıklaşır, her şeyi olumsuz değerlendiririz. Ruh halimiz iyiyken her şeyin çok daha güzel göründüğünü unuturuz. Gerçek olanı; yaşamın hiçbir zaman insanın morali bozukken göründüğü kadar kötü olmadığıdır.
Yaşama bir sınavmış gibi bakarsanız, karşınıza çıkacak engelleri gelişmeniz için bir fırsat olarak görmeye başlarsınız; daima başarma imkânınız vardır. Ama bu engelleri mutlaka kazanılması gereken savaşlar olarak görürseniz, mutluluğu pek sık tadamayabilirsiniz.
Övgü ve yergi aynı şeydir şeklinde düşünürseniz, herkesi her zaman memnun edemeyeceğiniz gerçeğini kendinize de hatırlatmış olursunuz.
Rastgele iyilikler yapmak, karşılık beklemeden bir şey vermenin sevincini tatmak için etkili bir yoldur. Özellikle de bunu kimsenin bilmediği zaman.
Bir davranışın ardında yatan nedene bakmak, tahmin edilenden de kolaydır. Zaman zaman olumsuz davranışları bağışlamayı bilmeli. Sevgi, davranışlara bağlı kalmaz. Masum yerine çoğu zaman suçlu görme eğilimimiz vardır. Masumiyeti görebilmek, bir dönüşüm yapabilmenin en önemli gerecidir. Antropolog olun; insanların ön yargısız yaşam ve davranış tercihlerine ilgi duyun. Çok iyi düşünün, hepimizin çok farklı olduğu gerçeğine saygı gösterin.
Alçak gönüllü olmak, iç huzurun ayrılmaz bir parçasıdır. Kendini kanıtlama çabası, diğer insanları sizden uzaklaştırabilecek tehlikeli bir tuzaktır. Kapılmayın.
Yaptığınız her işin çetelesini tutmayın. Hep yaşamın içindeki ve ilişkilerdeki eksikleri, çatlakları bulup ortaya çıkarmaya çalışmayın.
Sizi çok zahmete sokmayacak, ancak yine de birisine yararı dokunacak şeyler düşünün. Kendinize bir yardım düzeni oluşturun. Kişisel doyum ve çevreye örnek olma en büyük ödülüdür. Postayla evlât edinin, her ay yardım edin, yazışın.
Sınırlar öne sürmeyin. Bir şeyin gerçek ya da sizin için erişilmez olduğuna karar verirseniz, daha sonra kendi yarattığınız bu engeli aşmanız çok zor olur.
İnatla savunduğunuz beş iddianızı sıralayın ve bu konularda yumuşamaya çalışın. Bu sizi güçsüz yapmaz, daha da güçlendirir.
Sırf gırgır olsun diye, size yöneltilen eleştiriyi kabul edin. Eleştiriye savunma refleksiyle karşılık vermeyin, bilinçli olarak kabul edin. Bunun kazancının bedelinden daha fazla olduğunu göreceksiniz.
Başkalarının fikirlerinde biraz olsun doğruluk payı arayın. Böylece, çevrenizdekileri daha iyi anlayacak, daha sevecen ve uysal olacak, daha çok şey öğrenecek ve en önemlisi kendinizi daha iyi hissedeceksiniz.
Her şeyin bir başı ve bir sonu olduğunu unutmazsanız, sevdiğiniz şeylerin beklemediğiniz anda yok olması durumunda çok üzülmezsiniz.
Nereye giderseniz gidin, eğilimleriniz sizinle olacaktır. Dolayısıyla, huzurlu ve mutlu olacağınız ortam, bulunduğunuz ortamdır. Bulunduğunuz konumda mutlu olmaya bakın, mutluluğu koşullara bağlayarak ertelemeyin.
Daha ılımlı bir sürücü olun. Her ortamda rahatlayabilme imkânlarını iyi kullanın. Yaşamı bir melodram olarak görmeyin. Ufak şeyleri büyütmeyin. Aynı anda birkaç şeyi yapmaya kalkmayın.
Mutlaka kendi görüşlerinizden farklı kitap ve makaleler de okuyun, bir şeyler öğrenmeye çalışın. Dostlarınızdan ve ailenizden bir şeyler öğrenmeye ve onların önerilerine açık olun.
Öfkenizin kabarmaya başladığını hissettiğiniz an, derin nefes alıp vererek içinizden ona kadar sayın. Tartışmalı ortamlarda kendinize hakim olmaya çalışın.
Plânlarınızda esnek olun. Gerektiğinde plânın bir parçasının değişebileceğini unutmayın. Sahip olmak istediklerinize değil, sahip olduklarınıza odaklanın. Olumsuz ve üretken olmayan düşüncelerinizi ciddiye almayın.
Hizmet vermeyi yaşamınızın ayrılmaz bir parçası haline getirin. Bunun en güzel yolu, en basit olanı, günlük yaşamda gerçekleştirilen gösterişsiz, kimi zaman fark edilmeyen küçük iyiliklerdir. Yaptığınız iyiliklerin karşılığını istemeyin ve beklemeyin. Yardım etmeye çalışırken dikkatinizi küçük şeylere yöneltin.
Boyutları ne olursa olsun sorunlarınızı, yaşamın ayrılmaz bir parçası ve öğretmenleriniz olarak görün. Aksi durumda, stres yaratmaları kaçınılmazdır.
Varlığınızı olumlu ve olumsuz tüm yönleriyle kabullenin. İnsanca hata yaptığınız anda bile, bakış açınız doğru ise, hayli yol almışsınız demektir. Başkalarını suçlamaktan kaçındığınız an, yaşam daha mutlu olacaktır.
Bundan belli süre sonra dünyada bambaşka insanlar olacağını unutmayın. Bu, stresli anlarımızda bize bir perspektif sağlar. Yüzünüz güldükçe, yaşam daha eğlenceli olur. Koşulsuz sevebilmek önemlidir. Bir bitki yetiştirmeniz koşulsuz sevgi duymanız için bir fırsattır. Sevginin müthiş bir dönüştürücü gücü vardır.
Sözde başarılara kendinizi kaptırmayın. Anlamlı başarıyı kendinize göre tanımlayın. Duygularınıza kulak verin. Topu size atarlarsa, tutmak zorunda değilsiniz. Böylece yaşamınızdaki stresi hayli azaltırsınız.
Her şeyin başlangıcı ve sonucu olduğunu, gelip geçici olduğunu unutmayın. Yaşam birbiri ardından gelen durumlar bütünüdür. Yaşadığınız anı değerlendirin. Yaşamınızı sevgiyle doldurmak için ilk çabayı siz gösterin. Sevginin ödülü kendisidir.
Sürekli daha fazlasına sahip olmak arzusu doyumsuzluk yaratır. Bunun sonu yoktur. Mutluluğun en güzel ölçüsü, sahip olduklarınızla ne istediğinizi ayırt edebilmektir.
Kendinize gerçekte önemli olanın ne olduğunu sık sık sorun. Kendinize bunu hatırlatmak, önceliklerinizi doğru sıralamanızı sağlar.
Yüreğinizin sezgisine güvenin. Yürek sezginizin size yanlış cevaplar vereceği korkusunu yener ve ona güvenmeyi öğrenirseniz, yaşamınız gerçekten olması gerektiği gibi büyülü bir serüven haline gelecektir. Yaşam keyfinizi ve sağ duyunuzu saran engelleri yok edecektir. Yüreğinizin gönderdiği mesajı hemen eyleme geçirin.
Hayatın belirlediğiniz gibi olmasında ısrar etmeyin, olduğu gibi kabul edin. Günlük yaşamın zorlukları içinde yüreğinizi açın. Kendi işinize bakın. Bu sadece başkalarının sorunlarını çözme isteğinden kaçınmak değildir. Bu ilke sayesinde dedikodudan kaçınırsınız, birilerinin arkalarından konuşmaktan kaçınırsınız.
Yaşamdan ne istersek onu görürüz. Kusurları da, çirkinlikleri de, güzellikleri de. Olağan şeylerde olağanüstülüğü ararsanız, bunu görmeyi de öğrenebilirsiniz. Hayatın kendisi çok değerli ve olağanüstüdür. Bu noktaya dikkatinizi verirseniz, küçük ve olağan şeyler yepyeni anlam kazanır.
Her gün kendinize kısa bir zaman ayırıp, uğraşmak istediğiniz şeyle değerlendirin. Önemli olan bu süreyi programınıza yerleştirmek ve buna uymaktır.
Bu günü son gününüzmüş gibi yaşayın, öyle olabilir. Kimsenin ne kadar ömrü olduğunu bilmesi mümkün değil. Ne yazık ki, sonsuza dek yaşayacakmış gibi davranırız. Yapmayı çok istediğimiz şeyleri erteler dururuz. Son gününüzmüş gibi derken, her şeye kayıtsız kalın, sorumluluklarınızı bir yana bırakın denilmek istenmemektedir. Amaç, yaşamın değerini hatırlatmaktır. Ufak şeyleri dert etmeyin. Kendinize çok değer verin.